12 Nisan 2024 Cuma

Tavşanını Kaybeden Yetim

Efendim, bugüne kadar hiç yenilmemiştiniz. İlkini tattınız. Nasıl bir duygu?

Zormuş zor. Allah ne dostuma versin ne de düşmanıma.

Bu yenilgi nereden çıktı? Neyi eksik yaptınız?

Bizim eksikliğimiz yok. Biz her zamanki gibi maçımıza hazırlandık. Onca olumsuzluğa rağmen yine favori idik. 

Nasıl oldu bu?

Suç rakiplerimizde.

Ama efendim, rakipleriniz birlikte hareket etmedi. Onların her biri çil yavrusu gibi dağıldı. Siz ise yine ittifakla girdiniz maça. Bu sefer de zafer banko değil miydi?

Bizim zafer karşı ittifakın başını çeken kişiye endeksliydi. Biz onunla defalarca maça çıktık. Her maçı açık ara önde bitirdik. Bu son maçta rakibimiz su koyuverdi. Daha doğrusu çekip gitti. Daha doğrusu gönderildi. O kalaydı, zafer yine bizimdi. 

Ama siz o rakibi çok eleştiriyordunuz. 

Bakmayın eleştirdiğime. O çok iyiydi. Çünkü tam dişimize göreydi. 

İyi de bir önceki son maçta ona güle güle dediniz. 

Ne bilirdim gideceğini. Bizi bırakıp gidemez sandım. Yetim kaldık. O gidince ne yapacağımızı şaşırdık. Ama bırakıp gittiğine bin pişman. Daha doğrusu bize bir maç daha kazandıramadığına çok üzgün. 

Yerine gelen bir şey yapmadı. Üstelik birbirlerine düştüler. Sizin için yeni bir galibiyet çocuk oyuncağı değil miydi? 

Öyle de önceki, nazarımızda tavşan mesabesindeydi. Gelir gider, biz onu döverdik. Ne kadar dövsek de biz ondan, o bizden memnundu.

Tavşan?

Bilirsiniz efendim tavşan hikayesini. Ormanın kralı aslan her sabah içtimaında kravat takmadığı için tavşanı yanına çağırırmış. Nerede len senin kravatın deyip tavşanı bir güzel dövermiş. Bu durum Allah’ın günü böyleymiş. Ne tavşan kravat takarmış ne de kral bu dayaktan vazgeçermiş. Bir gün yardımcıları krala, efendim, şu gerekçeyi değiştirelim artık. Yine tavşanı dövün dövmeye ama farklı bir gerekçe bulun demişler. Kral, yarın onu sigara almaya gönderelim demiş. Efendim, tavşan gider sigarayı getirirse nasıl döveceksin demişler. Kral, sigarayı filtreli alırsa niye filtresiz almadın der, döveriz. Filtresiz alırsa niye filtreli almadın deyip yine döveriz demiş. Bu gerekçe herkesin aklına yatmış. Ertesi gün sabah içtimaına tavşan gelince, kral yine her zamanki gibi onu yanına çağırmış. Tavşan da koşarak gelmiş ve her gün dayak yemeye alışkın olunca vursun diye yüzünü krala çevirmiş. Kral, al şu parayı, bana sigara al gel demiş. Parayı alan tavşan tam gidecekken geri dönüp krala, efendim, sigaranız filtreli mi olacak yoksa filtresiz mi deyince, akşamki gerekçesi suya düşen kral, gel len buraya, diye tavşanı çağırmış ve nerede senin kravatın diyerek tavşanı bir güzel pataklamış. Hasılı dişimize göre olan bu tavşan gidince bizim mağrur bir edayla attığımız dayak faslı da böylece sona erdi. Durum bundan ibaret. Bilmem anlatabildim mi?

Anladım efendim. Siz dişinize göre yeni tavşan arıyorsunuz. Mağlubiyetiniz de bundan.

Bu arada hep dövdüğümüz tavşan iki idi. Maalesef ikincisi de köşesine çekilmeye hazırlanıyor.

Desene bu durumda sizi ben bile kurtaramam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder