3 Haziran 2024 Pazartesi

Resim Karesi Ne Çok Şey Anlatıyor

Sosyal medyada bir resim gördüm. Resim iki kareden oluşuyor. Bir karesinde Filistin, Suriye, Yemen, Irak, Afganistan ve Lübnan, diğer karesinde ise Telaviv yer alıyor.

Resmin üst karesinde yer alan ülkeler yıkılmış ve virane halde. Hiçbir canlı yok. Adeta hayalet şehri andırıyor. Buralarda yaşanmak istense bile taş üstünde taş kalmamış bu yerlerde yaşamak mümkün değil.

Resmin alt karesinde yer alan Telaviv'de ise adeta bir canlılık var. Sahil kenarında gezinen insanlar, deniz ve denize paralel yüksek katlı binalar burada bir yaşamın olduğunu gösteriyor.

Üst resimde yaşam belirtisi yokken alt tarafta hayat devam ediyor. 

Üst resimdeki hayat belirtisi olmayan yıkılmış şehirler İslam ülkelerine ait. Buna Libya'yı da eklemek gerek. Alt taraftaki resim ise İsrail'in -eski-başkentine ait.

Resmin üzerindeki ülke isimleri kaldırılsa, insanlara şu fotoğraf karesindeki yerlerin hangisinde yaşamak istersiniz sorusu sorulsa, istisnasız herkes Telaviv görüntüsünün olduğu şehirde yaşamak istediğini belirtecektir.

Görünen o ki İslam ülkeleri huzursuzluğun yerleri. Buralarda kan, gözyaşı, ölüm ve yaralanma hakim. Küçücük İsrail'de ise huzur görüntüsü hakim.

İsrail, gelişmişliğin görüntüsünü verirken İslam ülkeleri geri kalmışlığın görüntüsünü veriyor.

Görünen o ki İsrail’in yakınında hangi ülke varsa, hangisi İsrail’e tehdit potansiyeline sahip ise yerle bir edilmiş. İsrail ise dimdik ayakta. Hoş bazı ülkeler için İsrail’e bile gerek yok. İslam ülkelerinin içindeki bölünmüşlük ve terör İsrail’e rahmet okutur türden. İslam ülkeleri için İsrail gibi bir düşmana ihtiyaç yok. Onlar kendi kendilerine yeter.

Görünen o ki İsrail mutluluk ve huzuru İslam ülkelerinin mutsuzluk ve huzursuzluğuna bağlı. Ne kadar İslam ülkesi yakılıp yıkılır ve İslam ülkelerinde yaşama dair bir istikrar olmazsa İsrail bundan büyük keyif alıyor.

Üst ve alt resim karesindeki ülkeler birine gösterilse, bu konuda ne dersin dense, üsttekiler belasını bulmuş, alttakiler ise cennet hayatını yaşıyor der.

Bu görüntüye göre İsrail mi yani Yahudiler mi gazaba uğramış ve lanetlenmiş, İslam ülkeleri mi?

Tamam, Kur’an’da Yahudilerin lanetlendiğinden bahsedilse de resim karesi böyle demiyor.

Müslüman ülkelerde bu boş vermişlik oldukça, bir araya gelip birlikte hareket etmedikçe, İsrail gibi lobi faaliyetlerine imza atmadıkça, ellerindeki sermayeyi akıllı kullanmadıkça, her alanda İsrail ile boy ölçüşebilir bir seviyeye gelmedikçe İsrail ihya olmaya ve daha da büyümeye devam edecektir. İslam dünyası ise bugünkü yıkık ve virane halini bile arayacaktır.

İsrail ile mücadeleyi boykota indirgedikçe, bol bol protesto mitingi ve yürüyüşü yaptıkça, Yahudi’yi taşlamaktan ibadet yapmaya zaman ayırmadıkça daha doğrusu sadede gelmedikçe İsrail hep gülecek, İslam dünyası ise hep ağlayacaktır. Böyle giderse İslam dünyasının ağlayanı bile kalmayacaktır. 

Boş verelim İsrail'e kızmayı da kızacaksak biz kendimize kızalım. Ki kızarak başarılı olunsaydı, bugüne kadar İsrail'e kızdığı için İslam dünyası bir numara olurdu. 

Boykotlardan Gına Geldi

Görünen o ki bu toplum protesto ve boykot için yaratılmış. Yatıyoruz, kalkıyoruz. Boykot diyoruz.

Boykot kolaylaştıran ve kitlelere ulaştıran en büyük aparatımız ise sosyal medya platformu.

Oturduğumuz yerden bir tuşa basarak boykot başlatabiliyor, firmaları hedef gösterebiliyoruz.

Kısaca boykot hayatımızın bir parçası. Buna bir de sosyal medya mücahitliğini eklemek lazım.

Bir zamanlar Yahudi malı diye Yahudi markalarının listesine yer veriyorduk. Son yıllarda ise buna Yahudi mallarının satışını yapan, onların ürünlerinde indirim yapan zincir marketleri de boykot listesine alır olduk.

Bir ara BİM marketleri boykot ettik. Şimdi de boy boy resimlerle "Bir alana bir bedava" kampanyası düzenleyen A 101 marketleri boykot listesine aldık.

Bununla da yetinmedik. Falan firma çalışanlarını cumaya göndermedi. Şu firma yolda namaz molası vermedi. Bu firma Yahudi ürünlerine sessiz kaldı deyip marka ismi vererek boykot yaptık. 

İşin garibi bugüne kadar kaç yıl olduğunu unuttum kaç ürünü kaç firmayı boykot ettiğimizi de. O günden bugüne ne boykot ettiğimiz ürünlerde bir iflas var ne zarar ne de zincir marketlerde bir geri adım. Marka ürünler de tereklerde, zincir marketler de faaliyette.

Gördüğümüz gibi bugüne kadar ne kadar boykot uygulamışsak hiçbirinde başarılı olamamışız.

İşin garibi, Yahudi ürünlerini boykot ediyoruz. Bu ürünlerin satışını yapan firmaları da. İyi de bu ürünlerin bu ülkede üretilmesine, bu ülkede faaliyet göstermesine ve satışına izin verenlere niye hiç sözümüz yok. Öyle ya elinde güç ve imkan olan birileri, bu Yahudi ürünlerine izin vermezse, tüm ürünlerimiz yerli olsa boykota gerek kalır mı hiç?

Bir şeyde başarı yoksa sonuç alınamıyorsa ne diye aynı eylemleri yapar dururuz. İnanın anlamış değilim. Attığımız her taş bir kurbağaya değse, inanın gam yemeyeceğim. Bence işin kolaycılığına kaçıyoruz.

O zaman boykota ayıracağımız zamanı başka şeylere vermemiz lazım gerektiğini düşünüyorum. Mesela kötü komşu mal sahibi yapar atasözünü her birimiz, özellikle protesto ve boykotta öncü rol oynayanlar kendilerine ev ödevi edinse, bismillah deyip Yahudi ürünleriyle hem kalite hem fiyat yönünden yarışacak ürünler imal edip piyasaya sürsek, yerlisi varken kim gider de Yahudi ürününü alır?

Bunun için akıl, zeka, yetişmiş kadro ve sermaye mi gerek? Akıl da zeka da yetişmiş kadro da var bu ülkede. İstenirse sermaye de bulunur. Son model arabalarımızı satsak, 4+1 evlerde ve villalarda oturmasak, üç kuruş paramızın üstüne dört kuruş borç bularak yeni bir ev almasak, cebimizdeki dövizleri bozdursak, altın hesabımızı ortaya koysak, ortaya ganimet gibi sermaye çıkar. Bu sermaye ile üretmediğimiz ürün ve marka kalmaz.

Bunun için bir araya gelip plan yapmamız ve rahatımızdan ödün vermemiz, bir seferberlik başlatmamız gerek. Aynı şekilde çalışıp kafa yormak için sosyal medya mücahitliğini de bırakmamız lazım. Günübirlik yaşamayı ve küçük düşünmeyi bırakıp büyük düşünmemiz lazım.

Üretelim her bir ürünün emsalini, tereklerde Yahudi malı ile yerli ürünümüz yan yana olsun. Kaç kişi gider de Yahudi malını alır. Biz yeter ki kaliteyi tutturalım.

Hasılı Yahudi mallarını boykota verdiğimiz ömrümüzü üretmeye verelim. Bunun için büyük düşünmek gerek. Var mıyız büyük olmaya yoksa küçük kalalım iyi, biz boykot etmeden yaşayamayız mı diyoruz?

Enflasyonda İstikrarı Yakalamak

03/06/2022 tarihli sosyal medya paylaşımım:

“Sevindirici haber bugün TÜİK'ten geldi.

Kara gün dostu olduğunu gösterdi TÜİK.

Bu ayın enflasyonu 2,98 çıkmış. 3 bile değil.

Yıllık bazda da yüzde 73,50 olmuş.

Ben de boşu boşuna yandık bittik diyormuşum.

Meğerse her zamanki gibi felaket tellallığı imiş benimkisi.

Hasılı kırmızı yüzüm bir kez daha kıpkırmızı oldu.

Keşke TÜİK gibi göz göre göre gerçekleri söyleyen, hesabından milim şaşmayan birkaç kurumumuz daha olsa bu ülkenin çözülmedik sorunu kalmaz.

Şu aşamadan sonra bu düşük enflasyonla mücadele etmeye gerek yok. Çünkü 2,98 enflasyon kimseyi öldürmez ve gönül rahatlığı ile alışverişimizi yapabiliriz.

Enflasyon oranı bu iken içinizde hala bu orana inanmayan varsa, bilin ki iyi niyetli değilsiniz.

Enflasyon bu iken esnaf ürünlerine aylık 2,98'den, yıllık yüzde 73,50'den fazla zam yapıyorsa, bu TÜİK'in değil, esnafın suçudur. Bu da böyle biline.

Bu ülkenin enflasyon sorunu olmadığına göre milletçe başka sorunlara yönelmek en iyisi.

Hala enflasyon, açıklanandan yüksek diyeniniz varsa, Allah sizi bildiği gibi yapsın”. 03.06.2022

Yine Haziranın üçü olmuş bugün. Bu sefer 2 yıl sonrası. Yine bir TÜİK klasiği daha. Mayıs ayı enflasyon rakamlarını açıklamış. Tıpkı 2 yıl önce aynı gün açıkladığı gibi. Bakalım iki yıl sonrası enflasyonda ne durumdayız?

Açıklanan verilere göre bir önceki aya oranla enflasyon 3,37 çıkmış. Bir önceki yılın aynı oranına göre 75,45 olmuş.

İki yıl öncesinin enflasyon verisi ile 03.06.2024 verisini karşılaştırırsak, aylık bazda 0,39’luk bir artış var. Yıllık bazda ise 1,95’lik bir artış söz konusu.

Bence bu artış, Rusya-Ukrayna savaşının hala devam ettiği bu devirde devede kulak ve önemsenecek bir artış değil. Ayrıca iki yıl öncesinin enflasyonu bize bir şey yapmamışsa, bir 1,95’lik artış mı bir şey yapacak? Boşuna yıllardır enflasyon korkusu yaşamışız.

Önemli olan enflasyonda bir istikrarı temsil etmemiz. Gördüğünüz gibi yetmişli rakamları çok sevmişiz. Buralarda dolaşıp duruyoruz. İstikrarı yakalamak önemli.

Hasılı korkulacak bir durum yok. Biz enflasyondan, enflasyon da bizden bir parça. Çekip gitmediğine göre o bizden, ölmediğimize göre biz de enflasyondan memnunuz.