Ana içeriğe atla

Bir Ücretsiz İzin Anekdotu (2)

Karantinayı duyan kızımız hemen telefonla aradı. Müdürüm, uzaktan eğitime geçilmiş. Ücretsiz izni bozup görevime döneceğim dedi. Hoca hanım, mazeretiniz kalkmışsa istediğiniz zaman görevinize dönebilirsiniz. Bunda bir sakınca yok. Yalnız karantina süresi 10 gün. Bu süre bittikten sonra durum ne olacak? Yüz yüze eğitime geçilince okula gelecek misiniz dedim. Bir başlayalım müdürüm. Sonrası Allah kerim. Bu fırsatı kaçırmak istemiyorum dedi. Peki, 10 gün sonra karantina kalkarsa okula gelirsiniz değil mi dedim tekrar. Orasını düşünmedim ama gelmem. Tekrar rapor, ardından ücretsiz izin alırım herhalde dedi. İyi de ücretli öğretmen bulduk oraya. O çocuğa ne diyeceğiz biz dedim. Şimdi bırakır, ben tekrar ücretsiz izin alırsam tekrar görevlendirirsiniz dedi. Aldığı üç beş kuruş zaten. O öğretmene, öğretmen geri döndü. Haydi evine dön diye nasıl söyleriz. Söyledik diyelim. 10 gün sonra haydi gel, tekrar çalış diye nasıl söyleriz. Çok ayıp olur dedim. Ayrıca ücretsiz izin dediğiniz iki ay. İki ay sonra yaz tatili. Geri göreve döner, maaşınızı almaya devam edersiniz dedim. Öğretmeni ücretsiz iznini bozmaması konusunda ikna ettim.

Ertesi günü benim olmadığım bir ortamda tekrar telefonla aramış. Diğer arkadaş, gelin bozun izninizi demiş. Gelip bozdular. Böylece öğretmen ücretsiz izne ayrılmak suretiyle maaşımdan mahrum kalmadı. Kooperatif taksidini de rahatça ödedi.

Dönem bir şekilde yarı uzaktan yarı yüz yüze bitti.

Bitti de önümüzdeki sene ne yapacaktık? Buraya atanan öğretmen göreve başlayıp doğum veya benzeri gerekçelerle görev yapmıyor. İlçe, bulabilirse ücretli görevlendiriyor.

Sonunda 11 mevcutlu okulun önümüzdeki sene öğrenci sayısı dokuza düşeceğinden, diğer yıllarda gittikçe mevcut azalacağından, okulu taşıma kapsamına almaya karar verdik. Yazışmalar yaptık. Gelen müfettişler, okulun kapatılıp taşıma kapsamına alınması için rapor tuttular. Okulun kapatılma onayı geldi.

Okulun kapatılacağını öğrenen öğretmenimiz kendisinin önümüzdeki sene ne olacağını sordu. Hoca hanım, okulun kapatılan okul olduğundan tayin istersiniz, el durumu tayini dışında ikinci bir tayin hakkınız oldu dedim.

Tayin isteyip Konya merkeze tayini çıktı.

İlişik kesmeye geldiği zaman hoca hanımla tanışma imkanı buldum. Yolluk istedi. Gidiş geliş yaptığımızdan dolayı alamazsınız dedim. Müdür yetkili öğretmen olduğu halde haftada üç saat ücret alamadığından dem vurdu. Zaten her telefon açtığında kendisini x okulun müdür yetkili öğretmeni olarak tanıttı. Daha önce de söylemişti bu mağduriyetini telefonda birkaç defa. Kendisine, hoca hanım sene başında doğum izninde olduğunuzdan dolayı müdür yetkili öğretmen olduğunuza dair valilikten size onay alınmadı. Onay olmayınca da ücret ödemesi yapamıyoruz dedim.

Düşünüyorum da bu müdür yetkili öğretmenimize bir şekil haftada ilaveten üç saat ek ders ödemesi yapmalıydım. Garibim mağdur oldu. En azından kooperatif aidatının bir kısmını bu şekilde karşılayabilirdi. Bir diğer mağduriyeti de kendisine aldırdığım üç günlük ücretsiz izinden ne kadar maaşı ve ücreti kesildi? Bu da bir mağduriyet.

Şimdiki aklım olsa kooperatif ödemesini eğitim ve öğretimin önünde tutardım. Önce kooperatif derdim vesselam.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde