Ana içeriğe atla

Hep Aynı Membadan Su İçmek

Adı su olsa da tadı, rengi, kokusu aynı olsa da her suyun kireçlilik oranı ve sertlik derecesi farklıdır.

Birinci sınıf su içsek bile içtiğimiz suda karar kılmak için zaman zaman farklı sulardan da tatmak gerekli. Değilse her daim içtiğimiz suyun kıymetini nereden anlayabiliriz.

Aynı durum düşünce, fikir ve görüşlerimiz için de geçerlidir. Kendi fikirlerimizin dışındaki düşüncelerden de haberdar olmalıyız. Değilse başka başka düşüncelerin ne olduğunu nereden bilebilir, kendi düşüncemizin sağlamlığını nereden test edebiliriz.

Başka düşüncelere kapalı olmak ya da o düşünceleri kulaktan dolma bilgilerle bilmek, ön yargıyı ve fanatikliği beraberinde getirir. Bu da ezber demektir. Bu ezberi bozmak ise atomu parçalamaktan zordur. Halbuki şeytanı tanımak için şeytanın kitabı varsa o kitabı okumak gerek.

Farklı düşüncelere kapalı olmayı koyun sürüsüne benzetebiliriz. Sürekli sürünün içinde yer alan, sürünün dışına çıkmayan bir koyun, dünyayı içinde bulunduğu sürüden ibaret görür. Başka sürüler ne yapıyor, ne ediyor. Bundan haberdar değildir. Araştırmadan, okumadan, okuduysa da farklı tez ve antitezleri okumadan ya da tüm fikri ve görüşü, girdiği bir kalabalıktan veya gruptan ibaret olan bir kişi, en doğru fikir ve görüşü, içinde bulunduğu grubun görüşünden ibaret görür. Diğer görüşleri ise absürt, saçma ve sapıkça görür. 

Bu durum hiç köyünden çıkmayan, başka yerleri görmeyen insanlar için de geçerlidir. Bu kimseye göre dünya kendi köyünden ibarettir.

Kendi köyünün dışına çıkıp diğer köy ve şehirleri gören, başka insanlarla oturup kalkan dünyanın köyünden ibaret olmadığını anlar. Görgüsü de artar.

Cemaat, tarikat ve tasavvufi hareketlerde aynı membadan su içmek vardır. Başka membanın suyu içilmez. O cemaate ait kitaplar okunur. Başka kitapların kapağı açılmaz. O cemaate ait kişiler dinlenir. Onlarla oturulur, onlarla kalkılır. Dünyası burasıdır artık. Hidayet üzeredir. Başkalarının hidayeti de bu cemaate girmeleriyle mümkündür. Allah kendisine bu hidayeti nasip etmiş. Başkasının hidayeti de ancak bu şekilde mümkün olur.

Farklı membadan haberi olmayıp tek dünyası öğretilen, telkin edilenden ibaret olanlar tartışmaya girmezler. Çünkü bilgileri tartışmaya yetmez. Zira altı dolu bilgiden yoksundur. En iyi yapacağı susmak ya da kalkıp gitmektir. Kazara cemaatini eleştirmeye kalkarsan, sana bir güzel mesafe koyar. Selamı sabahı keser.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde