4 Ağustos 2024 Pazar

Çiçeği Burnunda Bir Amirin Serüveni (4)

Mülki amiri durdurabilene aşk olsun. 

Okulların açıldığı tarihin üçüncü günü bir köy okuluna gider. Öğrencilere kitabı eksik olan var mı diye sorar. Bir öğrenci benim eksik der. Aslında diğer çocukların da aynı kitapları eksik. Çünkü il milli eğitimden bu kitaplar gönderilmemiş. 

İlçe milli eğitim müdürünü aratır aynı anda. Bu çocukların kitapları niye eksik. Yarına kadar bu eksiklikler giderilecek talimatını verir. 

İlçede bir telaş. Emir demiri keser. Kurumun 90 model benzinli aracı eksik kitapları temin için kitap deposunun yolunu tutar. 

Aslında bu eksiklikler bildirilmiş. Eksik ve fazla kitaplar sisteme girilmiş. Bunun bir süreci var. Fazla gelen kitaplar götürülür, eksik kitaplar getirilir. Ama işin içine mülki amir girince benzinli araç çok yakarmış, bu eksik kitaplar depoda var mı, yok mu demeden kitapları almak için gidilmiş. 

Bu sıralar okullara kömür de geldi. Bakanlık ilgili firmalarla ihale yoluyla anlaşmış, muayenesini ve dağıtımını firmalar aracılığıyla yaptırıyor. Hangi okula ne kadar ton girilmişse tır veya damperli kamyon o okulun önüne gelip boşaltıyor. İlgili firma, yerelden bulduğu hamallarla kömürleri kömürlüklere taşıtıyor. 

Damperli kamyonun bir çırpıda boşalttığı kömür çuvallarını kömürlüklere taşımak birden mümkün değil. Çünkü insan gücü devreye giriyor. Haliyle okulun önündeki kömürleri taşımak zaman ister. 

Ertesi günün ilk saatlerinde emniyet amirini gönderir mülki amir. Bu kömürler ne zaman taşınacak diye. Süreç anlatılır. 

Bir on dakika sonra jandarma komutanı bu kömürler ne zaman taşınacak diye gönderilir. 

Ardından mülki amirin güvenlik görevlisi, sekreteri, yazı işleri müdürü beşer dakika ara ile ilçe milli eğitime gelerek kömürlerin akıbeti hakkında bilgi alırlar. 

Ardından kömürlerin kömürlüklere taşınmasıyla ilgili bilgi için ilçe milli eğitim müdürü makama çağrılır. Süreç anlatılsa da mülki amir, yapacağınız işi düzgün yapın. Bu kömürler şu güne kadar taşınmazsa ben yapacağımı bilirim der. 

İlçe milli eğitim Ankaralı firma ile telefon görüşmesi yapar. Eldeki elemanımız bu. Siz eleman bulun, şu kadara taşısın denir. O fiyata ilçede kimse bulunamaz. 

Şu vakit yağmur yağacak, o kömürler ıslansın da ben size gösteririm uyarısı da yapar mülki amir.

Mülki amir emniyet, jandarma elinde ne kadar eleman varsa çekilmeyen kömürleri videoya aldırır. Tutanak tutar. DYS aracılığıyla yazı yazılmasını ister.

Tüm bu işlemler yapıldıktan sonra yazıyı geri göndererek dursun der.

Kömür bitti ama ilçe milli eğitim bu süreçte dokuz doğurdu. Çünkü günlük, saatlik hesap soruldu kömür yüzünden.

Tüm kömürler çekildi ama bir okulun bahçesinde üç ton kömür kalmış. Bu kömür ilçenin en uzak köy okulunun. Köy dağlık bir yer. Oraya tırın girmesi mümkün değil. Her yıl o köye gidecek kömür ilçede bir okula yıkılır, küçük kamyonete atılarak köy okuluna götürülür.

Kömürün götürülmesi için köy öğretmeni belediyeden araç ister. Her yıl araba veren belediye başkanı durumu mülki amire bildirir. Mülki amir ilçe milli eğitim müdürünü çağırtır, bu firma kendisi kamyonet getirecek, belediyeden istemeyecek. İşinizi düzgün yapın fırçası atar.

Belediye dışında bir araç temin edilerek kömür bir şekilde taşınır.

Bu hengamede ilçe milli eğitim müdürü de izin almak için mülki amirin huzuruna çıkar. İzin verir vermeye ama lafı da sıkıştırır araya: Okullarda kitapların eksik, kömürlerin çekilmedi. Sen ise izin derdindesin der. Öyle ya bu kadar işin arasında iznin zamanı mı hiç.

Hasılı kömür meselesi ilçede devlet krizi haline gelir ve günlerce devam eder. Sonunda kömürler çekilir de herkes derin bir nefes alır. 

Not: Hayal mahsulüdür. Gerçeklikle alakası yoktur.

Çiçeği Burnunda Bir Amirin Serüveni (3)

Çiçeği burnunda bir amirin serüvenine devam edelim. 

İlçenin kurumlarından birine müfettiş gelir. Müfettiş görüşmesini yapar, bahçeye iner. Ayakkabısının bağı çözülmüştür. Bir banka oturur ayakkabısını bağlamaya kalkar. Ayakkabısını bağlayan müfettişi mülki amir odasından görür ya da güçlü istihbaratı sayesinde öğrenir. Kimdir, necidir bu şüpheli şahıs diye hemen güvenlik görevlisini gönderir. Öyle ya belki de daireyi bombalayacaktır. Güvenlik gelir, müfettişe kim olduğunu, buraya niçin geldiğini sorar. O da şu kuruma geldiğini söyler de mülki amir bu şüpheli şahsın terörist olmadığını anlayınca derin bir nefes alır. Ne de olsa ilçenin mülki amiri. İlçenin güvenliği ondan sorulurdu. Burası terör bölgesi olmasa da olsun, zira su uyur, düşman uyumazdı. 

Mülki amirin bu yaptığı müfettişi zoruna gider. Çeker gider oradan. Giderken de bu mülki amir bizim Doğu’da olsa bu yaptığından dolayı onu öttürürlerdi der ama memleketinden çok uzakta şimdi.

Dini bilgisi de iyiydi. Üstelik babası din görevlisi idi. Ezan okunmaya başlar. Okunan ezanı dinlemeliydi. Bakalım düzgün okuyorlar mıydı?

Okuyan bir çocuktu. Hayye alessalah'ı unutmaz mı okurken. Hemen müftülüğü aratır. Şu ezanları doğru okutun. Çocuklara niye okutursunuz, bundan haberiniz var mı der. Öyle ya bu çocuk ezan okumayı anasının karnında öğrenmeliydi. Sonra müftünün işi ne? Yanlış ezanları tespit etmeliydi.

Müftünün bir görevlisi avcılık yapmak için silah ruhsatına müracaat eder. Din görevlisi ve avcılık olacak şey değildi. 

Çağırdı müftüyü. Müftü de izin alacaktı zaten. Müftü izin isteyince, İmamın silah ruhsatına başvurur, minarelerden çocuğa ezan okutulur, ezan da yanlış okunur. Sen ise izin derdindesin diyerek izin isteyip isteyeceğine müftüyü pişman eder. 

Sürücü belgesi alacaklar için başlangıç noktasını değiştirmek ister ilçenin görevlisi. Şurası, burası olsun diyerek en iyi noktayı bulmak ister. Sürücü kursundan da kamyon getirtir. Test sürüşü yaptırır. Haliyle gürültü olur. Neyin nesi bu diyerek tüm polisi ve jandarmayı yığar oraya. Meselenin yeni güzergah ve başlangıç noktasını bulmak olduğunu öğrenir ama kendisinden habersiz yaptıkları için milli eğitimi uyarır ve bu test sürüşünü iptal ettirir. Öyle ya mülki amirin görüşü olmadan böyle bir şeye kalkışmak olacak şey değildi.

Okullar açılmadan cumartesi okulların eğitim ve öğretime hazır olup olmadığını denetime çıkar. Bir okula öğle vakti gider. Okul müdürünü okulda bulamaz. Öğle arası da olsa yemek de yiyecek olsa okul müdürü evine gitmemeliydi. Kıyameti koparır. Nasıl evine gider diye. Okul müdürüne ikinci ödevi verilir. Okulun tüm müştemilatının videosunu çekip korumaya verecek.

Bir başka köy okuluna gider. Okulun müdür yetkili kadın öğretmeni babasıyla birlikte okulu bir güzel yıkamıştır. Okul temiz olmaya temiz ama hortumu koridorda bırakmıştır. Bu hortumu epey bir mesele edinir mülki amir. Öyle ya koridorda hortum bırakılır mıydı.

Bir okula kalorifer döşenmiştir. Daha tam işi bitmemiştir. Okul köy okulu. Bu zamana nasıl kalırdı. Pazartesi nasıl iş başı yapacaktı bu okul. Talimatını verir. Pazartesiye kadar okulun içi, dışı temizlenecekti. Okulun müdür yetkili öğretmeni temiz halini videoya çekip pazartesi akşama kadar videoyu mülki amire ulaştıracaktı. Müdür yetkili öğretmen videoyla brifing verecekti. Nitekim öyle oldu. Bereket mülki amir tüm okullara müdahale etti de okullar eğitim ve öğretime hazır hale getirildi. Çünkü onun için okullar ve eğitim ve öğretim öncelikli idi.

Not: Yine hayal mahsulü ve gerçeklerden uzak bir senaryo.

Konya'da Pancar, Mısır ve Ayçiçeği Ekimi *

Ülkemizin herhangi bir konuda orta ve uzun vadeli bir plan ve programının olduğunu, tüm planlarımızın günübirlik olduğunu düşünüyorum.

Tarım da plansızlık ve programsızlığımızın bir göstergesi.

Tarım yönünden Konya'yı ele alırsak, bu şehir yağışı az alan bir şehir. Bu şehirde az su isteyen ürünler ekilmesi gerekirken bol su isteyen ürün ekimi son yıllarda iyice arttı. 

Şeker pancarı, mısır ve ayçiçeği de çok su isteyen ürünler. Buna rağmen Konya'da bir baştan öbür uca bu ürünler ekiliyor. Haliyle bu ürünler su ister. Şöyle şehri çıkıp yol boyu gidersek sağlı sollu ekili arazilerin durmadan sulandığını görürüz.

Şehirde su olsa gam yemeyeceğim. Sulamada kuyu suları kullanılıyor.

Eski yağışlar olsa varsın kuyu suları kullanılsın diyeceğim. 

Hepimiz biliyoruz ki eski yağışlar yok. Hele kara hasret kaldık. Kar yağmayınca da boşalan su havzaları yeni suyla dolmuyor.

Açtığımız kuyulardan su azalınca veya bitince daha derin kuyular açmak zorunda kalıyoruz.

Açtığımız kuyuların suyu bittikçe yerin altında boşluklar oluşuyor. Bir müddet sonra çöküntüler meydana geliyor. Karapınar yıllardır bunun örneği. Şimdi sulamanın çok yapıldığı Çumra havalisi de çöküntülerden nasibini almaya başladı.

Karapınar ve Çumra örneği Konya için tehlike çanları çaldığına işarettir. Böyle giderse Konya daha büyük çöküntülere gebedir. Yol yakınken tedbir almakta fayda vardır.

Ne yapılabilir?

Olur olmaz yere kuyu suyu açmamak gerekir.

Konya için su istemeyen ya da daha az su isteyen ürünlerin ekimi tercih edilmeli, hatta zorunlu kılınmalı.

Bol su isteyen mısır, ayçiçeği ve şeker pancarı ekimi Konya’da yasaklanmalıdır. Şeker pancarının belki bazı yerlerde sınırlı sayıda ekimine izin verilse de özellikle mısır ve ayçiçeği ekimine izin verilmemelidir.

Mısırın ve ayçiçeğinin stratejik önemi de yok. Bu iki ürün bol yağış alan yerlerde ekilmelidir. Türkiye’nin bu ürünlere ihtiyacı başka şehirlerden karşılanmalıdır.

Hangi ürünün, nereye ekilip ekilmeyeceği vatandaşa bırakılmamalı. Tarım Bakanlığı bu konuya el atıp bir planlama yapmalıdır.

Ekilmesi gereken ürün konusunda da planlama yapılmalıdır. Ülkenin tüketimi, ihracat gibi hususlar göz önünde bulundurularak ona göre ekim yapılmalı. Ne eksik ne fazla olmalı.

Unutmayalım ki ekim, dikim ve sulama konusundaki bu plansızlığımız ileride başımıza bela olacak. Yer altı su stoklarını hoyratça kullanmayalım.

*16.08.2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.