20 Ocak 2023 Cuma

Seçme Fıkralar (14)

Palavralar

Bir Yahudi, bir Hristiyan ve bir Müslüman kimin daha çok dindar olduğuna dair tartışıyorlarmış.

"Çölün ortasında devemin üzerinde gidiyordum" demiş Müslüman. “Aniden, nereden geldiği belli olmayan çok büyük bir kum fırtınası koptu. Devemin yanına uzandım. Deveyle birlikte kumlara daha çok gömüldükçe, gerçekten sonumun geldiğini düşündüm. Ama Allah'a inancımı yitirmedim. Dua ettim dua ettim ve aniden etrafımdaki on millik alanda fırtına durdu ve ben köyüme dönebildim.
Hristiyan, "Bir gün okyanusta küçük bir kayıkta balık tutarken, dev bir fırtına koptu. 2 metre boyunda dalgalar. Gerçekten sonumun geldiğini sandım. Tanrı’ya dua ettim dua ettim ve sonra etrafımdaki on millik alanda fırtına dindi, ben karaya çıkabildim."
Yahudi anlatmaya başlamış. "New York şehrinin ortasındayken, yerde siyah bir çanta gördüm. Çantanın içine bakınca parayla dolu olduğunu gördüm. Cumartesi günü olduğundan ve bizim bu kutsal günümüzde paraya el sürmemiz yasak olduğu için gerçekten sonumun geldiğini düşündüm. Ama inancımı yitirmedim. Dua ettim dua ettim ve aniden, etrafımdaki on millik alanda "Salı" oldu.
 


Bitsin Bu Dava

Bektaşi'nin birine konuk gelecekmiş. Bektaşi konuğu nasıl ağırlar. Elde yok, avuçta yok. Mahcup olmak da istemiyor. Komşusu Yahudi'nin bir sürü keçisi varmış. Onlardan birini çaktırmadan alıp kesiyor. Ama çaktırmadığını sanan kendisi... Yahudi, ağacın arkasından gözlermiş durumu. Diyor ki kendi kendine, "Kadıya gitsem, kadı Müslüman, o Müslüman, bense Yahudi. Davayı kazanamam. Hadi kazandım, Bektaşi'nin nesi var ki ondan alıp bana versin. Biz artık Allah'ın huzurunda hesaplaşırız.

Yıllar geçiyor. Yahudi, Allah'ın huzurunda davacı oluyor, Bektaşi'den. Mahkeme kuruluyor.
Allah:
Sen Yahudi kulumun keçisini kesmişsin, diyor Bektaşi'ye.

Kesmedim, diyor Bektaşi.
Ben gözlerimle gördüm diyor, Yahudi.
Allah’ım, diyor Bektaşi. Bir mahkemede bir adam hem şahit, hem davacı olamaz.
Haklısın ama diyor, Allah Ben her şeyi görürüm. Ben de gördüm, kestiğini.
Allah’ım, diyor Bektaşi. Aynı mahkemede, hem şahit, hem hakim olunmaz.
Gene haklısın, diyor Allah.  O zaman getirin keçiyi ona soralım.

Ne!... diyor Bektaşi. Keçi burada mı? Ver onu o zaman bu Yahudi'ye. Bitsin bu dava.

Herkes Kendinde Olmayanı İster

Bektaşi, camide namazdan sonra dua etmiş:
Ey ulu Tanrım, bana bir rakı parası ver.
Yanında namazını bitiren softa da, ellerini kaldırmış:
Rabbim, bana iman ver.
İki duayı da işiten hoca, Bektaşi’ye:
Bak, herkes ne istiyor Tanrı'dan, sense rakı parası. Utanmıyor musun? demiş. Bektaşi usulca:

Ne yapalım hoca efendi, herkes kendisinde olmayanı ister, demiş.

 

Seçme Fıkralar (13)

Ne sıklıkta?

Erenlerden birine sormuşlar, ne sıklıkla oruç tutarsın?' diye.
'Ooo' demiş' her sene kesin oruç tutarım'.
“Peki ne sıklıkla namaz kılarsın?'
“Ooo demiş, 'çok sık. Her hafta namaz kılarım'.
‘Peki' demişler ne sıklıkla alkol alırsın?'
‘Ehh’ demiş, ‘çok nadiren’. ‘Akşamdaan akşama’.


Her şey yerinde güzel

Nasrettin hoca bir gün köyden şehre giderken yorulmuş, tarlanın kenarındaki ceviz ağacının altında dinleneyim demiş. Şöyle bir etrafına bakınıp ağacın altına uzanmış. Ve şöyle düşünmüş. Ey Allah’ı, gücüne sual olmaz amma, incecik kabak sapında kocaman kabak var, koskocaman ağaçta küçücük ceviz var, bu nasıl iş deyip uykuya dalmış.

Ağaçtan bir ceviz hocanın kafasına düşüvermiş. Ve kafada ceviz büyüklüğünde bir şiş oluşmuş. Hoca hiddetle uyanmış ve Yarabbi sen en iyisini bilirsin demiş. Şimdi o kabak ağaçta olsaydı benim halim ne olurdu.


Kuyruklu yalan

Abartıcı bir kişi olarak tanınan hattat İzzet Efendi bir dostuna:
“Dün gece sabaha kadar oturdum, bir Kur’an yazıp bitirdim”, demiş.
Az sonra dostu söze girmiş:
“Geçen ramazanda  Kandilli’ye, bir iftar yemeğine gidiyordum. Boğaziçi’nde öyle bir fırtına çıktı ki... Dalgalar bindiğim kayığı sahildeki minarelerin şerefelerine kadar çıkardı. Kayık dalgalar arasında sallanırken iftar oldu, toplar atıldı. Ben de sigaramı kandillerden yakıp orucumu bozdum.
Mustafa İzzet Efendi bağırmış:
“Yalan!”
“Yalansa, senin dün gece yazdığın Kur’an-ı Kerim çarpsın.


Yanlış tevekkül

Kasabanın birinde kilisede pazar ayini sırasında kilisenin içinde olduğu kasabayı su basar. Sular kiliseye doğru ilerlemeye başlar. Herkes panik içinde koşuştururken papazın yerinde durduğunu gören insanlar papaza gelmelerini söylerler.
Papaz onu Tanrı'nın koruyacağını söyler.
O anda sular yükselmeye başlar. Sular kiliseye girer. Rahip canını kurtarmak için 2. kata çıkar. Bir yandan da papaza kaçmasını söylerler. Papaz inadını devam ettirir. Sular 2. kata çıktığında, pencerenin önünden bir kayık geçer. İçinde halktan bazı kişiler vardır. Papaza gelmesini söylerler ama papaz yine inadını sürdürür ve ‘Tanrı beni korur’ der. Sular çatıya çıktığında yine bir kayık geçer ve yine halktan bazıları kayığın içindedir papaza gelmesini söylerler ama papaz, 'Tanrı beni korur’ demeye devam eder. Sular çatıyı da aşınca papaz çatıdaki direğe tutunur. Bu sefer tepeden bir helikopter geçer. İçinde yine halktan bazı kişiler vardır. Papaza, gelmesini söylerler. Papaz yine 'Tanrı beni korur.' der ve ölür.
Tanrı'nın huzuruna çıkar. Tanrı’ ya 'Ben sana darıldım Tanrım. Ben senin huzurunda yıllarca çalıştım, sen beni öldürdün.' der.
Tanrı da 'asıl sen kendini öldürdün. Senin için 2 kayık, 1 helikopter gönderdim daha ne yapayım.' der.

Seçme Fıkralar (12)

Sen ne işe yaradın?

Bektaşi ile hacı, Osmanlı zamanında ramazanda içki içerken yakalanırlar. Kadı yaptıklarının cezasının ne olduğunu bilip bilmediklerini sorar bunlara. Hacı af diler şeytana uyduk kadı efendi der ve hacıya idam cezası verir. Bektaşi’ye sıra gelir ve der ki Kadı efendi, ben gayri-müslimim, bana oruç farz değil der. Kadı Bektaşi’yi serbest bırakır. Bektaşi kadıya sorar: Kadı efendi ben de şehadet  getirsem de Müslüman olsam, arkadaşımı da bağışlar mısın? Kadı efendi düşünür gavuru Müslüman yapmanın ona sağlayacağı sevabı hesap eder ve hacıyı da affeder.

Kadının huzurundan ayrıldıktan sonra hoca şaşırarak Bektaşi’ye sorar: Sen ne biçim adamsın be bir dinli oluyorsun bir dinsiz. Sende iman yok mu bire münafık, deyip azarlar. Bektaşi: Gavur oldum kendimi, Müslüman oldum seni kurtardım. Peki sen ne işe yaradın?

Nabza Göre Şerbet

Abraham Libemovitz sınıfındaki tek Yahudi öğrenciydi. Ne iyi ki yaşadığı şehir nezih bir yerdi ve ırkçılık gibi sorunlar yoktu. Bir gün sınıfta öğretmen şöyle bir soru sordu:
“Evet çocuklar, dünyada gelmiş geçmiş en büyük insan kimdir? Bilene 20 dolar vereceğim”. Bütün çocuklar tahmin etmeye başladı. Biri "George Washington! Çünkü ulusumuzun babasıdır." dedi. Başka biri "Abraham Lincoln çünkü köleliği kaldırdı.", bir diğeri; "Jan Dark Fransa’yı kurtardı". Fakat öğretmen bu cevapları kabul etmemiş. Bu sırada Abraham parmak kaldırmış. Öğretmen sormuş; "Evet Abraham, sence dünyada gelmiş geçmiş en büyük insan kimdir?". “Nasıralı İsa” der.

“Bravo Abraham! Aferin, gel al 20 dolarını.
Dersten sonra cevaptan çok memnun kalmış olan öğretmen Abraham’a neden İsa cevabını verdiğini sordu.
“Öğretmenim, aslına bakarsanız bence dünyadan gelmiş geçmiş en büyük insan Musa’dır ama..., iş iştir.

Tedbirin böylesi

Papaz ölmek üzere olan adamın üzerine eğilerek,  'Ölmeden önce şeytanı ve onun kötülüklerini lanetle' der.

Ancak adamdan ses çıkmaz.
Papaz isteğini bir kez daha tekrarlar, ama hastanın sessizliği sürer.

Sonunda papaz kızgın bir ifadeyle; 'Neden şeytanı ve kötülüklerini lanetlemiyorsun, bre gafil?' diye sorunca adam halsizce karşılık verir: 'Nereye gideceğim belli olmadan kimse hakkında kötü konuşmak istemiyorum.'


Kayıp oğul

Hz. İsa bir gün yolda perişan bir adama rastlamış. Derdini anlamak için sormuş, neyin var diye. Adam, aman sorma demiş. Oğlumu kaybettim onu arıyorum. İsa, peki oğlunun ne gibi özellikleri var diye sormuş. Adam, ellerinde ve ayaklarında çivi delikleri vardı demiş. İsa, şok olmuş ve adama sarılıp haykırmış: Baba! Adam da İsa'ya sarılmış.