17 Aralık 2023 Pazar

Sıra Onun Nasılsa

ATM'ye bir kişi para yatırıyor. Arkasında da kimsecikler yok. Üstelik de genç. Bir dakikada işini halleder, sıra bana gelir. Bir sevindim bir sevindim. Çünkü beklemeyeceğim. Bitirdi bitirecek. İnternet nesli ne de olsa. Onun için çocuk oyuncağı. 

Bitirmedi nedense. Ne yapıyor diye göz ucuyla baktım. Bir 200 lira para yatırıyor. Her denemesinde parayı geri verdi. Her defasında da önce ters çevirdi. ATM bir türlü parayı kabul etmedi. Para buldu da bunuyor ATM. Üstelik günün en büyük parası. 

Sonra kıvırdı, düzeltti. Tekrar tekrar denedi. ATM ant içmişti bu gençten para almamaya. 

Bir taraftan denerken bir taraftan da hafif bana dönerek bir 200 lira yok mu dedi. Ses vermedim. Şükür ki benden haberi varmış.

Birkaç defa denedi. Sonunda ATM değil, genç pes etti. Kartını alıp çekildi. Buna da şükür.

Para sahte miydi neydi bilmiyorum. Hoş sahte olmasa da bazen ATM'ler bunu yapardı ama genç beni mahcup etti. 

Ama gence hayran kaldım. Arkada biri bekliyormuş. Benim iş olmayacak, amca işini halletsin. Ben az sonra biraz daha denerim demedi. Daha doğrusu gençten bunu bekledim. Çünkü arkada bekleyen oldu mu, baktım işim uzayacak, işlemi iptal eder, arkamdakine veririm sırayı. Başkaları da gelmişse en arkaya geçer, sıraya girerim. Gençten bunu beklemek beyhude çaba.

Benim bu yaptığım garibinize gitti değil mi? Güya çok ince düşünüyorum size göre ve gencin yaptığı doğru. Çünkü sıra onun. Gerekirse sabahtan akşama sırayı kimseye vermeden bankamatiğin önünde durur. 

Aman neyse ne. Ben böylelerine kendine Müslüman derim. Bana Müslüman olmuyorsa kendine bari olsun. 

*

Normal bir hızla trafik akıyor. Ben de Alıntıya uygun hareket ediyorum. Önümde biri durdu. Çünkü bir arabanın gireceği kadar bir boşluk görmüş önümdeki sürücü. Belli ki aracını buraya park etmeyi gözüne koymuş. Zaten belliydi ağır ağır gitmesinden. 

Öndeki aracın hizasına kadar gidip duruyor. Sonra geri vitese atıyor. Arka arkaya gelmeye başlıyor. Bir denedi olmadı. Sonra tekrar öne çıktı tekrar denedi. Haydi bir daha derken bu sefer oldu. Bir defa da geri parkına girmek sadece ehliyet sınavlarında geçerliydi nasılsa. Girdi ya sen ona bak. 

Arkadaki ben ve benim ardımdaki araçlar mı? Hep beraber bekledik beyefendinin park etmesini. İşimiz neydi zaten. Önemli olan öndekinin işinin görülmesiydi. 

Beyefendi de çok rahattı. Arkada araçlar dizilmiş, bekliyormuş... Hiç umursamadı. Zaten böyle de olmalıydı. Çünkü strese girerse aracı park edemezdi. Üstelik yol onundu. O ne yaparsa biz bekleyecektik. Önemli olan onun işinin görülmesiydi. Zira kendine Müslümanlık da bunu gerektirir. 

Böyle durumda ben ne yapardım? Bir defa o iki aracın arasına park yapmaya hiç yeltenmezdim. Çünkü akan trafiği durdurur, trafiği felç ederdim. Arkadakiler ya sabır çekerdi. Hem benim park edeceğim yer en az 50-100 metre önden, bir o kadar da arkadan boşluk olacak ki hiç öne ve arkaya gitmeden hemen sağa kırıp park yapabileyim. Hiçbir sürücü bana böyle park yeri bırakmadığı için boş yer yok diye gider de giderim. Nihayet öyle yerler olur ki tam benlik park. Gideceğim yere epey uzak ama olsun. Park yapıp geldiğim yolu yürüyerek geri teperim. Bu ayaklar niçin var, değil mi?

14 Aralık 2023 Perşembe

Birileri Sanatını İcra Ediyor

Efendim, çok başarılısınız. Bugüne kadar kimse elinize su dökemedi. Öldü bitti kül oldu dendiği zamanlarda bile bu işi kotardınız. Üstelik tek kişisiniz. Başarı hep sizin eseriniz. İstese de istemese de herkes bükemediği elinizi öptü. Nasıl başarıyorsunuz bunu?

Allah vergisi diyelim. 

Efendim, ondan da öte. 

Tesadüf diyelim. 

O kadar da tevazu göstermeyin. Görünen bir gerçek var. 

Tek kişi değilim bir defa. 

Nasıl? 

Tek kişi görünsem de aslında tek değilim. Bana çalışan, başarım için ter döken binler var etrafımda. Bunların kimi yanımda görünür kimi de rakibim olarak görünür. 

Anlamadım. Biraz açık konuşsan. 

Çok fazla deşeleme. 

Lütfen efendim. Geldiniz gidiyorsunuz. Başarının her türlüsüne ulaştınız. Daima zirveye oynadınız ve hep zirvede kaldınız. Bu işi de zirvede bırakacaksınız. Bari biraz kopya verin de bu işin künhünü öğrenelim. 

Ustanın iyisi işin püf noktasını söylemez ve öğretmezmiş. Yine de söyleyeyim. Bir defa ben bir sanat icra ediyorum. Filmlerdeki başrol oyuncusu ne ise ben de oyum. Oyunu kurgulayan, pişiren başkası. Ben sadece rolümü oynuyorum. Benim en büyük payım, rolümü iyi oynamak ve sahici görünmektir. 

Yani? 

Filmlerdeki rakip başrol oyuncusu ve ona çalışan etrafındakiler hep başrol oyuncusunun yani benim figüranımdır. Filmin içinde bana acı çektirseler de sonunda hep ben kazanırım. Çünkü senaryo böyle. Ne ben ne rakiplerim senaryonun dışına çıkabilir. Hepsi bana, ben de beni başrol oyuncusu yapanlara çalışırım. Alternatif görünen rakiplerim aynı makinenin dişlileridir. O makinenin dönmesi için her birinin görevleri vardır. Yani aynı çarkın dişlileriyiz. Kısaca yalnız değilim. Başrolde ben görünürüm sadece. Rakiplerim, yurtiçi ve yurtdışı, sermaye, güçler hep bana yatırım yapar. Ben de gereğini yaparım. Onların yüzünü hiç kara çıkarmadım bugüne kadar. 

Ama rakipleriniz ve yurtdışı sana ve sana inanan kitlelere göre hep senin aleyhinde. 

Öyle tabii. Görünürde ben onlara, onlar bana düşman. Ben onlara, onlar bana düşmanlık yaparak kotarıyoruz bu işi. Bakmayın düşman ve rakip göründüklerine. Bakmayın beni istemez göründüklerine. Kısaca ben mücadele eder göründüğüm güçlerle iş yapıyorum. Onlara çalışıyorum. Sonunda da hep ben kazanıyorum. İşin aslı ben bana verilen görevi icra eden bir sanatçıyım.

Bu işin sırrı ne? Sırrını öğrenemedim.

Amma da kalın kafalıymışsın. Daha ne anlatayım? Sevdirmek efendim sevdirmek. Kendini sevdirdin mi bu iş tamam. Bir de kendini bulunmaz Hint kumaşı olarak pazarlamak ve alternatifsiz olduğun algısını oluşturmak. Ondan sonra işler kebap.

Örnek verir misin?

Bana falan kişi veya ülkeyle bozuş diyorlar. Sahici bir rol ile bozuşuyorum. Sonra arayı düzelt diyorlar, gidip düzeltiyorum. Şuna karşı çık diyorlar. Karşı çıkıyorum. Sonra tersini söyle, karşı çıktığının tersini yap diyorlar, yapıyorum. Yani başarı için her yol mubah bana.

Ama İsrail’i eleştirme konusunda samimisin sanırım.

Samimi görünmek zorundayım. Bakma İsrail’i yerden yere vurduğuma, onlar aleyhine miting yaptığıma. Onlarla ticaretimiz hız kesmeden devam ediyor.

İyi de nasıl beceriyorsun bunu?

Dedim ya ben sanatçıyım. Sanatımı da bugüne kadar hep sahici olarak icra ettim, hala da icra ediyorum. Bu can bu tende durduğu müddetçe de bu icra işleri hız kesmeden devam edecek. Çünkü ben bir sanatçıyım.

İki Yüzlü Siyaset *

Timsah, sıcak bölgelerdeki akarsularda yaşayan, Timsahgiller takımından iri yapılı, kalın ve kabuksu derili sürüngen türlerinin genel adıdır. Uzaktan bakıldığında kertenkeleye benzerler. Vücutlarının üzeri, sert kemiksi plakalarla örtülüdür. Ön ayaklarında beşer, arka ayaklarında dörder parmak bulunur.” (wikipedi)

Balık, kuş ve suya gelen memelilerle beslenirler. İnsanlara da saldıranları vardır. Timsahlar avına saldırmadan önce yaklaşık 2 metrelik bir alana girmesini beklerler. Avı saldırabileceği kadar yakına gelen timsah, yaklaşık 12 m/s bir hız ile avını yakalar. Bu hıza; vücutlarının yapısı, arka bacakları ve de en önemlisi kaslı kuyrukları sayesinde ulaşırlar. Avlarını güçlü çeneleri arasına sıkıştırıp suya çekerek boğarlar. Kendilerinden büyük olan avlarını 200 kg bir kuvvet uygulayabildikleri ve avını ağzı ile kavrayıp kendi etrafında birkaç kez dönerek gerçekleştirdikleri ölüm dönüşü adı verilen yöntemle daha küçük parçalara ayırırlar. Çeneleri sağa sola hareket etmediği için besinleri çiğneyemeden büyük parçalar hâlinde yutarlar. Sindirim için çakıl ve taş da yutarlar. (wikipedi)

Niyetim, timsahı anlatmak değil. Halk arasında timsah gözyaşları deyimi kullanılır. Gözyaşı denince bizde içten gelen bir ağlama, bir samimiyet göstergesidir. Kişinin bir olay esnasında çektiği acı ve üzüntüyü ifade eder. Bakalım timsahlarda gözyaşı ne anlama geliyormuş?

İkiyüzlü bir kişinin sahte acı gözyaşları dökmesi gibi sahte, samimiyetsiz bir duygu gösterisidir . Bu ifade, timsahların avlarını yerken gözyaşı döktüğüne dair eski bir inançtan türemiştir. Timsahların gözyaşı kanalları olmasına rağmen, genellikle uzun süre sudan uzak kaldıklarında ve gözleri kurumaya başladığında gözlerini yağlamak için ağlarlar. Ancak kanıtlar bunun beslenmeyle de tetiklenebileceğini gösteriyor.” (Wikipedia)

 Timsahlar avlarını yiyecekleri sırada ağzını çok açtığı zaman gözlerinden sıvı gelir. Ancak salgılanan bu sıvının gözyaşı ile herhangi bir ilgisi yoktur. Bu durumdan başlamak suretiyle timsah gözyaşı, bir şeye üzülmediği halde üzülmüş gibi görünen insanlar için değerlendirilir.” (Milliyet)

Timsah gözyaşları deyimi Türk Dil Kurumu üzerinden direkt olarak insanlar için ifade edilir. Bu doğrultuda herhangi bir durum karşısında üzülmemesine rağmen üzülmüş gibi görünen insanlar için timsah gözyaşları deyimi kullanılır. Yani gerçek olmayan bir üzüntü göstergesi timsah gözyaşları şeklinde anlatılır.” (Milliyet)

Tüm bu alıntılar, timsahtan ziyade insanlar için kullanılan timsah gözyaşı deyiminin ne anlama geldiğini anlatmaya yeter de artar bile. Yine iki anekdota daha yer vereyim.

28 Şubat sürecine giderken televizyonlarda ilk defa gördüğümüz Fadime Şahin şovunu izledik. Öyle konuşuyor, öyle gözyaşları döküyordu ki bu kadar gözyaşı döken bir kadın yalan söylemez. Çünkü gözyaşı samimiyettir dedim. Sonra anlaşıldı ki Fadime Şahin’in düzmece, döktüğü gözyaşlarının ise kitleleri inandırmak ve bir amacı yerine getirmek için sahte gözyaşı olduğu ortaya çıktı. Ama atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmişti.

Tanıdığım bir zabıta daire başkanı anlatmıştı: Bir esnafın, “Dükkanımın önünde seyyar satıcı var. Elektrik, su ödüyoruz. Kira veriyoruz. Bunlara niye bakmıyorsunuz” şikayeti üzerine belirtilen yere ekip gönderdim. Ekip seyyar satıcıya işlem yaparken içeriden dükkan sahibi çıkıyor. “Evine üç beş kuruş ekmek parası götürmeye çalışan şu Allah’ın garibinden ne istersiniz? Sizde Allah korkusu yok mu” deyince ekibim şaşırıp kalır ve işlemden vazgeçer. Çünkü seyyardan şikayetçi olan ile seyyarı koruyan kişi aynı kişi idi dedi.

Son örnek de İsrail mallarına uyguladığımız boykot olsun. Halk boykot uyguladı. Bunda da samimi idi. Devlet de en üst perdeden İsrail’e tepki gösterdi. Üzerine miting yaptı. Sonra anlaşıldı ki halk boykot ile uğraşırken etkili ve yetkili kişiler, İsrail ile gemi ticaretine ara vermeden devam etmişler. Üstelik ortakları da etkili ve yetkili kişilerin kendisi ya da çocukları imiş.

Şaşırtıcı olan insanlar nasıl iki yüzlü olabiliyor? Nasıl iki kalp taşıyabiliyor? Gözyaşı dökerek nasıl ticarete devam edebilir? Nasıl karşıymış gibi davranabiliyor? Nasıl Bağırıp çağırır ve mangalda kül bırakmaz? Mağdurun yanında görünüp nasıl mağrur ile iş çevirir?

Nasıl ki timsah, gözyaşı dökerek avını tüm tüm götürüyorsa öyle zannediyorum, bazı insanlar da gözyaşı dökerek malı götürüyor.

Vay be nasıl bir dünyada yaşıyoruz böyle?

*22/12/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır.