27 Aralık 2024 Cuma

Almanya'da Asgari Geçim *

Türkiye’de bazen yurtdışında geçim şöyle, yok böyle şeklinde tartışmalar yapılır. Kimine göre Avrupa’daki daha çok ekonomik sıkıntı çekiyor veya daha iyi şartlarda yaşıyor kimine göre ise Türkiye’de durum daha kötü veya daha iyi. Türkiye ve Avrupa kıyası yapanların çoğu uzaktan gazel okuyanlar. 

Aşağıdaki yazıyı yazan hem Almanya’da hem de Türkiye’de bizzat yaşayan biri. Sosyal medyada kıyas yaparak yazdığı yazısını bilgi ve takdirlerinize sunuyorum:

“Almanya'da 44 yıldır yaşayan, Türkiye'de de son 7 yıldır çok bulunan biri olarak iki tarafı da iyi gözlemlediğimi düşünüyorum.

Uzun bir hastalık sürecinin ardından malulen emekli oldum. 630 avro maaş bağladılar. Almanya'da normal emeklilerin çoğu 1000 avro civarında emekli maaşı alır. Biraz daha yüksek alanlar ya uzun süre çalışmış ya da yüksek pirim ödenen bir işte çalışmıştır.

Tıpkı Türkiye'de olduğu gibi Almanya'da da bir emeklinin ek gelir kaynağı olmadan geçinmesi mümkün değildir. Ya yan iş yapacak ya eşi çalışacak ya da belediyeden kira yardımı alacak.

Almanya'da sosyal devlet anlayışı gereği her insanın hayatta kalabilmesi için en az hangi parayı alması gerekiyorsa onu almasını sağlıyor. Devlet asgari yeme içme parası denen bir tutarı tespit ediyor. 2024 güncel olan tutar yalnız yaşayan bir kişi için ((Bürgergeld-Regelsatz) 563 avrodur. Bu para ile elektriğini, telefonunu, içiyorsa sigarasını ve yeme içmesini 1 ay boyunca karşılaması gerekiyor. Kira, su ve kalorifer giderini belediye karşılıyor. Mesela bir kişinin 1000 avro geliri varsa kirası da 600 avro ise müracaat etmesi halinde, belediye 163 avro yardım yapıyor. Yani her şartta 563 avro yeme içme parası kalıyor. Peki bu para ile bir insan gerçekten hayatta kalabilir mi? Harcamasına dikkat ederse geçinir.

Diyanetin Almanya için tespit ettiği fitre günlük 15 Euro. Elektriği, telefonu çıkınca Alman devletinin hesap ettiği hayatta kalma sınırına denk geliyor.

Almanya'da emekli maaşı erkekler için ortalama 1350 avro, kadınlar için 900 avrodur.

Peki Türkiye'de çok dillendirilen, Alman emeklilerinin tatil yapması nasıl oluyor? Onlar ya ortalamanın üzerinde maaş alanlar ya da turizm şirketlerinin sezon sonu yaptıkları indirimli kampanyalardan istifade edenler.

Biliyorsunuz şikayet konularından biri de aynı otelde Almanya'dan gelenlerin Türkiye'dekilere göre çok daha ucuza tatil yapabilmesidir.

Biraz da Almanya'da asgari ücretliden bahsedeyim. Almanya'da aylık değil de saatlik hesap ediliyor. Bu yıl ki asgari saat ücreti brüt 12,41 avro. (2025 için 12,82 avro) Bir kişi 2000 avro civarında brüt maaş alır. Ne kadar net maaş alacağı; evli, bekar ve çocuklu olmasına göre değişiyor. 1500 ila 2000 avro arası tutar. (Rakamları yuvarlak hesapladım.)

Almanya'da kiralara gelirsek, eyaletlere ve şehirlere göre değiştiğini belirteyim. Mesela küçük oğlum, Kiel'de elektrik hariç, sıcak su ve kalorifer dahil 1350 avro kira ödüyor. Yeğenim, Münih’te 1500 avro kira ödüyor.

Nasıl geçindiklerine gelelim. Oğlum kalifiye işçi olarak çalıştığı için 2500 avro net maaş alıyor. Yeğenim ise karı koca çalışıyorlar. Geliri düşük olanlar genelde yan iş yapıyorlar. 2 saatlik temizlik işi veya hafta sonları taksi sürme gibi.

Bizim son evimiz küçük kutu gibi. 40 m² Amerikan mutfaklı 1+1 sosyal ev, 500 avro. Almanya'da evler m² olarak genelde küçüktür. 50 m², 60 m² gibi. Türkiye'de ise tam tersi İnsanlar büyük evlerde oturuyor.

Devlet, TOKİ aracılığıyla 1 oda, 1+1, 2+1 sosyal evler yapıp düşük gelirlilere kiraya vermeli. Bu yolla asgari ücretlileri rahatlatabilir.” (Sami Ercan)

*08.01.2025 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

Zamsız Hayat *

2024 Kasım ayı enflasyonunun açıklanmasıyla birlikte TÜİK enflasyonu, yıllık % 47,09 olarak gerçekleşti.

Devlet 2025 yılında alacağı vergilere % 43,94 zam oranı belirledi.

2025 yılında asgari ücretle çalışanlara verilen zam oranı, % 30 olarak tespit edildi. Bu oranın işverene maliyeti ise % 40 olacağı belirtiliyor.

Memurlar 2025'in ilk altı ayı için % 6 (altı aylık enflasyon farkı ile birlikte % 10,59), ikinci altı aylık ise % 5 zam alacak. Bu demektir ki memura 2025 yılında toplam % 11 zam yapılacak.

Ekim enflasyonunun açıklanmasıyla birlikte kiralara yapılacak zam oranı ise 63,47 olarak öne çıktı.

Rakamlara boğmak gibi bir niyetim yok. Yalnız hepimizin bildiği bu oranlara bakılırsa işçi, memur, asgari ücretli ve emekli az veya çok, yeter veya yetmez, yeni yıl ile birlikte zam alacak. Devlet de vergi oranlarını artırmak suretiyle daha fazla vergi toplayacak. Çalıştırdığı işçinin maliyeti kendisine yüzde 40'a mal olacak işveren de ürettiği ürünlerine önü açık olmak üzere en az yüzde 40 zam yapacak. Ekim ayı enflasyon oranına göre belirlenen yıllık kira artışı ise % 63 buçuk ile asgari ücret zam oranını ikiye katlayacak.

Böyle her yıl her vergiye, iğneden ipliğe her şeye zam yapılacaksa, vergi ve ürün maliyetlerine yapılan zam, sabit gelirliye yapılan zammı kat kat katlayacaksa, bu durumda başta asgari ücretli olmak üzere sabit gelirlinin aldığı maaş ve ücrete zam vermenin ne anlamı var. Hiç zam yapılmasa daha iyi. Çünkü sabit gelirliye kaşıkla zam veriliyorsa vergi veya ürünlere ise kepçe ile zam yapılmaktadır. Yani kaşıkla verilen kepçe ile alınmakta. Daha doğrusu son birkaç yıla gelinceye kadar kaşıkla verilen kepçe ile alınır şeklinde idi. Bu yıl ile birlikte kaşıkla verilen kazanla alınıyor dense yeridir.

Şu bir gerçek ki çalışan nüfusun yüzde 43'ü olan 7 milyon asgari ücretliye reva görülen yüzde 30'luk zamla birlikte asgari ücretlinin eline geçecek 22.104 lira ile asgari ücretlinin geçinebilmesi mümkün değildir. Aynı şekilde başta en düşük seviyede maaş alan emekliler olmak üzere çoğu emeklilerin eline geçen maaşla geçinebilmeleri de mümkün değildir.

Burada devlet vergisiz ayakta duramaz. Vergi olmalı denebilir. İşveren elindeki imkanları zorlayarak asgari ücreti maksimum seviyeye yükseltti. Başka türlü işsizlik artar, enflasyonla mücadele edilmez denebilir. El hak devlet vergi koyacak, işveren de işçiye verdiği maaş zammını çıkartmak için zam yapacak. Başka türlü olmaz denebilir. Elbette vergi koyan devlet haklı, yüksek zam veremeyen işveren de haklı. Az zam verildi diyen asgari ücretli de haklı. Gördüğünüz gibi kendi penceresinden herkes haklı. Şu bir gerçek ki bu kadar haklıdan bir hak ve haklı ortaya çıkmıyor. Çünkü ateş düştüğü yeri yakmaya devam edecek.

Anlamadığım, her yeni yılda başta vergiler olmak üzere her şeye ve herkese tepeden tırnağa zam yapılacaksa, yapılan zam oranları birbirine orantılı olmalı. Devlet % 44 vergi artırımı yaparken sabit gelirliye de yüzde 44 yapılmalı ki bunun bir anlamı olur. . Bu oran yüksek ise mademki her şeyin kriteri asgari ücretlinin oranı ise o halde vergiler dahil, ürünlere ve kiralara zam 2025 boyunca yüzde otuzu geçmemeli. Anlatmak istediğim yapılan zam ile verilen zam anlaşılır ve tutarlı bir oran olmalı.

Görünen o ki verilen ve konan zam kaşık-kepçe misali hep sabit gelirinin aleyhine işliyor.

Bence her yıl başında verilen zammın aleyhine devlet ve işveren vergi ve ürünlere katlamalı zam yapacaksa sabit gelirliye ve asgari ücretliye hiç zam yapılmasın. Densin ki işçi, memur, emekli ve asgari ücretlinin aldığı 2024 maaş ve ücreti 2025 yılında da aynı olacak. Yani asgari ücretli yine 17 bin lira almaya devam edecek. Diğer sabit gelirliler de zam almayacak. Devlet de vergi oranlarını artırmayacak, işveren de ürünlerini 2024’ün fiyatıyla satacak. İnanın, buna herkes razı olur. Böylece fiyat ve maaş istikrarı sağlanmış olur. Enflasyon azmaz. Hayat pahalılığı da olmaz. Zam yapılacaksa petrolün variline ve yurtdışı ithal ürünlere artış olduğunda zam yapılır. Başka da yapılmaz. Bu önerim hayata geçirilirse yani zamsız hayat hepimiz için gamsız hayat olur. Hazır döviz bir yıldır kış uykusuna yatmışken bu fiyat istikrarının önünde bir engel olacağını düşünmüyorum.

Yok, geleneğimiz de zam vardır. Mutlaka zam verilmeli ve zam yapılmalı denirse, verilen ve konan zam oranı dengeyi bozmayacak şekilde orantılı olmalı. Yok, bunun ceremesini asgari ücretli ve sabit gelirli çekecek denirse, bu hakkaniyete sığmaz. Bunun adı, altta kalanın canı çıksın olur. Teşbih yerinde olursa “Alavere, dalavere. Kürt Memet nöbete” olur.

Bir diğer önerim, asgari ücretliye işveren hiç ücret vermesin. Çalıştığına karşılık olarak işçinin aylık yeme, içme, kira, ulaşım ve barınmasını asgari karşılasın. İşçi buna dünden razı olur. Aynı şekilde devlet emeklisinin asgari geçimini sağlasın, maaş vermesin. Emekliler de bu duruma rıza gösterir.

Hiçbirini yapamıyorsak, işçi ve emekliye “Hak ettiğinizi tam veremiyoruz. Gücümüz buna yetti. Kusura bakmayın” denebilir. Ama sakın ola ki sakın, işçi ve memuru bugüne kadar enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz demeyin. Çünkü dalga geçilecek zaman değil.

*30.12.2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

24 Aralık 2024 Salı

İbretlik Bir Profil *

Zaman zaman sosyal medya üzerinden kısa videolara göz atarım. İlgimi çekenleri dinler ve izlerim.

Bunu yaparken de şunu izleyeyim demem. Bazen müzik bazen futbol yorumu bazen fıkra bazen anekdotlar ekranıma misafir olur.

Dün yine bu tür kısa videolara göz atarken sanatçı Serdar Ortaç'a ait bir video düştü. Dinleyince ardı arkasına Serdar Ortaç'a ait müzik, konser, TV röportajları geldi ekranıma. Daha çok da hayatına dair videolar.

Açıkçası, Serdar Ortaç ne kadar ünlü bir sanatçımız olsa da bugüne kadar ne müziğini dinledim ne de konuşmasına şahit oldum. Ekranlarda gördüğüm kadarıyla sadece simasını biliyorum.

Dinledikçe; üslubuna, kelimeleri net bir şekilde çıkarmasına, Türkçeyi çok güzel ve içten konuşmasına, özeleştirini yapmasına, pişmanlığını ifade etmesine ve doğallığına hayran kalırken düştüğü durumunu ise ibretle dinledim.

Bir zamanların ekranlardan düşmeyen, adından sıkça söz ettiren, paraya para demeyen Serdar Ortaç ne hale gelmiş, nereden nereye dedim.

Çok para kazandığı zamanlarda, edindiği ne kadar dairesi, apartmanları varsa oturduğu ev dışında hepsini kaybetmiş. Daha da ödenecek borcu varmış. Oturduğu evi kaç para eder bilmem ama sattığı takdirde borçlarımı ödeyebilirim diyor. "Borçlarımı kapatabilirsem, ne müzik söyleyeceğim ne beste yazacağım ne de ekranlara çıkacağım. Köyüme döneceğim" diyor.
Özeleştirilerinden anladığım kadarıyla, Serdar Ortaç'ı borç batağına sürükleyen, tüm mal varlığını elinden alan, üzerine de sağlığını kaybetmesine neden olan, yargılanmasına sebep olan ve huzurunu kaçıran şey kumar belası. Bunu da bir videosunda şöyle ifade ediyor o güzel Türkçesiyle: "Hayatta yaptığım en büyük hatadır. Bir daha dünyaya gelsem, yapmayacağım tek şeydir kumar oynamak. Daha büyük bir hata olamaz yani".

Bir diğer videosunda ise şöyle diyor: "Hayattaki en kötü şeydir. Psikolojini bitirir. Maneviyatını bitirir. Para kaybedersin, paranı bitirir. Bir de yukarı uyumaya çıkarsın, uykunu bitirir. Ertesi günü kalkarsın, gününü bitirir. Bitirmediği şey yok kumarın. Bir şeyi açtığını görmedim".

Ekranı kaydırdıkça hep Serdar Ortaç’a ait bu tür kısa videolar gelmeye devam etti. Daha fazlasını izlemeye içim elvermedi. Çünkü sanatçının bu durumuna üzülmemek elde değil.

Ocakları söndürür, insanı sürüm sürüm süründürür dedikleri bu olsa gerek.

Serdar Ortaç düştüğü bu durumunu belki de ibretlik olsun diye ekran ekran anlatıyor. Düştüğü duruma üzülsek de bir amme hizmeti yapıyor. Çünkü vermek istediği mesaj, beni bu hale kumar getirdi. Sakın ola yaklaşmayın demeye getiriyor.

Hutbe ve vaazlarda veya devletin ilgili kurumlarının, kumarın kötülüğüne dair açıklamalarından ziyade, Serdar Ortaç’a ait bu kısa videolar, kumarın ne menem bir kötülük olduğu konusunda daha etkili olur. Bence eşekten düşen ve bu durumu hakkalyakin yaşayan biri olması yönüyle Sayın Ortaç’a ait videolar, kamu spotu olarak tüm ekranlarda belirli aralıklarla yayımlanmalıdır. Özellikle kumara yeltenen, kumara yeni başlayan, kumar oynayan ve bağımlısı olan insanımızı bu bataklıktan kurtarmak için bu tür kamu spotları elzemdir.

*27.12.2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.