17 Şubat 2025 Pazartesi

Adaleti Yabancıdan Beklemek *

Dünyanın, özellikle bir İslam dünyasının herhangi bir yerinde, bir iç karışıklık veya savaş olur.

İç karışıklığı veya savaşı durdurmayı süper güçlerden, özellikle ABD'den bekleriz.

"Burada petrol yok da ondan müdahale etmiyor. Ölenler nasılsa Müslüman. Müslüman'ın Müslüman'dan başka dostu yoktur" gibi serzenişlerimiz olur.

Kendi sağlayamadığımız barışı bitimi kadar sevmediğimiz ABD'den bekliyoruz.

Süper Lig kulüplerimiz hemen hemen her maçında, hakemler tarafından korunup kollanmasına rağmen takımlarının aleyhine bir düdük çalsa, o hakemi yerin dibine batırıyorlar. İstenmeyen kişi ilan ediyorlar.

Büyük kulüplerden özellikle GS ve FB kendi maçlarındaki pozisyonlardan ziyade ezeli rakibinin pozisyonlarını masaya yatırıyor. "Yok penaltı idi, değildi, öncesinde faul vardı. Pozisyon sarı kart idi, göstermedi, kırmızı karttan atılmalıydı. İkinci sarıyı veremedi. Bu hakemlerle olmaz. Bu lig bitmez. Biz kendi lehimize bir şey istemiyoruz. Sadece adalet istiyoruz" gibi açıklamalar yapıyorlar.

Sonunda olmayacak bu hakemlerle deyip yabancı VAR'da karar kıldılar.

Bunun ardından orta hakemler de yabancı olsun şeklinde şimdiden dillendirmeye başladılar.
Bu ağlama, sızlama böyle devam ederse büyük ihtimalle orta hakemler de yabancı olur.

Kendi hakemlerimizle sağlayamadığımız adaleti yabancı hakemlerden bekliyoruz.

Kendi futbolcularımızı beğenmiyoruz. Beğendiklerimize de fazla para vermiyoruz. Futbol hayatının son demlerini yaşayan yabancı futbolculara dünya kadar para vererek bunlarla maç kazanmayı, şampiyon olmayı, takımı kurtarmayı bekliyoruz.

Aynı şekilde çoğu kulüplerin teknik heyeti de yabancı.

İster futbolcu ister futbolcu olsun bu yabancılar öyle bir sözleşme yapıyorlar ki iyi oynasalar da kötü oynasalar da son kuruşuna kadar paralarını alıp öyle gidiyorlar.

Verdiğim örneklerden anlaşılacağı gibi barış için ABD'den, adalet için yabancı hakemden, iyi futbol için yine yabancıdan, aynı şekilde iyi oyun oynatmadı ve şampiyon yapması için yabancı teknik direktörden medet bekliyoruz.

ABD kaostan besleniyorsa niye akan kanı durdursun?

Kendi hakeminle sağlayamadığın adaleti, yabancı hakem niye ve nasıl sağlasın?

Kendi futbolcundan ve teknik heyetinden alamadığın verimi, yabancı futbolcu ve teknik heyet niyet versin?

Burada el elin eşeğini türkü çağırarak arar sözünü tam hatırlamanın zamanı.

Bizim bir defa bu kafa yapısından kurtulmamız gerekir.

Bir diğer husus, bizim bu her şeyi başkasından bekleme, onları kurtarıcı görme durumumuz şuna benzer: Görücü usulü evlenmenin yaygın olduğu eski zamanlarda, oğluna gelin arayan anne, mahallesindeki komşu kızını beğenmez, burun kıvırır. Oğluna uzak mahallelerden kız arar ve bulur. Bu annenin niyeti halis. İstedi ki ailemize ve oğlumuza yakışan bir gelin olsun. Uyum ve geçim olursa ne âlâ. Şayet olmazsa, annenin ömrü pişmanlıkla geçer. Mahallemdeki gül gibi kızı kaçırdım diye. Teşbih oldu veya olmadı. Ama şu var ki biz her şeyi uzaktan, yaban ellerden ve yabancılardan bekliyoruz. Şu var ki kendi ülkesinde kendi insanıyla adaleti sağlayamayan, başkasıyla özellikle yabancıyla asla sağlayamaz.

Sözü uzatmadan, adalet arayan bizler gerçekten adaleti istiyor muyuz? İstediğimizi sanmıyorum. İstesek şu âna kadar sağlardık. İstemiyoruz ki beklenen adalet bir türlü gelmiyor. Biz ne istiyoruz? Bizi koruyup kollayan, istediğimizin gerçekleşeceği kendi adaletimizi istiyoruz. Buna da adalet denmez zaten.

*21.02.2025 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

16 Şubat 2025 Pazar

Din Eğitiminin En Sakıncalı Kısmı *

"Din eğitiminin, benim gördüğüm en sakıncalı kısmı, yetkin olmayan ellerde hazırlanıp yetkin olmayan eller tarafından verildiğinde; bizler metafiziksel varlıklarız. Bizlerin ruhsal dediğimiz bir yanımız var. Büyük sorulara, büyük konulara meraklıyız. Bu meraklarımızı öldürüyor daha erken yaşta. Çocuğa daha erken yaşta uyuşturucu nev’inden bir dini formülasyon yüklendiği zaman 50-60 yaşına kadar hiçbir sorun yaşamadan zararsız bir vatandaş yetiştirebiliyorsun. Demek ki sistem bunu istiyor"(https://youtube.com/shorts/wK0IDpdT0Ew?si=_o2wQfKEPmbgLLIf)

Bu alıntı, Sinan Canan'a ait. Sinan Canan, "Gerek öğrenme, lisan, zihinsel performans, yaratıcılık, sanat, inançlar, eğitim, ebeveynlik gibi temel konuların nörobiyoloji açısından açıklamaları üzerine, gerekse kaos teorisi, karmaşıklık, fraktal geometri, doğadaki biçimler gibi genel bilimsel konular üzerine verdiği eğitimler, konuşmalar ve Youtube yayınları ile tanımıştır". (Wikipedia).

Sinan Canan'ın bu kısa videosundan siz ne anladınız ya da bu görüşüne katılıyor musunuz? Tespitini ne derece objektif bulursunuz bilmem. Ben hem ilginç buldum hem de tespitini yerinde buldum.

Canan'ın bu kısa videosundan, sistemin ya da yerleşik düzenin, uslu çocuk uslu vatandaş uslu insan yetiştirmek istediğini bunun için de din eğitiminden yararlandığını anlıyorum. Bu amaca ulaşmak için sistemin;

Yetkin olmayan ellere din eğitimini hazırlattığı,

Yine yetkin olmayan kişiler eliyle din eğitimini verdirdiği,

Çocuklara, uyuşturucu nev’inden bir dini formülasyon yüklendiği,

Yüklenen bu etkinin insandaki fiziksel ve ruhsal merak duygusunu yok ettiği,

Bunun da 50-60 yaşına kadar sürdüğü,

Böylece zararsız vatandaş yetiştirmiş olduğu,

Anlaşılıyor.

Canan’ın bu tespitini test için din eğitimi alanların yaşantısını göz önüne getirmek gerektiğini düşünüyorum. Din eğitimi alanların sosyal medya paylaşımları bile bize bazı ipuçları verebilir.

Videoda geçen din eğitimi derken sadece İslam dini eğitimi anlaşılmamalı. Sistemler tarafından dinlerin bu şekilde kullanıldığı düşünülmelidir.

Burada İŞİT, DAİŞ, el Kaide, Taliban türü örgütlerin uslu çocuktan ziyade zararlı ve yaramaz çocuk yetiştirdiği söylenebilir. Buna da şöyle cevap vermek mümkün. Uluslararası sistem, bir yerdeki emellerine ulaşabilmek için bu tür örgütleri öne sürdüğü, bu örgütlerin, gerçekleştirdiği terör eylemleri o ülkeyi işgali beraberinde getirdiği düşünülürse, bu örgütlerin de sistemin bir parçası olduğu anlaşılır.

Sonuç olarak, adı din eğitimi veya herhangi bir ideoloji olsun, çocuk veya genç yaşta boş veya sıfır beyinlere fazlaca enjekte edilirse, hepsi uyuşturucu etkisi yapar sonucu çıkarılabilir. Bu da birçok şeyi insana sorgulatmaz. Çünkü hayata tek pencereden baktırır. Sadece o pencereyi doğru diye dayatır. Uyuşturucular da böyle değil mi? O yüzden din eğitimi veya herhangi bir ideoloji; alınacak, öğrenilecek veya öğretilecekse; zamanında, kıvamınca, yeterince, ehlinden, doğruca alınmalı. Çoğu zarar, azı karar babından ne eksik ne de fazla.

*09.07.2025 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

Uzatmalara Oynamanın Yolları

"Bir işte ulaşılan en üst aşamaya" zirve deniyor. Doruk demektir.

Zirve, bir dağın en üst tepesi olduğu gibi makam, mevki, şöhret, zenginlik, itibar, güç, iktidar vs. de olabilir. Çünkü her biri merhale ve mertebedir.

Neyin zirvesi olursa olsun. Zirvelere çıkmak zordur. Çünkü efor gerektirir. Aynı zamanda zirvede tutunmak ve kalıcı olmak da zordur. Çünkü zirvenin gereklerini yerine getirmek, bu konuda istikrarı yakalamak, değişmeyen tek şey değişimdir sözünün gereği olarak olumlu yönde sürekli yenilenmek de hiç kolay değildir.

Zirve bazen göz kamaştırır, insanı ne oldum delisi yapar, kibre sevk eder. Bu özellikler zirveden inişi hızlandırır. Çünkü kibir gerçekleri perdeler.

Zirveye çıkanın veya zirvede olanın alternatifi varsa zirvedekinin ayağı yere sağlam basar. Hata yapma lüksüm yok. Zira alternatifim var diyerek yoğurdu üfleyerek yer. Hatayı minimuma indirmeye çalışır. Rakibin nefesini arkasında hissettiği için zirvede tutunmanın gereklerini yerine getirir.

Zirvedekinin alternatifi yoksa güç zehirlenmesi yaşar. Nasılsa alternatifim yok diyerek hata üstüne hata yapar. Kişiyi tembelleştirir. Yerinde saydırır. Bu da yıpranmayı beraberinde getirir. Zirvede tutunmayı zorlaştırır.

Bu durumda yani alternatifsizlik durumunda, zirvede kalmam için alternatif bulmak gerek deneceği yerde işin kolayına kaçılır. Pansuman tedbirlere başvurulur, tüm güç devreye sokulur ve uzatmalara oynama tercih edilir:

Çıkan alternatifleri veya alternatif ihtimali olanlar yok edilir ya da yok edilmeye çalışılır.
Terör estirilir.

Kelime oyunlarına başvurulur.

Mazeret ve bahanenin arkasına sığındırır.

Düşman ya da düşmanlar üretilir.

Sakın ha sakın denersek aba altından sopa gösterilir.

Süreti haktan tavrı sergilenir.

Eleştiriye tahammül gösterilmez. Kazara eleştirmeye kalkan olursa değişik yollara başvurmak suretiyle bir şekilde had bildirilir. Böylece diğer insanlara gözdağı verilir ve susturulur.

Bu suskunluğu gören zirve sahipleri, hah şöyle. Dinsizin hakkından imansız gelir. Bak nasıl kuzu gibi oldu, öbürleri de sesini kesti. Demek ki doğru yoldayız zehabına kapılır.

Aslında salınan bu korku zirveyi sağlamlaştırmaz. Sadece belli bir süre uzatır. Bu uzatma ise sonun başlangıcıdır. Çünkü zirve alttan alta çürümeye, fokurdamaya başlar. Zirve sahipleri bu çürümeyi göremez. Çünkü zirve, zirvenin altını göremez, Görse de ellerinde bildik pansuman tedbirlerinden başka malzemeleri de yoktur.

Sözün özü, siz olsanız zirvede kalmanın gereklerini mi yerine getirirsiniz ya da zirvede tutunabilmek için uzatmalara mı oynamayı tercih edersiniz? Herhalde zirvede kalacak yüzü olmayanların başvuracağı tek yol, uzatmalara oynamak olur. Başka da ellerinden bir şey gelmez. Ama her uzatmanın kaçınılmaz bir sonu vardır. Çünkü düşmez kalkmaz bir Allah'tır sadece.