13 Ocak 2024 Cumartesi

e mesem'e Not Girişi

Bana diyorlar ki çok sabırsızsın?

Soruyorum onlara, nereden biliyorsun? Test ettin mi beni? 

Biz biliriz diyorlar. 

Yahu çıldırtmayın beni! Test kriteriniz nedir? 

Kem küm efendim. 

Diyorum iftira atıyorsunuz. Buyurun halebi orada ise arşın burada. Gelin beni e mesem sisteminde test edin. Sabrın en güzel örneklerini orada verdiğimi görün diyorum. 

Ne varmış e mesem sisteminde? Şifrenle giriyorsun. Puanları tak tak girip çıkıyorsun diyorlar. 

Kafaya koymuşlar bir defa sabırsızım diye. İkna etmek ne mümkün onları. Ön yargılarından Nuh deyip peygamber demiyorlar. 

Sanıyorlar ki e mesem denen Diploma Telafi Programı ve Mesleki Eğitim Merkezi, e okul gibidir. Şifreyle girip toplu halde puanları yazıp, tab tuşuyla diğerine geçirip tüm notları girdikten sonra yukarıdaki dört rakamlı şifreyi girip kaydet tuşuna bastıktan sonra işlet tamam olacak ve hepsi üç beş dakikalık mesele. Davulun sesi uzaktan gür gelirmiş böyle. Bunu ancak eşekten düşen bilir. 

Yine de ben anlatayım e mesem sisteminin sabrımı nasıl test ettiğini ve bu sınavı nasıl geçtiğimi. 

Doğrudur şifre ile gireceksin bu e mesem'e de. Önüne öğrenci listesi çıkıyor. Her bir öğrenciyi tek tek açacaksın. Her birinin puanını tek tek gireceksin. Her girdiğin puanı kaydet tuşuna basıp onaylayacaksın. Onayladıktan sonra diğer öğrenciye geçmek için kaydet butonunun penceresini kapatıp sıradaki öğrenciyi tıklayacaksın. Baştan sona tüm öğrencilerin her birine bu şekil emek sarf edeceksin. 

Sistem atmazsa, mesemlerin puanını girmenin yolu budur. Bilmiyorum başka çıkar yol deyip biraz belin ağrır, gözün yorulur ama varsın olsun dersin. Ama bununla bitmiyor. 

Bazen sayfa açmıyor. Uğraşır didinirsin. Bir öğrenciyi bari girebilseydim dersin. 

Başka bir vakit tekrar tekrar denersin. Ne bitmez güncellemesi oluyor bu mübareğin. 

Diyelim ki bir gün sistemin keyfi yerinde. Puan girdiriyor. Keşke tüm mesemliler sınava girse de oturunca hepsini giriversen. İğneyle kuyu kazmak gibi mesemlilerin puanını elde etmek. Beyefendinin ya da hanımefendinin keyfi yerinde olacak da sınava girecek, sınava girdiğini bilecek. Sınav tarihinden sonra bulduğun öğrenciyi bulduğun yerde sınav yapacaksın. Bazı öğrenciler var ki sınavını yapmak için sıra bekleyeceksin. Sınava çağırırsın. Güç bela gelir. Senden kalemin var mı diye kalem ister. Varsa verirsin. Yoksa sınıf, koridor, bahçe, olmadı markete gidip kalem alıp gelecek ve senin sınavına girecek. Ölme eşeğim ölme. 

Neyse hamamlar sıcak olur. Böyle bir hamama girdiysen terleyeceksin. Güç bela sınav puanlarını üç yazılı sütunundan ilk iki tanesine girdin. Üçüncü yazılı sütunu da var. Haftalık ders saatine bakmaksızın tüm derslerden iki sınav şartı varken mesemlerdeki üç sütunluk yazılı kısmını anlamak mümkün değil ama mucidinin bir bildiği olsa gerek. (Elimde yetki olsa e okul gibi basit bir sistem yerine emsali görülmemiş bu sistemi icat edene, emsallerine göre olağanüstü bir şeylere imza attığı için vermedik başarı belgesi bırakmazdım. Yedi sülalesini bu icadından dolayı babadan oğula miras geçecek şekilde beslerdim).

Üçüncü yazılı sütununu boş bırakıp iki tane de performans puanı giriyorsun. Tam bitirdim, şükürler olsun derken efendim, nur yüzlü bir fani seni ertesi günü görüyor. Sayın hocam, performansın birini yazılı kısma yazmak gerek. Çünkü ortalama farklı çıkıyor deyiveriyor. Böyle birine nasıl kızarsın. Hazır sana yeni bir iş bulmuş. Teşekkür etmek lazım.

Şimdi yeniden bilgisayara oturup her bir öğrenciyi tek tek açıp ikinci performans puanını silip üçüncü yazılı sütununa yazacaksın ve kaydet tuşuna basacaksın. Neresi zor bunun değil mi? Puanları girdikçe la havle çekiyorsun. Bazen böyle not gireceğime ve bu kadar uğraşacağıma, vara eskinin çarşaf listesini doldurayım, şimdiye çoktan biterdi geliyor ama olsun. Ama her ne olursa olsun sistemin mucidine olan sevgin ve saygın bir kat daha artıyor. Analar ne zekalar doğurmuş diyorsun. Böylece vakit geçirmiş oluyorsun. Değilse boş boş oturmakla vakit geçer miydi değil mi? Hoşça vakit geçirmek ve sabrın en güzel örneklerini vermek isteyen, lütfen mesemlere girsin. Kitapsız, deftersiz, ilgisiz, silgisiz, kalemsiz, akılsız tahta nezaretinde ders işlemenin verdiği hazzı da bir tatsın.

Diploma Telafi Programı puan girişini de diğer yazımızda ele alalım.

11 Ocak 2024 Perşembe

Gerçeklerin Halı Altına Süpürülmesi *

Fox TV'de pazartesi günleri Kızıl Goncalar isimli bir dizi yayıma başlamıştı. İkinci bölümü yayımlandı. Arkası gelmedi. Daha doğrusu ilgili kanal üçüncü bölümü yayımlayamadı. Çünkü kanal iki defa yayım durdurma cezası aldı. Üst sınırdan para cezası da yedi. Dizi çekimi için kiralanan yer ise yasak ve cezadan önce zaten iptal edilmişti. 

İsterdim ki bu dizi ceza almadan yayımlanmaya devam etsin. Öyle görünüyor ki dizinin arkası gelmeyecek ve yayından kaldırılacak. Çünkü tekrarında kanal daha büyük ceza alacak. Üçüncü de ise kanalın lisansı iptal ediliyor. Bu ağır cezaya kimsenin karşı koyması ve direnmesi mümkün değil.

Tarikat ve cemaat yapısını aynı zamanda seküler insanların dünyasını işleyen bu dizi, konusu yönünden daha önce yayımlanan dizilerden farklı idi. Kimsenin dillendirmediği hayatın içinden bir dizi idi. Bu ülkenin, bu farklı konusuyla bu diziye ihtiyacı vardı. Gel gör ki RTÜK cemaatlerin baskısına boyun eğdi. 

Kamuoyunda "tarikat cezası" olarak bilinse de RTÜK diziyle ilgili şu gerekçelerle ceza verdiğini açıkladı: Dizide geçen diyaloglarda, "İslam'a ve Müslümanlara yakışmayacak sıfatların dindar görünümlü karakterler için kullanıldığı", bazı sahnelerde, "Dini hassasiyetlere sahip toplum kesimlerinin aşağılandığı", bu şekilde 6112 sayılı Yasa'da geçen, "Yayın hizmetleri,….toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz" hükmünün ihlal edildiği, gerekçe gösterilmiş. Mahkeme de bu gerekçeleri yeterli görüp itirazı reddetmiş.

Görünen o ki bu dizi dakika bir, gol bir misali, baskın gücün bastırmasıyla izleyiciyle buluşmaya veda edecek.

Dizi bırakın cezalandırılmayı toplumsal bir gerçekliğe işaret etmesi dolayısıyla taltif alıp devam ettirilmeliydi. Hatta bu diziye başta cemaat ve tarikatlar sponsor olmalıydı. Çünkü dizi satır aralarında bu ülkede olup biten ama dillendirilmeyip  halının altına süpürülen hakikatlerden bahsediyordu. Maalesef bu hakikatlerin izhar edilmesi istenmedi. Çünkü fiili hakikatlerle birileri yüzleşmek istemedi. Halbuki yüzleşmek temize çıkma yönünden herkese lazım ise de yumuşak karnı olanlar ve gerçeklerle yüzleşmek istemeyenler, gücü de arkalarına alarak kafalarını kuma gömme yolunu tercih ettiler. Halbuki doğru yolda olan, bir amme hizmeti gören, yaptığı işe güvenenler eleştirilere açık olmak zorundalar. Çünkü her eleştiri muhatabını mükemmelliğe götürmek için yapılır. Kim eleştiriye gelmiyorsa, eleştirilerden aşırı alınganlık gösteriyorsa yolunda gitmeyen bir şeyleri gizlemek istiyor demektir. Bizi görmeyin demek isteniyor.

Dizi diyelim ki birilerinin ipliğini pazara çıkardığı için seslerini yükseltip soluğu RTÜK’te aldılar. RTÜK ve mahkemeye ne oluyor ki bu birilerinin istediği doğrultuda karar alabiliyor. İşin bir diğer üzücü yanı da bu.

Merak ettiğim, geçmiş Türk filmlerinde hoca rolünde oynayan nice karakterler “çember sakallı, göbekli, çıkarcı, üfürükçü...”gösterilmişti. Bu filmlerde neredeydi bu diziyi şikayet edenler? Niçin o zaman RTÜK’e ya da mahkemelere başvurmamışlardı? Başvuramazlardı. Çünkü güç ellerinde yoktu. Bir güce yaslanmamışlardı. Başvursalar, sonuç alamayacaklarını çok iyi biliyorlardı.

Sonuç olarak tarikat ve cemaatler ne zaman ki bir tarikat veya cemaate ait infiale sebebiyet veren toplumsal bir olay olduğunda, “Bunların amacı İslam’a saldırı. Bunlar İslam düşmanı” diyerek gizemli dünyalarında, gizli ajandalarıyla, siyaset ve güce yaslanarak yollarına devam edip babadan oğula saltanatlarını sürdürmeye devam etsinler. En ufak bir şeyde soluğu RTÜK’te alsınlar. Çünkü bu saltanat maazallah altlarından kayarsa sonra ne yaparlar, değil mi?

Ama unutmasınlar ki halının üstündeki kiri halı altına süpürmekle temizlik olmuyor. Sadece göz önünden saklanmış olur. Kokusu, halı üzerine her halükarda sirayet eder.

*17/01/2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.

10 Ocak 2024 Çarşamba

Hep Aynı Membadan Su İçmek

Adı su olsa da tadı, rengi, kokusu aynı olsa da her suyun kireçlilik oranı ve sertlik derecesi farklıdır.

Birinci sınıf su içsek bile içtiğimiz suda karar kılmak için zaman zaman farklı sulardan da tatmak gerekli. Değilse her daim içtiğimiz suyun kıymetini nereden anlayabiliriz.

Aynı durum düşünce, fikir ve görüşlerimiz için de geçerlidir. Kendi fikirlerimizin dışındaki düşüncelerden de haberdar olmalıyız. Değilse başka başka düşüncelerin ne olduğunu nereden bilebilir, kendi düşüncemizin sağlamlığını nereden test edebiliriz.

Başka düşüncelere kapalı olmak ya da o düşünceleri kulaktan dolma bilgilerle bilmek, ön yargıyı ve fanatikliği beraberinde getirir. Bu da ezber demektir. Bu ezberi bozmak ise atomu parçalamaktan zordur. Halbuki şeytanı tanımak için şeytanın kitabı varsa o kitabı okumak gerek.

Farklı düşüncelere kapalı olmayı koyun sürüsüne benzetebiliriz. Sürekli sürünün içinde yer alan, sürünün dışına çıkmayan bir koyun, dünyayı içinde bulunduğu sürüden ibaret görür. Başka sürüler ne yapıyor, ne ediyor. Bundan haberdar değildir. Araştırmadan, okumadan, okuduysa da farklı tez ve antitezleri okumadan ya da tüm fikri ve görüşü, girdiği bir kalabalıktan veya gruptan ibaret olan bir kişi, en doğru fikir ve görüşü, içinde bulunduğu grubun görüşünden ibaret görür. Diğer görüşleri ise absürt, saçma ve sapıkça görür. 

Bu durum hiç köyünden çıkmayan, başka yerleri görmeyen insanlar için de geçerlidir. Bu kimseye göre dünya kendi köyünden ibarettir.

Kendi köyünün dışına çıkıp diğer köy ve şehirleri gören, başka insanlarla oturup kalkan dünyanın köyünden ibaret olmadığını anlar. Görgüsü de artar.

Cemaat, tarikat ve tasavvufi hareketlerde aynı membadan su içmek vardır. Başka membanın suyu içilmez. O cemaate ait kitaplar okunur. Başka kitapların kapağı açılmaz. O cemaate ait kişiler dinlenir. Onlarla oturulur, onlarla kalkılır. Dünyası burasıdır artık. Hidayet üzeredir. Başkalarının hidayeti de bu cemaate girmeleriyle mümkündür. Allah kendisine bu hidayeti nasip etmiş. Başkasının hidayeti de ancak bu şekilde mümkün olur.

Farklı membadan haberi olmayıp tek dünyası öğretilen, telkin edilenden ibaret olanlar tartışmaya girmezler. Çünkü bilgileri tartışmaya yetmez. Zira altı dolu bilgiden yoksundur. En iyi yapacağı susmak ya da kalkıp gitmektir. Kazara cemaatini eleştirmeye kalkarsan, sana bir güzel mesafe koyar. Selamı sabahı keser.