7 Kasım 2022 Pazartesi

Tolstoy'dan Dersler *

1. Öyle horozlar vardır ki öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar.

2. Hayat ne gideni geri getirir ne de kaybettiğin zamanı geri çevirir. Ya yaşaman gerekenleri zamanında yaşayacaksın ya da yaşamadım diye ağlamayacaksın.

3. Bozuk para insanın cebini deler, bozuk insan da kalbini. Bu yüzden harcayın ikisini de gitsin.

4. İnsanı bedenen ameliyat etmek için uyutmak, ruhen ameliyat etmek için ise uyandırmak gerekir.

5. Herkes insanlığın kötüye gittiğini kabul eder ama hiç kimse kendisinin kötüye gittiğini kabul etmez. Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.

6. Varlığı bir şey kazandırmayan insanların, yokluğu hiçbir şey kaybettirmez.

7. Ne diye şeytana kızarsın? Bir iyilik yap da o sana kızsın.

8. Bil ki yaşadıklarınla değil, yaşattıklarınla anılırsın. Unutma; ne yaşattıysan elbet bir gün onu yaşarsın.

9. Bir insanı bulunduğu mevki ile değil, göz koyduğu mevki ile ölçmek gerekir.

10. En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır.

11. Bir insan acı duyuyorsa canlıdır. Başkasının acısını duyuyorsa insandır.

12. İnsanın gerçek gücü sıçrayışta değil, sarsılmaz duruştadır.

13. Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan kötüdür.

14. İnsanların çoğu onu yapıyor diye yanlış, yanlış olmaktan çıkmaz.

15. Kimse, kimseyi küçümseyecek kadar büyük değildir. Bilmelisin ki küçümsediğin her şey için gün gelir, önemsediğin bir bedel ödersin.

16. Birine çamur atmadan önce iyi düşün ve sakın unutma! Önce senin ellerin kirlenecek.

17. Başkalarının hayatından ders alın. İnsan, bütün hataları kendisi yapacak kadar uzun yaşamıyor.

*12/11/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

6 Kasım 2022 Pazar

Aksi Oğlan

—Baba, sana ihtiyacım var. Konuşmamız lazım. 

—Hayırdır evlat. 

—De haydi ne derdin varsa. 

—Telefonda olmaz. 

—O zaman atla gel.

*

—Hoş geldin evlat. 

—Sağ olasın baba. 

—Moralin bozuk gibi. 

—Öyle baba. 

—Söyle moralini bozan şeyi.

—Nereden başlasam bilmem ki? Şu kadarını söyleyeyim. Sana kırgınım. 

—Ben ne yaptım evlat?

—Hani ben işe başlarken yaptığın nasihatler vardı ya. 

—Eee? 

—Dediklerini harfiyen uyguladım.

—Yapma. Vah başıma gelene. 

—Sen dedin. Ben yaptım. Maalesef kırdım döktüm. Tamiri de mümkün değil.

—Ay oğlum, ben sana onları yapmayasın diye söylemiştim. 

—Nasıl yani? Bunları yap ki ben de seninle gurur duyayım dememiş miydin? 

—Kendini bilmezmiş gibi konuşma ve günah keçisi arama. 

—Sana göre ben nasıl biriyim?  

—Aksisin evlat. Bugüne kadar ne dediysem hep tersini yaptın. Bundan hareketle tersini söyleyeyim ki doğrusunu yapasın diye düşünmüştüm. Zira nazarımda Nasrettin Hoca'nın oğlu gibisin. 

—Hoca'nın oğlu nasılmış ki? 

—Aksi mi aksi imiş. Hoca ne söylerse hep tersini yaparmış. Hoca bu durumdan muzdarip ama evlat bu. Atsa atılmaz, satsa satılmaz. 

—Ne yapmış ki?

—Bir gün Hoca oğlunu yanına alıp un öğütmeye değirmene gitmiş. Unu öğütüp dönerlerken üzerinde un çuvalıyla eşek önde, oğlu arkada, Hoca ise epey geride kalmış. Yaşlılık başa bela ne de olsa. 

—Sonra ne olmuş? 

—Hoca bir bakmış ki eşeğin üzerine yükledikleri un çuvalı düştü düşecek. Eşek ise tam dere kenarında ilerliyor. Ne yapayım ne edeyim? Koşsam eşeğe yetişemem. Oğluma çuvalı düzelt desem, aksi oğlan, dediğinin tersini yapar. Sonunda buldum diye sevinir Hoca. En iyisi tersini söyleyeyim, oğlan doğrusunu yapsın der ve seslenir: Oğlum, çuval dereye yuvarlanacak. Kakala gitsin dereye der. Tüm bu sözleri duyan çocuğu, başını babasına doğru çevirir ve babacığım, ilk defa dediğini yapacağım der ve çuvalı dereye itekler. 

—Hoca bu duruma ne demiş? 

—Ne diyecek? Oturup kara kara düşünmüştür. Bin bir emek sarf ederek değirmene gittiğine, bir evlat yüzünden tüm emeğinin boşa gittiğine herhalde hayıflanmıştır. Başka da elinden ne gelir. Karşısında kendi sulbünden evladı var. Yukarıda dedim ya atsa atılmaz, satsa satılmaz.

—Ben de öyle miyim? 

—Yaptıklarına bakılırsa, ha sen ha Hoca’nın oğlu. Şıp demiş burnundan düşmüşsün. Bundan dolayı hiç şaşırmadım biliyor musun? Zira ben malımı bilirim. 

Siyasetten Beklediğim

Erzurumlu Naim Hoca ismini duymuş olmalısınız. Vefat edeli çok oldu. Allah rahmet eylesin kendisine. Erzurum'da verdiği vaazlarla meşhur bu Hoca, nüktedan kişiliğiyle tanınıyor, seviliyor ve sayılıyor. Ünü Erzurum dışına da taşmış bu Hoca aynı zamanda Erzurum'da ağırlığı olan biri idi. 90'lı yıllarda Erzurumluların bir yol kapatma eylemine asker polis bir şey yapamadı. O günün iktidarı Naim Hoca'dan yardım istedi. Hoca, eylemcilerin yanına giderek onları sakinleştirdiği gibi ikna edip eylemlerine son verdirmişti.

Verdiği vaazları çok meşhur. Çoğu kişi gülme garantili olan bu vaazlarına gittiğini anlatır. Şu anekdot da Hoca için anlatılır:

Vaazlarından birinde Naim Hoca, cemaatine "Maçlar cıbıldak oynanıyor. Oyuncuların kol ve bacakları açık. Maça gitmek caiz değil yoksa günah kazanırsınız" şeklinde konuşur.

Erzurum valisi Erzurumluların takımlarını desteklemek için maça ilgi göstermediğinden, stada gelmediğinden dert yanar. Çözüm arar. Çözüm için Naim Hoca'nın ismi önerilir.

Vali, Naim Hoca'yı makamına çağırır, durumu izah eder ve ondan destek ister.

Mesajı alan Naim Hoca, kürsüye çıkar ve cemaatine, "Cemaati Müslimin, geçen hafta maça gitmek caiz değil demiştim. Vali emir verdi. Ulülemre itaat şart. Bundan sonra Erzurumspor'un maçlarına hep birlikte gideceğiz ve şehrimizin takımını destekleyeceğiz" der.

Takımın maçı var. Stat sair günlere göre tıklım tıklım. Valinin özel davetlisi olarak Naim Hoca da protokoldaki yerini alır. Yeri de valinin yanıdır.

Seyirci maça kendini kaptırıp "Yaşa, var ol, haydi aslanım..." derken Naim Hoca, hangi rengin Erzurum olduğunu öğrendikten sonra o da maçın heyecanına kendini kaptırır. Erzurumspor her gole giderken ve gol kaçırdığında heyecanlanır ve "olmadı...yine olmadı" diyerek elini yanındaki valinin dizine vurur.

Bu maçın ardından vali, her maça Naim Hoca'nın davet edilmesini, protokolde yer verilmesini ama kendisiyle Hoca'nın arasındaki bir koltuğun boş bırakılması talimatını verir.

Niyetim, rahmeti Naim Hoca'nın çelişkisine ve u dönüşüne işaret etmek değil. Ama Hoca'nın bir çelişkisi yok mu? Var. Hoca önceki görüşünü sıcağı sıcağına zıddına değiştirmiş mi? Değiştirmiş. Hoca da birçok etkili ve yetkili kişi gibi u dönüşü yapmış mı? Yapmış. Ama Hoca'yı emsallerinden ayıran özelliği, önceki görüşünü validen dolayı değiştirdiğini itiraf etmesidir. Ki vali demese de Hoca görüşünü değiştirse, bence bir sakınca yok. Çünkü insanların önceki görüşlerini değiştirmesi kadar doğal bir şey olamaz. İnsanoğlu hata ile maluldür. Hatadan dönmek de bir erdemdir. Yeter ki önceki çelişkisini itiraf edebilsin. 

Buradan siyasilerimizin u dönüşlerine ve çelişkilerine gelmek istiyorum. Zira siyasilerimizin de önceki görüşlerini nakzeden yeni görüşleri çok. Dün, ak dediklerine bugün kara diyebiliyorlar. Dün, düşman belledikleriyle bugün can ciğer dost olabiliyorlar ya da tersi. Dün, söz ve eylemleriyle kapısını sımsıkı kapatıp görüşmem diyenler bir bakmışsın, görüşmem dediklerinin ayağına gidebiliyor. Dün bunlar şu, bunlar eşittir bu deyip bugün hiçbir şey olmamış gibi işbirliği teklifi yapabiliyor. Dün, bunlar şunlarla beraber deyip onları ayıplayanlar, ayıplarını unutarak ayıpladıklarıyla başbaşa kalabiliyor. 

İnanın, niyetim siyaset falan değil. Bir siyasi partinin lehinde veya aleyhinde olmak değil. Üzüntüm, siyasetimizin içler acısı durumu. İsterdim ki siyaset bu ülkede bir fazilet yarışı olsun, algılar üzerine siyaset yapılmasın, ayrıştırıcı dil terk edilsin, kazanmak için her yol mubah kabul edilmesin. Her bir siyasi partinin bir omurgası, duruşu ve prensipleri olsun. Düşünce ve görüşleri ne olursa olsun, birbirlerinin prensiplerine saygı göstererek asgari müştereklerde anlaşabilsinler, önemli konularda bir araya gelebilsinler. Birbirlerine kapıları daima açık olabilsin. 

Bu dediklerimden siyasi partiler görüş değiştirmesin anlaşılmasın. Ülke yönetiminde tek doğru yoktur. Mutlaka esneklik olmalı. İşaret etmek istediğim nokta, önceki görüşlerini nakzedecek şekilde yeni bir görüş ve öneri ile yola çıkanlar, önceki görüşlerinden niye vazgeçtiklerini bir güzel açıklasınlar. Hatalı imişiz, doğrusu bu imiş diyebilsinler. Hiçbir şey olamasalar bile Naim Hoca gibi olabilsinler. Başka da bir şey beklemiyorum.