Evini aldığım kişi evin anahtarını
verirken "Şu da mutfak balkonunu içeriği aldığımın belgesi" diyerek
bir evrak uzattı. Ardından, cezasını ödedikten sonra belediyeye giderek buranın
ruhsatını aldım. Bir kenarda dursun. Belki lazım olur" dedi. Sonra
"Aslında şu gördüğün üç blokta ne kadar balkon içeriye alınmış daire varsa
hepsi kaçak. Hiçbirine ceza yazmadı belediye. Sadece bana yazdı. Görevliye,
niye sadece bana ceza kestiniz. Bu dairelere niye yazmıyorsunuz dediğimde,
'Onların kaçak olduğunu biliyoruz. Onlarla ilgili şikayet yok. Sizinle ilgili
şikayet var. Biz şikayet üzere ceza yazarız. Şikayet yoksa ceza yazmayız'
dediğini söyledi.
Şikayet edeni de öğrenmiş. Hanım
tarafından akrabası olan karşısında oturan bir sakinmiş. Gösterdiği eve baktım.
O evin sahibi de balkonu içeri almış. Ama kendisine bir ceza kesilmemiş.
Buradan da anladım ki akrabası olan komşu ile balkonu içeri alma yüzünden
bozuşunca huzuru evi satıp başka yere gitmekte bulmuş.
Anlattığım bu anekdot, öyle
zannediyorum, sizin de garibinize gitmiştir. Aynı usulsüzlüğü yapan kişilerden
her birine ceza yazılacağı yerde sadece şikayete konu olan kişiye ceza
kesilmiş. Bu demektir ki şikayet varsa ceza var, şikayet yoksa ceza yok. Buna
da adalet diyoruz. Gel de isyan etme.
*
Adalet anlayışımız bununla kalsa iyi.
Dersin ki bu kadarı kadı kızında da olur ve yakışır. Ama öyle değil. Bu ülkenin
adalet anlayışı maalesef yerlerde sürünüyor.
Devlet memurlarının siyaset yapması,
partilerin lehinde veya aleyhinde çalışması ve görüş bildirmesi yasaktır. Bu
yasağa ne kadar uyuluyor, bunu da takdirlerinize bırakarak bu konuda yaşanmış
bir hikayeye yer vermek istiyorum:
Bir devlet memuru, mahalli
gazetelerde hemen hemen her konuda gündelik yazılar yazıyormuş. Bu işi esas
işini aksatmadan yedi yıl sürdürmüş, kah esas ismiyle kah müstear isimle.
Kendisi yazar olduğunu kabul etmese de ilgili kişinin dilinin kemiği olmadığı
gibi kaleminin de kemiği yokmuş. Dert edindiği bir konuyu ele almadan
edemezmiş. Bir yazısında da temsil kabiliyeti olmayan ama kendisini ve egosunu
tatmin ettirmek için maiyetindekileri kırmış geçirmiş, göreve başladığı andan
itibaren kırdığı yumurta kırkı geçmiş, bulunduğu yerde barış ortamı adına
hiçbir şey bırakmamış, ben ne yapıyorum diye kendini sorgulayacağı yerde
burnunun dikine giden birinden esinlenerek yer ve şahıs belirtmeden, içinde
hiciv içeren bir senaryoya yer vermiş. Yazı kimseden bahsetmez ve kimseyi
rencide etmezken alınganlığı üzerinde olan, sözünün üzerine söz söyletmeyen
etkili ve yetkili kişi bu yazıdan alınmış. Yazıdan bir şey çıkmayacağını anlayınca
da müflis tüccar eski defterleri açar misali, yazarın eski yazılarını didik
didik etmiş. İmdadına, yazarın birkaç yazısı yetişmiş. Yazılarda siyasi
partiler lehinde veya aleyhinde bir içerik olmamasına, herkesçe bilinen bazı
tespitlere yer verilmiş olmasına rağmen bulunduğu statüyü kullanarak müstear
isimle yazan kişiyi "Siyaset yapıyor" diyerek şikayet etmiş. İlgili
kişi hakkında soruşturma açılmasını sağlamış. İlgili kişi de bu müstear isim
ben değilim dememiş, safça benim demiş. Muhakkikler de sipariş ve yönlendirme
üzerine ilgili memur hakkında idari yönden tenzili rütbeyi, disiplin yönünden
de "Siyasi partilerle ilgili lehte veya aleyhte bilfiil çalışmak"
maddesini ilgi tutarak kademe ilerleme cezası ile tecziye edilmesini teklif
etmiş. Hem idari hem de disiplin yönünden cezalar onanmış ve ilgili kişi cezalandırılmış.
Bunu da duyunca şaşırdım diyeceğim ama mevzubahis olan bu ülke ise şaşırmaya gerek
yok.
Diyelim ki ilgili kişi yasak
olmasına rağmen siyaset yaptı ve bu cezayı hak etti. Buna da şeriatın kestiği
parmak acımaz denir ve buna kim ne diyebilir.
Bu konuda fiili durum nedir? Az buçuk sosyal medyayı takip edenler bilir ki sosyal medyada troller cirit atıyor. Açıkça ve alenen bir parti lehine veya aleyhine siyaset yapıyor. Bunlara ceza var mı? Yok. Niye olsun ki? Onlar hakkında şikayet yok. Şikayet olmayınca sorun da yok. Zira ceza sadece birilerinin suyunu bulandıran ve huzurunu kaçıranlara verilir. Bu konuda mutlaka şikayet gerekir. Unutmayalım ki fincancı katırlarını ürkütmediğin müddetçe bu ülkede adalet yerini bulur. Bu konuda serzenişte bulunup da "Adaletin bu mu dünya" denmez. Ancak yaşasın adalet, iyi ki varsın denir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder