1 Nisan 2023 Cumartesi

Uygulanacak Yedi Kıstas

Hz Ebu Zer el-Giffari (ra)'nin  rivayet ettiğine göre, "Peygamber (sav) efendimiz bana yedi şeyi vasiyet etti:

1-Fakirleri sevmemi, fakirlere yaklaşmamı,

2-Dünyalıkta kendimden daha aşağıda olanlara bakmamı, kendimden daha yukarıda olanlara bakmamamı,

3-Benden uzaklaşsalar bile akrabalarımla bağımı kesmememi,

4-'La havle ve la kuvvete illa billah' sözünü bol bol söylememi,

5-Gerçeği acı da olsa söylememi,

6-Allah'a çağırma konusunda, hiçbir kınayıcının kınamasına aldırış etmememi,

7-İnsanlardan hiçbir şey istememeyi" (Taberani).

Vasiyetler açık. Ayrıca izaha gerek olmasa da maddelere kısaca değinmek isterim.

2. maddeyle ilgili olarak, günümüzde maaşlı çalışanların çoğu gelirlerini kendilerinden yüksek maaş alanlarla kıyaslama yoluna giderler. Kendi işleri daha zor ve riskli olmasına rağmen kendilerinden daha yüksek maaş aldığından dem vururlar. Bu da çekememezliğe ve gereksiz tartışmaya sebebiyet verebiliyor. Halbuki kendimizden düşük gelire sahip olanlara baksak, halimize şükrederiz. Bu konuda kadının yaşı, erkeğin maaşı sorulmaz sözünü prensip edinsek, yani kimsenin maaşından haberdar olmaz isek daha rahat etmiş oluruz.

Ebu Zer 5. ve 6. maddeleri hayatına tam olarak uygulamış, Hz Osman'ın devlet yönetiminde akrabalarını gözetmesini eleştirmesi üzerine Şam'a gönderilmiş. Şam'da da Muaviye'nin yaşadığı saltanatı ve savurganlığı tenkit etmiş, Muaviye'nin Hz Osman'a serzenişinin ardından Rebeze'ye sürgün edilmiş, geri kalan ömrünü sürgünde tamamlamıştır. 

1, 4 ve 7. maddeyle ilgili olarak, Ebu Zer fakir gelmiş fakir gitmiş, züht hayatını düstur edinmiş, derviş gibi yaşamıştır. Ne makam ne mevki ne de dünyalık beklentisi içerisinde olmuştur. Kimseye eyvallahı olmamıştır.

Hasılı beşinci Müslüman olarak bildiğimiz Ebu Zer, özü ve sözü bir, doğru bildiğini esirgememiş, iyiliği emretme, kötülükten sakındırma görevini layıkıyla yapmış, kınayanın kınamasına aldırmamış, bizim için her yönüyle örnek bir sahabidir.

Allah Ebu Zer el-Giffari'den razı olsun. Yolundan gitmeyi bizlere nasip etsin.

Farklılıklar Zenginliğimiz midir?

İslam tek olmasına rağmen İslam'ı farklı yorumları diyebileceğimiz çokça siyasi, itikadi, fıkhi mezhepler ve tasavvufi yorumlar vardır. Hepsinin çıkış noktası da Kur'an ve sünnet temellidir. Ayet ve hadislerden çıkarılan hükümler ve bu çerçevede verilen fetvalar sonrasında farklı farklı mezhepler ortaya çıkmıştır. Zaman zaman birbirlerinin görüşlerine karşı çıkılıp sert mücadeleler yapılsa da mezhepler varlığını geçmişten günümüze sürdürmüştür.

Günümüzden bakınca, mezheplerin isabet eden görüşleri olduğu gibi isabet etmeyenleri de vardır. Mezhepler dinin kendisi olmadığı için bir mezhepteki isabet eden bir görüşü diğer mezhep müntesipleri alıp uygulayabilmektedir. 

Mezhepleri tasnif ederken bazıları hak ve batıl  mezhepler şeklinde tasnif etse de her mezhep mensubuna göre kendi mezhebi haktır.

Bazıları İslam tek olmasına rağmen bu kadar değişik mezhebe anlam vermezken işin erbabı, bu farklılığı "İslam'daki fikir, inanç ve görüş zenginliğinin bir gereği olarak açıklar. Bunu da hoşgörü çerçevesinde değerlendirir. Ayrıca çeşitli mezheplerin uygulamada kolaylık sağladığını belirtir. Yine mezhep çeşitliliğinin bölge ihtiyaçlarından, farklı coğrafya şartlarından, mezhep imamlarının ölçü aldığı delillerden ve temel kaynaklara ulaşmadan, birden fazla anlama gelen kelimelerin yapısından, siyasal olaylardan, anlama ve yorumlama kapasitesinden kaynaklandığını dile getirirler. 

Anlatmak istediğim, İslam’da hoşgörünün; fikir, inanç, kanaat ve ifade hürriyetinin olduğu, farklılıkların ve farklı düşünmenin Müslümanların zenginliğini gösterdiği, birbirinden farklı mezheplerin de buna verilebilecek en güzel örnek olduğudur.

Konuşurken ve anlatırken bu zenginliklere işaret ederiz ama uygulama nasıl? Bu konuda sınıfta kaldığımızı söyleyebilirim. Çünkü farklı fikirlere tahammül yok. İstenen tekdüze olmaktır. Farklı fikri söylemenin önünde bir engel yok. Eleştirinin de hakeza. Şayet dışlanmayı, ayıplanmayı, mimlenmeyi göze alırsan, o başka. Bu durum bazı öğretmenlerin “Sınavımda kopya çekmek serbesttir. Yakalanmamak şartıyla” sözüne çok benziyor. Evet, bu topraklarda farklı düşünebilirsin. Zira çeşitliliktir. Ama bu çeşitliliği ifade etmek yasaktır. Sonucuna katlanmak şartıyla bu da serbesttir. Ama başına neler gelebileceğini baştan kestirmek zordur. Bedel ödemeyi göze alan, eleştiri yolunu rahatça kullanabilir.

O yüzden ağrımaz başın ağrımasın ve yalnızlığa terk edilmek istemiyorsan, aykırı görüşten, hoşnutsuzluktan ve farklı fikirden uzak durmakta fayda vardır. Bunun için tek yapabileceğin, uydum kalabalığa deyip sesi gür çıkanların kollarına kendini teslim etmektir. Kim düşünürse düşünsün, bana ne demektir. İlla düşüneceğim dersen, düşünülüp servis edilen düşünceyi özümsemek, bu benim görüşüm ve çizgim demek, ben çizgimi hiç değiştirmedim demek, bu devirde yapılacak en akıllıca hareket sanki. Kalabalık sana uymuyorsa sen kalabalığa uyacaksın. Aynı şekilde zaman sana uymuyorsa, sen zamana uyacaksın. Farklı düşünüp sap gibi orta yerde kalmak iş değil. Zira üç günlük dünyada rahatından ödün vermeye ve rahatını bozmaya değmez.

Vebalı Muamelesi Yapmanın Akıbeti (2)

Buradan HDP (Halkların Demokrasi Partisi)’ye gelelim. Çünkü dışlanan bir parti de budur. Milli Görüş dinci, fanatik ve radikal bir parti olarak dışlanırken bu parti de terör partisi olarak görüldü ve dışlandı.

Bu parti 91 seçimlerine SHP (Sosyal Demokrat Halkçı Partisi) çatısı altında girerek ilk defa Mecliste 18 vekil ile yer aldı. Bir zaman bağımsız vekil olarak Meclise bile girdiler.

Bugüne kadar tıpkı Milli Görüş partileri gibi HEP, DEHAP, HADEP gibi değişik adlar altında ne kadar parti  kurdularsa terörle bağını kesmediği ve terörün odağı gerekçesiyle yüksek mahkeme tarafından kapatıldı. Bu partilerin vekillerinin dokunulmazlığı kaldırıldı, kimi hapse gönderildi. Yani siyaseten, hukuken bu zihniyetle mücadele edildi.

Bugün HDP adıyla aynı çizgisini devam ettiren partinin kazandığı belediye başkanlıkları düşürülerek yerine kayyum atandı.

Yine bir kapatma davasıyla karşı karşıya kalan bu partinin yüzde on barajını aşamama riski kalmadı. Bugün Meclisin üçüncü büyük partisidir.

Vekil yönünden üçüncü büyük parti olmasının yanında bu parti, yeni hükümet sisteminde kilit parti durumunda. Bu partinin seçmeni hangi ittifaka yönelirse o ittifakın seçimi kazanacağı yüksek perdeden konuşuluyor.

Görünen o ki ne yapılırsa yapılsın, hangi yollar denenirse denensin, öcü gibi gösterilen Milli Görüş partileri yok edilemediği gibi Kürt partisi ya da terörle bağını kesmemiş parti olarak bilinen HDP de yok edilemeyecektir.

Geldiğimiz nokta itibariyle dışlanan iki zihniyetin biri yıllardır bu ülkede iktidar ve söz sahibi, diğeri de iktidarı belirleyecek kilit parti konumuna yükseldi.

Beğensek de beğenmesek de siyasi yelpazede uçta yer alan bu iki çizginin tabanı olduğu müddetçe bu partiler ve zihniyetleri yok edilmeyecektir. Siyaset arenasında hep var olacaklardır. Bu ayrıştırıcı, ötekileştirici ve vebalı muameleyle bu partiler büyümeye devam edecektir.

Bugün HDP’ye ve bu partiye yaklaşanlara karşı izlediğimiz dışlayıcı politikaya imza atanlar, Milli Görüş zihniyeti ile yaptıkları mücadelelerinin bu partiyi büyüttüğünü, aynı yoldan gittikleri takdirde HDP’yi de büyüteceklerini akıllarından çıkarmamalılar. En azından ötekileştirici dili terk ederek rakipleriyle mücadele için başka yollar denemelidirler. Çünkü RP gerçeğinde görüldüğü gibi dışlayıcı siyaset bir zihniyeti küçültmüyor, yok etmiyor. Hazırında büyütüyor. Bundan ders almak isteyenler HDP ile mücadele etmek istiyorlarsa, ötekileştirici-toptancı anlayıştan ziyade suçun bireyselliğini ön plana çıkararak suç işleyen partiliyi adaletin huzuruna çıkarıp ceza almasını sağlamalarıdır. Belki de bu partiyi normalleştirmenin yolu, dışlamaktan ziyade içlerine veya yanlarına alarak kontrol etmek ve aşırılıklarını törpülemektir.

Dışlamaya verebileceğim bir örnek de bugün küçük bir parti olsa da 2000 öncesi adından sıkça söz ettiren ve devlet tarafından terör örgütü kapsamına alınan Hizbullah adlı örgüt ile bağı olduğu söylenen Hüdapar isimli partinin de dışlanmasını Milli Görüş partileri ve Kürt menşeli partiler gibi değerlendirebiliriz.