Ana içeriğe atla

Enflasyonda İstikrarı Yakalamak

03/06/2022 tarihli sosyal medya paylaşımım:

“Sevindirici haber bugün TÜİK'ten geldi.

Kara gün dostu olduğunu gösterdi TÜİK.

Bu ayın enflasyonu 2,98 çıkmış. 3 bile değil.

Yıllık bazda da yüzde 73,50 olmuş.

Ben de boşu boşuna yandık bittik diyormuşum.

Meğerse her zamanki gibi felaket tellallığı imiş benimkisi.

Hasılı kırmızı yüzüm bir kez daha kıpkırmızı oldu.

Keşke TÜİK gibi göz göre göre gerçekleri söyleyen, hesabından milim şaşmayan birkaç kurumumuz daha olsa bu ülkenin çözülmedik sorunu kalmaz.

Şu aşamadan sonra bu düşük enflasyonla mücadele etmeye gerek yok. Çünkü 2,98 enflasyon kimseyi öldürmez ve gönül rahatlığı ile alışverişimizi yapabiliriz.

Enflasyon oranı bu iken içinizde hala bu orana inanmayan varsa, bilin ki iyi niyetli değilsiniz.

Enflasyon bu iken esnaf ürünlerine aylık 2,98'den, yıllık yüzde 73,50'den fazla zam yapıyorsa, bu TÜİK'in değil, esnafın suçudur. Bu da böyle biline.

Bu ülkenin enflasyon sorunu olmadığına göre milletçe başka sorunlara yönelmek en iyisi.

Hala enflasyon, açıklanandan yüksek diyeniniz varsa, Allah sizi bildiği gibi yapsın”. 03.06.2022

Yine Haziranın üçü olmuş bugün. Bu sefer 2 yıl sonrası. Yine bir TÜİK klasiği daha. Mayıs ayı enflasyon rakamlarını açıklamış. Tıpkı 2 yıl önce aynı gün açıkladığı gibi. Bakalım iki yıl sonrası enflasyonda ne durumdayız?

Açıklanan verilere göre bir önceki aya oranla enflasyon 3,37 çıkmış. Bir önceki yılın aynı oranına göre 75,45 olmuş.

İki yıl öncesinin enflasyon verisi ile 03.06.2024 verisini karşılaştırırsak, aylık bazda 0,39’luk bir artış var. Yıllık bazda ise 1,95’lik bir artış söz konusu.

Bence bu artış, Rusya-Ukrayna savaşının hala devam ettiği bu devirde devede kulak ve önemsenecek bir artış değil. Ayrıca iki yıl öncesinin enflasyonu bize bir şey yapmamışsa, bir 1,95’lik artış mı bir şey yapacak? Boşuna yıllardır enflasyon korkusu yaşamışız.

Önemli olan enflasyonda bir istikrarı temsil etmemiz. Gördüğünüz gibi yetmişli rakamları çok sevmişiz. Buralarda dolaşıp duruyoruz. İstikrarı yakalamak önemli.

Hasılı korkulacak bir durum yok. Biz enflasyondan, enflasyon da bizden bir parça. Çekip gitmediğine göre o bizden, ölmediğimize göre biz de enflasyondan memnunuz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde