12 Mart 2023 Pazar

Seçime Ramak Kala Partilerimize Öğütler

1. Deprem bölgesini ihmal etmeyin. Aklınız estikçe yaraları sarmak için soluğu bölgede alınız.

2. Deprem bölgesi de olsa temizlik ve düzen önemli. Siz varmadan görevliler gereğini yapsın. Bir mıntıka temizliği yaptırsınlar.

3. Canlı yayında iken veya bir topluluğa hitap ederken ezan okunma saatini gözetiniz. Ezan okunmaya başlayınca konuşmayı keserek toplulukla beraber ezanı sessizce dinleyiniz. Spiker soru sormaya devam etmeye kalkarsa, lütfen ezanı dinleyelim diye uyarınız.

4. Bunu hepiniz yapmaya başlamış ise farklılığınızı göstermek için ezan bitimi ezan duası yapabilir ya da yaptırabilirsiniz. Bu size artı puan getirecektir. Ezan duasını biliyorsanız kendiniz yapınız. Bilmiyorsanız, yanınızda bir görevli götürünüz.

5. Konuşmanız esnasında bir çatlak ses çıkarsa, lütfen anında müdahale ediniz. Bu bölgede vakarınızı ve ciddiyetinizi takınınız.

6. Konuşmanızda rakiplerinizi siyaset yapmakla suçlayın. Çünkü siz yapmıyorsunuz, onlar yapıyor. Zaten sizin siyasetle işiniz olmaz.

7. Konuşmanıza besmele, Allah ile başlayın. Peygamberle devam edin. Dua ile bitirin.

8. Şu iki ayı çok iyi değerlendirin. Bir oradan bir burada koşturun. Yorulun. Amacınız seçimi kazanmak olsun. Bunun için bir oyu bile olsa her türlü partiyi yanınıza çekmeye, birlikte seçime gitmeye çaba gösterin. Zıt kutuplar da bile olsanız, daha önce birbirinize ağza alınmayacak şeyler de söylemiş olsanız bile bir araya gelmekten çekinmeyin. Çünkü önemli olan seçimi kazanmaktır. Mevzubahis olan ülke ise gerisi teferruattır. Önceki sözlerin ne önemi var. Düne değil, bugüne bakmak lazım değil mi cancağızım. Kazara bir densiz geçmiş söylemleri sormaya kalkarsa, onu anasından doğduğuna pişman edin. Böyle bir şeye fırsat vermemek için soruları ve soru soracakları önceden tespit ediniz ki biri bir densizlik yapmasın.

9. Seçimi kazanmak ve seçmeni konsolide edebilmek için ortamı gerdikçe gerin. Bu seçim hayat memat meselesi deyin. Böylece taraftarınızı tutacak, kararsız kalanları da yanınıza çekebileceksiniz.

10. Konuşmalarınız arasında “yaptıklarımız yapacaklarımızın” ya da “vaatlerimiz yapacaklarımızın teminatıdır” deyin.

11. Söyleyecek hiçbir şeyiniz kalmazsa seçmeni rakiplerinizle korkutun. O korku onlara yeter de artar bile. Zira korkunun ecele faydası yok.

12. Vekil adaylarını bizzat kendiniz seçin. Listeyi kendiniz yapın. Size sadakat göstermesinden endişe ettiklerinize listenizde yer vermeyin.

13. Vekil listenizde deprem bölgesinde görev yapan il, ilçe, büyükşehir belediye başkanlarına yer vermeyin. Onları ağır top olarak mahalli seçimlere saklayın. Özellikle defin işlerini usulüne uygun yapan belediye başkanlarını öncelikli olarak aday gösterin. Bir de rakip parti belediye başkanlarına bir mesafe koyup isimlerini dahi ağızlarına almayan başkanlarınız varsa, bunları geri plana gitmeyin.

Dayak

Hocanın vurduğu yerde gül bitmez, şiddet biter. Kişide hayatı boyunca yaşayacağı derin izler bırakır.

Dayak cennetten çıkma değildir. Olsa olsa cehennemden çıkmadır. Uğradığı yerlere fırtına eker, şiddet biçer.

Eve, bacaya bastırılmaz. Düşmana dahi layık görülmez. 

Dayak yiyen ne kadar hak ederse etsin, dayak atan ne kadar iyi niyetli olursa olsun, attığı bu dayaktan dolayı ona hayır dua edilmez.

Tedip amaçlı dayak olmaz. Zira dayak terbiye etmez. Duyguları ve kişiyi bastırır, başı öne eğdirir, onuru zedeler, kişinin gelişimini engeller. Kişiyi farklı dünyalara götürür. Kişideki özgüveni yok eder. İnsanın kişiliğini geliştirmez. Kişi ya içine kapanır ya da bırakıverir kendini. Yalan söylemeye teşvik eder insanı. Kısaca insanı insanlıktan çıkarır, başka bir kılığa sokar.

Dayak şiddeti doğurur. İnsanı kinlendirir. Sorunu zamana yayar.

Dayak kötü bir öğretmendir. Kişi kendinde gördüğü dayağı başkasına uygular. Şiddet toplumu olmamız da buna verilebilecek en iyi örnektir. 

Dayak acizliğin tipik bir örneğidir. Benim bu sorunu çözecek başka sermayem yok demektir.

Dayak güç gösterisidir. Gücü yeten gücü yetene dayak atar. Kimse, gücünün yetmediğine elini kaldırmaz.

Dayak sorun çözme aracı değil, sorun üretme aracıdır. Sorunun devam etmesine zemin hazırlar.

Dayak öfkenin dışavurumudur. Kişinin farklı yüzünün dışa yansımasıdır. Hem dayak atanı hem de dayak yiyeni insanlığından çıkarır.

Dayak, aklın devre dışı kalmış halidir. İnsanın hayvani yönünün baskın çıkmasıdır.

Dayak, insaf sınırının aşılması, merhamet duygusunun yok olmuş halidir.

Dayak sevgi yoksunluğunun dışa yansımasıdır. Sorunu dayakla çözmeye kalkan sevgisiz ortamda büyümüştür.

Dayak, korku salar, korku verir.

Her dayak nedamettir.

Şiddet toplumu olarak uygulamada dayak olsa da insan gelişiminde, psikolojide, toplum hayatında dayağın izahı yoktur. Evlerden ırak, her şart ve ortamda insanımızdan uzak olmalıdır. 

Çünkü dayak sözün bittiği yerdir. 

11 Mart 2023 Cumartesi

Kur'an Kursu ve Dayak

Bir cemaate ait bir Kur'an kursunda, 13 yaşındaki bir erkek çocuğun hocası tarafından yere fırlatılması ve yumruklanması görüntüleri sosyal medyada yayımlandı.

Ailenin şikayeti üzerine şiddet uygulayan hoca tutuklanmış. Sanık, kendisiyle dalga geçtiği için dövdüğünü itiraf etmiş ifadesinde.

Çocuk dalga geçti veya geçmedi. Olayın aslı astarı nedir bilmiyoruz. Bilinen bir gerçek var ki küçük bir çocuğun, kendisinden kaç yaş büyük olan sakallı ve şalvarlı birinden defalarca yumruk yediği. Görüntülerden anlaşıldığına göre dayak yenilen yer kursun mescidi sanki.

İzlediğim görüntü, beni dehşete düşürse de çok yadırgamadım. Zira geçmişte bu tür görüntülerin alası olmuştur bu tür kurslarda. Günümüzden tek farkı, geçmiş dayak ve şiddetlerin görüntüsünün olmaması. Kolun kırılıp yeninin içinde kalması. Günümüzde ise cep telefonları marifetiyle bu tür şiddetlerin gizli çekiminin yapılıp cümle aleme duyurulması. Bunun dışında gördüğüm kadarıyla bir değişiklik yok.

Beni üzen, bu tür görüntülerin hala günümüzde oluyor olması. Biz de sanıyorduk ki bu tür dayaklar geçmişte kaldı. Artık çocuklarımız şiddet görmüyor. Üzülerek görüyoruz ki istisnalar kaideyi bozmamakla beraber geçmişten günümüze kurslarda bir değişiklik yok. Şiddet gırla gidiyor. Demek ki bu tür yerlerde görev yapan bazı hocalarımız bir arpa boyu yol almadan aileler tarafından emanet edilen küçücük çocuklara şiddet uygulamaya devam ediyor. Belki bu görüntü, onlarca şiddetten bir tanesinin ortaya çıkmasıdır. Kim bilir çekimi yapılmayan, gizli kapaklı yerlerde kaç çocuk bu şekil şiddete maruz kalıyordur. Ümit ediyorum ki bu nefret edilesi görüntünün fiili başka bir örneği yoktur. 

Şiddet uygulayan kişi, çocuğa göre güçlü ve kuvvetli olsa da yaptığı acziyetinin bir göstergesidir. Çünkü şiddet, elinde başka sermayesi olmayan aciz yaratıkların başvurduğu bir yöntemdir.

Bu görüntü bize gösterdi ki her sakallıyı amca sanmamak gerektiği gibi her Kur’an okumasını bilen kişiyi de hoca görmemek lazım. Hoca dediğin çocuğun psikolojisini bilen, çocuğun seviyesine inebilen, pedagojiden anlayan olmalı. Geçmişte şiddet görmüş, şiddete meyilli, en ufak bir acizlikte dövmek için elini kaldıran, elini kaldırmasa da diliyle şiddet çağrıştıran biri allameicihan da olsa hoca yapılmamalı, önüne çocuk konmamalı. Çünkü bu tür aciz yaratıklar bu yaptıklarıyla çocukları dinden soğutan, çocuklardaki özgüveni yok eden, çocuğun kişiliğinin oturmasını engelleyen kişilerdir. Böyleleri düşman başına.

Şu bilinmeli ki bu hoca kılıklı insanın, çocukluğuna inilirse görülecektir ki bu kişi çocukluğunda şiddete maruz kalmış zavallı biridir. Çünkü bu şiddeti uygulayan ancak şiddet görmüş biridir. Unutmayalım ki şiddet gören şiddet uygular ve bu dayak yiyen çocuk da büyüdüğü zaman eline fırsat geçerse şiddet uygulayacaktır. Çünkü her dayak şiddete meyilli insan üretir.

Burada devlete bir sözüm olacak. Mevcut Kur’an kurslarının sayısı mı yeterli değil ki cemaatlere değişik yollarla kurs açma imkanı veriliyor? Çocukların yeri yurdu mu yoktur ki bu yaşlardaki çocukların yurt ve kurs ortamlarında aile ortamından uzak bir şekilde yatılı kalmasına izin veriliyor? Bu çocuklar bu yaşlarda birilerinin tedrisine verilerek bu tür yapıların bendesi olmasına niçin sesini çıkarmıyor? Devlet korumakla yükümlü olduğu çocukları böyle mi koruyor?

Birkaç söz de dinini, diyanetini öğrensin ve hayırlı evlat olsun düşüncesiyle çocuğunu bu tür yerlere gönderen anne ve babalara söyleyeyim. Bilin ki çocuklarınıza iyilik değil, kötülük yapıyorsunuz. Çocuğunuz bu gördüğü şiddetle büyüse dahi hayatı boyunca bu ezikliği yaşayacaktır. Çocuğunuz, dinini ve Kur’an’ı öğrense, namazını kılsa dahi ne zaman bir Kur’an görse, bir kursun yanından geçse, hoca denilen biri ile karşılaşsa, ne zaman mescide gitse gözünün önüne yediği veya gördüğü dayak gelecektir. Beyninde şimşekler çakacaktır. Dinini yaşamaya çalışsa dahi yaşantısından zevk almayacaktır. Dinini öylesine yaşayacaktır. İnsan kendi çocuğuna bu kötülüğü yapar mı? Sonra bu din, diyanet sadece kurslarda mı öğrenilir? Niçin başka alternatifler düşünmezsiniz? Unutmayın ki din öğretme konusunda tek alternatif cemaatler ve hocalar değildir. Eskidenmiş bilginin kaynağının hocalar olduğu. Günümüz imkanlarıyla ve geldiğimiz bilgi çağıyla, bilgiye ulaşmanın yolları çoktur. Yeter ki çocuğunuz istesin. Bugün olmuyorsa, yarın bu bilgiye ulaşabilir. Ne olur, Kur’an öğrensin diye çocuklarınızın geleceğini ehliyetsiz bazı kişiler eliyle karartmayın. Bırakın çocuğunuz -adı üzerinde çocuk- çocukluğunu yaşasın. Çocukluğunu ve hayatını zindan etmeyin. Bu dünyaya geldiğine, geleceğine pişman etmeyin. Çocuğunuz zamanı gelince, susadığı ve ihtiyaç hissettiği her şeyi öğrenir. Siz çocuğunuza iyi bir kişilik ve özgüveni vermeye çalışın. Özgüvenini yok eden şiddet türünden çocuğunuzu uzak tutun. İnan, çocuğunuza en büyük iyiliği yapmış olursunuz.