3 Ekim 2025 Cuma

Esnaflık Bu Olmasa Gerek

"Bugün bir ihtiyaç için çarşıya çıktım. Bu ürün için bir arkadaşım beni buraya yönlendirdi. Kendisi bir kaç gün önce 1250₺'ye almış.

Aynı ürünü almaya gittiğimde bana, "1000 ₺ olur" dedi. Ben de yine de bir araştırma yapayım dedim ancak aynı ürünü bulamadım.

Tekrar aynı yere gittiğimde onun yerinde bir hanım duruyordu. Oranın ortağıymış sonra öğrendim. "700 ₺ olur !" dedi. Ben bir fiyat vermedim ve 'Son fiyat mı?" deyince, "Tamam 500 ₺ olur" dedi.

Derken diğer ortağı bey geldi. Ortağının verdiği 500 ₺'yi duyunca, "Ortağım yanlış hesaplamış" sözünü söyleyince, ürünü geri verdim. Hanım satıcı "Siz ona bakmayın. Fiyatta yanlışlık falan yok. Allah bereket versin % 40-50 de kâr ettik. Hayırlı olsun" dedi.

Ben diyorum bu şehirde özellikle de ticaret yapan erkeklerde bulunan Y kromozomlarında bir sıkıntı var...". (Selçuk Karaman)

Bu alışveriş Selçuk Karaman'ın başından geçmiş. Paylaşımından aldım.

Selçuk Karaman tanınmış bir yazar. Kendisini tanımayanlar için hakkında üç beş kelam edeyim. Sayın Karaman, sağ beyin üzerine epeydir kafa yoran, bu konuda uzmanlaşmış, bu alanda çoğu kimseye destek veren, Sağ Beyin üzerine bir kitap da yazan, aynı zamanda insanlara faydalı olmak için sosyal medyayı da kullanan biri. Her paylaşımı toplumsal yaralar üzerine.

Sayın Karaman, şehir yazmamış ama kendisi Konya'da ikamet ettiğine göre kuvvetle muhtemel ki başından geçen bu alışveriş Konya esnafıyla ilgili.

Yazarın paylaşım zamanlaması da manidar. Çünkü dürüstlük, güvenilirlik ve kaliteli mal satışı yönünden Konya esnafı, yapılan bir araştırmaya göre, esnafı en güvenilir şehir çıktı bugünlerde. Manidarlık da bu yönüyle.

Selçuk Bey'in başından geçen bu alışveriş elbette tüm Konya esnafına mal edilemez. Ama bir örnek de olsa böyle esnafların Konya'da bol miktarda olduğu da bir gerçek.

Çoğumuzun başından geçen farklı farklı alışveriş örnekleri vardır. Bu konuda insanımıza bir dokunsak, inanın bin ah işitiriz.

Böyle esnaflık olmaz. Böyleleri olsa olsa esnafların yüz karası olur. Bu alavere olsa olsa dalavere olur.

Yeniden hikayeye dönersek, aynı esnaf aynı ürünü bir başkasına 1250 liraya satarken, bir başkasına aynı ürünü 500'e veriyor. Bu rakamın içinde de yüzde 40-50 kâr dikkat dikkat çekiyor.

Bir diğer husus, aynı işyerinde ortaklardan ya da baba-oğuldan biri farklı fiyat veriyor, diğeri farklı. Belli ki bu tip esnaf tutturabildiğine fiyat veriyor.

Zaten müşteri olarak bir ürün ya da mal almak için birkaç yere fiyat sorup piyasayı öğrenmeye çalışıyoruz.

Tek kelimeyle esnaflar içinde bu fırsatçı ve çürük esnaflar olduğu müddetçe müşteri gözünde esnaflar, güven bunalımı yaşamaya devam edecektir.

Vergi Karnemiz

Kısa videolara bakarken önüme Cüneyt Özdemir'in 7 dakikalık bir videosu düştü. Emlak vergisi idi konu. Misafiri kimdi bilmiyorum. Daha önce gördüğüm biri değildi. Konu emlak vergisinden diğer vergilere geldi. AB ve OECD ülkelerindeki vergileri karşılaştırdı.

"Bizde vergi sayısı elli üç, vergide AB ortalaması on beş".

"Bizde vergi kaması, % 40, OECD ülkeleri ortalaması ise % 35". (Vergi takozu, çalışanın işverene toplam maliyeti ile çalışanın eline geçen net ücret arasındaki farkı ifade etmektedir.)

"Bizim maaşlar ödemeden maaşımızdan brüt vergi kesiliyor. Bu vergiyi biz kendimiz yatırsak vergi konusunda daha bilinçli oluruz. Brüt maaşın yüzde 40’ı kesiliyor. ABD'de ise brüt maaş ödenir. Çalışan vergisini kendisi yatırır".

"Belediyelerin aldığı emlak vergilerinde de dört yılda bir belirlenen rayiçler, anormal bir şekilde yükseltildiği için emlak vergileri de şayet bir düzeltme yapılmazsa, haliyle daha yüksek ödenecek".

"KDV ve ÖTV payı bizde % 52-53 iken, OECD ülkeleri ortalaması % 30'dur.

"Avrupa’nın finansmanı, şirketler kârlılık üzerinden, zenginler ise servet vergisi veriyor. Eşitlik böyle sağlanıyor. Bizde böyle olmayınca en zengin ile en fakir arasındaki uçurum 7,5 kat artıyor. Bu durum tüm Avrupa’nın gelir eşitsizliği yönünden bir numaralı ülkesi olmamıza sebebiyet veriyor".

"Şu anda çalışan, işçi ve beyaz yaka vergi yükünü tek başına çekiyor".

Aldığım notlar bu kadar. Anladığım kadarıyla bizdeki vergi çeşidi ve oranıyla AB ve OECD ülkeleri arasında uçurum var.

Devlet elbette bizden aldığı vergi ile hizmet yapar. Vergisiz bir devlet ayakta kalamaz. Ama vergi oranlarının makul seviyede olması gerekir.
Öyle zannediyorum, Vergide adaleti de gözetmek gerek. Maalesef vergide adalet de gözetilmiyor. Hazinenin en büyük vergi payı olan KDV ve ÖTV adaletsizlikte başı çekiyor. Çünkü alışverişlerde zengin de aynı oranı ödüyor, güç bela geçimini sağlayan da hatta sosyal yardımla geçinen de aynı oranı ödüyor. Halbuki insanlar gelirine göre KDV ve ÖTV ödemeli. Alışverişlerde bu ayrımı yapmak zor denebilir. Zor olduğunu ben de biliyorum. Yalnız üzerinde kafa yorulursa yani KDV ve ÖTV adaletsizliği dert edinilirse mutlaka çözümü bulunur. ÖTV ve KDV'deki bu eşitlikçi anlayış zulmün en büyüğüdür.

Devlet vergi çeşidi ve vergi oranları yönünden yüksek vergi alsa da herkesten vergi alabildiğini de düşünmüyorum. Çünkü vergi oranlarının çok yüksek olması ister istemez vergi kaçırmayı da beraberinde getiriyor. Geçen gün kreş işleten biri, "Hocam, vergiler o kadar ağır. Siz bunu bilmezsiniz. İster istemez yan yollara giriliyor" dedi. Bir diğer örnek, özel sektörde çalışan çoğu kimsenin hesabına, asgari ücret miktarı kadar maaş yatıyor. Üzerini ise işletmeden elden alıyor. Bunu da anlamış değilim. Bir işletme çalışanına ne kadar yüksek maaş verirse o kadar az vergi ödemeli bence. Halbuki tam tersi olunca, işletmeler ister istemez bu yola başvuruyor.

Hasılı, devlet bizden vergi alsın ama makul vergi alsın. Vergide adalet mutlaka sağlansın. Toplanan vergilerin de yetim malı kabul edilip yerli yerinde kullanılması gerekir. Çünkü Avrupa’nın gelir eşitsizliği yönünden başı çekmemiz bize yakışmıyor.

2 Ekim 2025 Perşembe

ABD Yönetim Şekli

Dünyada başkanlık sistemini en iyi uygulayan ülke ABD dense yeridir. Çünkü seçimlerin ne zaman yapılacağı, başkanın kaç dönem seçileceği, görev başında iken başkan ölürse, yeni seçime kadar ülkeyi kimin yöneteceği belli.

Aynı zamanda görev, yetki ve sorumluluklar kurumlar arasında dağıtılmış, kendi içinde güç dengesi kurulmuş. Başkanlık sistemi diye tüm yetki ve sorumluluklar başkana verilmemiş. Başkan he dese, pentagon, Beyaz Saray, dış işleri, kongre devreye giriyor. Birçok önemli kararlar ABD Kongresinden geçmesi gerekiyor. ABD kongresinde ise başkanın partisinin üye sayısının fazla olması o kararın geçmesi anlamına gelmiyor.

ABD başkanı kendisinin atadığı kurumlara sözünü geçiremiyor. Atanan kimse özerk kurumun gereğini icra ediyor. Yargısı da böyle merkez bankası da böyle. Kısaca emir, talimat ve beklentiyle iş yapılmıyor.

Özellikle ABD kongresi supap görevi görüyor. İşleyiş belki biraz zaman alır, devlet ağır işler ama ABD’nin menfaati neyi gerektiriyorsa o yönde karar alıyor.

Bizim ülkemize uygulanan CAATSA adı verilen ambargo ve yasakların kalkması da ABD kongresinin uhdesinde. ABD bu kongre sayesinde gücüne güç katıyor, masaya ve zirvelere güçlü bir şekilde oturuyor ve pazarlık gücünü artırıyor. Görünen o ki başkanların icraat ve tasarrufu kongrenin onay ve denetimine tabi. Başkanlar bu şekilde kontrol altında tutuluyor. Çünkü tüm yetki ve sorumlulukların tek kişi elinde toplanması hata ve yanlış riskini artırır.

Sen neymişsin ey ABD kongresi deyip ABD kongresinin işleyişine baktım: Temsilciler ve senato olmak üzere iki bölümden oluşan yasama organı imiş. Toplam 535 üyeden oluşan üyelerin 435’i temsilciler, 100’ü ise senatörden oluşuyor. Temsilciler meclisi üyeleri dar bölge sistemine göre iki yıllığına seçiliyorlar.

Toplam 565 üye sayısını görünce, şaşkınlığım arttı. 2024 rakamlarına göre 340 milyon nüfuslu ABD meclisinde vekil sayısı 565 iken, 85 milyon nüfuslu bizde ise vekil sayısı 600 kişi. Bunun izahı mümkün değil.

Vay be! Dünyaya hükmeden koskoca ABD’nin vekil sayısına bakın bir de bizdeki vekil sayısına. ABD dediğimiz ülke ve kongresi, aldığı kararlarla dünyayı etkilerken bizdekilerin etkisi ise ülke sınırlarıyla sınırlı. ABD kongresi, başkanlarının isteğinin tersine karar alabiliyorken bizde başkan, başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın isteğinin Meclisten geçmemesi mümkün değil. Çünkü çoğunluk iktidar partisinde ise her kanun ve karar parmak hesabıyla ve jet hızıyla geçer. Yeter ki başkan istemiş olsun.

Gönül ister ki adı başkanlık olmasa da başkanlık sisteminin uygulandığı ülkemizde de ABD kongresinin işlev, sorumluluk, yetki ve ağırlığı olsun. Mecliste her kanun enine boyuna tartışılacak karar alınsın. Karar alma gecikse de devletin hata ve yanlış yapma riski en aza indirgenir, Meclisin ağırlığı artar, devletin başka ülkelere karşı pazarlık gücü artar, vekillere ve Meclise itibar gelir. Kısaca ABD meclisinin denetim, güç ve işlevi benim ülkemde niye olmasın. Böyle olmayacaksa bu kadar vekile hiç gerek yok. Vekil sayısını bari azaltarak tasarruf edelim.