Ana içeriğe atla

Bir Ücretsiz İzin Anekdotu (1)

İlçede çalışıyorum bir zaman. Başka bir ilden tayin isteyip gelmiş bir öğretmeni kağıt üzerinde tanıdım. Kağıt üzerinde diyorum. Çünkü hiç yüz yüze gelmedik.

Atanınca, ilçe merkezine 7 km mesafedeki okulu için ilçeye gelip görevine başlamış. Doğum sonrası iznini kullanmaya devam etmiş.

Birleştirilmiş sınıf olan okula, ilçe nazla şifayla bir ücretli öğretmen bulmuş. Çünkü ulaşım imkanı olmadığından buraya ancak özel arabası olan biri ücretli olarak gidebilirdi.

Gel zaman git zaman ikinci dönem başladı. Hoca hanımın kanuni izni bitti. Kendisine ücretsiz izin düşünüp düşünmediğiyle ilgili telefon açıldı. Çalışacağım dedi. Okulun ücretli öğretmen görevlendirilmesi yenilenmedi. Pandemi dönemi olduğu için okulun öğretmeni uzaktan ders işlemeye başladı.

Bakanlık bir zaman sonra yüz yüze eğitime geçince, hoca hanım 3 gün, 5 gün tek hekimden rapor almaya başladı. Bir böyle, üç böyle.

Aradım kendisini. Hoca hanım, geçmiş olsun. Raporun biri biter bitmez ardından ikinci rapor geldiğine göre rahatsızlığınız ciddi olmalı dedim. Önemli bir şey yok. Kontrol amaçlı gidiyorum dedi. Buna sevindim. O zaman kontrol amaçlı hastane işlemleriniz bitince görevinizin başına dönersiniz değil mi dedim. Çok düşünmüyorum. Çocuğum küçük. Onu bırakıp gidemem okula. Gitmek istesem de araba sürmeyi çok iyi bilmiyorum. Arabayı sürsem bile okulum Konya'ya 75 km bir mesafede. Sonra kadının ne işi var köy okulunda? Oralarda yılan olur. Ben yılanı görünce korkarım. Ne yapacağımı bilmiyorum. Buralara erkek öğretmen verilmeli dedi. Yılanı görünce bir erkek olarak ben de korkarım. Görünce kaçarım. Siz de öyle yapacaksınız dedim. Ayrıca burası bir köy okulu. Buraya Bakanlık sizi zorla atamadı. Burayı nokta tayin siz istediniz. Puanınız da yeterli olunca buraya atandınız. Atama yapılırken Bakanlık kadın erkek ayrımını gözetmez. Buraya, kadın öğretmen olmaz, erkek verelim demez dedim.

Ardından bu aldığınız tek hekim raporlarının belli bir süresi var. Bu raporlar bir gün bitecek. O zaman ne yapacaksınız? Sizi anlıyorum ama buradaki çocukları da düşünmek zorundayız. Bu çocuklar bizim çocuklar ve mağdurlar. Akranları ne zamandır okulda yüz yüze ders görüyor. Bu çocuklar evlerinde. Okul kapalı. Sizin durum netleşmeyince buraya ücretli öğretmen de veremiyoruz. Bu durumda ne yapacağız dedim. Bilmiyorum dedi. Peki bu durumda ücretsiz izin düşünmez misiniz? Buna hakkınız var. Böylece rapor almak durumunda kalmazsınız. Çocuğunuzu da kendiniz büyütmüş olursunuz dedim. Ücretsiz izin alamam dedi. Niçin dedim. Çünkü borcumuz var. Paraya ihtiyacımız var dedi. Çok mu borcunuz dedim. Kooperatife girdik eşimle. Evimiz çıktı. Buraya oturduk. Kooperatifin aylık taksitini ödüyoruz. Değilse alırdım ücretsiz izni dedi. Karı koca öğretmen olduğunuza göre kooperatif aidatını ödemede çok zorlanmazsınız. Sizi anlıyorum ama her şey para değil. Çocuk büyüteceğiz, kooperatif parası ödeyeceğiz düşüncesiyle burada onlarca çocuğumuz eğitim ve öğretimden mahrum kalıyor. Bu çocukları da düşünmek lazım dedim.

Epey bir konuştuk böyle. Sonunda ya görevinize dönersiniz ya da ücretsiz izin seçeneğini değerlendirirsiniz. Raporlar böyle gelmeye devam ederse raporların incelenmesi için bir üst kurula göndermek zorunda kalacağımı bilmenizi isterim dedim.

Ertesi günü tekrar aradı. Eşim size yakın ilçede öğretmen. Okulu da yol üzerinde. Eşimle yer değiştirsek dedi. Eşim giderken beni bırakır, dönüşte beni alır. Böyle olur mu dedi. Eşiniz bulunduğu ilçeye, falan ilçenin falan okuluna görevlendirme istiyorum şeklinde bir dilekçeyle başvursun. İlçesi kabul ederse bizim için sakınca yok dedim.

Ertesi günü tekrar aradı. Bu seçeneği eşinin ilçesinin kabul etmediğini söyledi. O zaman geriye ücretsiz izin seçeneği kaldı dedim. Onu hiç düşünmedik dese de alttan aldım, üstten çıktım. Ücretsiz izin dilekçesini vermeye ikna ettim. Eşiyle gelip dilekçe verdiler. 

Kapalı okula güç bela bir ücretli öğretmen ayarladım.

Aradan üç ya da dört gün geçti. Bir okulda görülen Covit 19 vakası dolayısıyla ilçe hıfzıssıhha kurulu yedi ya da on günlük karantina uygulaması başlattı.

Okulları kapatıp uzaktan ders işlenmeye başlandı. (Devam edecek) 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde