Fox TV'de pazartesi
günleri Kızıl Goncalar isimli bir dizi yayıma başlamıştı. İkinci bölümü
yayımlandı. Arkası gelmedi. Daha doğrusu ilgili kanal üçüncü bölümü
yayımlayamadı. Çünkü kanal iki defa yayım durdurma cezası aldı. Üst sınırdan
para cezası da yedi. Dizi çekimi için kiralanan yer ise yasak ve cezadan önce zaten
iptal edilmişti.
İsterdim ki bu dizi
ceza almadan yayımlanmaya devam etsin. Öyle görünüyor ki dizinin arkası
gelmeyecek ve yayından kaldırılacak. Çünkü tekrarında kanal daha büyük ceza
alacak. Üçüncü de ise kanalın lisansı iptal ediliyor. Bu ağır cezaya kimsenin
karşı koyması ve direnmesi mümkün değil.
Tarikat ve cemaat
yapısını aynı zamanda seküler insanların dünyasını işleyen bu dizi, konusu
yönünden daha önce yayımlanan dizilerden farklı idi. Kimsenin dillendirmediği
hayatın içinden bir dizi idi. Bu ülkenin, bu farklı konusuyla bu diziye
ihtiyacı vardı. Gel gör ki RTÜK cemaatlerin baskısına boyun eğdi.
Kamuoyunda
"tarikat cezası" olarak bilinse de RTÜK diziyle ilgili şu
gerekçelerle ceza verdiğini açıkladı: Dizide geçen diyaloglarda, "İslam'a ve
Müslümanlara yakışmayacak sıfatların dindar görünümlü karakterler için
kullanıldığı", bazı sahnelerde, "Dini hassasiyetlere
sahip toplum kesimlerinin aşağılandığı", bu şekilde 6112 sayılı
Yasa'da geçen, "Yayın hizmetleri,….toplumun milli ve manevi
değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz"
hükmünün ihlal edildiği, gerekçe gösterilmiş. Mahkeme de bu gerekçeleri yeterli
görüp itirazı reddetmiş.
Görünen o ki bu dizi dakika bir, gol bir
misali, baskın gücün bastırmasıyla izleyiciyle buluşmaya veda edecek.
Dizi bırakın cezalandırılmayı toplumsal bir
gerçekliğe işaret etmesi dolayısıyla taltif alıp devam ettirilmeliydi. Hatta bu
diziye başta cemaat ve tarikatlar sponsor olmalıydı. Çünkü dizi satır aralarında
bu ülkede olup biten ama dillendirilmeyip halının altına süpürülen hakikatlerden bahsediyordu.
Maalesef bu hakikatlerin izhar edilmesi istenmedi. Çünkü fiili hakikatlerle birileri
yüzleşmek istemedi. Halbuki yüzleşmek temize çıkma yönünden herkese lazım ise de
yumuşak karnı olanlar ve gerçeklerle yüzleşmek istemeyenler, gücü de arkalarına
alarak kafalarını kuma gömme yolunu tercih ettiler. Halbuki doğru yolda olan, bir
amme hizmeti gören, yaptığı işe güvenenler eleştirilere açık olmak zorundalar. Çünkü
her eleştiri muhatabını mükemmelliğe götürmek için yapılır. Kim eleştiriye gelmiyorsa,
eleştirilerden aşırı alınganlık gösteriyorsa yolunda gitmeyen bir şeyleri gizlemek
istiyor demektir. Bizi görmeyin demek isteniyor.
Dizi diyelim ki birilerinin ipliğini pazara
çıkardığı için seslerini yükseltip soluğu RTÜK’te aldılar. RTÜK ve mahkemeye ne
oluyor ki bu birilerinin istediği doğrultuda karar alabiliyor. İşin bir diğer üzücü
yanı da bu.
Merak ettiğim, geçmiş Türk filmlerinde hoca
rolünde oynayan nice karakterler “çember sakallı, göbekli, çıkarcı, üfürükçü...”gösterilmişti.
Bu filmlerde neredeydi bu diziyi şikayet edenler? Niçin o zaman RTÜK’e ya da mahkemelere
başvurmamışlardı? Başvuramazlardı. Çünkü güç ellerinde yoktu. Bir güce yaslanmamışlardı.
Başvursalar, sonuç alamayacaklarını çok iyi biliyorlardı.
Sonuç olarak tarikat ve cemaatler ne zaman
ki bir tarikat veya cemaate ait infiale sebebiyet veren toplumsal bir olay olduğunda,
“Bunların amacı İslam’a saldırı. Bunlar İslam düşmanı” diyerek gizemli dünyalarında,
gizli ajandalarıyla, siyaset ve güce yaslanarak yollarına devam edip babadan oğula
saltanatlarını sürdürmeye devam etsinler. En ufak bir şeyde soluğu RTÜK’te alsınlar.
Çünkü bu saltanat maazallah altlarından kayarsa sonra ne yaparlar, değil mi?
Ama unutmasınlar ki halının üstündeki kiri
halı altına süpürmekle temizlik olmuyor. Sadece göz önünden saklanmış olur. Kokusu,
halı üzerine her halükarda sirayet eder.
*17/01/2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder