18 Ocak 2024 Perşembe

Bilin İstedim

Trafikte bir kişiye çarpıp ölümüne sebebiyet verdiniz. Korkmayın dünyanın sonu değil. Ölenle ölecek değilsiniz. Öyle karalar bağlayıp öldüm bittim demeyeceksiniz. Mutlaka vardır bir çaresi. 

Şayet bir kişiye trafikte çarpar, asli kusurlu olursanız, cezası üç yıldır. Üzülmeyin.

Çünkü "geçmişiniz, sosyal ilişkileriniz, fiilden sonraki ve yargılama sonrasındaki davranışlarınız ve cezanın üzerinizdeki olası etkisi” mahkeme tarafından tespit edilirse cezanız 2 yıl 6 aya iniyor.

Bir kişinin ölümüne sebebiyet verince bu kadar yatılır mı, fazla değil mi, ölenle ölünür mü demeyin. Burada mahkemedeki haliniz de önemli.

Şayet mahkeme, "kişiliğiniz, sosyal ve ekonomik durumunuz, yargılama sürecinde duyduğunuz pişmanlığı” tespit ederse, 2 yıl 6 aylık hapis cezanız, 27.300 liraya çevriliyor.

Bunun için hakim karşısında pişmanım diyeceksiniz. Unutmayın, bugün olsa yine çarparım demeyeceksiniz.

Kişilik, statünüz ve pişmanlığınıza rağmen bu para cezası sizin için fazla biliyorum. Ne edersiniz ki adalet bu cezayı gerektiriyor.

İçeride yatmamak için bu parayı hemen öderseniz belki erken ödeme indiriminden de yararlanabilirsiniz.

Yok ödemem derseniz, belki size taksit imkanı bile sunulur.

Kısaca içeride yatmayacaksınız.

Biz buna adalet diyoruz efendim.

Oldu olacak bir de askerliği bedelli yapayım dediniz. At mı, deve mi demeyin. Taksirle ölüme sebebiyet verme karşılığında 2 yıl 6 ay ceza için 27.300 ödedim. Bunu da öderim dediniz.

Hiç tavsiye etmem. Çünkü 1 aylık bedelli askerliğin bedeli öyle hapishane bedeline benzemez. Tamı tamına 182.608 lira ödemeniz gerekecek. Yani günlüğünüz 6 bin liraya gelir. Halbuki hapsin günlüğü 30 liradır. Seç beğen.

Bu arada yukarı da taksirli ölüme neden olma cezası olan 2 yıl 6 aylık hapis cezasını küçümseyip herhangi birini öldürmeye, bunun için silah ve bıçak kullanmaya kalkmayın. Öldürür, yatarım demeyin. Çünkü bu ceza sadece trafikte öldürmeyle alakalı. Değilse bir otuz yıl yatarsınız. Ayrıca bu ceza ve indirimden yararlanmak için arkanız kalın olmalı. Mesela babanız Cumhurbaşkanı olabilir.

Taksirli Ölüme Neden Olmak İstemez miydiniz? *

Somali Cumhurbaşkanının oğlu 30 Kasım 2023 tarihinde Fatih’te 38 yaşındaki motosikletli kuryeye çarpmış, ağır yaralanan kurye hastanede vefat etmişti.

Gazetelerin yazdığına göre bilirkişinin verdiği raporda ölüme sebebiyet veren kişi, asli kusurlu bulunmuş. Motosikleti süren sürücünün ise kusuru bulunamamıştır.

Ölüme sebebiyet vermesi dolayısıyla Cumhurbaşkanının oğlu yargılanmış. Taksirle ölüme sebep olma nedeniyle mahkeme zanlıyı önce üç yıl hapis cezasına çarptırmış. Ardından “Sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sonrasındaki davranışları ve cezanın fail üzerindeki olası etkisini” dikkate alan mahkeme, TCK'nın 62. maddesi gereğince indirim uygulayarak verilen cezayı 2 yıl 6 aya düşürmüş.

Mahkeme bununla da yetinmemiş. “Sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığı” göz önünde bulundurarak sanığa verilen hapis cezasının 27 bin 300 lira adli para cezasına çevrilmesi hükmünü vermiş.

Mahkemenin bir buçuk ay gibi bir sürede jet hızıyla sonuçlanması takdire şayan. Çünkü bazı davalar yıllar yılı sürebiliyordu. O zaman da geciken adalet, adalet değildir derdik. Fakat çok erken biten bu yargılama, adalet burada nerede dedirtiyor insana. Çünkü verilen ceza çok komik olmuş. Maşeri vicdanda karşılık bulmamıştır. Ölüme sebebiyet verilen sanık için mahkemenin bulduğu gerekçeleri ise çok komik. Ceza yasamız mı böyle ya da yargılanan sanığın yok denecek bu indirimli cezayı almasında Cumhurbaşkanının oğlu olması mı etkili oldu? İşte burası düşündürücü. Ceza yasamız böyle ise yandık. Yok, sanık itibarlı birinin oğlu olduğu için bu cezayı almışsa vay halimize. Eğer trafik kazalarında ölüme sebebiyet vermenin cezası bu ise bu ceza, ölüme teşvik olur. Öldüreceğin kişi için silah, bıçak kullanmaya gerek yok. Git arkasından çarp. Ver 27 bin üç yüz lira. Hiçbir şey yokmuş gibi elini kolunu sallayarak çık gel, gez dolaş. Olacak şey değil gerçekten.

Hasılı olay daha soğumaya yüz tutmadan verilen bu komik ceza kamu vicdanını yaralamıştır. Böyle ceza verileceğine, bu dava yıllar yılı devam etseydi, en azından unutulmaya yüz tutar, şimdiki derin acı hissedilmezdi.

Diyelim ki ölüme sebebiyet veren trafik kazaları paraya çevriliyor. Beyefendiye, takdir edilen 2 yıl, 6 ay hapsi güne çevirsek, 910 gün yapar. Verilen para cezasını da güne bölersek (27.300/910=30 TL), hapiste yatılacak her günün cezası 30 lira imiş. Halbuki hapiste yatılacak her günün ağır bir para cezası olması gerekmez mi? Bir insan hayatı bu kadar ucuz mu gerçekten?

Olaya bir de maktulün yaşı üzerinden bakalım. 38 yaşındaki maktul için verilen 2 yıl 6 ay hapis cezasını maktulün yaşına bölersek (27.300/38=718, 42), ölen kimsenin her bir yılına 718 lira düşüyor. 38 yılı güne vurursak (27.300/13.870=1,968), günlüğü yaklaşık 2 liraya geliyor. Tamam, bu kan bedeli değil. Belki Sayın Cumhurbaşkanı kan bedeli olarak kesenin ağzını açacaktır. Ama hapis cezasının karşılığı da bu kadar düşük bedel olmamalıydı.

Anladığım kadarıyla ceza yasasının para cezaları güncel değil, güncel ise de günümüz parasıyla çok komik. En azından bazı güncellenen rakamlardan çok uzak. Belki yeri değil, belki kıyas kabul edilmez ama mesela bedelli askerliği ele alalım:

2023 Temmuz-Aralık bedelli askerlik bedeli 122 bin 351 lira iken 2024 Ocak-Temmuz arasını kapsayan bedelli askerlik bedeli % 49,25’lik artışla 182 bin 608 liraya yükseldi. Bedelli askerin bir aylık askerlik bedelinin günlüğü (182.608/30=6.086,93), 6.087 liraya gelirken bir günlük hapis yatmanın bedeli 30 lira.

Gördüğünüz gibi sözün bittiği yerdeyiz. Böyle adalet düşman başına diyeceğim ama bu tür adalet hep düşmanın işine yarar. En iyisi bizden ırak olsun diyelim.

*22/01/2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.

17 Ocak 2024 Çarşamba

Emekli Olasıca!

Göreve yeni başlamış bir fizik öğretmenimiz vardı. Sınıf hakimiyetini sağlamada zorluk çekerdi. Bir gün içini döktü: Öğretmenlik benim 18.tercihim yani son tercihim idi. Öğretmenliği hiç istemiyordum. Hele fizik öğretmenliğini asla. Öğretmenimizin biri "İnşallah öğretmen olursunuz" demişti. Yani beddua etmişti. Gördüğünüz gibi öğretmenimin bedduası geçti. Karşınızda öğretmenim. Şimdi siz bana çektiriyorsunuz. İnşallah siz de öğretmen olursunuz”  şeklinde dert yanmıştı.

Bu öğretmen öğretmenliğe devam etti mi, etti ise şimdiye çoktan emekli olmuştur. Belki de hiç istemediği öğretmenliği bırakıp başka bir alanda emekli olmuştur.

*

2002-2005 yıllarında Adana'da yaşarken üst katta oturan bir okul müdürü vardı. Ben orada iken emekli olmuştu.

Günlük gazete gelirdi evime. Girişe bırakır giderdi. Bazı günler gazeteyi yerinde bulamazdım. Çünkü bazen gelmezdi. Çünkü dağıtıcıda sorun vardı. En son Adana gazete bayii ile görüştüğümde, yeni bir dağıtıcı bulduk. Bomba gibi demişti. Dikkat edin de elinizde patlamasın bu bomba demiştim. 

Ara ara yine gazetenin dağıtımında aksaklık oldu.

Yine bir gün gazeteci yerinde bulamayınca gazetenin İstanbul merkezini arayarak Adana temsilciliğini şikayet ettim. 

Az sonra döndüler, beyefendi bırakmışlar diye. Defalarca baktım. Yoktu yerinde. 

Nice sonra benim gazete emekli üst komşuda çıktı. Okumak için almış.

Çalışırken ben de gazete alırdım. Şimdi alamıyorum diye dert yanmıştı. 

Aynı emekli ile elimde market alışverişi ile sitenin bahçesinde karşılaşınca "Alın bakalım. Poşet poşet çekin gelin. Bir zamanlar ben de böyle çeker gelirdim. Emekli ol da gör gününü" derdi. Bunu bir değil, kaç defa söyledi. Önceleri şaka yapar sandım. Sonra iyice anladım ki adam ciddi ciddi söylüyor. Üstelik evi de kira değildi. Ne vardı bu emeklilikte derdim içimden. Meğer geçinemiyormuş hocamız.

*

Amcam da 2000 öncesi emekli idi. Emekli zam oranları açıklanınca gazete alır. Gazeteyi yere serer. Ne kadar zam vermişler diye dikkatli bir şekilde incelerdi. Yine iyi zam vermediler derdi Rahmetli. Ardından derin bir düşünceye dalardı.

*

2000 öncesi emekliliği gelen memurlar gün ve yıl sektirmeden emekli olurlardı.

Emeklilik yaşı 65'e çıkarılınca, mezarda emekliliğe hayır diyenlerin emekliliği geldi halde emekli olmamak için çalışmaya devam ettiğini son yıllarda daha sık görür oldum.

Belli ki geçmişten günümüze emeklinin yüzü, aldığı emekli maaşından dolayı hiç gülmemiş.

Yalnız emekli maaşı ne kadar hep düşük olsa da en düşük emekli aylığı alanların maaşı hep asgari ücretin üzerinde imiş.

2023 yılının ikinci yarısında asgari ücret 11.400 lira iken en düşük emekli maaşı 7.500'de kaldı. Yıl boyunca da böyle devam etti.

2024 yılında asgari ücret 17.000'e çıkarken en düşük emekli maaşı 10 bine yükseldi ama asgari ücretli ile arasındaki makas daha da açıldı.

Emeklinin fazla değil, bir asgari ücretli kadar maaş verin isteği kulak ardı edildi. 

Anladığım kadarıyla geçmişten günümüze emekliler hep kıt kanaat ve beklenti üzerine ömürlerini tüketmiş. 

Onlar için hayat ne kadar zor olsa da hiçbir zaman kiralar onların maaşını sollayıp geçmemişti. Emeklilerin içinde bulunduğu hali pürmelali anlatmak için 2023-2024 yıllarında emeklinin aldığı maaşın bir kira parası etmeyecek kadar olduğunu söylersek işin vahameti daha iyi anlaşılmış olur. 

Öyle zannediyorum, bu emekli enflasyonunda emeklinin çilesi hiçbir zaman bitmeyecek. 

Öyle görünüyor ki beddualar da değişecek. Eskiden "Öğretmen Olasıca! " bedduaları, "Emekli Olasıca!" şekline dönüşürse hiç şaşırmam. 

Belki de özellikle en düşük emekli maaşı alanlar için en güzel temenni, "Emekli olmadan ölesin" olacaktır. Acı bir temenni ve ölüm hiçbir zaman temenni edilmez ama durum maalesef budur.