Ana içeriğe atla

Seçime Ramak Kala Partilerimize Öğütler

1. Deprem bölgesini ihmal etmeyin. Aklınız estikçe yaraları sarmak için soluğu bölgede alınız.

2. Deprem bölgesi de olsa temizlik ve düzen önemli. Siz varmadan görevliler gereğini yapsın. Bir mıntıka temizliği yaptırsınlar.

3. Canlı yayında iken veya bir topluluğa hitap ederken ezan okunma saatini gözetiniz. Ezan okunmaya başlayınca konuşmayı keserek toplulukla beraber ezanı sessizce dinleyiniz. Spiker soru sormaya devam etmeye kalkarsa, lütfen ezanı dinleyelim diye uyarınız.

4. Bunu hepiniz yapmaya başlamış ise farklılığınızı göstermek için ezan bitimi ezan duası yapabilir ya da yaptırabilirsiniz. Bu size artı puan getirecektir. Ezan duasını biliyorsanız kendiniz yapınız. Bilmiyorsanız, yanınızda bir görevli götürünüz.

5. Konuşmanız esnasında bir çatlak ses çıkarsa, lütfen anında müdahale ediniz. Bu bölgede vakarınızı ve ciddiyetinizi takınınız.

6. Konuşmanızda rakiplerinizi siyaset yapmakla suçlayın. Çünkü siz yapmıyorsunuz, onlar yapıyor. Zaten sizin siyasetle işiniz olmaz.

7. Konuşmanıza besmele, Allah ile başlayın. Peygamberle devam edin. Dua ile bitirin.

8. Şu iki ayı çok iyi değerlendirin. Bir oradan bir burada koşturun. Yorulun. Amacınız seçimi kazanmak olsun. Bunun için bir oyu bile olsa her türlü partiyi yanınıza çekmeye, birlikte seçime gitmeye çaba gösterin. Zıt kutuplar da bile olsanız, daha önce birbirinize ağza alınmayacak şeyler de söylemiş olsanız bile bir araya gelmekten çekinmeyin. Çünkü önemli olan seçimi kazanmaktır. Mevzubahis olan ülke ise gerisi teferruattır. Önceki sözlerin ne önemi var. Düne değil, bugüne bakmak lazım değil mi cancağızım. Kazara bir densiz geçmiş söylemleri sormaya kalkarsa, onu anasından doğduğuna pişman edin. Böyle bir şeye fırsat vermemek için soruları ve soru soracakları önceden tespit ediniz ki biri bir densizlik yapmasın.

9. Seçimi kazanmak ve seçmeni konsolide edebilmek için ortamı gerdikçe gerin. Bu seçim hayat memat meselesi deyin. Böylece taraftarınızı tutacak, kararsız kalanları da yanınıza çekebileceksiniz.

10. Konuşmalarınız arasında “yaptıklarımız yapacaklarımızın” ya da “vaatlerimiz yapacaklarımızın teminatıdır” deyin.

11. Söyleyecek hiçbir şeyiniz kalmazsa seçmeni rakiplerinizle korkutun. O korku onlara yeter de artar bile. Zira korkunun ecele faydası yok.

12. Vekil adaylarını bizzat kendiniz seçin. Listeyi kendiniz yapın. Size sadakat göstermesinden endişe ettiklerinize listenizde yer vermeyin.

13. Vekil listenizde deprem bölgesinde görev yapan il, ilçe, büyükşehir belediye başkanlarına yer vermeyin. Onları ağır top olarak mahalli seçimlere saklayın. Özellikle defin işlerini usulüne uygun yapan belediye başkanlarını öncelikli olarak aday gösterin. Bir de rakip parti belediye başkanlarına bir mesafe koyup isimlerini dahi ağızlarına almayan başkanlarınız varsa, bunları geri plana gitmeyin.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Hiç anlamam ama, sizin bir bildiğiniz vardır diyorum.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir ironi ve hiciv yazısı. Yaparım bazen böyle. As. Bilmukabele.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde