11 Ağustos 2024 Pazar

Pazar Yürüyüşümden Objektifime Takılanlar

Uzun süredir aksi bir durum olmadıkça günlük çarşıya ağır tempo yürüyerek 8-12000 arası bir adım atıyorum.

Bugün pazar pazar rotam Tavus Baba olsun istedim. Öğle vakti çıktım İstasyon'dan yola. Meram Yeniyol üzerinden Tavus Baba'ya çıktım. Tavus Baba Kafenin arkasında, insanların ailecek piknik yaptığı yerde, havanın püfür püfür estiği bir ortamda, bankın üzerinde teşehhüt miktarı oturduktan sonra dönüş vakti deyip kalktım.

Tam Aydın Çavuş'un oraya yaklaşmıştım ki Dere'ye gider levhasını gördüm. Gelmişken Kızlar Kayası'nı da göreyim istedim. Direksiyonu Dere'ye kırdım.

Az gittim uz gitmiştim ki sol tarafta kayalar görünmeye başladı. Onları seyrede seyrede yol aldım. Yolda fotoğraflar çektim ama güneşe doğru denk geldiğinden ne çektiğimi net göremeden kayaları çektim. Meram Belediyesinin kurduğu merdivenlere kadar geldim.

Belediye buraları düzenlemiş. Yukarıya kadar merdiven yapmış. Yolda gelirken kayaları aşağıdan gören, bu merdiven ve seyir tepesi sayesinde kayalara yukarıdan temaşa edebiliyor. 

Belediye, buraya güvenlik koymuş, WC yapmış. Hem nefeslenmek hem de çay ve su veya başka içecek ihtiyaçlarını gidermek isteyenler için küçük bir kafe yapmış. Diğer içeceklerin fiyatını yazmışlar ama en başta yazılı çayın fiyatına baktım. Fiyat çok makul. Tiryakileri için çay 10 lira. Esnaf çay ocaklarında da bu fiyat. Meram Belediyesine turizme yaptığı bu katkısından dolayı teşekkürler. 

Merdivenleri bir bir çıkarak en son seyir tepesine kadar çıktım. Tepede güneşe biraz daha yakınlaştım. Öğle vakti yakmak için tüm ısısını bana doğrulttu güneş.

Tepeden, Dere'yi ve aşağıda kalmış kayalara alıcı gözle baktım. Buraları sana vermezler. Boşu boşuna gözünü eskitme dedi içimdeki ses.

İnerken üç tane kızımızı her üç beş basamakta bir hatıra oluşturmak için birbirlerinin fotoğraflarını çekerken gördüm. Bazen de hep birlikte selfie çektiler. Bu kızlar benden önce merdivenlerden çıkıyordu. O kadar çok foto çektiler ki ben indikten sonra onlar en son zirvede ânı ölümsüzleştirme yarışı içindeydiler.

Çıkış merdivenleri ahşaptan, göze hoş gelen görüntü ve her yaştan insanın rahatça çıkabileceği şekilde yapılmış. İnişte ise her basamağın aynı ebatta olmadığı dikkatimi çekti. Merdiven basamaklarında aynı ebatta üç ahşap yer alırken, iki-üç tane merdivenin son basamaklarının iki ahşap tahtadan ibaret olduğunu anladım. Çıkışta fark edilmeyen bu ayrıntı, inişte ayağının bir kısmının boşlukta kaldığını görünce anlayabiliyorsun. Ha iki ha üç ne fark eder demeyin. Dikkatli inmeyen kişinin inişte düşme riski var. 

Başka ne gördün derseniz, dağ, taş, tepe hepten kaya. Kayalar sanki insan eli değmiş gibi desenli. Kaç yüzyıllardır Meram Dere insanına bu şekil şahitlik yapıyorlar bilmiyorum.

Buranın adı Kızlar Kayası imiş. Gördüğüm kızlardan dolayı mı buraya Kızlar Kayası adını verdiler bilmiyorum. Bildiğim, benim gibi merak edip gezmeye gelen bu kızlardan başka da başka kız görmedim. Yani kızları olmayan kaya burası. 

Konya'nın Kapadokya'sı, peribacaları deniyor buraya. Akşamları sanırım ışıklandırılıyormuş.

Kızlar Kayası ismi ile ilgili hikayeler anlatılır: "Konya’dan Dere’ye bir düğün kafilesi gitmektedir. Gelin, hacet gidermek amacıyla bir çeşit yufka olan şepitle taharetlenir. Allah indinde hoş karşılanmayan bu durum üzerine gelinle birlikte kafiledekiler taş kesilirler. Diğer söylenceye göre de Konya’dan Dere’ye gelin götürülmektedir. Fakat gelinin Konya’da civan bir sevgilisi vardır. Ondan ayırır ve Dereköylü bir gence verirler. Konyalı genç kara sevdalar içinde beddua eder ve: “Bir daha Konya’ya yönünüzü dönerseniz taş olunuz inşallah” der. Tam yarı yolda gelin Konya’ya döner, bir “ah” çeker… İşte bu sırada bütün kafile olduğu yerde taş oluverirler. (Saim Sakaoğlu, “Kızlar Kayası”, Meram Dergisi, Aralık 1999, sayı 2, s. 1819)

Dönüşte Belediye Sosyal Tesislerini soluma alarak Meram Dere içinden Meram Yaka/Meram Yeniyol ışıklarına çıktım. Tekrar Meram Yeniyol üzerinden yürüyerek İstasyon'da yürüyüşümü sonlandırdım. 

Bu arada Meram Yeniyol dar yaya yürüyüş kaldırımlarıyla yürümeye hiç elverişli değil.

Öğle ezanlarıyla başlayan bu yürüyüşüm, telefonumdaki adım sayara göre gidiş ve dönüş 3 saat sürmüş. 18.312 adım atmışım. 11 km yol yapmışım.

Gidişim tempolu idi, dönüşümde tempo düşüklüğü gördüm. Çektiğim fotoğraflar ister istemez tempoyu düşürdü. 

Yazımı sonlandırmadan Meram

Dere içindeki bir otobüs durağına yapıştırılmış, Konya Duası adını verdikleri bu dua metni de dikkatimi çekti. Fotoğrafladım. İlk defa duydum ve gördüm bu Konya duasını. Dua duadır. Niçin Konya duası dediler bilmem. Başlığın yanında da 7BİN7 Dua yazmışlar. İlginç doğrusu.

Not: Yürüyüşüm gibi keşke foto çekimim de iyi olsaydı. Güneşe karşı hiçbiri iyi çıkmadığı için buraya almadım. 

Kimi

İnsanoğlu muamma bir varlıktır ve farklı farklıdır:

Kimi hesap ve kitap yapmayan hasbi biridir. Bu tiplerin sayısı pek azdır. 

Kimi ilgi gösterdiğin ve adım attığın kadar adım atar.

Kimi menfaat üzere hayatını dizayn eder. Kazan kazan üzerine yaşar. 

Kimi kendi yağıyla kavrulur. 

Kimi etliye ve sütlüye karışmaz.

Kimi sorgular. Kimsenin dümen suyuna girmez. 

Kimi aklını kullanmaz. Başkasının aklıyla hareket eder.

Kimi iyi bir dinleyicidir. Bol bol altın biriktirir. 

Kimi boş teneke gibidir. Çenesi hiç kapanmaz. 

Kimi inisiyatif alır, riske girer kimi riskten kaçınır. 

Kimi bir ortamda renk verir. Kimi renk vermez. 

Kimi iyi bir tasdikleyicidir kimi eleştirendir. 

Kimi görüş ortaya koyarken kimi ortaya koyacağı görüşten dolayı mimlenirim korkusu yaşar. 

Kimi olduğu gibidir. İçi dışı birdir. Kimi ise ikircikli davranır. İçi başka, dışı başkadır. Kimi gemileri yakar kimi ise makam, mevki ve şöhret için her kaba girerek kırk takla atar.

Kimi kaba sabadır. Kırar döker. Kimi alabildiğine nazik, kibar ve saygılıdır.

Kimi alıngandır kimi her sözü götürür.

Kimi alındığını belli etmez. İçten içe içerler.

Kimi kin gütmez kimi içten içe kin güder. Kimi kinini dışarı vurur kimi ise belli etmeden öç almak için fırsat kollar.

Kimi inatçıdır kimi uyumludur.

Kimi sinirlidir kimi alabildiğine yumuşaktır.

Kimi kendisine yapılmasını istemediğini başkasına yapmazken kimi kendine Müslümandır.

Kimi içten pazarlıklıdır.

Kimi iyi bir niyet okuyucusudur.

Kimi neyse o iken kimi senden görünürken başkasına çalışır. Kiminin gizli planı vardır...

Hasılı say say bitmez insanın çeşitliliği.

Niçin Bir Sosyal Medyamız Yok?

İnstagram, 8 günün ardından yeniden açıldı.

İnstagram açılınca, yasağı destekleyen, devletimin yanındayım diyen, Tiktok'un da yasaklanmasını istiyorum diyenlerin sevinci kursağında kaldı. 

İlgili sosyal medya platformunun Türkiye'nin şartlarını yerine getirip getirmediğini zaman gösterecek.

İnstagram isteklerimizi yerine getirmezse yeniden kapatırız diye düşünenlerimiz çıkar. Hoş, bu platformun kapatıldığı da tartışılır. Çünkü kısıtlandığı zaman VPN seçeneği ile zaten giriliyormuş. Bu durumda kısıtlamanın çok etkili olacağını sanmıyorum. Yine de VPN seçeneğini işaretlemeyip yasağın kaldırılmasını bekleyenler için olumlu bir gelişme. 

Bu durumda Facebook, X, İnstagram, Tiktok gibi sosyal medya platformlarını açmak, kısıtlamak ve kapatmak gibi bir uğraşımız neye yarar? Çünkü kapatsak bile girmek isteyen girebiliyor.

Gördüğüm kadarıyla bu platformlar çok güçlü. Ülkenin isteklerini pek tınmıyorlar. Sınır, kural ve ülke tanımıyorlar. 

Bu sosyal medya ağları günümüz için vazgeçilmez ve hayatın bir parçası. Reel hayatın nabzı bu platformlarda atıyor. 

Sosyal medya bu çağda madem bir ihtiyaç ise bu durumda bizim ne yapıp ne edip bir veya birden çok milli sosyal platformu kurmamız gerekir. Menşei ülkemiz olduğu takdirde devletin yaptırımı da daha etkin olur. 

Sahi niçin bir sosyal medya platformumuz yok? Çok mu zor bu tür platformları kurmak? Koskoca TC devleti böyle bir platform kurduramaz mı? Bu platformlar çok mu pahalı çok mu emek ister çok mu insan gücüne ihtiyaç var çok mu teknik alt yapı gerekli? Bu ülkenin yetişmiş elemanı yok mu? Bizim insanımız çok mu beceriksiz? 

Bu tür sosyal medya başta olmak üzere her türlü üretim, marka başka ülkelere mi has? Bizim gibi ülkelerin bu tür platforma kurmaları yasak mı? Yapmaya yaparız ama çok mu basit görüyoruz? Kim uğraşacak mı diyoruz? Nasılsa birileri yapıyor, bizler de girip kullanıyoruz mu diyoruz? Bu topraklarda bize içilen rol bu mu? Onlar üretecekler, biz onların pazarı olmaya devam mı edeceğiz böyle?

Hiçbir şey üretmeyip başkalarının ürettiği Facebook, X, İnstagram, Tiktok, WhatsApp gibi platformları kullanmaya devam mı edeceğiz? Dediklerimizi yapmadılar deyip kızacağız, kapatacağız sonra açacak mıyız yine? 

Sahi biz neyi üretip de alın kullanın, made in Turkey deyip dünyaya servis ettik bugüne kadar?

Ne zaman kötü komşu mal sahibi yapar atasözünün gereğini yerine getireceğiz?

Nerede, neyi, niçin eksik yapıyoruz diye hiç kendimizi sorgulamayacak mıyız?

Böyle geldik, böyle mi gideceğiz?