19 Ocak 2024 Cuma

Yüzü Gülen ve Gülmeyen Emekliler

Emeklinin yüzü gülmüyor. Dertli mi dertli. Çünkü aldığı maaş yetmiyor. Çoğunluğu böyle olmakla beraber yüzü gülen emekliler de var. Bunlar:

Emekli olduktan sonra yüksek maaş almaya devam edenler. Ki bunların sayısı azdır. 

Emekli olduğu halde işinin başında çalışmaya devam edenler. Bunlar için aldıkları emekli parası dişinin kovuğunu bile doldurmaz. Niçin mutlular? Çünkü babadan kalma ya da baba sermayesiyle açtığı veya işlettiği işletmeden ya da zamanında açtığı dükkandan ticaret yapmaya devam ediyorlar. Bu tiplere emekli parası yatırmaya bile gerek yok. Çünkü yaptıkları ticaretten kazançları iyi. Hele fiyatların oturmadığı, uçuk kaçık olduğu bu enflasyonlu dönemde deli para kazanıyorlar. Paraya para demiyorlar. Bunlar da yüksek emekli maaşı alan kesim gibi tuzu kuru insanlar. Yani sadece emekli maaşına talim etmiyorlar.

EYT veya başka yollarla erkenden emekli olduğu halde aynı işyerinde veya başka işletmelerde çalışmaya devam edenler de mutlu. Çünkü çalıştıkları için asgari veya daha üstü maaş alıyorlar. İlaveten emekli maaşı alıyorlar. Diyelim ki asgari ücret alsın. 17.000 artı en düşük emekli maaşını da ekleyince bu emeklinin maaşı 27 bin liraya çıkıyor. Kısaca bu tür çalışan emekliler için aldıkları emekli maaşı kendilerine her ay ek zam gibi gelir.

En düşük emekli maaşı alıyordur ama bankada, kur garantide yüklü parası vardır ya da döviz ve altını vardır. Bankadan bankaya gezerek en yüksek faiz veren bankayı bulurlar. Bankanın verdiği aylık faiz, aldığı en düşük emekli maaşının kaç katıdır. Ana paraya dokunmadan faizle geçimlerini sağlarlar. Bu tür emekliler de mutlu.

Emekli olduktan sonra emlakçılık, araba alım satım gibi gayriresmî iş yapanlar. Araba ve arsa piyasasını takip edip uygun fiyata aldıklarını daha yüksek karla satıyorlar.

Emekli olduğu halde kendisi, eşi, çocuğu hanede kim varsa çalışanlar. 

Hem Avrupa hem de Türkiye'den emekli olanlar.

Avro ile emekli maaşı alıp Türkiye'de bozdur bozdur harcayanlar. 

Emekli olup kirada birden fazla evi olanlar. Emekli maaşına ilaveten gelen kira epey bir yekûn tutuyor.

Emekli olduğu halde siyasette aktif çalışanlar. Bunlar emekli maaşına ilave olarak devletin kurum ve kurullarının yönetim kurulunda görev almak suretiyle birden fazla yerden maaş alanlar.

Emekli vekil olduğu halde fiilen vekil, danışman, bakan yardımcısı ve bakan olanlar.

Hem emekli hem muhtar hem de işine devam eden muhtarlar.

Karı koca emekli olanlar. Bunların maaşları düşse de iki emekli maaşını birleştirince bir çalışan kadar ücret alanlar.

Aklıma gelen mutlu emekliler bunlar. Bir de en asgari seviyede emekli maaşı aldığı ve bu maaşı yetmediği halde sevdiği siyasiye halel gelmesin diye aldığım yetiyor da artıyor diyen, aslında mutlu olmayan ama mutlu görünen emekliler var.

Bir diğer emekli türü daha var. Bunlar ilaveten çalışmaya devam edenler. Bunların özelliği en düşük emekli maaşı alanın ne kadar prim yatırdığını, kaç sene çalıştığını, dünyanın neresinde bu şekil erken emekliliğin olduğunu, halbuki Avrupa’daki emekli 65 yaşına kadar çalışıyor diyen kesim. Düşük emekli maaşına bu şekil gerekçe bulan sanıyor ki emekli emekli olmak için kendi göbeğini kendi kesmiş. Siyasi iradelerin bunda hiç suçu yok. Bunlar savunmacı refleksle konuşanlar.

Yüzü gülen bunca emeklinin yanında yüzü gülmeyen emekli ise en düşük emekli maaşı alan, çalışacak ama alanında iş olmayan ya da yaşı el vermeyen kesim ki işte bunlar için bu yaşta hesap kitap yapmak, kendi kendine yetinmemek çok zor olsa gerek. Esas düşünülmesi gereken ve ilave ücret ödenmesi gereken kesim bu kesim. Çünkü en fazla bunlar mağdur. Maalesef ki bunları gören yok.

18 Ocak 2024 Perşembe

Bilin İstedim

Trafikte bir kişiye çarpıp ölümüne sebebiyet verdiniz. Korkmayın dünyanın sonu değil. Ölenle ölecek değilsiniz. Öyle karalar bağlayıp öldüm bittim demeyeceksiniz. Mutlaka vardır bir çaresi. 

Şayet bir kişiye trafikte çarpar, asli kusurlu olursanız, cezası üç yıldır. Üzülmeyin.

Çünkü "geçmişiniz, sosyal ilişkileriniz, fiilden sonraki ve yargılama sonrasındaki davranışlarınız ve cezanın üzerinizdeki olası etkisi” mahkeme tarafından tespit edilirse cezanız 2 yıl 6 aya iniyor.

Bir kişinin ölümüne sebebiyet verince bu kadar yatılır mı, fazla değil mi, ölenle ölünür mü demeyin. Burada mahkemedeki haliniz de önemli.

Şayet mahkeme, "kişiliğiniz, sosyal ve ekonomik durumunuz, yargılama sürecinde duyduğunuz pişmanlığı” tespit ederse, 2 yıl 6 aylık hapis cezanız, 27.300 liraya çevriliyor.

Bunun için hakim karşısında pişmanım diyeceksiniz. Unutmayın, bugün olsa yine çarparım demeyeceksiniz.

Kişilik, statünüz ve pişmanlığınıza rağmen bu para cezası sizin için fazla biliyorum. Ne edersiniz ki adalet bu cezayı gerektiriyor.

İçeride yatmamak için bu parayı hemen öderseniz belki erken ödeme indiriminden de yararlanabilirsiniz.

Yok ödemem derseniz, belki size taksit imkanı bile sunulur.

Kısaca içeride yatmayacaksınız.

Biz buna adalet diyoruz efendim.

Oldu olacak bir de askerliği bedelli yapayım dediniz. At mı, deve mi demeyin. Taksirle ölüme sebebiyet verme karşılığında 2 yıl 6 ay ceza için 27.300 ödedim. Bunu da öderim dediniz.

Hiç tavsiye etmem. Çünkü 1 aylık bedelli askerliğin bedeli öyle hapishane bedeline benzemez. Tamı tamına 182.608 lira ödemeniz gerekecek. Yani günlüğünüz 6 bin liraya gelir. Halbuki hapsin günlüğü 30 liradır. Seç beğen.

Bu arada yukarı da taksirli ölüme neden olma cezası olan 2 yıl 6 aylık hapis cezasını küçümseyip herhangi birini öldürmeye, bunun için silah ve bıçak kullanmaya kalkmayın. Öldürür, yatarım demeyin. Çünkü bu ceza sadece trafikte öldürmeyle alakalı. Değilse bir otuz yıl yatarsınız. Ayrıca bu ceza ve indirimden yararlanmak için arkanız kalın olmalı. Mesela babanız Cumhurbaşkanı olabilir.

Taksirli Ölüme Neden Olmak İstemez miydiniz? *

Somali Cumhurbaşkanının oğlu 30 Kasım 2023 tarihinde Fatih’te 38 yaşındaki motosikletli kuryeye çarpmış, ağır yaralanan kurye hastanede vefat etmişti.

Gazetelerin yazdığına göre bilirkişinin verdiği raporda ölüme sebebiyet veren kişi, asli kusurlu bulunmuş. Motosikleti süren sürücünün ise kusuru bulunamamıştır.

Ölüme sebebiyet vermesi dolayısıyla Cumhurbaşkanının oğlu yargılanmış. Taksirle ölüme sebep olma nedeniyle mahkeme zanlıyı önce üç yıl hapis cezasına çarptırmış. Ardından “Sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sonrasındaki davranışları ve cezanın fail üzerindeki olası etkisini” dikkate alan mahkeme, TCK'nın 62. maddesi gereğince indirim uygulayarak verilen cezayı 2 yıl 6 aya düşürmüş.

Mahkeme bununla da yetinmemiş. “Sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığı” göz önünde bulundurarak sanığa verilen hapis cezasının 27 bin 300 lira adli para cezasına çevrilmesi hükmünü vermiş.

Mahkemenin bir buçuk ay gibi bir sürede jet hızıyla sonuçlanması takdire şayan. Çünkü bazı davalar yıllar yılı sürebiliyordu. O zaman da geciken adalet, adalet değildir derdik. Fakat çok erken biten bu yargılama, adalet burada nerede dedirtiyor insana. Çünkü verilen ceza çok komik olmuş. Maşeri vicdanda karşılık bulmamıştır. Ölüme sebebiyet verilen sanık için mahkemenin bulduğu gerekçeleri ise çok komik. Ceza yasamız mı böyle ya da yargılanan sanığın yok denecek bu indirimli cezayı almasında Cumhurbaşkanının oğlu olması mı etkili oldu? İşte burası düşündürücü. Ceza yasamız böyle ise yandık. Yok, sanık itibarlı birinin oğlu olduğu için bu cezayı almışsa vay halimize. Eğer trafik kazalarında ölüme sebebiyet vermenin cezası bu ise bu ceza, ölüme teşvik olur. Öldüreceğin kişi için silah, bıçak kullanmaya gerek yok. Git arkasından çarp. Ver 27 bin üç yüz lira. Hiçbir şey yokmuş gibi elini kolunu sallayarak çık gel, gez dolaş. Olacak şey değil gerçekten.

Hasılı olay daha soğumaya yüz tutmadan verilen bu komik ceza kamu vicdanını yaralamıştır. Böyle ceza verileceğine, bu dava yıllar yılı devam etseydi, en azından unutulmaya yüz tutar, şimdiki derin acı hissedilmezdi.

Diyelim ki ölüme sebebiyet veren trafik kazaları paraya çevriliyor. Beyefendiye, takdir edilen 2 yıl, 6 ay hapsi güne çevirsek, 910 gün yapar. Verilen para cezasını da güne bölersek (27.300/910=30 TL), hapiste yatılacak her günün cezası 30 lira imiş. Halbuki hapiste yatılacak her günün ağır bir para cezası olması gerekmez mi? Bir insan hayatı bu kadar ucuz mu gerçekten?

Olaya bir de maktulün yaşı üzerinden bakalım. 38 yaşındaki maktul için verilen 2 yıl 6 ay hapis cezasını maktulün yaşına bölersek (27.300/38=718, 42), ölen kimsenin her bir yılına 718 lira düşüyor. 38 yılı güne vurursak (27.300/13.870=1,968), günlüğü yaklaşık 2 liraya geliyor. Tamam, bu kan bedeli değil. Belki Sayın Cumhurbaşkanı kan bedeli olarak kesenin ağzını açacaktır. Ama hapis cezasının karşılığı da bu kadar düşük bedel olmamalıydı.

Anladığım kadarıyla ceza yasasının para cezaları güncel değil, güncel ise de günümüz parasıyla çok komik. En azından bazı güncellenen rakamlardan çok uzak. Belki yeri değil, belki kıyas kabul edilmez ama mesela bedelli askerliği ele alalım:

2023 Temmuz-Aralık bedelli askerlik bedeli 122 bin 351 lira iken 2024 Ocak-Temmuz arasını kapsayan bedelli askerlik bedeli % 49,25’lik artışla 182 bin 608 liraya yükseldi. Bedelli askerin bir aylık askerlik bedelinin günlüğü (182.608/30=6.086,93), 6.087 liraya gelirken bir günlük hapis yatmanın bedeli 30 lira.

Gördüğünüz gibi sözün bittiği yerdeyiz. Böyle adalet düşman başına diyeceğim ama bu tür adalet hep düşmanın işine yarar. En iyisi bizden ırak olsun diyelim.

*22/01/2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.