20 Ocak 2023 Cuma

Seçme Fıkralar (11)

Vardır bir hayır

Kralın hiç yanından ayırmadığı saf bir arkadaşı varmış. Kötü bir olay meydana geldiğinde hep ”bunda da bir hayır var.” dermiş.

Av meraklısı kral, arkadaşını da alarak adamlarıyla ava gider. Saf arkadaşı silahı hazırlar, krala verirmiş. Silahı krala verirken silah ateş alır, kralın baş parmağı kopar. Kral:

“Ne yaptın?” der. Arkadaşı:

“Olan oldu, bunda da bir hayır vardır, der. Kral:

“Bunun neresi hayır,” diyerek sinirlenir ve arkadaşını hapse koyar.

Kral başkalarıyla yine avlanmaya gider, bunu sık sık tekrarlar. Yine böyle bir avlanmasında bunları yamyamlar yakalar. İdam edilmek için darağacı hazırlanır. Kralın boynuna ip geçirilir. Bakarlar ki kralın baş parmağı yok. Sakat birini tanrılarına adamak uygun olmaz diyerek kralı idam etmeden serbest bırakırlar.

Baş parmağının eksikliği yüzünden ölümden kurtulan kral, soluğu hapiste alarak eski saf arkadaşını çıkartır ve şöyle söyler:

“Arkadaşım sana çok teşekkür ederim. Bunca yıllar seni hapiste bıraktığım için senden özür dilerim, hakkını helal et.” der. Arkadaşı:

“Olsun, bunda da bir hayır vardır.” der. Kral:

“İlahi arkadaşım! Hapishanede kalmanın  da hayrı olur mu?” der. Arkadaşı:

“Olmaz mı kralım? Ben hapiste olmasaydım, ormanda senin yanında ben de olacaktım.” diye cevap verir.

Yarı yarıya

Bektaşi’nin birini ramazanda içki içtiği için yaka paça kadıya götürürler. Çakırkeyif Bektaşi'yi görür görmez kadı:
"Behey kafir! Bu yaşta hala içiyorsun bu zıkkımı. Utanmıyor musun? Bilmiyor musun haram olduğunu?" der.
"Sırtınızdaki ipek kaftan da haramdır" diye karşılık verir Bektaşi.
Kadı: “Bunun içine pamuk katarlar.” deyince Bektaşi: "Dünyada doğru adam mı kaldı, şaraba da yarı yarıya su katıyorlar." Şeklinde cevap verir.

Abdestsiz

Nasreddin Hoca bir gün ağacın altında namaz kılıyormuş. Ağaçta bulunan biri de onu izliyormuş. Namazı bittikten sonra namazının kabul olması için Allah'a dua etmeye başlamış:

“Allah’ın, namazımı kabul et”. Ağaçtaki adam:
“Etmem” diye cevap vermiş.
Hoca şaşırmış. Tekrarlamış.
“Allah’ım sen kıldığım namazı kabul et”.
“Etmem”.
Hocanın şaşkınlığı iyice artmış. Yine:
“Allah’ım sen namazımı kabul et demiş”.
Ağaçtaki adam tekrar:
“Etmem” deyince hoca sinirlenmiş.
“Etmezsen etme. Zaten abdestsiz kılmıştım”.

Seçme Fıkralar (10)

Yakışır

11’lerde anlatacağım konuyu zile bir beş dakika kala bitirdim.

Bir kız öğrenci ayağa kalktı. Arkadaşlarından para toplamaya başladı. Her parayı aldıktan sonra da parayı bana göstererek haraç topluyorum hocam haraç dedi. Ben de yakışır kızım dedim. Arkadaşlarının gülüşmelerine bozulan öğrenci, “Olur mu hocam!” dedi. Niye olmasın kızım. Ne parası topluyorsun diye merak edip sormadan haraç topluyorum dedin. Bunu kendine yakıştırdı isen, başka ne diyebilirdim ki...

Sinnimar’ın Cezası

Benzersiz bir saray yaptırmak isteyen bir padişah, memleketin her yerine haber göndererek böyle bir sarayı yapan mimara dile benden ne dilersen türünden sınırsız ödül vadeder.

Böyle bir sarayı yapmaya Sinnimar isimli bir mimar talip olur. Sinnimar dört elle bu işe koyulur ve sarayı bitirir. Padişaha haber verir. Padişah saraya gelir. Sarayın her katına çıkar. Gördüğü manzaranın eşsizliğine hayran kalır. Mimar da verilecek ödülün hayalini kurmaya devam eder. Padişah en son kata çıkar, mimar da arkasından gider. Padişah adamlarına mimarın ödülünü verin diyeceği esnada; ”Ya bu adam vereceğim ödülle, bu sarayın aynısını gider bir başka yere yaparsa, işte o zaman bu sarayın eşsizliği kalmaz” endişesine kapılır.

Böyle bir sarayın benzerinin yapılabileceği varsayımına tahammül edemeyen padişah, adamlarına emrederek mimarı son kattan aşağı attırır.

İyilik karşısında böyle kötülük gördükleri zaman Araplar; ”Cezayı Sinnimar” diyerek bu olayı darbı mesel haline getirmişler.

Bir Gözümü Kör Et

Arkadaşını hiç çekemeyen birini denemek için bir gün ona, “Allah’tan bir şey iste. Bu sana verilecek, yalnız istediğinin iki katı falan arkadaşına verilecek, denir.

Adam düşünür düşünür. En sonunda, “Yarabbi, benim bir gözümü kör et.” diye dua eder.

Kevser

İmam Hatip Lisesinde teftiş yapan bir müfettiş bir sınıfa girer. Ders Kur'an-ı Kerim'dir. Bir öğrenciyi kaldırarak ismini sorar. Öğrenci, “Fatih" der. Müfettiş : "Peki öyleyse, Fatiha süresini oku bakalım" der. Çocuk Fatiha’yı okur.

Sıra başka bir öğrenciye gelmiştir. Müfettiş yine önce ismini sorar. Öğrenci, hocam, adım Yasin ama arkadaşlar bana Kevser der demiş. Müfettiş Yasin’i mi okuttu yoksa Kevser’i mi bilmiyoruz.

19 Ocak 2023 Perşembe

Seçme Fıkralar (9)

Kur’an Her Asra Hitap Eder Mi?

Arka sıralarda oturan lise son sınıf bir öğrencim parmak kaldırıp “Hocam, Kụr’an-ı Kerim ihtiyaca cevap vermiyor artık, yenisi yazılsa nasıl olur” dedi. Kur’an, Allah kelamıdır. İnsan yazması değildir. Bu yüzden yeniden yazılması durumu söz konusu olamaz ve her asırda ihtiyaçlara da cevap verir. Yeter ki iste din dedim.

Aylar sonra Kur’an-ı Kerim’i tanıtmak için bir adet meal ile birlikte derse girdim. Kitabı kısaca tanıttım. Daha yakından görmeleri için öğrencilere vermeye hazırlanırken “Kur’an ihtiyaçlara cevap vermiyor” diyen öğrenciye sordum:

—Bu kitaptan evinizde var mı dedim.

—Bilmiyorum hocam. Vardır herhalde dedi.

—Merak edip içini açıp okudun mu, en azından bazı bölümleri dedim.

—Hayır, okumadım dedi.

—Mübarek, içinde ne yazdığını bilmiyorsun, okumamışsın da. Okumadan, içinde ne yazdığını bilmeden, ihtiyaca cevap vermediğini nasıl iddia edersin? En iyisi kulaktan dolma duyumlardan ziyade açıp okusan da ondan sonra böyle bir değerlendirmede bulunan daha iyi olmaz mıydı dedim. Haklısın hocam dedi. Konuya geçtik.

Cennetlik ve cehennemlikler köprüsü

Cennet ve cehennemlikler uzaktan da olsa karşılıklı konuşmuşlar:Ara sıra bir araya gelelim, hasret giderelim ”demişler. “Fakat hasret gidermek için şu aradaki yerlere köprü yapılması gerek. Önümüzdeki aya kadar herkes kendi tarafının köprüsünü yapsın.” diye aralarında sözleşmişler.

Bir ay sonra buluşurlar. Cehennemlikler kendilerine ait olan yere köprüyü yapmışlar. Cennetlikler ise bir çivi bile çakmamışlar. Cehennemdekiler, cennettekilere köprüyü niçin yapmadıklarını sormuşlar. Bakın sözleştiğimiz gibi biz yaptık demişler. Cennetlikler, “Efendim, kusura bakmayın. Köprüyü yapmak için çok uğraştık. Yalnız içimizde köprüyü yapacak bir tek müteahhit bulamadık demişler.

Dikiş Sayısı

2000 öncesi bir hastaneye giderek KBB bölümünden sıra alarak burundan muayene oldum. Burnumda kıkırdak varmış. Ameliyat olmam gerektiğini söyledi doktor. Ameliyat olayım dedim. Ben yapamam dedi. Bir arkadaştan bir doktor ismi alarak soluğu İstanbul Caddesindeki özel muayenesinde aldım.

Bu doktor da ameliyat dedi. Tamam, ben de bunun için geldim. Ne zaman yaparsınız dedim. Haftaya yaparız dedi. Ameliyat parası ne kadar alıyorsun dedim. Ben ameliyat parası almam. Sadece iki muayene parası alıyorum dedi. Bir 60 vardı iki muayene parası. Ama 60 bin mi idi ya da 60 milyon muydu, hatırlamıyorum.

Doktorun dediği günden bir gün önce hastanesine giderek gerekli tahlil ve tetkikleri yaptırdım.

Ertesi günü doktor karşılıklı konuşarak ameliyatımı yaptı. Ameliyatın başarılı geçti. Dikişleri de attım dedi. Kaç dikiş attığını sordum. Saymadım dedi. Ameliyat esnasında doktora yardım eden hemşiresi, “Beyefendi, dikiş sayısı önemli değil dedi. Size göre dikiş sayısı önemli olmayabilir ama bizim milletimiz meraklı. Bana kaç dikiş attılar diye soracaklar. Beni düşündüren de burası dedim.