1 Şubat 2024 Perşembe

Emsallerinden Farkı *

Onca aday arasından sıyrılıp üçüncü defa belediye başkanı seçilmene ramak kaldı. Herkes bir defa aday gösterilip ikinciyi görmeden kendilerine güle güle denirken seni bu koltukta tutan sihirli güç nedir? Ki çok önemli mevki, makam ve statü sahipleriyle yarıştın. Kendin ilkokul mezunu olmana rağmen o kadar fakülte mezununu nasıl ekarte edebildin? Çok mu başarılı belediye başkanısın? Emsallerinde olmayıp da sende olan nedir? Başarının sırrını lütfen anlatır mısın?

Bende bir şey görmüş olmalılar ki üç dönemdir tercih ediliyorum. 

Nedir o? Onu soruyorum zaten.

Ben emsallerimden çok farklıyım. 

Mesela?

Sadece başkanlık yaptığım yerde değil, Türkiye'de benim gibisi yok. Nasıl ki memur emsallerine göre olağanüstü bir şeye imza attığında amiri tarafından başarı belgesiyle taltif ediliyorsa ben de emsallerimden çok farklıyım. Olağanüstü bir şeye imza attım.

Nedir o?

Hayırseverden faydalandım. 

İyi de bunu çoğu kimse yapıyor zaten. 

Benimki çok farklı. 

Hayırseverin neyinden faydalandın?

Sıkı dur, söylüyorum. 

Lütfen!

Hayırsevere belediye ek binası yaptırdım. 

İnanmıyorum. 

Valla öyle. 

Üstüme iyilik sağlık. Kur'an kursu yaptıran gördüm. Cami yaptıran gördüm. Kurs ve cami yeri veren gördüm. İmam hatip okulu yaptıran gördüm. Çeşme, hastane yapanı bilirim. Ama bugüne kadar hayırsevere belediye ek binası yaptıranı görmedim. Bunun sadece Türkiye'de değil, dünyada bir örneği yoktur.

Ben varım sadece. Bu da üçüncü defa bana başkanlık yolunu açtı. 

O zaman sen de hayırsevere bir yerleri veya şeyleri peşkeş çekmiş olmalısın. 

Hayırsevere bir şey vermedim.

İnanmam. Cami, kurs, imam hatip değil hayırsever dediğin kimsenin yaptığı. Buralar olsa eh derim. Ama iş belediye ek binasını hayırsever yaptı dersen bunu bana yutturamazsın. Çünkü belediyeye hayır olmaz, hayır da geçmez. Var bunun arkasında akçeli işler ve rant.

Şey...

Şey deme. Verdin mi vermedin mi?

Efendim şöyle.

Bırakalım efendim demeyi. Verdim ya da vermedim demen yeterli.

Vermeye verdim ama fazla değil. Hayırsever bu ek binaya çok para harcadı. Allah razı olsun ondan.

Anlaşılan ne verdiğini söylemeye pek yanaşmayacaksın. Ben olsam değil seni üçüncü defa aday yapmayı, hayırsevere ek bina yaptırmak için protokol imzaladığın gün seni başkanlıktan alırdım. Görüyorum ki üçüncü defa seni aday gösterdiklerine göre partin seni çok başarılı buluyor ve senden çok memnun.

Öyle ya da böyle. Hayırsevere bir yerleri peşkeş çektim veya çekmedim. Devletin cebinden bir kuruş para almadan bu ek binayı yaptırdım ya sen ona bak. Üzümünü ye, bağını sorma. Bu devirde işini çıkaracaksın işini.

*05/02/2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır. 

Altın Tepside Sunulan Bir Seçim *

Cumhurbaşkanlığı ve TBMM’nin yenilenmesi in ardından şimdi sıra geldi mahalli seçimlere. Bir ittifak dimdik ayakta. Bir ve beraber seçime giderken diğer yamalı bohça ittifaktan eser kalmadı. İttifakın en büyüğü ve her seçimin mağlup lideri partisinin genel başkanlığını kaybetti. İttifak ortakları tuz buz oldu. Hepsi her yerden aday gösterme yarışına girdi. İttifakın gizli ortağı dedikleri parti bile en güçlü figürünü bir metropolden aday göstermeye hazırlanıyor. Sence bu seçimin galibi kim olur?

Fıkra sever misin?

Kim sevmez ki...

O zaman dinle. “Kastamonu’da  bir kişi resmi olarak işe alınacaktır. Sınava çok kişi müracaat eder. Sınava girecek  torpilli kişi önceden belirlenir. Komisyon toplanır. “Kazanacak adayı ilk önce çağıralım, basit bir soru soralım, formalite yerine gelsin” denir.

Başına talih kuşu konan aday ilk sırada sözlü mülakata alınır. Kendisine: “Kastamonu ile Abana arası 101 km'dir.  Abana’dan çıkan bir kuş 50 km hızla gelirse Kastamonu’ya  ne kadar sürede gelir”, şeklinde bir soru sorulur. Torpilli aday düşünür, taşınır fakat cevabı veremez.  Komisyon ne kadar ipucu verdiyse de nafile. Sonunda adama: “Arkadaş soru bu kadar zor mu, niye cevap vermedin, bu soru çok kolay, lütfen çıkınız”, derler. Adam dışarı çıkar. Dışarıda sırasını bekleyen adaylar: “Ne sordular ne sordular” diye etrafını sarar. Soruyu söyleyince, “Çok kolaymış” derler.

Adam: “Neresi kolay bu sorunun? Yolculuk yapan bir kuş. Kuşun ne zaman geleceği bilinir mi? Kuş bu. Gider bir dala konar, su içmeye iner, yayılmaya koyulur, oyalanır da oyalanır”,  cevabını verir.”

Güzelmiş fıkra. Bu fıkradan ne anlayacağız?

Kaybetmelerine kesin gözüyle bakılan ittifak, ölü haliyle rakiplerinin elinden seçimi bir şekilde aldı. Daha doğrusu kazanacağına kesin gözle bakılan ittifak, seçimi kazanmamak ya da kazanacakları bir seçimi kaybetmek ve altın tepsi içerisinde rakibine sunmak için elinden gelen her şeyi yaptı. Ellerindeki seçimi rakibine veren bu seçimi niye vermesin. Üstelik çil yavrusu gibi dağıldılar.

Biraz daha açarsan.

Dağılmayan ittifakın hemen hemen her yeri özellikle gözde metropol şehri almaması için ortada hiçbir sebep ve engel yok. Bir tarafta dimdik ayakta bir ittifak, diğer tarafta birbirinin topuğuna sıkacak dağılmış bir ittifak. Hasılı memur alımında kimin alınacağı daha önce belirlenmiş ise mahalli seçimlerde de kimin kazanacağı baştan belirlenmiş görünüyor. Dağılan ittifak adeta Cumhurbaşkanı seçimlerinde yaptıkları ittifakın günahını çıkarıyor. Böyle bir ittifak yapmakla karşına çıktık. Hata yaptık. Bu hatamızı telafi için mahalli seçimlerde gereğini yapacağız ve hiç zorlanmadan bu seçimi ve istediğiniz yerleri kazanmanız için elimizden geleni ardımıza koymayacağız. Seçime ittifaksız gideceğiz ve her yerde aday göstererek geçmiş hatayı telafi edeceğiz diyor bu görüntüsüyle. Ki bu yaptıkları örtülü bir destekten öte açık bir destektir. Türk siyaseti yeniden karılıyor anlayacağınız.

Dağılmayan ittifak favori diyorsunuz. Halbuki Mayıs 2023’de favori gösterilen ittifak kazanamadı. Bu mahalli seçimde de favori olan kaybedebilir mi? Tıpkı torpille işe alınacak memur adayının memurluğa giremediği gibi.

Her şey dağılmayan ittifakın lehine. Zira rakipleri dahil herkes bu ittifaka çalışıyor. Bu kadar örtülü ve açık desteğe rağmen kaybederse bu rakiplerinin değil, kendi başarısı olur. 

*07/02/2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır. 

Gecikmiş Olsam da

Eleştiri oklarını mahalleme döndürmüş olmam en büyük yanlışımdı. Halbuki mahalleye sırtımı dayayarak diğer mahalleleri eleştirmek en akıllıca işmiş. Çünkü mahallenin temizliği diğer mahalleden başlarmış. Mahallenin kirleri de kol kırılıp yen içinde kalması gibi dillendirmemek gerekiyormuş. Öğrendim ama iş işten geçti.

Erkek deveye, bu deve erkek değil, dişidir diyenlere, hayır efendim, deve erkektir demem gerekiyormuş. Çünkü önemli olan, devenin erkek veya dişiliği değil, kimin yanında durduğun ve saf tuttuğun önemli olanmış. Öğrendim ama iş işten geçti. Heyhat ki heyhat... 

Olgularla değil, algılarla yaşamam gerektiğini öğrendim. Çünkü geçer akçe, olgu değil algı imiş. Öğrendim ama iş işten geçti. Artık benim için olgu değil, algı geçerli. Adım dokuza çıktıktan sonra işe yararsa tabi.

Herhangi bir olay olduğunda ilk tepki vermemem gerektiğini anladım. Meğerse önce saflar belirlenip safında yer aldığım kesim hangi görüşü geliştirmişse ben de onu savunmalıymışım. Savunurken de benim görüşüm bu demeliymişim.

Herhangi bir konuda renk vermemem, görüş belirtmemem, iz bırakmamam, mimlenmemem ve susmam gerektiğini öğrendim ama bunda çok geç kalmışım ve bu gecikme çok pahalıya patladı. Geç de olsa akıllandım. Haydi bir konuda benden görüş alın da göreyim.

Etliye, sütlüye dokunmadan, herhangi bir eleştiri getirmeden yazı yazmanın huzuruna kavuştum. Bunun için 4.525 yazı yazarak tecrübe kazanmam gerekiyormuş. Elan karşınızda bir tecrübe konuşuyor.

Herhangi bir konuda gücün yanında yer almam gerektiğini, bu güce karşı durmanın yel değirmenlerine savaş açmak olduğunu da çok sonra öğrendim. Bu tecrübe de bana pahalıya patladı.

Ben neyim, kimim, amacım ve misyonum nedir diye geçmişte kendimi sorgulamış. Ben bir bireyim. Sürü olmayacağım. Aklımı kiraya vermeyeceğim. Birey olduğuma göre herhangi bir konuda görüşümü söyleyeceğim. Haksızlık karşısında susarak dilsiz şeytan olmayacağım demiştim. Geldiğim an itibariyle geçmiş sorgulamamda yanlış sonuca vardığımı anladım. En güzeli sürü olup çobanın şefkat, merhamet ve himmetine kendimi teslim etmek ve dilsiz şeytan olmanın, birilerinin şiddetinden emin olmak için hayati önem arz ettiğini geç de olsa anlamış bulunmaktayım. Çünkü huzur burada. Değilse çoban hayatı zindan eder. Ayrıca sürüden ayrılan koyunu kurt kapar.

El hasılı kelam, eski kötü alışkanlıklarımı terk eder, bu dediklerimi yerine getirirsem, bilin ki yaşadım.  Oh be dünya varmış diyeceğim. Çünkü uyum üzere yaşayacağım. Uyumun olduğu yerde ise huzur olur huzur.

Mahallem tüm bu yaptıklarımdan sonra beni içlerine alır, affeder mi? Bunu zaman gösterecek ama ben kendi payıma düşeni yapacağım. Özür dileyeceğim. Ben ettim, siz etmeyin diyeceğim. Ne bedel ödenmesi gerekiyorsa hazırım diyeceğim. Öyle özür dileyeceğim ki bu özür sözde değil, özde olacak. Tıpkı nasuh tövbesi gibi anlayacağınız.