14 Ekim 2023 Cumartesi

Küllerinden Doğan Yahudiler *

Bir Arzımevut hayali ve Ortadoğu'da bir devlet olma ısrarı, Ortadoğu'nun yüzünü hiç güldürmedi. 1948'den beri Filistinlilere yaptıkları da unutulacak gibi değil. Zira zulmü arşı alaya ulaştı. Yaptıklarından dolayı İsrail'e özellikle Siyonist Yahudilere oldum olası soğuğum. Elimde imkan ve güç olsa İsrail zulmünü ve yayılmacılığını durdurmak için elimden gelen her şeyi yapardım.

Gücünü ABD'den alarak İsrail'in yaptıklarına kızsak da tasvip etmesek de fazlasıyla cezalandırılmayı hak etse de bir hakkı teslim etmek gerek. İsrail ve Yahudiler, hayallerinden ve planlarından hiç vazgeçmediler, pes etmediler. Mücadele ede ede bu noktaya geldiler.

Bugün İsrail'in Ortadoğu'da, Yahudilerin dünyada etkin ve baskın güç olmasına bakmayalım. Biraz geriye gidersek, geçmişte başlarına gelmeyen kalmadı. Çünkü bugün kendilerinin başkasına yaptığı, geçmişte fazlasıyla kendilerine yapıldı:

Bildiğim kadarıyla tarihte iki defa ülkelerinde taş üstünde taş bırakılmadı. 

Ülkelerinden sürüldüler. 

Ülkelerine geri alınmadılar. 

Ülke ülke gezdiler. 

Ne kadar doğrudur bilmiyorum, Almanya'da fırında yakıldıkları, sabun yakıldıkları yazıldı, çizildi. 

Dünyanın hiçbir devleti onları kabul etmedi. 

Osmanlı önce İstanbul dışında iskanlarına izin verdi. Kanuni ile birlikte İstanbul'a girebildiler. 

Kendilerine gösterilen tepkiden dolayı gittikleri ülkede belki de kimlik ve uyruklarını gizlediler. 

Gittikleri her yerde azınlık psikolojisi ile yaşadılar. 

Her nereye gittiler ise ticaretle uğraştılar. 

Bir müddet sonra ticarette söz sahibi oldular. 

Birbirlerini ve kendilerine yapılanları hiç unutmadılar, birbirlerinin ellerinden tuttular. 

Bilim alanında kendilerini gösterdiler. Bilim adamı oldular. Birçok buluş ve icatta Yahudi bilim adamlarının imzasının olduğu bir gerçek. Bunu Nobel Barış ödülü alanların uyruklarından da anlayabiliyoruz. 

Bugün dünyaya pazarlanan, marka değeri yüksek ne kadar ürün varsa Yahudi malıdır. Bunu boykot listesi yayınlanınca görebiliyoruz. Nerede aranan ve alternatifi olmayan bir ürün varsa onlara ait.

Geldikleri nokta itibariyle; para onlarda, marka değeri ürün onlarda, sermaye onlarda, teknoloji onlarda, diplomasi onlarda, güç onlarda. Her ülkede etkinler. Her ülke siyasetini ve devletlerini etkileyecek güçlü lobileri var.

Küçük de olsa bir devletleri var. 

İsrail'de yaşasın veya yaşamasın, dünyanın her bir köşesinde, nerede bir Yahudi varsa hepsinin ortak ideali ve derdi İsrail devletini büyütmek, devlet olmanın önündeki engelleri kaldırmak, düşman gördüklerine karşı birlik olmak, İsrail'e maddi ve manevi destek sağlamak, büyük İsrail'i kurmak ve Arzımevud’un gerçekleşmesidir. Kadını, erkeği asker. Başka ülkede yaşasalar bile ülkelerinin savaşına asker olarak katılmak için uçağa atlayıp geliyorlar.

Anlatmak istediğim, ırk bazında en küçük nüfusa sahip olmalarına rağmen dünya siyasetini etkilemede çok etkinler. Bu noktaya gelmelerinde her bir Yahudi çok çalıştı, çok didindi. Onca dışlanmaya, sürgüne, horlanmaya rağmen kınayanın kınamasına aldırmadılar ve hiç pes etmediler. Tabir yerindeyse başlarına gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi. Adeta küllerinden doğdular.

Tüm yazdıklarımdan, Yahudileri ve İsrail’i övdüğüm umarım anlaşılmaz. Çünkü öyle bir niyetim yok. Yalnız, yokluğa mahkum edilmiş bir milletin geldiği noktayı da görelim istiyorum. Yahudilerle özellikle yayılmacı İsrail ile mücadelenin, onları püskürtmenin, onlara geri adım attırmanın ve onları geçmenin yolu, onlar gibi her alanda çalışmaktan, üretmekten; sermayeye, bilim ve teknolojiye sahip olmaktan, dünyada güçlü lobi oluşturmaktan, birlikten, kenetlenmekten geçer. Bugün küçücük İsrail o verimsiz toprağından dünyaya tohum ihraç ediyorsa, oturup bir düşünmek lazım. Zalim de olsa Allah çalışana verir. Yattığı yerden kimseye bir şey vermez. Fiili olmayan duaya cevap bile vermez.

Hasılı, zulümleri, işkenceleri, yayılmacılıkları kendilerinin olsun ama çalışkanlıkları, her alanda söz sahibi olmaları, gösterdikleri azim ve gayretleri, kenetlenmeleri bizlere örnek olsun. Bugün birçok ülkeye yayılmış göçmen, mülteci ve sığınmacı olarak yaşayan Filistinliler, mücadele ettikleri komşularını, geldikleri nokta itibariyle geçmiş tarihlerini örnek alsalardı, 1948’den bu yana çok mesafe alabilirlerdi.  

*18/10/2023 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Aşır Karye ismiyle yayımlanmıştır

Filistin için Ne Yapıyoruz?

1948 yılında İsrail kurulduktan sonra Filistinlilere için kan, gözyaşı, işkence, katliam, tehcir, hapis, sürgün, açık hava hapishanesinde yaşama hayatı başladı. Orantısız mücadelede ölen Filistinlinin sayısını artık kimse tutmuyor. Başka ülkelerde mülteci ve sığınmacı olarak yaşayan Filistinli sayısı Filistin'de yaşayandan çok çok fazla. İsrail genişleye genişleye Filistinlinin elinde doğru dürüst toprak kalmadı.

Filistin ile İsrail arasındaki husumet, ve anlaşmazlık, bitmeyen ve dinmeyen bir hikaye ve yılan hikayesine döndü. Bu mesele öyle bir noktaya geldi ki halk arasında darbı mesel hale geldi. Birinin başkasına düşmanlığını ifade etmek için "Filistin-İsrail gibi ne yaparsınız" denir oldu.

İsrail'in Filistinlilere uyguladığı orantısız güç dünya tarafından kabul ediliyor. Ama ABD destekli İsrail'e kimse bir şey demiyor. İsrail de yayılmacılığına devam ediyor. 

Başka güçlerin desteğiyle ayakta duran Arap devletleri de İsrail'in zulmüne seyirci. Hoş, yardım etmek isteseler bile İsrail ile başa çıkacak güç, kuvvet ve iradeleri yok. Çünkü Arap Baharı oyunuyla birlikte İsrail'in Ortadoğu'da tehdit etme potansiyeline sahip ne kadar devlet varsa, hepsi neredeyse devletsizleştirildi. Bugün her biri kendi himmete muhtaç dede pozisyonunda. 

Türkiye ve halkı ne yapıyor? 

Filistin'in başlattığı son Filistin-İsrail savaşına gelinceye kadar Türkiye İsrail'in uyguladığı insanlık dramını birinci elden dile getirdi. İsrail'e terör devleti dedi. Büyükelçiler çekildi. Filistin meselesi BM'de her yıl dile getirildi. Tüm bu yapılan konuşma ve eleştirilere rağmen İsrail hiçbir zaman geri adım atmadı. Hatta her şey İsrail lehine gelişti.

Halk bazında Türkiye ne yapıyor? 

İsrail'e lanet okuyor, beddua ediyor, kahrol İsrail sloganı atıyor, 

Gıyabi cenaze namazı kılıyor, 

İsrail'i telin ediyor, 

Yürüyüş yapıyor, 

İsrail büyükelçiliğine siyah çelenk bırakıyor, 

Filistinlilere yardım anlamında dua ediyor, 

Filistinlilere destek hutbesi okuyor, 

Sosyal medyada İsrail aleyhine yazılar yazılıp çiziliyor, slogan atılıyor,

Fetih süresi okuyor, 

Filistin için yardım toplanıyor, yardım götürülüyor,

Televizyonlarda İsrail’i eleştiren konuşmalar yapılıyor,

Gazetelerde İsrail’i eleştiri yazılar yayımlanıyor, 

İsrail mallarına boykot çağrısı yapılıyor vs. 

Sonuç olarak öyle görünüyor ki her sözümüz her tel’inimiz her yaptığımız öyle görünüyor ki hiçbir işe yaramadı. Belki de hepsi İsrail’e yaradı. Yaptıklarımız işe yarasaydı, şimdiye kadar İsrail kaç defa yok olmuş olurdu. 

İsrail’in söz geçiremediği bir Gazze kalmıştı. Bunu da nasıl elde eder, yutarım hesabı yaparken, Hamas İsrail’in imdadına yetişti. Dünyayı da hiç olmadığı kadar arkasına alan İsrail emin adımlarla doludizgin yoluna devam ediyor.

Acınası İslam Dünyası

Bölünmüş, parçalanmışlık ve bir araya gelememe, birlikte hareket edememe...

İnanç yönünden bin bir çeşitlilik... 

Aynı karede açlıktan ölen ve aşırı zenginlik ve sosyal adalet dengesizliği... 

Kuralsızlık...

Kayırmacılık, torpil, liyakatsizlik, ahlaksızlık... 

Liderlik kültü...

Hamaset, slogan ve gaz... Soğukkanlılık ara ki bulasın. Varsa yoksa hamaset. Olayların getirisi götürüsü hesaba katılmaz, perde gerisi düşünülmez. Düşünen olursa, soğukkanlılık sergileyen az sayıda beyin olursa, büyük yığınlar onları tu kaka yapar. Korkaklık ve satılmışlıkla itham eder. 

Her biri hiçbir alanda kendi kendine yeten değil. Kiminin parası var, üretimi yok. Ürettiği bir katma değer yok. Kiminin parası yok, insan gücü var. Ortak noktaları rahatına düşkünlük, tüketicilik... 

Ölen de öldüren de kendilerinden. Başka düşmana ihtiyaçları yok. 

İlişkileri pamuk ipliğine bağlı. İlişkilerinde bir denge yok. Bir bakarsın, sarmaş dolaş. Bir bakmışsın, Filistin-İsrail olmuşlar. 

Bal yapmaz arı gibiler. Konuşma çok, icraat yok. 

Uzaktan gazel okumayı, akıl vermeyi iyi bilirler. 

Mücahitliği kimseye bırakmazlar. 

Akılları bir karış havada, yerlerde sürünseler de ayakları da havada. Asla yere basmazlar. Hayal aleminde yaşarlar. Sadede gelmezler. Makul düşünmezler. Çözüm üretmezler. Çözümsüzlük dayatırlar. 

İletişim sıfır, diplomasi, devlet adamlığı hak getire. 

Çağı okumazlar. Her biri anlı şanlı geçmişine sığınır, geçmişle yaşar. Güne dair sözleri yok. 

Ömürleri kısır çekişmeyle geçer. 

Dışa dönük değil, içe dönük çalışırlar. Dışa meydan okumaları iç kamuoyunu tatmin ve desteklerini almak içindir. 

Her şeyi bilirler, her konuda söz söylerler. Tek bilmedikleri hadleridir. Bir de acınası halde olduklarını. Bunun için kafalarını kuma gömüp yaşamaya devam ediyorlar. Yaşasın kum ve kumdaki kafa! Zira o kumlar kafa ve beyinlerinin üzerini örtüyor.