3 Şubat 2024 Cumartesi

Boşalan Koltuk Bana Yar Olmadı

Büyük umutlarla Merkez Bankası başkanlığına getirilen Hafize Gaye Erkan'ın başkanlık serüveni 11 ay sürdü. 

Türkiye tarihinin ilk kadın merkez bankası başkanı olarak tarihe geçti.

Bu zaman zarfında yüzde 8,5 olan politika faizini yüzde 45'e çıkardı. Ömrü uzun olmasa da bu yönüyle de tarihimize geçmiş oldu. Belki de bir daha çıkmaz, hep inecek dedikleri politika faizini yükselten başkan olarak günah keçisi ilan edilecek.

Sayın Erkan'ın istifası sürpriz olmadı. Ne zamandır bekleniyordu. Çünkü son aylarda ailesiyle ilgili çıkan haberler basında ayyuka çıkmıştı. 

Sayın Erkan istifa mı etti, ettirildi mi, görevden mi alındı? Bunu tam olarak bilemeyeceğiz. Gerçi istifa ettiğine dair sosyal medyada paylaşımı var. Yeni başkanın atanmasıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı kararnamesine göre görevden alındı deniyor. Bilinen bir gerçek var. Adı istifa ya da görevden alınma olsa da Hafize Gaye Hanım'ın başkanlıktan ayrılması kimse için sürpriz olmadı. 

Neyse geçelim bunları. Zira bunlar ayrıntılar. Ben geleyim en iyisi sadede. Başkanın MB başkanlığını bırakmasıyla birlikte MB koltuğu bana yabancı gelse de yine de  bir koltuk boşaldı diye içim kıpır kıpır etti. Çünkü her boşalan ve boşalma ihtimali olan koltuğa göz kırptığım ve bir beklenti içine girdiğim gizleyemediğim gerçeklerden. 

Gaye Hanım'ın istifasıyla birlikte Sayın Hazine Bakanı Şimşek'in "Önerim doğrultusunda yeni atanacak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası başkanı ve ekibine başarılar dilerim" açıklaması beni daha da umutlandırdı. Acaba önerdiği isim ben olabilir miydim? Niye olmasın. Çünkü başarılı ekonomist Gaye Hanım'la yürümedi. Bu kez başında ilahiyatçı olan bir başkanla yürümek istiyorum diye düşünmüş olabilirdi. 

Ama Cumhurbaşkanı geceyi es geçmedi. Ardından hemen yardımcısını başkanlığa atadı. Geceyi bile darı ambarında geçiremedim. Maalesef bu beklentim de başlamadan bitti. 

Halbuki benim beklentim yönünde atamam gerçekleşmiş olsaydı, en az Gaye Hanım kadar gündemde kalacak, ilkleri başaracaktım. 

Merkez Bankası'nın başına ben atanmış olsaydım, gazeteler son dakika haberi verecek, televizyonlar günlerce benden bahsedecekti. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası başına ilk defa bir ilahiyatçı başkan atandı diyeceklerdi ve tarihe geçecektim. Yorumcular, bu başkan sürpriz görülse de bu branşın atanmadığı tek yer burası kalmıştı. Geliyordu gelmekte olan. O yüzden bizim için bir sürpriz yok diyeceklerdi. 

Hemen sabahında göreve başlayacak ve daha atanmadan önce beni önerip başarı dileyen Sayın Şimşek ile hummalı bir çalışma içerisine girecektim. Sayın Bakan, şunu nasıl yapalım dediğinde, o iş sende. Nasıl diyorsan öyle olsun, ben imzamı atarım diyecektim. Göstereceğim uyum düşman çatlatan cinsten olacaktı. Kamuoyu, herkesler ve her türlüsünü gördük de böylesini ilk defa görüyoruz diyecekti. Hasılı beklentim ve serüvenim başlamadan bitti.

Düşman Çatlatan Kardeşlik

Birine sormuşlar düşmanın var mı diye. Yok demiş. Kardeşin de mi yok demişler.

Burada kardeşlerin en büyük düşman olabileceğine işaret ediliyor. 

Tüm kardeşler böyle mi?

Değil elbet. 

Kimileri kolay kolay bir araya gelmez. 

Kimi kardeşler birbirinin onmasını istemez.

Kimi çok kıskançtır. 

Kimi canciğer arkadaş gibidir. İyi günde kötü günde kardeşinin yanında olur. 

Tarih kardeş kavgalarıyla doludur ve kardeş kavgası da kolay kolay bitmez. 

Kabil ile Habil kardeşliği beceremeyenlerden. 

Ağabeylerinin Yusuf'u kuyuya atmaları, onu yok pahasına satmaları. 

İshak ve İsmail peygamberlerin soyundan olmaları yönüyle İsrailoğullarının Filistinlilere hayatı ve nefes almayı esirgemesi. 

Osmanlı hanedanında kardeşlerin taht kavgası, kardeş katline sıcak bakılması. Bunun sonucunda yıkılan ya da güç kaybededilmesi vs. 

Günümüz daha önce düşman kardeş iken sonradan hangi sihirli el değdi ise can ciğer kardeş olan iki kesim var. Bunlar soy yönünden kardeş olmasa da aynı muhit aynı bölge aynı zihniyetin çocukları olması hasebiyle aynı ailenin çocuğu kabul edilir. Bunlar dün rakip idiler. Birbirlerine demediklerini bırakmadılar. Öyle şeyler söylediler ki birbirlerinin yüzüne bakacak sözler değildi bunlar. Görüntü ne dünyada ne de ahirette bir araya gelebilirlerdi. 

Bu kardeşlik Filistin İsrail kardeşliği gibi giderken sonra ne olduysa birbirlerine yaptıkları hakaretler bir anda unutuldu. Sen bana, ben sana şunları söylemiştim. Kusura bakma bile demediler. Daha önce hiçbir şey olmamış gibi bir araya geldiler. O gündür bugündür yedikleri içtikleri ayrı gitmiyor. Birbirlerine destekleri tam. Hemen hemen her konuda birlikte hareket ediyorlar. Hasılı kardeşlikleri düşman çatlatan cinsten. 

İnsanların düşmanlık yerine bu şekil kardeşlik yapmaları elbette tasvip edilir. Çünkü istenirse ortak bir noktada buluşulabilir.

Bugün yapmamız gereken bu düşman kardeşlerin dünü ve bugünü bir güzel inceleme konusu yapılmalı. Dünkü düşmanlığın sebebi neydi? Bugünkü kardeşliğin formülü nedir? Düşmanlığın ardından bugün gelinen kardeşlik bundan sonraki kardeş kavgalarına örnek olmalı. Bakın sizden önce bunlar böyleydi. Bugün böyleler. Gelin siz de yol yakınken bu kardeşlikte buluşun diye araları bulunabilir. 

Gördüğümüz bu güzel örnek keşke insanlık tarihinin ilk başlarında olsaydı belki Kabil Habil'i öldürmez, tarih kardeş cinayetinde şahit olmazdı. Ağabeyleri Yusuf'u ölsün diye önce kuyuya ardından yok pahasına satmazlardı. Bugün İsrail Filistin kardeş gibi yaşardı.

Bugün için tarih geriye döndürülemez, Habil-Habil ve Yusuf-ağabeyleri için bir şey yapılamaz. En azından Filistin-İsrail meselesine günümüz düşman kardeşliği bir çözüm olabilir. 

2 Şubat 2024 Cuma

Ülkeler Böyle Yönetiliyor Olabilir mi?

Referansın güçlü. Elimiz mahkum seninle çalışacağız. Çünkü emir büyük yerden. Kafamızdaki şüpheler dağılsın diye şahsınıza bazı sorular soracağız.

Emrinizdeyim. Buyurun. Hepsine açık yüreklilikle cevap vereceğim.

Gördüğümüz kadarıyla dinci bir kimliğin var. Referansların hep din. Senin dile getirdiklerinle bizim savunduklarımız taban tabana zıt. Ne yazık ki bulunduğun topraklar seni ön plana çıkarıyor. Dendiğinde göre bizim adamımızmışsın. Özel yetiştirilmiş bir projesin. Diyelim ki bizim istediklerimizle savunduğun dini değerler çatışırsa -ki hep çatışacaktır- nasıl tavır takınırsın? 

Elbette sizin dediğinizi yerine getireceğim.

Ama nasıl olur! O zaman dini referanslarınız ne olacak? 

Dini referanslarım başka sizin talepleriniz başka. Önceliğim sizin dedikleriniz. Çünkü bunun için buradayım. 

Dinden bahsedip de sonra tersini yapmak ikna ediciliğini yok etmeyecek mi? 

Evet ama ben başkayım. Bu konuda bana güvenebilirsiniz. Zira ben bu işin pîriyim. O kadar ikna edici konuşurum ki konuşmamdan ben bile etkileniyorum. Değil ki beni destekleyenler etkilenmesin. Hatta bu konuda erkek deveyi dişi deve diye pazarlayan zattan daha iyiyimdir. En zor durumda kaldığım anlarda Allah beni affetsin der, işin içinden çıkarım. Sevenlerim bayılır buna. O yüzden benim için dinciliğim her kapıyı açan anahtar gibidir. Her şey kapıyı açana kadardır. Kapıdan içeri girdikten sonra yapacağım tek şey sizin istekleriniz ve emirlerinizdir. Benim için bunu pişirmek kalıyor. Bu konuda iyi bir aşçıyımdır. Bana güvenebilirsiniz.

Tüm bunları yaparken bizim yanımızda mı duracaksın, karşımızda mı? 

Hep karşınızda duracağım. Bağırıp çağıracağım. Hamaset yapacağım. Mangalda kül bırakmayacağım. 

Ama olur mu öyle? Hani bizimle çalışacaktın. 

Benim metodum bu. Size karşı çıkar gibi yapacağım. Siz de işinizi yürüteceksin, ben de. Siz yerinizde, ben de içeride kazanmaya devam edeceğim. Sevenlerim bayılıyor buna. Sonunda kazanıyoruz ya yetmez mi bu? 

Yani bize düşman gibi görüneceksin ama kapalı kapılar ardında bizden olacaksın. Öyle mi?

Aynen efendim. Yalnız bağırıp çağırırken bazen maksadımı alan sözler söyleyebilirim. Çünkü ikna edici olmak gerek. Bunun için de şimdiden kusura bakmayın. 

Çok güzel bu ya. Sevdik seni. Bizden olduktan ve bizim kervan yürüdükten sonra varsın bize dilediğini söyle. Hiç problem değil. 

Efendim, dedim ya benden size zarar gelmez. Çünkü ben proje olarak yetiştirildim. Efendilerime saygıda kusur etmem. Bunu bilin yeter.