Türkiye-Avusturya
maçını az buçuk maça ilgisi olan herkes izledi. İzlerken büyük çoğunluk çok iyi
futbol oynayan Avusturya karşısında ülkemize hiç şans vermedi. Yenilmeye
yenileceğiz. Bari fark yemesek dedi.
Endişe ve korku
içerisinde maçı izlemeye başlamıştık ki önceki maçlardan farklı bir Milli Takım
vardı sahada. Adeta her bir futbolcu sahada devleşti.
İlk yarı ve ikinci
yarının başlarında kornerden atışından Merih sayesinde maçı iki sıfır yaptık.
İki sıfırdan sonra kalemize tehlikeli akınlar yapan Avusturya'ya karşın gole
giden her golü karşılayan defans ve özellikle kritik kurtarışlarıyla, kaleci
Mert unutulmazlar arasında yerini aldı. Hem gollerde hem defansta her şutu
karşılayan Merih hiç unutulmayacak. Oynadığımız her maçta hiç istikrarını ve
efendiliğini bozmadan görevini hakkıyla yerine getiren Ferdi daima gönüllerde
olacak.
Kazanma umudumuz
olmayan maçı kazanıp çeyrek finale adımızı yazdırdık. Tüm Türkiye bu galibiyete
sevindik. Herkes kendince sevindi. Yorum yazdı, paylaşımlar yaptı.
Paylaşımların her birinde cümleler farklı olsa da galibiyet ve başarıya
susamışlığı ifade ediyordu ve her bir paylaşım birbirine benzer aynı duyguları ifade eden ölçülü
paylaşımlardı.
İsmini görmesem, bu paylaşımı yapan çiçeği
burnunda bir genç ya da çocuk sanır, bu paylaşımın üzerinde hiç durmazdım. Hakkında
yazı yazmadan önce bu paylaşım sahte olabilir mi diye baktım. Ki sahte olsun istedim.
Maalesef aslı varmış.
Paylaşımı yapan kişi
tarihçi bir akademisyen. TRT ekranlarının bir bilen gediklisi aynı zamanda.
Üstelik bir üniversitenin de rektörü.
Vay be dedim ve bu paylaşımı
fotoğraflayarak sosyal medya profilimden şunu yazıp paylaştım:
“Bu donanım bu
vizyon bu okuyuşa şapka çıkardım. Bu ufuk bende olmadığı için hayıflandım.
Hangi birimizde
var bu ufuk?
Bu seviyeye
gelmek için meğer tarih okumak, üzerine ihtisas yapmak gerekiyormuş. Bunların
hiçbiri bende yok.
Boşuna
televizyoncu olmamış boşuna rektör yapmamışlar.
Kıskansam da iyi
ki böyle bilim insanlarımız var. Geldiği nokta itibariyle kalitenin tesadüf
olmadığına bir kez daha inandım.
Tarih okumasından
anladığıma göre Viyana'yı bu sefer düşürmek bir İtalyan'a nasip oldu”.
Ne diyeyim. Bereket,
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa yaşamıyor. Yaşasa, "Ne dedin ne dedin? Bir
daha söyle derdi. Ardından da sen futbolu bırak. Sadece tarih anlat sadece tarih
derdi sanırım.
Bereket, Merzifonlu
Kara Mustafa Paşa yaşamıyor. Yaşasa, "Ne dedin ne dedin? Bir daha söyle
derdi. Ardından da benden uzak ol derdi sanırım ve Shakespeare ile ilgili
anlatılan şu anekdota yer verirdi:
"Bir şemsiye
tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Shakespeare'e gönderir. Ünlü
yazarın cevabı: “Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye
yapın...” olur.
Bunun hesap, siz
sadece tarih anlatın tarih. Bırakın futbolu başkası yorumlasın, derdi.
*şehidlerimizin değil, şehitlerimizin şeklinde
yazılması gerekirdi. Sanırım, Viyana’nın fethiyle ilgilendiği için bu ayrıntı rektörün gözünden kaçtı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder