4 Temmuz 2024 Perşembe

Bir Ücretsiz İzin Anekdotu (2)

Karantinayı duyan kızımız hemen telefonla aradı. Müdürüm, uzaktan eğitime geçilmiş. Ücretsiz izni bozup görevime döneceğim dedi. Hoca hanım, mazeretiniz kalkmışsa istediğiniz zaman görevinize dönebilirsiniz. Bunda bir sakınca yok. Yalnız karantina süresi 10 gün. Bu süre bittikten sonra durum ne olacak? Yüz yüze eğitime geçilince okula gelecek misiniz dedim. Bir başlayalım müdürüm. Sonrası Allah kerim. Bu fırsatı kaçırmak istemiyorum dedi. Peki, 10 gün sonra karantina kalkarsa okula gelirsiniz değil mi dedim tekrar. Orasını düşünmedim ama gelmem. Tekrar rapor, ardından ücretsiz izin alırım herhalde dedi. İyi de ücretli öğretmen bulduk oraya. O çocuğa ne diyeceğiz biz dedim. Şimdi bırakır, ben tekrar ücretsiz izin alırsam tekrar görevlendirirsiniz dedi. Aldığı üç beş kuruş zaten. O öğretmene, öğretmen geri döndü. Haydi evine dön diye nasıl söyleriz. Söyledik diyelim. 10 gün sonra haydi gel, tekrar çalış diye nasıl söyleriz. Çok ayıp olur dedim. Ayrıca ücretsiz izin dediğiniz iki ay. İki ay sonra yaz tatili. Geri göreve döner, maaşınızı almaya devam edersiniz dedim. Öğretmeni ücretsiz iznini bozmaması konusunda ikna ettim.

Ertesi günü benim olmadığım bir ortamda tekrar telefonla aramış. Diğer arkadaş, gelin bozun izninizi demiş. Gelip bozdular. Böylece öğretmen ücretsiz izne ayrılmak suretiyle maaşımdan mahrum kalmadı. Kooperatif taksidini de rahatça ödedi.

Dönem bir şekilde yarı uzaktan yarı yüz yüze bitti.

Bitti de önümüzdeki sene ne yapacaktık? Buraya atanan öğretmen göreve başlayıp doğum veya benzeri gerekçelerle görev yapmıyor. İlçe, bulabilirse ücretli görevlendiriyor.

Sonunda 11 mevcutlu okulun önümüzdeki sene öğrenci sayısı dokuza düşeceğinden, diğer yıllarda gittikçe mevcut azalacağından, okulu taşıma kapsamına almaya karar verdik. Yazışmalar yaptık. Gelen müfettişler, okulun kapatılıp taşıma kapsamına alınması için rapor tuttular. Okulun kapatılma onayı geldi.

Okulun kapatılacağını öğrenen öğretmenimiz kendisinin önümüzdeki sene ne olacağını sordu. Hoca hanım, okulun kapatılan okul olduğundan tayin istersiniz, el durumu tayini dışında ikinci bir tayin hakkınız oldu dedim.

Tayin isteyip Konya merkeze tayini çıktı.

İlişik kesmeye geldiği zaman hoca hanımla tanışma imkanı buldum. Yolluk istedi. Gidiş geliş yaptığımızdan dolayı alamazsınız dedim. Müdür yetkili öğretmen olduğu halde haftada üç saat ücret alamadığından dem vurdu. Zaten her telefon açtığında kendisini x okulun müdür yetkili öğretmeni olarak tanıttı. Daha önce de söylemişti bu mağduriyetini telefonda birkaç defa. Kendisine, hoca hanım sene başında doğum izninde olduğunuzdan dolayı müdür yetkili öğretmen olduğunuza dair valilikten size onay alınmadı. Onay olmayınca da ücret ödemesi yapamıyoruz dedim.

Düşünüyorum da bu müdür yetkili öğretmenimize bir şekil haftada ilaveten üç saat ek ders ödemesi yapmalıydım. Garibim mağdur oldu. En azından kooperatif aidatının bir kısmını bu şekilde karşılayabilirdi. Bir diğer mağduriyeti de kendisine aldırdığım üç günlük ücretsiz izinden ne kadar maaşı ve ücreti kesildi? Bu da bir mağduriyet.

Şimdiki aklım olsa kooperatif ödemesini eğitim ve öğretimin önünde tutardım. Önce kooperatif derdim vesselam.

Bir Ücretsiz İzin Anekdotu (1)

İlçede çalışıyorum bir zaman. Başka bir ilden tayin isteyip gelmiş bir öğretmeni kağıt üzerinde tanıdım. Kağıt üzerinde diyorum. Çünkü hiç yüz yüze gelmedik.

Atanınca, ilçe merkezine 7 km mesafedeki okulu için ilçeye gelip görevine başlamış. Doğum sonrası iznini kullanmaya devam etmiş.

Birleştirilmiş sınıf olan okula, ilçe nazla şifayla bir ücretli öğretmen bulmuş. Çünkü ulaşım imkanı olmadığından buraya ancak özel arabası olan biri ücretli olarak gidebilirdi.

Gel zaman git zaman ikinci dönem başladı. Hoca hanımın kanuni izni bitti. Kendisine ücretsiz izin düşünüp düşünmediğiyle ilgili telefon açıldı. Çalışacağım dedi. Okulun ücretli öğretmen görevlendirilmesi yenilenmedi. Pandemi dönemi olduğu için okulun öğretmeni uzaktan ders işlemeye başladı.

Bakanlık bir zaman sonra yüz yüze eğitime geçince, hoca hanım 3 gün, 5 gün tek hekimden rapor almaya başladı. Bir böyle, üç böyle.

Aradım kendisini. Hoca hanım, geçmiş olsun. Raporun biri biter bitmez ardından ikinci rapor geldiğine göre rahatsızlığınız ciddi olmalı dedim. Önemli bir şey yok. Kontrol amaçlı gidiyorum dedi. Buna sevindim. O zaman kontrol amaçlı hastane işlemleriniz bitince görevinizin başına dönersiniz değil mi dedim. Çok düşünmüyorum. Çocuğum küçük. Onu bırakıp gidemem okula. Gitmek istesem de araba sürmeyi çok iyi bilmiyorum. Arabayı sürsem bile okulum Konya'ya 75 km bir mesafede. Sonra kadının ne işi var köy okulunda? Oralarda yılan olur. Ben yılanı görünce korkarım. Ne yapacağımı bilmiyorum. Buralara erkek öğretmen verilmeli dedi. Yılanı görünce bir erkek olarak ben de korkarım. Görünce kaçarım. Siz de öyle yapacaksınız dedim. Ayrıca burası bir köy okulu. Buraya Bakanlık sizi zorla atamadı. Burayı nokta tayin siz istediniz. Puanınız da yeterli olunca buraya atandınız. Atama yapılırken Bakanlık kadın erkek ayrımını gözetmez. Buraya, kadın öğretmen olmaz, erkek verelim demez dedim.

Ardından bu aldığınız tek hekim raporlarının belli bir süresi var. Bu raporlar bir gün bitecek. O zaman ne yapacaksınız? Sizi anlıyorum ama buradaki çocukları da düşünmek zorundayız. Bu çocuklar bizim çocuklar ve mağdurlar. Akranları ne zamandır okulda yüz yüze ders görüyor. Bu çocuklar evlerinde. Okul kapalı. Sizin durum netleşmeyince buraya ücretli öğretmen de veremiyoruz. Bu durumda ne yapacağız dedim. Bilmiyorum dedi. Peki bu durumda ücretsiz izin düşünmez misiniz? Buna hakkınız var. Böylece rapor almak durumunda kalmazsınız. Çocuğunuzu da kendiniz büyütmüş olursunuz dedim. Ücretsiz izin alamam dedi. Niçin dedim. Çünkü borcumuz var. Paraya ihtiyacımız var dedi. Çok mu borcunuz dedim. Kooperatife girdik eşimle. Evimiz çıktı. Buraya oturduk. Kooperatifin aylık taksitini ödüyoruz. Değilse alırdım ücretsiz izni dedi. Karı koca öğretmen olduğunuza göre kooperatif aidatını ödemede çok zorlanmazsınız. Sizi anlıyorum ama her şey para değil. Çocuk büyüteceğiz, kooperatif parası ödeyeceğiz düşüncesiyle burada onlarca çocuğumuz eğitim ve öğretimden mahrum kalıyor. Bu çocukları da düşünmek lazım dedim.

Epey bir konuştuk böyle. Sonunda ya görevinize dönersiniz ya da ücretsiz izin seçeneğini değerlendirirsiniz. Raporlar böyle gelmeye devam ederse raporların incelenmesi için bir üst kurula göndermek zorunda kalacağımı bilmenizi isterim dedim.

Ertesi günü tekrar aradı. Eşim size yakın ilçede öğretmen. Okulu da yol üzerinde. Eşimle yer değiştirsek dedi. Eşim giderken beni bırakır, dönüşte beni alır. Böyle olur mu dedi. Eşiniz bulunduğu ilçeye, falan ilçenin falan okuluna görevlendirme istiyorum şeklinde bir dilekçeyle başvursun. İlçesi kabul ederse bizim için sakınca yok dedim.

Ertesi günü tekrar aradı. Bu seçeneği eşinin ilçesinin kabul etmediğini söyledi. O zaman geriye ücretsiz izin seçeneği kaldı dedim. Onu hiç düşünmedik dese de alttan aldım, üstten çıktım. Ücretsiz izin dilekçesini vermeye ikna ettim. Eşiyle gelip dilekçe verdiler. 

Kapalı okula güç bela bir ücretli öğretmen ayarladım.

Aradan üç ya da dört gün geçti. Bir okulda görülen Covit 19 vakası dolayısıyla ilçe hıfzıssıhha kurulu yedi ya da on günlük karantina uygulaması başlattı.

Okulları kapatıp uzaktan ders işlenmeye başlandı. (Devam edecek) 

3 Temmuz 2024 Çarşamba

Evlere Şenlik Bir Tarih Okuması

Türkiye-Avusturya maçını az buçuk maça ilgisi olan herkes izledi. İzlerken büyük çoğunluk çok iyi futbol oynayan Avusturya karşısında ülkemize hiç şans vermedi. Yenilmeye yenileceğiz. Bari fark yemesek dedi.

Endişe ve korku içerisinde maçı izlemeye başlamıştık ki önceki maçlardan farklı bir Milli Takım vardı sahada. Adeta her bir futbolcu sahada devleşti. 

İlk yarı ve ikinci yarının başlarında kornerden atışından Merih sayesinde maçı iki sıfır yaptık. İki sıfırdan sonra kalemize tehlikeli akınlar yapan Avusturya'ya karşın gole giden her golü karşılayan defans ve özellikle kritik kurtarışlarıyla, kaleci Mert unutulmazlar arasında yerini aldı. Hem gollerde hem defansta her şutu karşılayan Merih hiç unutulmayacak. Oynadığımız her maçta hiç istikrarını ve efendiliğini bozmadan görevini hakkıyla yerine getiren Ferdi daima gönüllerde olacak.

Kazanma umudumuz olmayan maçı kazanıp çeyrek finale adımızı yazdırdık. Tüm Türkiye bu galibiyete sevindik. Herkes kendince sevindi. Yorum yazdı, paylaşımlar yaptı. Paylaşımların her birinde cümleler farklı olsa da galibiyet ve başarıya susamışlığı ifade ediyordu ve her bir paylaşım birbirine benzer aynı duyguları ifade eden ölçülü paylaşımlardı.

Paylaşımların biri var ki evlere şenlik. Bu yazıyı da bunun için kaleme aldım. Görüp okumayanlar için paylaşımı buraya alıyorum: "Viyana 341 yıl sonra düştü. Montella başta olmak üzere bütün futbolcularımızı tebrik ediyorum. Viyana önünde Kızılelma için can veren Merzifonlu Kara Mustafa Paşa ve bütün şehidlerimizin* ruhu şad olsun". 

İsmini görmesem, bu paylaşımı yapan çiçeği burnunda bir genç ya da çocuk sanır, bu paylaşımın üzerinde hiç durmazdım. Hakkında yazı yazmadan önce bu paylaşım sahte olabilir mi diye baktım. Ki sahte olsun istedim. Maalesef aslı varmış.

Paylaşımı yapan kişi tarihçi bir akademisyen. TRT ekranlarının bir bilen gediklisi aynı zamanda. Üstelik bir üniversitenin de rektörü.

Vay be dedim ve bu paylaşımı fotoğraflayarak sosyal medya profilimden şunu yazıp paylaştım:  

Bu donanım bu vizyon bu okuyuşa şapka çıkardım. Bu ufuk bende olmadığı için hayıflandım.

Hangi birimizde var bu ufuk?

Bu seviyeye gelmek için meğer tarih okumak, üzerine ihtisas yapmak gerekiyormuş. Bunların hiçbiri bende yok.

Boşuna televizyoncu olmamış boşuna rektör yapmamışlar.

Kıskansam da iyi ki böyle bilim insanlarımız var. Geldiği nokta itibariyle kalitenin tesadüf olmadığına bir kez daha inandım.

Tarih okumasından anladığıma göre Viyana'yı bu sefer düşürmek bir İtalyan'a nasip oldu”.

Ne diyeyim. Bereket, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa yaşamıyor. Yaşasa, "Ne dedin ne dedin? Bir daha söyle derdi. Ardından da sen futbolu bırak. Sadece tarih anlat sadece tarih derdi sanırım.

Bereket, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa yaşamıyor. Yaşasa, "Ne dedin ne dedin? Bir daha söyle derdi. Ardından da benden uzak ol derdi sanırım ve Shakespeare ile ilgili anlatılan şu anekdota yer verirdi:

"Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Shakespeare'e gönderir. Ünlü yazarın cevabı: “Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın...” olur.

Bunun hesap, siz sadece tarih anlatın tarih. Bırakın futbolu başkası yorumlasın, derdi.

*şehidlerimizin değil, şehitlerimizin şeklinde yazılması gerekirdi. Sanırım, Viyana’nın fethiyle ilgilendiği için bu ayrıntı rektörün gözünden kaçtı.