19 Nisan 2023 Çarşamba

Başarıdan Başarıya Koşmanın İpuçları

Sabredeceksin. Zira sabreden zafere ulaşır.

Hep kazanma amacın olacak. Bu konuda B planın olmayacak. 

Merkeze kendini koyacaksın. Her şey senin etrafında dönecek. Her şey ve herkes sana çalışacak. 

Kendini iyi pazarlayacaksın. 

Algı yönetimini iyi bileceksin. 

Ne kadar doğru olduğun değil, hep sureti haktan görünmeyi iyi bileceksin.

Herkesin kendini sende gördüğü bir şeytan tüyün olacak. 

Kriz yönetimini ve krizi lehine döndürmeyi iyi bileceksin. 

Başkasını kötüleme konusunda şeytana pabucunu ters giydireceksin. Muhatabını hep savunur durumda bırakacaksın.

Rakibini iyi seçeceksin. Çevreni rakibinle korkutacaksın. Bunu temcit pilavı gibi o kadar çok söyleyeceksin ki bu korkuyu içlerinden atamayacak şekilde insanların içine işleyecek ve hep bir endişe hali yaşatacaksın. Doğurduğun bu korku onlara yeter de artar bile.

Yola çıkarken kutuplaştırma silahını hiç elinden bırakmayacaksın. Çünkü bu uğurda kutuplaştırma başarının yarısıdır.

Din silahını hiç yabana atmayacaksın. Onu emellerine alet edeceksin. Çünkü bu alan çok bitek topraktır. Harca harca bitmez.

Israr ve inattan vazgeçmeyeceksin. Özellikle inattan. İnat senden ayrılmaz senin bir parçan olacak. Hep ben diyeceksin. Buna Rabbena, hebbana da diyebiliriz. 

Kazanmak için her yolu mubah göreceksin.

Gerekirse yol arkadaşını yanından uzaklaştıracak, senden uzak olanı yanına çekeceksin.

Ekibini akşam sabah seni öven, ağırlığı olmayan kişilerden seçeceksin. Onlar pot kırdıkça, herkes diyecek ki düzgün ve maharetli kimse yok. Bir kendisi var diyecek.

Erkek deveye dişi diyecek, öl deyince ölecek, vur deyince vuracak kadar seni seven insanların sayısını artıracaksın. Başarmanın yarısı da sevdirmektir. Bunu başardın mı her yaptığında bir hikmet aranacak. Çünkü sevgi selinin karşısında kimse duramaz.

Çevrende seni her halükarda savunacak bol miktarda savunucu bulunduracaksın.

Başarılı olduğun alanları anlatma ve aktarmada kimse eline su dökemeyecek. Başarısız olduğun alanlarda ise mazeret, bahane ve gerekçe kılavuzun olacak.

Hamaset ve sloganla yaşayacaksın.

Bir taraftan sureti haktan görünürken diğer taraftan doğal olacaksın. Ağzının fermuarı olmayacak. Kızıp sinirlendiğine içinden ne gelirse ağzından boşaltacaksın.

En son söyleyeceğini ilk başta söyleyeceksin.

Dün dündür ve U dönüşünde kimse eline su dökemeyecek...

Tüm bunları ve daha fazlasını yaparsan, hiç zirveden inmeyeceksin. Bu iyiliğimi de hiç unutma. Sonra demedi deme.

Şikayete Mebni Cezalar

Evini aldığım kişi evin anahtarını verirken "Şu da mutfak balkonunu içeriği aldığımın belgesi" diyerek bir evrak uzattı. Ardından, cezasını ödedikten sonra belediyeye giderek buranın ruhsatını aldım. Bir kenarda dursun. Belki lazım olur" dedi. Sonra "Aslında şu gördüğün üç blokta ne kadar balkon içeriye alınmış daire varsa hepsi kaçak. Hiçbirine ceza yazmadı belediye. Sadece bana yazdı. Görevliye, niye sadece bana ceza kestiniz. Bu dairelere niye yazmıyorsunuz dediğimde, 'Onların kaçak olduğunu biliyoruz. Onlarla ilgili şikayet yok. Sizinle ilgili şikayet var. Biz şikayet üzere ceza yazarız. Şikayet yoksa ceza yazmayız' dediğini söyledi.

Şikayet edeni de öğrenmiş. Hanım tarafından akrabası olan karşısında oturan bir sakinmiş. Gösterdiği eve baktım. O evin sahibi de balkonu içeri almış. Ama kendisine bir ceza kesilmemiş. Buradan da anladım ki akrabası olan komşu ile balkonu içeri alma yüzünden bozuşunca huzuru evi satıp başka yere gitmekte bulmuş.

Anlattığım bu anekdot, öyle zannediyorum, sizin de garibinize gitmiştir. Aynı usulsüzlüğü yapan kişilerden her birine ceza yazılacağı yerde sadece şikayete konu olan kişiye ceza kesilmiş. Bu demektir ki şikayet varsa ceza var, şikayet yoksa ceza yok. Buna da adalet diyoruz. Gel de isyan etme.

*

Adalet anlayışımız bununla kalsa iyi. Dersin ki bu kadarı kadı kızında da olur ve yakışır. Ama öyle değil. Bu ülkenin adalet anlayışı maalesef yerlerde sürünüyor. 

Devlet memurlarının siyaset yapması, partilerin lehinde veya aleyhinde çalışması ve görüş bildirmesi yasaktır. Bu yasağa ne kadar uyuluyor, bunu da takdirlerinize bırakarak bu konuda yaşanmış bir hikayeye yer vermek istiyorum: 

Bir devlet memuru, mahalli gazetelerde hemen hemen her konuda gündelik yazılar yazıyormuş. Bu işi esas işini aksatmadan yedi yıl sürdürmüş, kah esas ismiyle kah müstear isimle. Kendisi yazar olduğunu kabul etmese de ilgili kişinin dilinin kemiği olmadığı gibi kaleminin de kemiği yokmuş. Dert edindiği bir konuyu ele almadan edemezmiş. Bir yazısında da temsil kabiliyeti olmayan ama kendisini ve egosunu tatmin ettirmek için maiyetindekileri kırmış geçirmiş, göreve başladığı andan itibaren kırdığı yumurta kırkı geçmiş, bulunduğu yerde barış ortamı adına hiçbir şey bırakmamış, ben ne yapıyorum diye kendini sorgulayacağı yerde burnunun dikine giden birinden esinlenerek yer ve şahıs belirtmeden, içinde hiciv içeren bir senaryoya yer vermiş. Yazı kimseden bahsetmez ve kimseyi rencide etmezken alınganlığı üzerinde olan, sözünün üzerine söz söyletmeyen etkili ve yetkili kişi bu yazıdan alınmış. Yazıdan bir şey çıkmayacağını anlayınca da müflis tüccar eski defterleri açar misali, yazarın eski yazılarını didik didik etmiş. İmdadına, yazarın birkaç yazısı yetişmiş. Yazılarda siyasi partiler lehinde veya aleyhinde bir içerik olmamasına, herkesçe bilinen bazı tespitlere yer verilmiş olmasına rağmen bulunduğu statüyü kullanarak müstear isimle yazan kişiyi "Siyaset yapıyor" diyerek şikayet etmiş. İlgili kişi hakkında soruşturma açılmasını sağlamış. İlgili kişi de bu müstear isim ben değilim dememiş, safça benim demiş. Muhakkikler de sipariş ve yönlendirme üzerine ilgili memur hakkında idari yönden tenzili rütbeyi, disiplin yönünden de "Siyasi partilerle ilgili lehte veya aleyhte bilfiil çalışmak" maddesini ilgi tutarak kademe ilerleme cezası ile tecziye edilmesini teklif etmiş. Hem idari hem de disiplin yönünden cezalar onanmış ve ilgili kişi cezalandırılmış. Bunu da duyunca şaşırdım diyeceğim ama mevzubahis olan bu ülke ise şaşırmaya gerek yok.  

Diyelim ki ilgili kişi yasak olmasına rağmen siyaset yaptı ve bu cezayı hak etti. Buna da şeriatın kestiği parmak acımaz denir ve buna kim ne diyebilir. 

Bu konuda fiili durum nedir? Az buçuk sosyal medyayı takip edenler bilir ki sosyal medyada troller cirit atıyor. Açıkça ve alenen bir parti lehine veya aleyhine siyaset yapıyor. Bunlara ceza var mı? Yok. Niye olsun ki? Onlar hakkında şikayet yok. Şikayet olmayınca sorun da yok. Zira ceza sadece birilerinin suyunu bulandıran ve huzurunu kaçıranlara verilir. Bu konuda mutlaka şikayet gerekir. Unutmayalım ki fincancı katırlarını ürkütmediğin müddetçe bu ülkede adalet yerini bulur. Bu konuda serzenişte bulunup da "Adaletin bu mu dünya" denmez. Ancak yaşasın adalet, iyi ki varsın denir. 

Yalnızlık

Sosyal bir varlık olan insan için yalnızlık tercih edilmeyen aykırı bir durum ise de yalnızlık,

Kalabalıklar içerisinde bir başına kalmaktır. 

Kendisini yalnız hissetmek ve yalnız olmaktır.

Farkındalıktır. 

Farklı düşünmektir. 

Doğayı, insan hareketlerini ve insan tiplerini gözlemlemektir. 

Bir şeylere kafa yormaktır. 

Problemleri tespit etmektir. 

Çözüm yolları üretmektir. 

Her şeyi sorgulamaktır. 

Sürüden ayrı kalmaktır. 

Birey olmaktır. 

Kişinin kendisine vakit ayırmasıdır. 

İlginç fikirlerin akla dammasıdır. 

Aynı dili konuşanlara yabancı olmaktır. 

Özgün fikirleri zihinden geçirmektir. 

Düşünen beyin olmaktır. 

Geçmişi, anı ve yarını zihinden geçirmektir. 

Yalnızlaşmaktır. 

Banaldan kaçmaktır. 

Anlaşılmaz olmaktır. 

Absürt fikirler akla gelmektir. 

Hayal gücünü geliştirmektir. 

Sesten, gürültüden, rutinden kaçmaktır. 

Kendisine dert ortağı olmaktır. 

Zihinde dertlere çözüm üretmektir. 

Toplumdan kaçarak kendi olmaktır.

İnsanın kendini hissetmesi ve kendisini tanımasıdır.