21 Ağustos 2022 Pazar

Arı Kovanına Çomak Sokmak (1) *

"Arı kovanına çomak sokmak", “Bam teline basmak”, ve “Yangına körükle gitmek” deyimlerini kullanmayanımız ve anlamını bilmeyenimiz yoktur.

“Arı kovanına çomak sokmak” deyimi,

1. "Birini ya da birilerini kışkırtacak şekilde davranmak", 

2. "Birinin üstüne gitmek, onun kızacağı şekilde konuşmak ya da hareket etmek", 

3. "Sonuçlarının ne olacağını düşünmeden riskli işlere girmek" anlamlarına gelirken,

“Yangına körükle gitmek” ise,

     1. Bir anlaşmazlıkta her iki yanı da kışkırtıcı bir yol izlemek, gerginliği, uzlaşmazlığı artıracak biçimde davranmak”,

     2.“Birini kötü davranışında güçlendirici işler yapmak, onu yüreklendirmek” anlamlarına gelir.

“Bam teline basmak” ise, “Birinin kızdığı bir şeyi yapmak veya sözü söylemek” demektir.

Bu üç deyim farklı sözcüklerle ifade edilse de gördüğünüz gibi aynı anlamı içermekte ve olumsuz anlamda kullanılmaktadır. Bu üç deyimi farklı şekillerde ifade eden başka deyimlerimizin de olabileceğini düşünüyorum. Başka ülkelerde aynı anlama geldiği halde farklı deyimlerle ifade şekli var mı bilmiyorum. Varsa problem değil. Şayet yok ise bizde aynı içerikli fakat farklı sözlükle ifade edilmesi Türkçemizin çok zengin bir dil olmasından mıdır yoksa bu deyimleri biz meslek haline getirdiğimizden midir, inanın çok anlamış değilim. Türkçemizin zengin olmasını, ikinci seçeneğin olmamasını temenni ediyorum. Yalnız bu ülkede olup bitenlere bakınca sanki ikinci seçenek bu ülkenin genlerinde var gibi.

Ne demek istediğimi kısaca açıklamaya çalışayım. Malumunuz bu ülkenin kutuplaşmada üstüne yoktur. Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Laik-seküler-Siyasal İslamcılık, memleketçilik, kılık kıyafet-şekilcilik vs. Özellikle siyasetçilerimiz bu kutuplaşma sayesinde elde ettikleri seçmen desteğiyle siyasi hayatına devam ederler. Bundan da büyük haz alırlar. Bakmayın siz üzülürmüş gibi yaptıklarına. Bunun sayesinde bazen iktidara gelirler bazen de iktidar alternatifi olarak boy gösterirler. Sorsan her biri halkı kutuplaştıran biz değiliz diyerek esas kutuplaştıranın rakibi olduğunu parmağıyla gösterir. Biz de yutarız bunu. Aslında parmağıyla karşıyı veya muhatabını gösteren kişiler baş ve işaret parmağıyla karşıyı gösterirken diğer üç parmakları kendilerini işaret etmektedir.  Her biri kendini bu memleketin aslı unsuru ve bu memleketin iyilik perisi ve tek kurtarıcısı görürken karşı tarafı ise kötülüğün menşei olarak lanse eder. Bu memleket karşıt kutba bırakılmayacak kadar önemlidir onlar için. Hasılı Türk-Kürt’ten, Sünnilik Alevilikten, Sekülerlik siyasal İslamcılıktan, Doğu-Batı şeklinde memleketçilikten, başta başörtüsü olmak üzere şekilcilikten karşılıklı olarak beslenir. Bunlar birbirlerinin panzehridir. Biri olmadan diğeri yaşayamaz, yaşarsa da neşvünema bulamaz. (Devam edecek.)

*26/08/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

18 Ağustos 2022 Perşembe

Acınası Çocuklar *

Üniversite sonuçları açıklanır açıklanmaz, bazı anne ve babaların sosyal medya aracılığıyla bu mutluluklarını takipçileriyle paylaştıklarını, şayet sosyal medya kullanıyorsanız, görmüş olmalısınız. Hangi bölüm olursa olsun, üniversiteyi kazanan tüm çocuklarımızı tebrik ediyor ve hayırlı olsun diyorum. İnşallah bin bir emekle kazanıp okudukları bölümlerinden dolayı pişmanlık duymazlar. Ki kahir ekseriyetinin pişmanlık duyacağına adım gibi eminim. Belki de keşke bir yer kazanıp okumasaydım, okuduğuma eşekler gibi pişmanım diyecek. Neden böyle diyecek? Çünkü bitirdiği bölümle ilgili bir iş bulamayacak.

Malumunuz bu ülkede en mağdurlar ve iş bulamayanlar genç nüfus diyeceğimiz okumuş ordusudur. Biz ülke olarak hangi alanda ne kadar okumuş işgücüne ihtiyacımız var planlaması yapıp bu planlamaya göre öğrenci almadıkça, olur olmaz her yere üniversite ve tercih edilmeyen bölümler açtıkça, ben sadece okuma imkanı sağlarım, iş bulmak ve iş vermek zorunda değilim mantalitesini terk etmedikçe, saldım çayıra, Mevla’m kayıra anlayışına sahip oldukça, istihdam sahası her geçen gün daralan bu ülkede okumuş genç işsizlerin sayısı sürekli artacaktır.

Kahir ekseriyeti işsiz kalacağını bile bile üniversite okuma yolunu seçse de paylaşımlar arasında halihazırda istihdam sıkıntısı çekmeyecek bir bölümü kazananlar dikkatimi çekti ve içim cız etti. Tıpı kazananlardı bunlar. Anne babaları ve çocuklar adına üzüldüm doğrusu. Acınası çocuklar çıkıverdi ağzımdan. Bu acıma hissi öylesine söylenmiş bir söz değil. Çünkü itibarlarının sıfırlanmaya çalışıldığı, hiç olmadığı kadar ötekileştirildiği, beğenmiyorlarsa daha kapı orada denildiği, hastanede ne zaman şiddete maruz kalacağı ya da öldürüleceği psikolojisini yaşayacak olan bu şamar oğlanlarını kurbanlık koç gibi görüyorum.

Abarttığımı düşünüyorsanız, kaç yıldır ilk 20 binden öğrenci alan bu okullar 35 bine düşmüş. Bu demektir ki tıpı kazanma puanını aldığı halde tıbbı tercih etmeyenlerin sayısında epey bir artış olmuş. Böylece normal şartlarda tıp kazanamayacak çocuklar da tıp okuma imkanı elde etmiş oldular. Öyle ya, değer verilmiyorsa, en ufak bir şeyde tu kaka yapılıyorsa, emeğinin karşılığı tam verilmiyorsa, üstüne üstlük hastası tarafından şiddete maruz kalacağım endişesi yaşayacaksa niye tercih etsinler bu bölümü? İşsiz kalırım daha iyi olur diye düşünmüş olmalılar. Bu haleti ruhiye içerisinde hala hekim olmayı düşünen lise öğrencilerimiz varsa ama kazanamam endişesi taşıyorlarsa hiç üzülmesinler, bir iki seneye kadar ilk 50 binden öğrenci almaya başlarız. Sonra da diğer bölümler seviyesine indirmiş oluruz. Ki bunda çok başarılıyız. Bir zamanlar herkesin kazanmak için can attığı nice gözde meslekleri, üniversite ve bölüm sayısını ve öğrenci kontenjanını artırarak istenmeyen meslekler haline getirmedik mi? Bu başarımızı niçin tıp fakültelerinden esirgeyelim.

Hasılı, devlet ve millet olarak bu bakış açısını ve insan kaynağı plansızlığını terk etmedikçe, öyle zannediyorum, yakın bir zamanda hastanelerde bizi muayene edecek doktor, özellikle riskli bölümlerde çalışacak uzman doktor bulamayacağız. Bu sektörde artık hangi milletin çocuklarını istihdam ederiz bilmem. Mevcut doktorlarımız da hangi ülkeye hizmet ederler, bekleyip hep beraber göreceğiz.

*22/08/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

16 Ağustos 2022 Salı

Kurak ve Bitek Tarla *

Babacığım, gidişatımı nasıl görüyorsun?

Her fani gibi ölüme yaklaştığını görüyorum.

Ne alaka?

Bugüne kadar hep başkasının yaptığını eleştirerek, onları ayıplayarak ekmek yedin.

Eee, ne var bunda? Öyle değil mi?

Öyle de kaç yıllardır ne kadar ayıpladığın varsa, bugün aynısını sen yapıyorsun. Yani neyi eleştirdi isen, aynısını hatta daha fazlasını yapıyorsun.

Nereye varmak istiyorsun? Ölümümle alakası ne?

Alakası şu: Ayıpladığı başına gelmeden ölmezmiş insan. Sen de hiç olmadığı kadar ayıplanır olduğuna göre artık bir ayağın çukurda. Hepsi başına gelecek. Zira Allah’ın adaleti bu.

Ama ayıpladıklarımda haklı değil miydim?

Haklı olabilirsin ama dozajı çok artırdın. Çok abarttın. Ayrıca ayıpladığın dönemi yaşamadın. Üstelik o dönemleri yaşatanlardan hiçbiri yaşamıyor bugün. Yine eleştirdiğin kısaca ekmek yediğin dönemi bugün savunan yok. Seninki babanın suçunu oğlundan çıkarmaya benzer. Halbuki herkes yaptığından sorumlu. Baba, suçlu diye oğul da suçlu muamelesi göremez. Hukukta masumiyet karinesi var değil mi?

Failler değişmiş olabilir ama onlar bir zihniyeti temsil ediyorlar. Haliyle vuracağım.

Hakkını yemeyelim. Bu işi iyi becerdin. Zira o zihniyetle korkutarak bu piyasada çok ekmek yedin.

Ben bu işin piriyim. Kaçın kurasıyım. Becerdim ya, sen ona bak. Bu uğurda her yol mübah değil mi ayrıca. İşin ilginci, atıp tuttuğum o dönem, o zihniyeti savunanlar için kurak bir dönem olsa da benim için çok bitekti. Onlar ekti, ben biçiyorum.

Çok sevinmesen iyi olur.

Niye? Maksat başarı değil mi? Başarılım. Gerisi teferruat. Çok sevinmesen derken…

Sünnetullah gereği ayıpladıkların hep başına gelecek dedim ya.

Eee?

Bu aşamadan sonra onlar veya başkası, nice yıllar senden yani senin döneminden ekmek yiyecek. Bu ekmek yeme senin ölümünden sonra da devam edecek. Çünkü nasıl ki ayıpladığın dönem bir zihniyeti temsil ediyorsa, sen de bir zihniyeti temsil ediyorsun. Sen başkasının kurak tarlasından nice yıllar ürün aldıysan, bir başkası da oluşturduğun bu kurak tarlandan ekmek çok yiyecek. Demedi deme.

Şaka yapıyorsun.

Hiç olmadığı kadar ciddiyim ve üzgünüm. Çünkü zararın senden sonra da devam edecek.

*24/08/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.