4 Ocak 2023 Çarşamba

Namaz Projeleri ve Kampanyaları

Başta İHO ve İHL'ler olmak üzere zaman zaman belediyeler, öğrenciler veya belli yaş grubundaki çocuklar için değişik isimler adı altında namaz kampanyaları ve projeler tertiplemektedirler.

Buradaki amacın küçük yaşlarda çocuklara namaz sevgisini aşılamak ve ağaç yaş iken eğilir misali namaz kılmayı alışkanlık haline getirmek olduğu anlaşılmaktadır. Teşvik için de zaman zaman belli bir süre namaza devam edenlere yönelik bisiklet vb. hediyelerin verildiği de görülmektedir. Özellikle işin ucunda hediye olan namaz programlarına katılım dikkat çekmektedir. Cami görevlileriyle yaptığım görüşmede kampanya bitimi namaza devam eden çocuğun kalmadığı yönünde. Bu, bir değil, üç değil, hep böyle olmuştur. Bu da demektir ki namaza teşvik için hediye çözüm değil. Ne yapılması gerektiğine dair bir çözüm önerim de yok.

Bu kampanyalarla ilgili dikkatimi çeken bir hususa işaret etmek istiyorum. Kampanyaların niçin beklenen sonucu vermediği belki bundan olabilir. Genelde diyeceğim ama genelde değil, tüm kampanyalar sabah namazı üzerine. Niçin sabah namazı, ne var bu sabah namazında?

Değerlendirmeye geçmeden önce tüm namazlar gibi sabah namazı da önemli. Belki en önemlisi. Zira namaz kılanın samimiyetini sabah namazı gösterir. Çünkü sabahın karanlığında, uykunun tam tatlı yerinde sıcak yataktan kalkıp namaz kılmak ve bu namaz için camiye gitmek her kişinin harcı değil. Yani zor bir namaz. 

Zor bir namaz olmasına rağmen namaz kılmayı teşvik ettiğimiz çocuklarımızı en zor namazdan başlatmak çocuk psikolojisine ve pedagojiye ne derece uygun? Çocuk uykulu uykulu "güle oynaya" sabah namazına nasıl gitsin? Büyükler de bile bir uyku mahmurluğu ve uyuşukluk olur. Hayatın her alanında çocuklara bir şey öğretirken kolaydan zora metodu uygulanırken namaz programlarında ise zordan başlanıyor. Kampanyayı kim başlatırsa başlarsın, niyetleri ne derece iyi olursa olsun, sabah namazıyla başlayan bir kampanya çocuk psikolojine uygun değildir. Üstelik hiçbir çocuk da sabah namazına bir başına gidemez.

Çocuklarımız namaza teşvik edilecekse, bunun yolu, zordan kolaya değil, kolaydan zora doğru bir yolun izlenmesidir. Sabah namazı yerine çocuğun bir başına da gidebileceği, gezip dolaşırken ezanla beraber şadırvana koşup abdest alıp kılabileceği namazlar; öğle, ikindi ve akşam namazlarıdır. Gördüğünüz gibi bir vakit namazdan değil, üç vakit namazdan bahsediyorum burada. Çocuğun günde bir defa değil, üç defa alnı secdeye değiyor bu dediğimde. Alışkanlık edinilmesinde bu üç vakit daha etkili olabilir. Hem çocuk sabah namazına ölümüne giderken bu namazlara "güle oynaya" gider. Anlatmak istediğim, bu üç vakti içine alan hediye kampanyalı namaz programları pedagojiye daha uygundur.

Başlatılan onca hediyeli sabah namazı kampanyalarından istenilen sonuç alınamamasına rağmen İHO ve İHL yöneticileri aynı minval üzere öğrencilerine yönelik sabah namazı buluşmaları düzenlediği, yaptıkları paylaşımlardan anlaşılmaktadır. Bu da sonuç odaklı düşünmediğimizin bir göstergesidir. 

Bir sonraki yazımda okullar, niçin namaz odaklı projeler dışında başka projelerle karşımıza çıkmadığı üzerine olacaktır.

Namaz

"Namaz dinin direğidir. ", 

"Namaz müminin miracıdır. ", 

"Müminin Allah'a en yakın olduğu an, secde anıdır. ",

"Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli namazdır." hadislerini,

"Şüphesiz namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar."

"Şüphesiz namaz, Allah'a hakkıyla saygı gösterenlerin dışındakilere ağır gelir." ayetlerini göz önünde bulundurduğumuzda namaz, inananlar için yerine getirilmesi gereken önemli bir ibadettir. 

Takdir edersiniz ki bu önemli ibadeti yerine getirmeyen insanımızın sayısı az değil. Bunların içinde bu görevi yerine getirememenin üzüntüsünü çekenlerin sayısı da çok. Bunun yanında inandığını söylediği halde bu ibadeti önemsiz görenler de yok değil. 

Bunların yanında bir de "Namazı bu ümmetin başına bela ettiler." diyenler var ki bunu diyenler kelli felli din alimi mesabesinde. Sayıları fazla olmasa da niçin böyle demiş olabilirler? 

Kimsenin niyetini okuyamam ama bu sözün, dinin onca güzelliğini, emir ve talimatını geri plana itip sadece namazı ön plana çıkaranlara bir tepki olarak söylendiğini düşünüyorum. Çünkü azımsanmayacak belli bir kesim dini sadece namaza indirgemiş durumda. Bunu sosyal medya paylaşımlarında, ayak üstü görüşmelerde, toplumun ne kadarının namaz kıldığıyla ilgili değerlendirmelerde ve sohbet ortamlarında görebiliriz. Bir kişi veya zümreyi değerlendirirken bile "Namaz yok, niyaz yok. Beynamaz" dendiğini, oğlumuza eş adayı ararken soruşturduğumuzda "namazında, niyazında" şeklinde kullanılan ifade bizlere hiç yabancı değil. 

Niyet okuyucularından bazıları buraya kadar yazdıklarımdan, namazı önemsizleştiriyor anlamı çıkarır mı? Çıkarır. Zira onların bu ve birçok konudaki çıkarımlarına hayranım. İşin şakası bir tarafa namaz önemlidir ve yerine getirilmesi gereken bir ibadettir. Ama bu namaz dinin tek umdesi, yerine getirenlerin cenneti garantilediği bir ibadet de değildir. Dinin onca hükmü varken sadece namazın ön plana çıkarılması, namazı dinin, hayatın ve dünyanın merkezine koymak çok sağlıklı değildir. Çünkü bir şeyin üzerinde çok durmak o şeyden mutlak sonuç almak anlamına gelmediği gibi söylene söylene önemsiz hale gelmesine de sebebiyet verebiliyor. Akşam sabah namazdan bahseden, namaz kılmayanları yargılayan, her şeyi namazla ilişkilendirenler bilmeyerek bu amaca hizmet etmektedirler. Gerçekten öyle değil mi? Namazı ve başörtüsünü dilimize dolayıp dini bu iki umdeye indirgemedik mi? 

Sonuç olarak çok önem verip değer atfettiğimiz namaz ve başörtüsünün bugün geldiği noktayı düşünürsek, kaş yapalım derken göz çıkardığımızı söyleyebilirim. Bugün başını açan açana, yönünü kıbleye dönmeyen dönmeyene. Bunda söylemlerimiz, izlediğimiz yol, kullandığımız üslup kadar çoğu namaz kılanların ve başını örtenlerin uygulamaya yönelik davranışları da önemli faktördür. Çünkü çoğu namaz kılanı kötülüklerden arındırmıyor kıldıkları namaz. Bu da namazı önemsiz görenlerin eşine büyük koz veriyor. Bir de namaz kılıyor diyorlar en hafifinden.

Diğer yazımda da namaz üzerinden başlatılan proje ve kampanyalara değineceğim.

3 Ocak 2023 Salı

Alternatifsiz Olma Durumu

İster ekonomi ister ticaret ister siyaset hangi alanda olursa olsun, bir alanda iş yapmak için yola çıkanların tek istediği, çıktıkları bu yolda başarılı olmak, daima kazanmak, en fazla kazanmak, karşısında rakibin olmasını istememek ve alanında aranan olmak ve bu alanda ölümsüz olmaktır.

Bu anlayış "Bir vadi dolusu altını olsa, insanoğlu ikinci vadiyi ister. Gözünü ancak toprak doyurur" sözünde olduğu gibi insanın açgözlülüğüne, hırsına ve kazanca doymadığını ifade etmektedir. İstisnalar kaideyi bozmamakla beraber insanoğlu bu tıynettedir. 

Daha fazla kazanmak ve hep kazanmak arzusu bu uğurda yola çıkanlar için istenen bir şey olsa da hayatın her alanında alternatiflerin olması gerekir. Değilse oturmuş bir sistem, bu sistemi kontrol eden ve denetleyen bir mekanizma olmazsa yani o saha, alternatifsiz olanın insafına terk edilirse, bu alternatifsizlik;

Alternatifsizi tembelleşir, yeniletmez ve geliştirmez. Yerinde saydırır ve gerisin geri gitmesine zemin hazırlar. 

Kişiye başına buyruk hareket etme yolunu açar. 

Başkasının nefesini arkasında hissettirmez. Çünkü sahanın tek hakimi olma rahatlığıyla hareket ettirir. 

Kişiye empati yaptırtmaz. 

O alan o kişi ya da kişilerin insafına terk edilir. 

Rekabet ortamını oluşturmaz. 

Kaliteli ürün ortaya çıkartmaz. 

Tekelciliğe yol açtırır. 

Müşteri memnuniyetini göz ardı ettirir. 

Müşteriye iyi davranılmaz. Nasılsa müşterinin eli mahkum anlayışı hakim olur. Zira gidecek yerleri yoktur. 

Kişileri ve toplumu kaderine terk eder.

Bu durum yani alternatif üretmeme ve üretememe durumu o alana girmeye cesaret edemeyenlerin acizliğini gösterir. Bu da alternatifsiz olana yapılabilecek en büyük kötülüktür.

Buna bir örnek vermek istiyorum. Süper ligimizi gözümüzün önüne getirelim. Bu ligde şampiyonluğu arada bir Anadolu takımları alsa da yıllar yılı 3-4 büyük ve köklü kulüplerin şampiyonluğu göğüslediği bir ligdir. Büyük takımlar nasılsa bu sezon olmazsa bir sonraki sezon şampiyonluk bizim diyerek lige gerektiği gibi hazırlanmıyor. Ligdeki bütün takımlar şampiyonluğa aday olsa, takımlar arasında büyük rekabet olacaktır. Böyle bir rekabet olmadığı için yıllardır ne Avrupa ne de dünya kupasında yer alabiliyoruz.

O yüzden hangi alan olursa olsun, hayatın her alanında rekabet ortamının oluşması için çok sayıda alternatiflere şiddetle ihtiyaç vardır.