2 Haziran 2022 Perşembe

Allah Beni Affetsin *

—Efendim, hayatta hiç hata ve yanlış yaptığınız oldu mu?

—Ne münasebet!

—Efendim olur ya.

—Olmuştur olmaya.

—Bu durumlarda ne yaptın?

—Ne yaptın derken?

—Yani hatadan vazgeçip pişmanlık duydun mu?

—Benim kitabımda geri adım yoktur. Pişmanlık asla. Bu can, bu tende durduğu müddetçe bu böyle.

—Çok iddialı bir söz ve büyük lokma değil mi?

—Beni hayata bağlayan ve yaşatan da iddialarımdır. Büyük lokmayı da severim.

—Ya iddiaların yanlış ise?

—Allah beni affetsin der, yoluma devam ederim.

—Sadece bu mu? 

—Evet bu.

—Ne bileyim. Bir bedel ödemek gerekmiyor mu?

—Ne bedeli? Benim lügatimde bedel ödemek yoktur.

—Ya bu yanlış çıkan iddialar, birilerine bedel ödetiyorsa? Ki mağduriyet yaşayanlar eksik olmuyor.

—Benim için No problem. Zira bu onların meselesi.

—Ciddi misin?

—Hem de hiç olmadığı kadar.

—Benden dolayı oldu diye zaman zaman vicdanen rahatsızlık duyduğun oluyor mu?

—Niye duyayım ki. Herkes kendi ceremesini çeker. Ayrıca Allah beni affetsin diyorum ya. Yetmez mi bu?

—Yetmez mi efendim. Büyük lütuf bunu söylemen. Bu arada mağdur ettiklerin de senin gibi Allah affetsin dese yeterli olur mu?

—Tek başına yeterli olmaz.

—Niçin?

—Çünkü benimki ile onlarınki farklı. Ben içten söylüyorum, onlar ise korkularından böyle diyor. Bu yüzden bedel ödemeleri gerekiyor.

—Ne biliyorsun samimi olmadıklarını? İçlerini mi okuyorsun?

—Ben bilirim. Zira ben kaçın kurrasıyım.

*03/10/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

1 Haziran 2022 Çarşamba

Sıradaki Zam Gelsin

—Üstat, ürünlerin günbegün değişen fiyatları sana neyi hatırlatıyor?

—Neyi hatırlatıyor ki. 

—Mesela? 

—Sor ben söyleyeyim. 

—De bir tane. 

—Tilkiyi hatırlatıyor efendim. 

—Ne alaka tilki? 

—Alakası şu: Tilkinin yüz planı, bu yüz planından 99’u, horozu haklamak üzerine olurmuş. Yani aklı fikri horozmuş. Ne yapıp ne eder de günlük nasıl horoz yerim üzerineymiş. 

—Yüzde 1'i ne imiş? 

—Orasını bilmiyorum. Sanırım değişkendir. Ama önemli olan 99 planı. 

—Yani?

—Yanisi, birileri tilkiden mülhem, bu planı yüzde yüze çıkardı.

—Ne demek istiyorsun?

—Efendim, tilki horoz piyasasına yüzde bir de olsa bazen yaşama şansı verirmiş. Yani az da olsa merhameti varmış ya da her gün her öğünde horoz yemekten bıkıp usanıyor olmalı. Ama güne gün zam yapanlar zamma doymuyor. Zam da zam diyorlar. Maşallah, zam yapmaktan bıkıp usanmıyorlar. Her zamma, yetmez ama şimdilik evet, arkası yarın. Yeter ki bizi izlemeye devam edin. Zira yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır diyorlar. 

—Başka neyi hatırlatıyor?

—Acizliği ve tükenmişliği. 

—Başka? 

—Sıfırı tükettim. Çarkı döndürmek için bunu yapmaya mecburum demektir.

—Başka?

—Her zam bana, "bu daha iyi günlerin", turpun büyüğü heybede diyor. 

—"Bu daha iyi günlerin", başkasına yani birine söylenmemiş miydi? 

—Ben de öyle sanıyordum ama değilmiş. Hepimize imiş. Maalesef her zamanki gibi jetonum geç düştü. 

—Başka? 

—Dün bu günümden, bugünüm yarınımdan daha iyiydi dedirtiyor. 

—Başka? 

—Ümitsizlik. 

—Başka? 

—Çaresizlik. 

—Başka? 

—Bana ümit bağlamayın zira benim adım Hıdır, elimden gelen budur, başınızın çaresine bakın demektir. 

—Başka? 

Şu fıkrayı hatırlatıyor: "Olumsuz hava muhalefetine rağmen bir dağcı, arkadaşlarıyla birlikte dağa tırmanır. Ayaklarının kaymasıyla birlikte beraber tırmandığı tüm arkadaşları bir bir düşer ve ölür. Kalan son dağcı, kayarak yuvarlanırken ince bir dala tutunur. Dal kırıldı kırılacak. Ölümü burnunda hisseden dağcı, avazı çıktığı kadar bağırır: "Kisme yok mu? Kisme yok mu? Kisme yok mu?" diye.

Gaipten: "Ver kulum elini" şeklinde bir ses gelir. Daha da sesini yükselten dağcı: "Başka kisme yok mu? Başka kisme yok mu" diye var gücüyle bağırmaya devam eder.

Başka? 

Umutsuz vaka. 

Başka? 

Yok mu bu uğursuz gecenin sabahı. 

Başka? 

Empati yoksunluğu. 

Başka? 

Ağustos böceği. 

Yine cıvıttın. Ağustos böceği ne alaka? 

Öngörü ve tedbir eksikliği yani. Atalarımız sakla samanı gelir zamanı sözünü boşa söylememişler. Gelmesi muhtemel tehlikelere karşı tedbirini zamanında almazsan, ağustos böceği misali, kara kışta aç be aç kalırsın ve karıncadan bile yardım istersin. Bilirsin ama yine de bu fablı anlatmak isterim: "Karınca yaz boyunca çalışır, kışlık hazırlığını yapar, evini ve yiyeceklerini hazır eder. Ağustos böceği ise yaz boyunca gününü gün eder, yan gelir yan yatar. Hummalı bir şekilde çalışan karınca ile de dalga geçer. Günler, aylar böyle geçerken kış bastırır. Yazın biriktirmediği için yiyeceksiz kalan ağustos böceği, yiyecek istemek üzere karıncanın kapısını çalar ama yazın kendisiyle alay eden ağustos böceğini eli boş döndürür. Ağustos böceği amansız kışı nasıl geçirdi bilmiyoruz. Çünkü fabl burada bitiyor. Ama kışı iyi geçirmediği kesindir. 

Başka? 

Uykusuzluğu. 

Yani? 

Her zam gözleri fal taşı gibi açıyor. 

Başka? 

Mırıldanma, serzeniş, içe kapanma, dertlenme, dertlere gark olma vs. 

Başka? 

Verin elinizde ve avucunuzda ne varsa. Zira bunları sayemizde edinmiştiniz. Şimdi devran döndü. Almadan vermek Allah'a mahsustur. Verme sırası şimdi sizde. Hiç ağlayıp sızlamayın, size şemsiye hikayesini hatırlatırım demektir. Ömer Seyfettin'in diyetini hatırlatıyor. 

Şemsiye hikayesini hatırlayamadım. 

Hani biri hocaya, yağmur yağarken ıslanma diye şemsiye vermiş ya. Hoca, yağmurda bu şemsiyeyi kullanmış. Yağmur kesilince teşekkür ederek adama şemsiyesini vermiş. Bu yardım bir teşekkürle bitmemiş. Adam hocanın olduğu her ortamda benim şemsiye olmasaydı, o gün halin nice olurdu der dururmuş. Hoca her hatırlatmada, bu iyiliğe tekrar tekrar teşekkür eder. Yine bir gün bir havuz başında eşraftan birileriyle otururlarken adam yine şemsiye konusunu açmış ve şemsiyem olmasaydı, halin nice olurdu demiş. Hoca, kabak tadı veren bu bezdirici muhabbete daha fazla dayanamaz ve elbisesini çıkarmadan içi dolu havuza atlar ve sırılsıklam ıslanır. İşte böyle olurdum, bir daha da hatırlatma der. 

Başka? 

Bordro mahkumunu iyice ezeceğim demektir. 

Başka? 

Fakirden alıp zengine vereceğim demektir. 

Başka? 

Cebindeki paranın alım gücünü düşürmektir. Buna, modern hırsızlık da diyebiliriz. 

Başka? 

Sürünseler de hala yaşamaya devam ediyorlar. Hala bir şeyler alabildiklerine göre daha bunlarda var bir şeyler. Kaşıkla verdiğimi kazanla alayım ki beter olsunlar ve sürüm sürüm sürünsünler demektir. 

Başka? 

Yabancı paraya, enflasyon canavarına boyun eğmek ve teslim bayrağını çekmek, atacak kurşunu kalmamak demektir. 

Başka? 

Başka başka başka... Sen, zam gibi başka başka başka demekten başka elinde başka bir şey yok mu? Mübarek, zammı sordun. Zamdan fazla başka diyorsun. Milletçe sıfırı tükettiğimiz gibi kelime kıtlığı da mı çekiyoruz?

Tamam, başka demeyeceğim. Zira ne benim başka sözüm bitecek ne de zamlar bitecek. O zaman şöyle söyleyeyim. Millette para var ve çılgınlar gibi alışveriş yapıyor. Geçen yıla göre trafiğe çıkan araç sayısında yüzde 20 artış olmuş. Bu da millette para ve alım gücü olduğunu gösteriyor. 

Piyasada para yok değil. Orta ve dar gelirli gerisin geriye giderken belli bir zümre paraya para demiyor ve alıyor. Enflasyonlu hayat sosyal dengenin bozulması, aradaki uçurumun artması, zengin lehine dönmesi demektir. Ayrıca bir yerde veya bazı alanlarda alışveriş yapılması, tüm Türkiye'nin alışveriş yaptığı anlamına gelmez. Olaya böyle yani herkes lüksünden ödün vermeden çılgınlar gibi alışveriş yapıyor dersen, istersen bir de hastanenin yolunu tut. Orada da tıklım tıklım hasta görürsün. Sanki herkes hasta zehabına kapılırsın. Halbuki herkes hasta değil. Unutma ki bu ülke 84 milyondur. Tüm hayat, senin gördüğünden ibaret değil. Ateş düştüğü yeri yakar. 

Son sözün? 

Son sözüm olamaz. Zira sözün bittiği yerdeyiz. Milletçe, hep birlikte bindik bir alamete. Gidiyoruz kıyamete. Hoş, belki kıyamet kurtuluşumuz olur. Zira kalırsak, bu enflasyon canavarı, freni patlamış kamyon gibi herkese çarparak, emin adımlarla bir hızla yoluna devam ediyor. Kamyon kendinden emin ama kamyonun kadrajına takılanlar olup bitenden emin değiller. Hepsi kendilerini nasıl bir mukadderatın beklediğine dair endişeli bir bekleyiş içerisinde. Zamları bilmem ama bu tedirgin bekleyiş insanımızı ölmekten beter eder. Allah encamımızı hayreylesin. Yöneticilerimize feraset, basiret ve empati versin. 

Amin.

Dünyaya Yeniden Gelseniz *

Size, hayata yeniden başlasanız, hangi dine girersiniz dense, Müslüman olun, hayatınıza Müslüman olarak devam edin derim. Çünkü herhangi bir bedel ödemeden Müslümanlığı yaşamak daha kolay. Buyurun birlikte bir bakalım:

* Allah'ın varlığını ve birliğini, Hz. Muhammed'in peygamberliğini kabul ettikten sonra dinin hiçbir gereğini yerine getirmeden cennete gireceğiniz garantisi verilmiş. Günahınız varsa şefaat umudunuz var. Bu da olmazsa cehennemde biraz yandıktan sonra nasılsa cennete gideceksiniz. Çünkü Müslümanlardan başka hiçbir inanç sahibi cennete giremeyeceğine göre cennete girme şansınız yüksektir.

* Müslümanlık adına yapacağınız belli ritüeller var. Bunlar: Günde beş vakit namaz, yılda bir ay oruç, zengin iseniz yüzde 2,5 zekât ve kotaya takılmazsanız, ömürde bir defa hac, gitmek isterseniz umre. Haftada bir cuma, senede iki defa bayram namazı. Bunları yerine getirdiniz mi, sizden iyisi yok. Çünkü dört dörtlük Müslümansınız.

* Cuma, bayram ve kandil mesajları gönderirsiniz. Teknoloji ile birlikte bunu yapmak da çok kolaylaştı. Bir mesajı aynı anda tüm kayıtlı telefonlara gönderebiliyorsunuz. Üstelik hiç maliyeti de yok. Gönderirken de mesaj yazmanıza gerek yok. Resim formatında hazırlanmışları var. Siz sadece göndereceksiniz. Sonrasını mesajı alanlar düşünsün.

* Dini yaşamadan dinin muhabbetini yapabilir, dürüst olmadan dürüst geçinebilir, hamaset ve sloganla yaşar, Allah’ı, dini ve değerlerini hiç ağzınızdan düşürmez, Müslümanlığı da kimseye bırakmazsınız.

*Bir şey üretemedim diye asla üzülmeyeceksiniz. Bunun için kendinizi hiç sorgulamayacaksınız. Çünkü olup bitenlerden ve başa gelenlerden dolayı hep başkası kötüdür. Tüm kötülüklerin anası başkasıdır. Bu bazen dış güçler olur, bazen muhalefet olur. Bu da bize İslam tarihinden tevarüs etmiştir. Çünkü İslam tarihindeki her menfi olayın arkasında Abdullah b. Sebe’nin parmağı vardır. Geri kalmamızın sebebi bile dış güçlerdir. Onlar bizi hiç çekemezler. Sanki bizimle mücadele için yaratılmışlar. Bu yüzden kendimizi suçlamaya gerek yok ve Müslümanlar sütten çıkmış birer ak kaşıktır.  Bu durumda yapacağınız tek şey, başkasının ürettiğini pazarlayıp alacaksınız. Onlar icat edecek, üretecek, siz bunların satışını yapıp kullanacaksınız. Yani başkasının pazarı olacaksınız.

*Daima geçmişinizle övüneceksiniz. Asla günümüze gelmeyeceksiniz. Bizim ecdadımız şunu, bunu yaptı. Onlar bizden görüp aldı deyip duracaksınız. Biz kimseye zulmetmedik, kimseyi sömürmedik, adalet dağıttık diyeceksiniz. Günümüzde durumumuz ne, biz niye böyleyiz demeyeceksiniz. Makus talihimizi yenmek için rahatınızdan hiç ödün vermeyeceksiniz.

*Yaşamak için kutuplaşacak ya da kutuplaştırılacaksınız. Algılarla yaşayacaksınız. Hiç doğrunun peşinde olmayacaksınız. Mücadele edebilmeniz için birilerini rakip ya da düşman belleyeceksiniz. Yanınızdan ayırmadığınız iki silahınız olacak. Bunlar savunma ve saldırı. Rakibinize karşı gardınızı alıp onunla mücadele için her yolu mubah göreceksiniz.

*Zayıfken nazik, kibar ve alttan alan biri olacaksınız, güçlendiğiniz zaman ağzınızı bozacaksınız. Bunu da herkese anladığı dilden konuşacaksın diyeceksiniz.

*Asla eleştiriye gelmeyecek, eleştiri yapmaya kalkanlara da prim vermeyeceksiniz.

*En büyük ideal ve hedefiniz bir makama geldiğiniz zaman top atsalar dahi sizi oradan kimse kaldıramayacak.

*Başkasını hep ayıplayacak, aynı ayıpla müşerref olduğunuz zaman aynı şey değil deyip duracaksınız ve siz de geçmişte şunu yapmıştınız diyeceksiniz.

*Olur ya işler istediğiniz gibi gitmezse veya olumsuz bir durumla karşılaştığınız zaman bunda bizim payımız var mı demeyeceksiniz ve takdiri ilahi böyle diyeceksiniz…

Örnekleri çoğaltabiliriz ama gerek yok. Çünkü gördüğünüz gibi bu dini yaşamak çok kolay.

*10/06/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.