26 Ocak 2024 Cuma

Türkiye'nin Sorunları

Türkiye'nin en büyük sorunu;

Etrafında sorunlu ülkelerle komşu olması mı?

Yıllardır terörle boğuşması mı? 

Göçmen ve sığınmacı meselesi mi? 

Enflasyon ve hayat pahalılığı, işsizlik, ithalat ve ihracat dengesini kuramaması, cari açığı mı?

Enerjide dışa bağımlı olması mı?

Yeraltı ve yerüstü yönünden fakir olması mı?

Nüfusunun fazla olması mı? 

Kendi kendimize yetmeyişimiz mi? 

Nedir sorunumuz? 

Bu sorduğum sorular bir sorun olarak görülebilir. Sorunsuz bir dünya olmayacağına göre sorunsuz ülke de olamaz. Sorun olacak, devletler de bu sorunları çözecek. 

Belirttiğim sorunlar gözle görülür ve bilinen sorunlardır. Esas sorunlar daha derindir. Maalesef bu sorunlar pek konuşulmuyor.

Türkiye'nin;

 Yönetim sorunu var. 

Alternatif sorunu var. 

Planlama ve uzun soluklu düşünememe sorunu var. Her şey seçim ve seçim endekslidir. 

Sandığın her şey kabul edildiği sorunu var. 

Güçler birliği sorunu var. 

Ülkenin geleceği ile şahsi ikballer çatıştığı zaman şahşi ikballerin tercih edilme sorunu var. 

Hesap sorma, hesap verme, şeffaflık sorunu var. Telafisi imkansız zararların bedelini ödememe ve ödetmeme sorunu var. 

Kutuplaşma sorunu var. 

Hiçbir şeyi sağlıklı konuşamama ve tartışamama sorunu var. 

Olgularla ziyade algılar üzerine siyaset yapma sorunu var. 

Seçim ekonomisi uygulanma sorunu var. 

Takım tutar gibi siyaset tutma ve yapma sorunu var.

Lider sultası sorunu var.

Liderlerin mezara kadar siyasete devam sorunu var.

Her şeyin pansuman tedbirlerle çözüm sorunu var.

Sorunların ve problemlerin halı altına süpürülmesi sorunu var.

Çözüm bekleyen sorunun çözümüne yaklaşımda siyasilerin fayda ve zarar hesabı yapma sorunu var.

Siyasilere çelişki ve U dönüşü sorunu var. Bu sorun da meslek haline gelmiştir.

Ekonomik sorunlara dahil en iyi çözümümüz yalancı bahardan ibarettir. Sonrası enflasyon, hayat pahalılığı ve fakirliktir. 

25 Ocak 2024 Perşembe

Emekliler Ordusu

Onca çözülememiş ve kronikleşmiş sorunları arasında Türkiye'yi bekleyen en büyük tehlike, emeklilerdir. 

Bu tehlike şimdiden kendini göstermeye başladı zaten.

Birkaç yıla kadar bu sorun iyice su yüzüne çıkacak.

Bu sorun da diğer sorunlar gibi çözülemeyecek ve pansuman tedbirlerle hep ötelenecek. Bu da hem devletin hem de emeklinin belini bükecek.

Ne demek istediğimi rakamlar üzerinden giderek izah etmeye çalışayım. Halihazırda 16 milyona yakın emeklimiz var. 2024 yıl sonu itibariyle bu emekli sayısına bir 2 milyon emeklinin daha katılması bekleniyor. Böylece 2025 yılına 18 milyon emekliyle gireceğiz.

Bu sayı çoğu ülkenin nüfusundan fazla olduğunu gözümüzün önüne getirirsek meselenin çok büyük olduğu anlaşılır. 

Şimdiden çözüm bulamayıp enflasyonun altında ezilmeye terk ettiğimiz bu emekli ordusuna yeni katılacaklarla beraber çözüm üretmek mümkün görünmüyor. Buna ne bütçe yeter ne de yeni kaynak bulunabilir.

Bugün kucağımızda bulduğumuz bu sorunun oluşmasının müsebbibi devlete yön veren siyaset kurumudur.

Aşağı yukarı her biri, sosyal güvenlik kurumuyla oynayarak ülkenin geleceğini yok etmiştir.

Seçime giderken ülkenin geleceği mi seçim kazanmak mı soruları her daim seçim kazanmak üzerine tercih yapılınca ülkenin geleceği yok edilmiş ve emeklilik yaşı düşürülmüştür.

Kısaca bu sorun geçmişten günümüze kartopu gibi yuvarlanarak geldi. Artık içinden çıkılmaz bir hal aldı. 

Bugünden sonra ülkeyi devralan her hükümet bu sorunu kucağında bulacak ve hiçbiri altından kalkamayacak.

Siyasilerin doğurup ürettiği, çoğaltıp büyüttüğü bu sorunun ceremesini kim çekiyor? Siyasiler mi? Siyasiler asla bedel ödemez. Onlar sadece bedel ödetirler.

Ceremesini emekliler çekiyor ve çekmeye devam edecek. Zira dünyanın en güçlü ekonomisine sahip ülkelerin sosyal güvenliği bile bu kadar emeklinin altından kalkamaz. Değil ki bizim ülke kalkabilsin.

Nitekim 2023 yılı BAĞ-KUR ve SSK emeklileri için açlığa mahkum edildiği bir yıl oldu. 2024’e girdikleri zaman verilen zam ve telaffuz edilen rakam 2023’ü telafi etmediği gibi 2024 de onlar için zor geçecek.

Ne diyelim, siyasilerimiz ülkeyi sevmeye devam etsinler. Acaba Allah rızası için bu ülkeyi sevmeyin dense nasıl olur...

Bulaşık Makinesi Kolaylıkmış!

Çok dertliyim çok. 

Hayırdır? 

Yemek yapmak neyse de ömrüm bulaşık yıkamakla geçti. Yıkarken belim ağrıyor, ayaklarıma kara sular iniyor. Bıkıp usandım. Üstelik yıkarken dünyanın suyu gidiyor. Su da eskisi gibi sudan ucuz değil. Cep yakıyor. 

Ne düşünüyorsun? 

Herkes bulaşık makinesi aldı. Ben de alayım, teknolojiden yararlanayım. Makine yıkarken ben de başka işle uğraşayım diyorum. Üstelik elde yıkamadan daha az su ile tertemiz yıkıyormuş. Böylece sudan da tasarruf etmeyi düşünüyorum. Ayrıca benim için çok büyük kolaylık olacak. Alanlar öve öve bitiremiyor faydasını. Düğmeye basıp o kendi kendine yıkayacak, ben ise keyif çatacağım. 

Alma diyeceğim ama belli ki kafaya koymuşsun. 

Niye ki?

Az su harcıyormuş, kolaylıkmış, temiz yıkıyormuş dediklerine bakma. 

Ya ne? 

Makineyi alacaksın. En iyi deterjanı koyacaksın. Bir defa tabaklar makineye kendisi girmiyor. Onları makineye koymadan önce bir güzel kabasını aldıracaksın. Sonra tek tek uğraşıp bir güzel yerleştireceksin. 

Kabasını anlamadım. Bunu yapıncaya kadar yıkarım zaten. 

Ben de onu diyorum. Musluğu açıp tüm tabakları tek tek elden geçirip musluğun altına tutacaksın. Şarıl şarıl su akacak. Kabasını aldığın tabağın suyunu sağa sola akıtmadan makineye istifleyeceksin. Değilse temiz yıkamaz. Bunu sabah, akşam ne tabak çıktı ise aynı yol ve yöntemi deneyip makineyi dolduracaksın. 

Sonra? 

Makinenin yağını tuzunu koyup düğmeye basacaksın. Yıkamaya başlayacak. 

Ne kadar sürer? 

Ne kadar sürdüğünü bilemem. Bildiğim elde daha çabuk yıkarsın. Makine yıkarken uyur uyanırsın, gezer dolaşırsın. Gelir gider bakarsın. Makine yıkamaya devam eder. Az su gider dediklerine bakma. Sadece sen görmüyorsun. Bunu suyun gittiği atık bilir. Çalışırken giden elektriği söylememe gerek yok. 

Başka? 

Nice sonra makine yıkamayı bitirir. Hemen çıkamayacaksın. Yıkanan kap kacağın suyu akacak. Sonra kapağını açacaksın. Makinenin temiz yıkayıp yıkamadığına bakacaksın. Güzel yıkanmayanları tek tek ayıracaksın. 

Bu ayırdıklarımı ne yapacağım?

Makineden önce yaptığını. 

Ne anladım ben bundan? 

Ama sen istedin. Üstelik daha bitmedi. 

Daha ne yapacağım? 

Makinede yıkanan değişik ebat ve yere ait tabakları çıkarıp körebe oynar gibi elindeki tabakları eski yerine tek tek koyacaksın. Bu şuranın mıydı, buranın mıydı diye beyin jimnastiği yapacaksın. O raftan bu rafa dört döneceksin. Gittiğin rafa bir daha bir daha gideceksin. 

Başka? 

Makineyi boşaltınca oh be dünya varmış diye derin bir oh çekeceksin. 

Elde yıkasam daha iyiymiş. 

Dedim ama dinlemedin. Kendi düşen ağlamaz. 

Bir daha da makineyi çalıştırmam. 

Öyle denir de o makine alındı bir kere. Artık durmadan çalışacak.