13 Nisan 2024 Cumartesi

Kamu-Özel Uçurumu

Ramazan bayramı münasebetiyle özel sektörde çalışan bir akrabam bayramın üçüncü günü ziyaretime geldi. 

Hoşbeşten sonra biz de cumartesi sizin o taraflara geleceğiz. Evde misin? Belki uğrayabiliriz dedim. Akşam 16.00'dan sonra evdeyim dedi. Hayırdır dedim. Yarın bizim işbaşı dedi. Size tatil yok mu dedim. Yok dedi. Olur mu öyle şey dedim. Bayram öncesi kamu çalışanları bir buçuk gün idari izinli sayıldı. O gün de çalışaydınız dedim. Arife günü saat 13.00'e kadar çalıştık dedi. Ne olurdu, size de tatil verselerdi dedim. Biz özel sektörüz. Vermezler dedi. 

Vardiya usulü çalışan akrabam, kamu çalışanları dokuz gün tatil yaparken cumartesi işbaşı yapacağı gibi pazar günü de çalışacak. Çünkü burası özel sektör. Belki her özel sektör böyle olmayabilir. Belki bazıları tıpkı kamu çalışanlarına verildiği gibi çalışanlarına dokuz gün tatil vermiş olabilir. Bu şekil olan firmaların sayısının az olduğunu düşünüyorum. Bilinen bir gerçek var ki bu ülkede özel sektörün büyük çoğunluğu üç buçuk gün tatilin ardından yeniden işbaşı yaptı.

Tamam, kamu ile özel sektörün şartları aynı olmasın. Özel sektörün iş ve işleyişi farklı olsun ama bu kadar da uçurum olmasın. Özel sektör sahipleri, çalışanlarına tıpkı kamu çalışanlarına verildiği gibi dokuz gün tatil verseler herhalde ölmezler ve kıyamet de kopmazdı. Hatta çalışanlarına büyük moral olurdu. Patronlar, sağ olsun bize de aynı tatil hakkını verdiler. Var olsunlar deyip bayramlarını herkes gibi bir güzel yaptıktan sonra tatil dönüşü mesailerine dört elle sarılırlardı. Moralle işe başlandığı için işyerinin üretim yönünden verimi de artardı. İşçi, çalıştığı yeri kendi işyeri bilirdi. 

Niçin özel sektör çalışanlarına da dokuz gün izin verilmeliydi? Çünkü bu ülkede elleri öpülecek bir kesim var ise asgari ücretle çalışan özel sektör çalışanlarıdır. Onlar bu ülkenin yüz akıdır. Alın terleterek, sabah akşam emek sarf ederek üretim yapan kesimdir onlar. Kaç ayın ardından gelen büyük bayram onlar için iyi bir dinlenme fırsatı olmalıydı.

Diyelim ki özel sektörde izin patronun iki dudağının arasında. Kolay kolay vermez. Devlet ne güne duruyor. Pekala tatil kararı alırken kamu-özel çalışanları dokuz gün tatil yapacak diyebilirdi. Özel sektör de bu karara uyacaktı.

Bildiğim kadarıyla bazı siyasi partiler kamu ve özel sektör çalışanları arasında çalışma ve özlük haklarını düzeltmek, aradaki uçurumu kaldırmak için eskiden her seçim öncesi seçmene vaatte bulunurdu. Son yıllarda duymaz olduk.

Son yıllarda kamu ve özel sektör arasındaki uçurumu kaldırma vaatleri duyulmaz olsa da ne yapılıp edilip bu konunun masaya yatırılmasında fayda var. Ya kamu çalışanlarının şartları özel sektöre ya da özel sektör çalışanları kamu çalışanlarına özlük hakları ve çalışma şartları yönünden yaklaştırılmalı ve bu iki sektör orta bir noktada buluşturulmalıdır.

12 Nisan 2024 Cuma

Tavşanını Kaybeden Yetim

Efendim, bugüne kadar hiç yenilmemiştiniz. İlkini tattınız. Nasıl bir duygu?

Zormuş zor. Allah ne dostuma versin ne de düşmanıma.

Bu yenilgi nereden çıktı? Neyi eksik yaptınız?

Bizim eksikliğimiz yok. Biz her zamanki gibi maçımıza hazırlandık. Onca olumsuzluğa rağmen yine favori idik. 

Nasıl oldu bu?

Suç rakiplerimizde.

Ama efendim, rakipleriniz birlikte hareket etmedi. Onların her biri çil yavrusu gibi dağıldı. Siz ise yine ittifakla girdiniz maça. Bu sefer de zafer banko değil miydi?

Bizim zafer karşı ittifakın başını çeken kişiye endeksliydi. Biz onunla defalarca maça çıktık. Her maçı açık ara önde bitirdik. Bu son maçta rakibimiz su koyuverdi. Daha doğrusu çekip gitti. Daha doğrusu gönderildi. O kalaydı, zafer yine bizimdi. 

Ama siz o rakibi çok eleştiriyordunuz. 

Bakmayın eleştirdiğime. O çok iyiydi. Çünkü tam dişimize göreydi. 

İyi de bir önceki son maçta ona güle güle dediniz. 

Ne bilirdim gideceğini. Bizi bırakıp gidemez sandım. Yetim kaldık. O gidince ne yapacağımızı şaşırdık. Ama bırakıp gittiğine bin pişman. Daha doğrusu bize bir maç daha kazandıramadığına çok üzgün. 

Yerine gelen bir şey yapmadı. Üstelik birbirlerine düştüler. Sizin için yeni bir galibiyet çocuk oyuncağı değil miydi? 

Öyle de önceki, nazarımızda tavşan mesabesindeydi. Gelir gider, biz onu döverdik. Ne kadar dövsek de biz ondan, o bizden memnundu.

Tavşan?

Bilirsiniz efendim tavşan hikayesini. Ormanın kralı aslan her sabah içtimaında kravat takmadığı için tavşanı yanına çağırırmış. Nerede len senin kravatın deyip tavşanı bir güzel dövermiş. Bu durum Allah’ın günü böyleymiş. Ne tavşan kravat takarmış ne de kral bu dayaktan vazgeçermiş. Bir gün yardımcıları krala, efendim, şu gerekçeyi değiştirelim artık. Yine tavşanı dövün dövmeye ama farklı bir gerekçe bulun demişler. Kral, yarın onu sigara almaya gönderelim demiş. Efendim, tavşan gider sigarayı getirirse nasıl döveceksin demişler. Kral, sigarayı filtreli alırsa niye filtresiz almadın der, döveriz. Filtresiz alırsa niye filtreli almadın deyip yine döveriz demiş. Bu gerekçe herkesin aklına yatmış. Ertesi gün sabah içtimaına tavşan gelince, kral yine her zamanki gibi onu yanına çağırmış. Tavşan da koşarak gelmiş ve her gün dayak yemeye alışkın olunca vursun diye yüzünü krala çevirmiş. Kral, al şu parayı, bana sigara al gel demiş. Parayı alan tavşan tam gidecekken geri dönüp krala, efendim, sigaranız filtreli mi olacak yoksa filtresiz mi deyince, akşamki gerekçesi suya düşen kral, gel len buraya, diye tavşanı çağırmış ve nerede senin kravatın diyerek tavşanı bir güzel pataklamış. Hasılı dişimize göre olan bu tavşan gidince bizim mağrur bir edayla attığımız dayak faslı da böylece sona erdi. Durum bundan ibaret. Bilmem anlatabildim mi?

Anladım efendim. Siz dişinize göre yeni tavşan arıyorsunuz. Mağlubiyetiniz de bundan.

Bu arada hep dövdüğümüz tavşan iki idi. Maalesef ikincisi de köşesine çekilmeye hazırlanıyor.

Desene bu durumda sizi ben bile kurtaramam.

Var'a Yabancı Hakem

Ali Koç şov yapsa da istekleri yerine getirilmeye devam ediyor. Çünkü etkili bir aktör. Nasılsa dur, sen ne yapıyorsun diye yok. O da kaşıdıkça kaşıyor.

Ali Koç sesini çıkarmadılar birlikte Futbol Federasyonu seçimli kongre kararı aldı.

Federasyon ikinci karar daha aldı. Bazı kritik maçlarda yabancı hakem görevlendirmesi yapılacak. 

Gelecek yabancı hakemler de 'var'da görev yapacakmış.

İstekleri bir bir yerine getirilen Ali Koç bu kararlardan memnun kalacak mı? Sanmıyorum memnun kalacağını. Suudi Arabistan' da Süper Kupa maçını oynamamak için istek üzerine istek öne sürdüğüne göre istekleri yine bitmeyecek. Şimdiden Federasyonun aldığı seçim tarihini öne çektirmek için bir uğraşın içine girdi. 

Öyle zannediyorum Ali Koç'un bu istekleri bu sezonun lig kupasını FB kulübüne götürünceye kadar devam edecek. Çünkü başkanlığını yaptığı kulübün altıncı yılında bu kupayı FB müzesine götürmeyi izzeti nefis meselesi yaptı. İşin garibi Ali Koç bu isteklerinde yalnız değil, FB'li sporseverlerin çoğu Sayın Koç'u bu mücadelesinde haklı buluyor. Zaten Koç da desteği bu taraftar kitlesinden alıyor. 

Bu sezonun sonunda FB şayet şampiyon olamazsa işte o zaman Ali Koç ve FB taraftarını tutmak mümkün değil. Endişem bu sezon sonunun iyi bitmeyeceği yönünde. Çünkü kalabalıklarla oynamak kadar tehlikeli bir şey yok. Kalabalıkların ise aklı olmaz. 

Yeniden 'var'a yabancı hakem görevlendirmesine dönersek, bu karar ve tavır kendi hakemlerimize güvensizliğin bir göstergesidir. Bizim hakemlerle olmuyor, gelin bu işi siz yapın demektir. Bizim hakemler beceriksiz veya taraflı demektir. Biz kendi hakemlerimize güvenmiyoruz demektir. Elbette hakemlerimizde sorun var. Ama bunun yolu yabancı hakem olmamalıydı. Ayrıca hangi bir kurum ne kadar iyi de merkezi hakem komitesi kötü. Al birimizi, vur ötekimizi. Yok aslında birbirimizden farkımız. Çünkü bir yerde aksama varsa benzer aksaklık diğer taraflarda da var. 

Yabancı var hakemini tasvip etmesem de bu ülkede olup bitenleri garipsemiyorum artık. Adeta tüm kurum, kuruluş, camia hep birlikte deveyiz deve. Tek eksiğimiz, kendimizde eksikliğin olduğunu görmemek. Hep suçu karşı tarafta görmek. 

Yabancı var hakem atamasını garipsiyorum dedim. Çünkü tüm takımlarımızda o kadar yabancı futbolcu var ki Türk futbolcusundan daha fazla. Bu kadar yabancı futbolcuya varsın yabancı hakem de olsun. Yakışır da üstelik. 

Bu ekonomik krizde yabancı futbolculara giden paradan ve yeni görevlendirilecek yabancı var hakemleri ekonomiye ayrı yük getirecek falan demiyorum. Varsın gitsin paramız dışarıya. Birileri düşünmüyorsa ben mi düşüneceğim?

Yabancı var hakemi derdimize derman olacak mı? Daha doğrusu Ali Koç ve peşinden gidenleri memnun edecek mi? Her şey FB'nin şampiyonluğa uzanmasına bağlı. Şayet FB şampiyon olamazsa yabancı var hakemleri de topun ağzında olacak. Ötesi kurtarmaz. Bunca vaveylanın başka izahı da olamaz.

Yazımı bitirirken şunu da söyleyeyim. Yabancı hakemler gördüğünü çalar, maçı ve pozisyonları kurallara göre oynatır ve adalet uygulamaya kalkarsa işte bu, yandığımızın resmidir. Çünkü şampiyonluğa oynayan iki takım olan FB ve GS’nin en nefret ettiği şey maçlarda adaletin uygulanmasıdır.

Unutmayalım ki var'da görevlendireceğimiz yabancı hakemleri kendimize benzetmezsek, var'da yabancı hakem ancak bugüne kadar hep mağdur olan Anadolu takımlarına yarar.