13 Şubat 2024 Salı

Gölge Etmemek

“İki çocuk bütün sabahı, donmuş bir göl üzerinde kayarak geçirdi. Ama sonra aniden buz kırıldı ve çocuklardan biri suya düştü. Akım onu birkaç metre uzağa çekti, çocuk bir buz tabakasının altında kalmıştı. Onu kurtarmanın tek yolu, o buz tabakasını kırmaktı.

Arkadaşı yardım istemek için bağırmaya başladı. Kimsenin gelmediğini görünce hızlıca bir kaya aradı ve olabildiğince sert bir şekilde buza vurmaya başladı.

Bir delik açana kadar tekrar tekrar vurdu, sonra kolunu suya soktu, arkadaşını tutup dışarı çekti. Birkaç dakika sonra, çocuğun bağırışlarını duyan komşular sayesinde itfaiyeciler geldi. Çocuk olanları anlatınca, küçücük bir çocuğun böylesi kalın bir buz tabakasını kırabilmesine şaştılar.

“Küçücük elleriyle buzu kırmasının imkânı yok. Bu imkansız, gücü yetmez. Bunu nasıl yaptı?” diye sordular birbirlerine.

Yakınlarda yaşlı bir adam, konuştuklarını duyunca itfaiyecilerin yanına geldi.

Yaşlı adam, “Çocuğun bunu nasıl yaptığını biliyorum” dedi.

“Nasıl?” diye sordular şaşırarak.

“Ona yapamayacağını söyleyecek kimse yoktu yanında.”

Yukarıdaki alıntı bizim için bir yol gösterici. Öyle yol gösterici ki kulağımıza küpe olacak türden. Niye derseniz? Başarılı olamamış, tabir yerinde ise bir baltaya sağ olamamış, ideal ve hayallerini gerçekleştirememiş nice insanın geçmişinde, etrafındaki insanların “Yapamazsın, edemezsin. Mümkün değil. Sen ha. Lütfen hayal kurmayalım. Senden hiçbir şey olmaz. Senden adam olmaz” türünden moral ve motive bozucu sözlerin olduğunu düşünmek lazım. Bu türden sözleri duyan birçok insan hedefine ulaşamadan pes etmiştir.

Halbuki yapamazsın, edemezsin şeyler yerine azmedersen, pes etmezsen, şöyle şöyle yaparsan, başarılı olursun şeklinde söylemek en güzeli. Çünkü böyle demek kişiyi motive eder, moral verir. Kişi en azından kendisine güvenen insanların olduğuna inanır.

Sonunda başarır ya da başaramaz. Başarırsa tebrik edilir. Başaramazsa çabası takdir edilir. En azından moral bozucu şeyler söylememek suretiyle başarısızlıkta pay sahibi olmamış oluruz.

Bu açıklamaların ardından yeniden hikayeye gelirsek, bu çocuk buzun altına düşen arkadaşını kurtarmak için etrafından bu buzu kıramazsın diyenler olsaydı, çocuk o zaman uğraşmaya gerek yok deyip arkadaşının boğulmasını beklemekten başka bir şey yapmayacaktı. Moralini bozacak kimsenin olmaması, çocuğun arkadaşını kurtarmak için arayış içine girmesi sonucunu doğurmuştur. Bu çabası da arkadaşını kurtarmasına sebep olmuştur.

O yüzden bir şey yapamıyorsak, taşın altına elimizi koymuyorsak bile birilerinin ideallerini yok etmemek için en azından gölge etmemek lazım. 

Siyasete Girmelisin!

Moralin bozuk gibi?

Nasıl bozuk olmasın. 

Hayırdır?

Bir meşgale arıyorum. 

Var ya meşgalen. 

Var olmaya vardı ama yol göründü bana. 

Niye?

65'imi doldurunca postalayacaklar beni.

Yeter çalıştığın. Çekil köşene otur. Torun sev. Gez dolaş. 

İyi de ben çalışmadan edemem ki. Üstelik vücudum dinç. 

Dinç olmaya dinç. Nice gençleri cebinden çıkarırsın. 

Öyle de kimse iş vermiyor. Şöyle bir nabız yokladım. Yaşımı gören bize yaramazsın diyor. Devlet kapının önüne koyuyor. Özel sektör yüzüme bakmıyor. Geri kalan ömür gezip dolaşmakla, evi beklemekle geçer mi? Bana bir yol göster.

Seni bu yaşta kabul eden bir yer var. 

Neresi neresi? Söyle lütfen.

Siyasete atıl. 

Olur mu bu yaştan sonra? Kim kabul eder beni? Sonra ne anlarım ben siyasetten?

Her işin ve yerin yaşı vardır ama siyasetin yaşı yoktur. Ayrıca bizde siyaset genç ve orta yaş işi değil, yaşlı işi. Nice yaşını başını almış kişiler bu sektörde hala at koşturuyor. Konuşmakta zorlanıyor, yürümekte güçlük çekiyor ama yeter artık, benden bu kadar demiyor. Siyasetten anlamam demen de bir nevi tecahülüarif. Bu ülkede yaşayıp da siyasetten anlamayan var mı? Hepimiz birer siyasetçiyiz. Bugün siyaset yapanların senden bir artısı yok. Bir de vekil ya da belediye başkanı falan seçilirsen, yaşadın. Bırakmak istesen bile bırakamazsın.  Çünkü talih kuşu ahir ömründe konmuş demektir. Bil ki cenazen devlet töreniyle Meclisin önünden kalkar. Emekliliğin üzerine bir dönem de vekillik yaptın mı senden sonra eşin de ihya olur.

Sevdim bu işi şimdiden.

Isınmaya başla vakit geçirmeden. Gelecek vadeden partilerin kapısını aşındırmaya başla şimdiden. Bu arada beni de görmeyi unutma.

12 Şubat 2024 Pazartesi

Kale Şehirler *

Şu şehir, şu bölge falan partinin kalesi tabirlerini siyasette çok duyarız. Gerçekten de öyle ilçe, il ve bölgeler vardır ki siyasi partilerin kalesidir. Bu durum geçmişten günümüze hep böyle olmuştur. Bu şehirlerde kolay kolay ne vekil sayısı değişir ne de belediye başkanı. Partiler, adı geçen kalelerinde adeta ceketlerini koysalar seçimi kazanmaları kesindir.

Kale olan şehirler, siyasi partiler için seçimin altın tepside sunulduğu, sonucun baştan belli olduğu, heyecanın fazla olmadığı çantada keklik yerlerdir. Partiler daha önceki aldıkları oy oranını yükseltme ve rekor kırma peşindedir bu tür seçim bölgelerinde. Kalesi olmayan partiler için bu tür yerler bir önceki seçim sonucunu koruma ve artırma başarısını yakalama, aday çıkarmış olmak için ve laf olsun diye seçime girilen yerlerdir.

Kişilerin kimliği olduğu gibi şehirlerin de bir kimliğinin olması normaldir. Bu tür yerlerde vekil ve belediye başkanı seçilenler görevlerini layıkıyla yaptıkları, şehirlerini güzel bir şekilde temsil ettikleri, şehirlerine katma değer ürettikleri, seçmen oy verdiğine pişman olmadığı takdirde bu şehirlerin bir partinin kalesi olmasında hiçbir sakınca yoktur.

Siyasi partilerin kalesi olan şehirlerde sakınca, seçimin alternatifinin olmamasıdır. Seçim çantada keklik olunca siyasi parti ciddi ve donanımlı aday göstermeyebiliyor. Seçilecek aday doğru dürüst seçim çalışması yapmıyor. Seçildiği zaman doğru dürüst hizmet etmeyebiliyor. Niye hizmet etsin değil mi? Çünkü çalışsa da çalışmasa da nasılsa başka parti seçimi kazanamıyor. Partisi diğer seçimde kendisini aday göstermese bile gösterilecek aday nasılsa yine partisinden olacak. Yeni seçilen enkaz devraldım demeyecek. Eksik, aksak yönler ortaya dökülmeyecek.

Kale bilinen şehrin insanı ise belediye başkanının ve vekillerin çalışmasından memnun olmasa bile bizim partinin insanı deyip karizmayı çizdirmemek için yine oyunu aynı partiye veriyor. Bir nevi inatlaşıyor. Yeter ki kale başka partiye teslim edilmesin.

Kale olan şehirlerin rengi değişmeyince bu tür şehirler diğer şehirlere oranla daha az hizmet alıyor, birçok şehir daha da gelişirken buralar yerinde sayıyor.

Bu problemi çözmenin yolu, seçmenin bazen sağ gösterip sol vurmasıdır. Yani X partisinin kalesi olan şehirleri bazen Y partisi, Y partisine ait olan şehirleri de bazen X partisinin kazanmasıdır. Böyle olduğu takdirde siyasi partiler bir yeri kendilerinin kalesi görmez. Hizmeti aksatmaz. Çalışmadığım takdirde diğer parti burayı kazanır endişesi taşır ve var gücüyle şehrine hizmet eder. Bu da o şehir insanına yarar.

Kısaca, kale olan şehirler hiçbir partinin çiftliği olmamalı. Buralar sonucu baştan belli seçim bölgesi olmamalı. Buraları elinde bulunduran siyasiler rakibin nefesini arkasında hissetmeli. Partiler arasında eşit rekabet şartları olmalı. İyi olan, iyi aday çıkaran seçimi kazanmalı ve o şehri yönetmeli.

*14/02/2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.