Ana içeriğe atla

Başarıdan Başarıya Koşmanın İpuçları

Sabredeceksin. Zira sabreden zafere ulaşır.

Hep kazanma amacın olacak. Bu konuda B planın olmayacak. 

Merkeze kendini koyacaksın. Her şey senin etrafında dönecek. Her şey ve herkes sana çalışacak. 

Kendini iyi pazarlayacaksın. 

Algı yönetimini iyi bileceksin. 

Ne kadar doğru olduğun değil, hep sureti haktan görünmeyi iyi bileceksin.

Herkesin kendini sende gördüğü bir şeytan tüyün olacak. 

Kriz yönetimini ve krizi lehine döndürmeyi iyi bileceksin. 

Başkasını kötüleme konusunda şeytana pabucunu ters giydireceksin. Muhatabını hep savunur durumda bırakacaksın.

Rakibini iyi seçeceksin. Çevreni rakibinle korkutacaksın. Bunu temcit pilavı gibi o kadar çok söyleyeceksin ki bu korkuyu içlerinden atamayacak şekilde insanların içine işleyecek ve hep bir endişe hali yaşatacaksın. Doğurduğun bu korku onlara yeter de artar bile.

Yola çıkarken kutuplaştırma silahını hiç elinden bırakmayacaksın. Çünkü bu uğurda kutuplaştırma başarının yarısıdır.

Din silahını hiç yabana atmayacaksın. Onu emellerine alet edeceksin. Çünkü bu alan çok bitek topraktır. Harca harca bitmez.

Israr ve inattan vazgeçmeyeceksin. Özellikle inattan. İnat senden ayrılmaz senin bir parçan olacak. Hep ben diyeceksin. Buna Rabbena, hebbana da diyebiliriz. 

Kazanmak için her yolu mubah göreceksin.

Gerekirse yol arkadaşını yanından uzaklaştıracak, senden uzak olanı yanına çekeceksin.

Ekibini akşam sabah seni öven, ağırlığı olmayan kişilerden seçeceksin. Onlar pot kırdıkça, herkes diyecek ki düzgün ve maharetli kimse yok. Bir kendisi var diyecek.

Erkek deveye dişi diyecek, öl deyince ölecek, vur deyince vuracak kadar seni seven insanların sayısını artıracaksın. Başarmanın yarısı da sevdirmektir. Bunu başardın mı her yaptığında bir hikmet aranacak. Çünkü sevgi selinin karşısında kimse duramaz.

Çevrende seni her halükarda savunacak bol miktarda savunucu bulunduracaksın.

Başarılı olduğun alanları anlatma ve aktarmada kimse eline su dökemeyecek. Başarısız olduğun alanlarda ise mazeret, bahane ve gerekçe kılavuzun olacak.

Hamaset ve sloganla yaşayacaksın.

Bir taraftan sureti haktan görünürken diğer taraftan doğal olacaksın. Ağzının fermuarı olmayacak. Kızıp sinirlendiğine içinden ne gelirse ağzından boşaltacaksın.

En son söyleyeceğini ilk başta söyleyeceksin.

Dün dündür ve U dönüşünde kimse eline su dökemeyecek...

Tüm bunları ve daha fazlasını yaparsan, hiç zirveden inmeyeceksin. Bu iyiliğimi de hiç unutma. Sonra demedi deme.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde