5 Temmuz 2024 Cuma

Kabak Tadı Veren Danışmanlık Hizmeti *

2023 Ağustos ayında çocuğumun da içinde bulunduğu bir araç tali yoldan ana yola kontrolsüz bir şekilde çıkar. 

Aracı kullanan kişi yanlış yöne gittiğini ve yolun gidişi gelişi bölünmemiş yol olduğunu düşünerek geri dönmek ister. Direksiyonu kırmasıyla birlikte araç yolu ortalar. 

Arkadan gelen süt kamyonu bunlara çarpmamak için önce orta şeride geçer. Bunlar orta şeritte olunca kamyon çarpmamak için fren yapar. 

Bu dikkatsizlik, bu kontrolsüz çıkış ve yolda ne yapacağını bilememenin panikliğiyle arkadan gelen süt yüklü araç, aracın şoför mahalline çarpar. 

Çarpma sonucunda araçta bulunan dört kişiden aracı süren, kazan mahallinde, yanındaki hastanede vefat etmiş, arkada bulunan biri oğlum, diğeri de arkadaşı yaralı kurtulmuştu. 

Bir anlık dikkatsizlik ve panik hali sonucunda vefat edenler, arkalarında acılı aileler bıraktı. Kalanlar ise uzun süren bir tedavi sonucu iyileşti. Allah kimseye acı, keder, yaralanma ve ölüm vermesin. 

Kazanın ardından şu hastane, bu hastane, şu doktor, bu doktor uğraşırken ve yaralı hastamızın tedavisi için şifa ararken kazayı daha eş dost duymadan, kayıtlı olmayan bir numara aradı. Bilmem ne sigorta imiş arayan. İlk defa böyle bir kaza ile karşılaşınca neyin nesi diye dinledim. Adana merkezli bir sigorta şirketi imiş. Konya'da irtibat büroları varmış. Danışmanlık yapıyorlarmış. 

Kazayı en ince ayrıntısına kadar biliyordu telefonla arayan. Kimlerin öldüğünü, aracı kimin sürdüğünü, arkadaki yolcuların misafir olduğunu, kimin ne tür bir yaralanmaya maruz kaldığını, kaza ve yaralanmalara baktıklarını, kendileriyle çalıştığımız takdirde aracı sürenden bilmem ne kadar tazminat, kazanın mesai saatleri içerisinde olduğu için araçta bulunanların bağlı bulunduğu şirketten bilmem ne kadar para, çocuğum öğrenci ve o araçta misafir olduğu için bu kadar para, araca arkadan çarpan kamyonun sigortasından şu kadar para saydı durdu. Yeter ki kendileriyle çalışmayı kabul edelim.

Bizden de bu aşamada para talep etmiyorlar. Tazminatı hak ettiğimiz zaman bilmem ne kadarını alıyorlarmış. 

Çocuğumu kimse silah zoruyla bindirmedi araca. Staj yaptığı şirket de göndermedi. Kaza oldu bitti. Biz sağ kurtulduk. Ölenlerin acısını derinden hissediyoruz. Biz şikayetçi değiliz. Lütfen bir daha aramayın dedik. Telefonu sonlandırdık. 

Davetsiz misafir durur mu? Ertesi günü oğlumu aramış bu sefer. E nabız şifresini istemişler. Çekilen MR, röntgen vs. raporlara bakmak için. Güya yara, bere ve rapordan hareketle bize bir güzel danışmanlık hizmeti sunacaklar. Bu telefonu da savuşturduk. 

Böyle böyle belli zaman aralıklarıyla farklı numaralarla arayıp durdular. Bizden yüz bulamayınca peşimizi bıraktılar. 

Bu süreçte polis karakolundan aradılar ifade için. Güç bela, zoraki yürümeyle karakola gittik. Avukat isteyip istemediğimizi sordu görevli polis. İstemiyoruz. İfade verip gideceğiz dedik. Polis "Siz o araçta misafir imişsiniz. Mesai saatleri içerisinde olunca şirkete dava açılabilir. Ben en iyisi CMUK'tan avukat çağırayım" dedi. Ne kadar, avukatlık işimiz yok. Boşu boşuna avukata para vermeyelim dedik ise de "Bize yardımcı olmak istediğini, avukat bedelini de devletin karşıladığını, mağduriyetimize yardımcı olmak istediğini, herkes için böyle yardımcı olmadığını, özellikle falanı tanıdığı olduğunuz için bu yardımı yaptığını, yine şikayetçi olmayın ama avukattan fikir danışın" dedi.

Para bizden çıkmasa da devletten çıkacak. Bu para yine bizim paramız. Yazık desek de BARO'dan avukat talep etti. Şirketten şikayetçi olmamız konusunda epey işlemeye çalıştı bizi. 

Avukat geldi. Biz ifademizi verdik. İnadımız inat deyip ne şirketten ne kamyoncudan ne aracı süren rahmetliden şikayetçi olduk. Son sözümüz budur dedik.

Bize, "Şimdi şikayetçi olursanız, şikayetinizden mahkemede vazgeçebilirsiniz. Şayet şimdi şikayetçi olmazsanız, sonra mahkemede şikayetçi olamazsınız. Şikayetçi olmakla bir şey kaybetmezsiniz" dendi. Olsun. Biz şikayetçi değiliz dedik. İfadeyi imzalayıp ayrıldık. 

Aradan bir yıla yakın zaman geçti. Oğlumuz iyileşti. Kazanın şokunu atlatıp araba sürmeye başladı. Zarar gören sağ diz yan çapraz bağı iyileşti.  Topallaması geçti. Halı saha maçları yapmaya başladı. Gözünün yanına atılan dikiş izleri kayboldu. Yara bereden iz kalmadı. Adeta kazayı unuttuk. 

Biz ne kadar kazayı unutsak da danışmanlık hizmeti sunan sigorta şirketleri unutmuyor.

Bu sabah yine kayıtlı olmayan bir numara aradı. Açmadım. Az sonra kimdir, necidir diye dönüş yaptım.

Bir kız çocuğuydu karşıdaki. Başladı yine kazayı anlatmaya. Kazadan bir engel kaldı mı diye sordu. Oğlumla görüşmek istediğini söyledi. Oğlan müsait değil deyince, yine dava konusunu açtı. Bak hele kızım, beni kızdırmadan şu telefonu kapatır mısın dedim. Görüşmeyi bitirdik. 

Bir yıldır kabak tadı veren bu danışmanlık hizmetini yazı konusu edineyim istedim.

Bu vesileyle bu şekil ölümlü ve yaralanmalı trafik kazalarından ekmek yiyen ve danışmanlık hizmeti veren sigorta şirketlerinin olduğunu öğrenmiş oldum.

Belli ki birilerinin mağduriyeti üzerinden bu şekil para kazanmayı itiyat haline getirmişler.

Merak ettiğim, bu sigorta şirketleri bizim telefonumuzu nereden bulup bize nasıl ulaşıyor?

Bunların kazadan nasıl haberi oluyor?

Kaza yapan aracın içindeki kazazedelerin adı, soyadı ve mesleğine varıncaya kadar nasıl bilgi sahibi oluyorlar?

Öyle zannediyorum, bu tür danışmanlık hizmeti veren sigorta şirketleri, emniyet bünyesinde trafik biriminde görev yapan bazı polislerle irtibatlı. Belli ki bazı polisler bu tür danışmanlık hizmeti veren sigorta şirketleriyle paslaşıyor. Belki de açılan dava sonucunda kazanılacak tazminattan yüzde alıyor olmalılar. Başka da aklıma bir şey gelmiyor.

*10.07.2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

4 Temmuz 2024 Perşembe

Bir Ücretsiz İzin Anekdotu (2)

Karantinayı duyan kızımız hemen telefonla aradı. Müdürüm, uzaktan eğitime geçilmiş. Ücretsiz izni bozup görevime döneceğim dedi. Hoca hanım, mazeretiniz kalkmışsa istediğiniz zaman görevinize dönebilirsiniz. Bunda bir sakınca yok. Yalnız karantina süresi 10 gün. Bu süre bittikten sonra durum ne olacak? Yüz yüze eğitime geçilince okula gelecek misiniz dedim. Bir başlayalım müdürüm. Sonrası Allah kerim. Bu fırsatı kaçırmak istemiyorum dedi. Peki, 10 gün sonra karantina kalkarsa okula gelirsiniz değil mi dedim tekrar. Orasını düşünmedim ama gelmem. Tekrar rapor, ardından ücretsiz izin alırım herhalde dedi. İyi de ücretli öğretmen bulduk oraya. O çocuğa ne diyeceğiz biz dedim. Şimdi bırakır, ben tekrar ücretsiz izin alırsam tekrar görevlendirirsiniz dedi. Aldığı üç beş kuruş zaten. O öğretmene, öğretmen geri döndü. Haydi evine dön diye nasıl söyleriz. Söyledik diyelim. 10 gün sonra haydi gel, tekrar çalış diye nasıl söyleriz. Çok ayıp olur dedim. Ayrıca ücretsiz izin dediğiniz iki ay. İki ay sonra yaz tatili. Geri göreve döner, maaşınızı almaya devam edersiniz dedim. Öğretmeni ücretsiz iznini bozmaması konusunda ikna ettim.

Ertesi günü benim olmadığım bir ortamda tekrar telefonla aramış. Diğer arkadaş, gelin bozun izninizi demiş. Gelip bozdular. Böylece öğretmen ücretsiz izne ayrılmak suretiyle maaşımdan mahrum kalmadı. Kooperatif taksidini de rahatça ödedi.

Dönem bir şekilde yarı uzaktan yarı yüz yüze bitti.

Bitti de önümüzdeki sene ne yapacaktık? Buraya atanan öğretmen göreve başlayıp doğum veya benzeri gerekçelerle görev yapmıyor. İlçe, bulabilirse ücretli görevlendiriyor.

Sonunda 11 mevcutlu okulun önümüzdeki sene öğrenci sayısı dokuza düşeceğinden, diğer yıllarda gittikçe mevcut azalacağından, okulu taşıma kapsamına almaya karar verdik. Yazışmalar yaptık. Gelen müfettişler, okulun kapatılıp taşıma kapsamına alınması için rapor tuttular. Okulun kapatılma onayı geldi.

Okulun kapatılacağını öğrenen öğretmenimiz kendisinin önümüzdeki sene ne olacağını sordu. Hoca hanım, okulun kapatılan okul olduğundan tayin istersiniz, el durumu tayini dışında ikinci bir tayin hakkınız oldu dedim.

Tayin isteyip Konya merkeze tayini çıktı.

İlişik kesmeye geldiği zaman hoca hanımla tanışma imkanı buldum. Yolluk istedi. Gidiş geliş yaptığımızdan dolayı alamazsınız dedim. Müdür yetkili öğretmen olduğu halde haftada üç saat ücret alamadığından dem vurdu. Zaten her telefon açtığında kendisini x okulun müdür yetkili öğretmeni olarak tanıttı. Daha önce de söylemişti bu mağduriyetini telefonda birkaç defa. Kendisine, hoca hanım sene başında doğum izninde olduğunuzdan dolayı müdür yetkili öğretmen olduğunuza dair valilikten size onay alınmadı. Onay olmayınca da ücret ödemesi yapamıyoruz dedim.

Düşünüyorum da bu müdür yetkili öğretmenimize bir şekil haftada ilaveten üç saat ek ders ödemesi yapmalıydım. Garibim mağdur oldu. En azından kooperatif aidatının bir kısmını bu şekilde karşılayabilirdi. Bir diğer mağduriyeti de kendisine aldırdığım üç günlük ücretsiz izinden ne kadar maaşı ve ücreti kesildi? Bu da bir mağduriyet.

Şimdiki aklım olsa kooperatif ödemesini eğitim ve öğretimin önünde tutardım. Önce kooperatif derdim vesselam.

Bir Ücretsiz İzin Anekdotu (1)

İlçede çalışıyorum bir zaman. Başka bir ilden tayin isteyip gelmiş bir öğretmeni kağıt üzerinde tanıdım. Kağıt üzerinde diyorum. Çünkü hiç yüz yüze gelmedik.

Atanınca, ilçe merkezine 7 km mesafedeki okulu için ilçeye gelip görevine başlamış. Doğum sonrası iznini kullanmaya devam etmiş.

Birleştirilmiş sınıf olan okula, ilçe nazla şifayla bir ücretli öğretmen bulmuş. Çünkü ulaşım imkanı olmadığından buraya ancak özel arabası olan biri ücretli olarak gidebilirdi.

Gel zaman git zaman ikinci dönem başladı. Hoca hanımın kanuni izni bitti. Kendisine ücretsiz izin düşünüp düşünmediğiyle ilgili telefon açıldı. Çalışacağım dedi. Okulun ücretli öğretmen görevlendirilmesi yenilenmedi. Pandemi dönemi olduğu için okulun öğretmeni uzaktan ders işlemeye başladı.

Bakanlık bir zaman sonra yüz yüze eğitime geçince, hoca hanım 3 gün, 5 gün tek hekimden rapor almaya başladı. Bir böyle, üç böyle.

Aradım kendisini. Hoca hanım, geçmiş olsun. Raporun biri biter bitmez ardından ikinci rapor geldiğine göre rahatsızlığınız ciddi olmalı dedim. Önemli bir şey yok. Kontrol amaçlı gidiyorum dedi. Buna sevindim. O zaman kontrol amaçlı hastane işlemleriniz bitince görevinizin başına dönersiniz değil mi dedim. Çok düşünmüyorum. Çocuğum küçük. Onu bırakıp gidemem okula. Gitmek istesem de araba sürmeyi çok iyi bilmiyorum. Arabayı sürsem bile okulum Konya'ya 75 km bir mesafede. Sonra kadının ne işi var köy okulunda? Oralarda yılan olur. Ben yılanı görünce korkarım. Ne yapacağımı bilmiyorum. Buralara erkek öğretmen verilmeli dedi. Yılanı görünce bir erkek olarak ben de korkarım. Görünce kaçarım. Siz de öyle yapacaksınız dedim. Ayrıca burası bir köy okulu. Buraya Bakanlık sizi zorla atamadı. Burayı nokta tayin siz istediniz. Puanınız da yeterli olunca buraya atandınız. Atama yapılırken Bakanlık kadın erkek ayrımını gözetmez. Buraya, kadın öğretmen olmaz, erkek verelim demez dedim.

Ardından bu aldığınız tek hekim raporlarının belli bir süresi var. Bu raporlar bir gün bitecek. O zaman ne yapacaksınız? Sizi anlıyorum ama buradaki çocukları da düşünmek zorundayız. Bu çocuklar bizim çocuklar ve mağdurlar. Akranları ne zamandır okulda yüz yüze ders görüyor. Bu çocuklar evlerinde. Okul kapalı. Sizin durum netleşmeyince buraya ücretli öğretmen de veremiyoruz. Bu durumda ne yapacağız dedim. Bilmiyorum dedi. Peki bu durumda ücretsiz izin düşünmez misiniz? Buna hakkınız var. Böylece rapor almak durumunda kalmazsınız. Çocuğunuzu da kendiniz büyütmüş olursunuz dedim. Ücretsiz izin alamam dedi. Niçin dedim. Çünkü borcumuz var. Paraya ihtiyacımız var dedi. Çok mu borcunuz dedim. Kooperatife girdik eşimle. Evimiz çıktı. Buraya oturduk. Kooperatifin aylık taksitini ödüyoruz. Değilse alırdım ücretsiz izni dedi. Karı koca öğretmen olduğunuza göre kooperatif aidatını ödemede çok zorlanmazsınız. Sizi anlıyorum ama her şey para değil. Çocuk büyüteceğiz, kooperatif parası ödeyeceğiz düşüncesiyle burada onlarca çocuğumuz eğitim ve öğretimden mahrum kalıyor. Bu çocukları da düşünmek lazım dedim.

Epey bir konuştuk böyle. Sonunda ya görevinize dönersiniz ya da ücretsiz izin seçeneğini değerlendirirsiniz. Raporlar böyle gelmeye devam ederse raporların incelenmesi için bir üst kurula göndermek zorunda kalacağımı bilmenizi isterim dedim.

Ertesi günü tekrar aradı. Eşim size yakın ilçede öğretmen. Okulu da yol üzerinde. Eşimle yer değiştirsek dedi. Eşim giderken beni bırakır, dönüşte beni alır. Böyle olur mu dedi. Eşiniz bulunduğu ilçeye, falan ilçenin falan okuluna görevlendirme istiyorum şeklinde bir dilekçeyle başvursun. İlçesi kabul ederse bizim için sakınca yok dedim.

Ertesi günü tekrar aradı. Bu seçeneği eşinin ilçesinin kabul etmediğini söyledi. O zaman geriye ücretsiz izin seçeneği kaldı dedim. Onu hiç düşünmedik dese de alttan aldım, üstten çıktım. Ücretsiz izin dilekçesini vermeye ikna ettim. Eşiyle gelip dilekçe verdiler. 

Kapalı okula güç bela bir ücretli öğretmen ayarladım.

Aradan üç ya da dört gün geçti. Bir okulda görülen Covit 19 vakası dolayısıyla ilçe hıfzıssıhha kurulu yedi ya da on günlük karantina uygulaması başlattı.

Okulları kapatıp uzaktan ders işlenmeye başlandı. (Devam edecek)