31 Mayıs 2022 Salı

Niye Hep Beni Eleştiriyorsun? *

—Baba, derdin ne benimle?

—Ne derdim olacak evlat seninle.

—Ne bileyim, bana öyle geldi.

—Çıkar şu dilinin altındaki baklayı.

—Hep beni eleştiriyorsun. Tamam, yap bunu. Ama başkasının yanında da yapıyorsun bunu. Yetmedi, durmadan beni yazı konusu da ediniyorsun. Haliyle hep eleştiri hep eleştiri.

—Kasap sevdiği postu yerden yere vurur evlat. Bunu böyle bil.

—Bunu kol kırılsa da yen içinde kalacak şekilde yapsan olmaz mı?

—Kol mu kaldı, yen mi evlat? Malumun ilamı benimkisi. Zira sağır sultan duydu ve mızrak çuvala sığmaz oldu. Ben kral çıplak diyorum.

—Bu kadar mı ya?

—Maalesef. Sanma ki eleştiri hoşuma gidiyor. Tüm bunları söylerken de içim kan ağlıyor. Ama dost acı söyler ve yüze söyler.

—Hiç mi iyi şeyler yapmıyorum?

—Bir zamanlar iyi şeyler yaptığını sanıyordum. 

—Ama ailede beni destekleyen, ardındayım diyen sendin. Şimdi ne oldu böyle?

—Haklısın, bir zamanlar seni destekledim. Desteklemekle kalmadım, korudum kolladım. Kimseye vermediğim açık çeki verdim. Zira çok güvenmiştim sana. Ama yanılmışım. "Allah beni affetsin".

—Eee, ne oldu? Başka güvenecek birini mi buldun? 

—Kimseyi bulmuş değilim. Ama şu var ki güvenimi boşa çıkardın. Çünkü sen "kurtuluş biletimdin". 

—Ne yaptım ki? 

—Sorun da bu ne yaptım ki zaten. Oğlum, şu kafanı kumdan çıkar da bir bak. Bir zamanlar övüne övüne anlatıp bitiremediğin ne varsa hiçbirini ağzına almıyorsun artık. Çünkü ayıpladığın ne varsa ölmeden hepsi üzerinde gerçekleşti. Aslında kendin de işlerin iyi gitmediğinin farkındasın. Gel gör ki yokmuş gibi kabul ediyorsun. Bu da işin bir başka acı yanı. Ama her şeye sinirlenerek kendini ele veriyorsun. 

—Başkası benden iyi mi yapacak? Ben senin oğlunum ne de olsa. 

—Başkası iyi mi yapar bilemem ama sen tüm umutları, idealleri bitirdin. Dün boynum büküktü ama onurluydum. Bir zaman yaptıklarınla başım dik hale geldi. Gurur duydum. Nicedir başım öne eğik. Sayende kimsenin yüzüne bakamıyorum. 

—Hayret bir şey ya. Size de iyilik yaramıyor. Başkası gelsin de gör gününü. 

—Ne olur, bana iyilikten bahsetme. İyilik bize haram oldu. Huzur ise nicedir semtimize uğramıyor. Eğer bu yaptıklarını iyilik diye yapıyorsan, ne olur, Allah rızası için bize bundan sonra iyilik yapma. Gölge etme ne olur. Hatırını yıkarım yoksa. Ayrıca başkası gelse ne yapabilir. Sayende dert küpü olduk ve hepsini gördük. Acıların çocuğuyuz artık. 

—Bu kadar karamsarlığı anlamıyorum. Lafların kurşun gibi. Sanırsın ki düşmana kurşun atıyorsun. 

—Oğlum, ne karamsarlığı. Ümit vermiyorsun artık. Verdiğim tüm kredileri hoyratça kullanarak bitirdin. Ne kurşunu. Az bile söylüyorum. Gözüm açıldı artık. Bundan sonra şu ana kadar verdiğim çek sevapsa bu sevap bana yeter. Yok, günah ise daha fazla vebalin altına girmek istemiyorum. Ayrıca bana gönül koymana gerek yok. Sana desteği veren de benim, çeken de. Bu da normaldir. Nerde görülmüş ilanihaye destek olunacak diye. Ben bir başıma yaparım diyorsun. Buyur yap.

—Son sözün? 

—Sözüm falan yok. Zira sözün bittiği yerdeyiz. Nicedir hayret, ibret, dehşet ve üzüntüyle umutsuz vaka olarak izliyorum seni. İnandırıcılığını kaybettin ve bize oynadığın bu oyunun sonu feci bitecek. Bir intihar söz konusu. Ama bu intihar bildiğimiz intiharlardan değil. Sen ölmüyorsun, hep başkası ölüyor. Yani ölümlerden ölüm beğen dercesine süründürüyorsun. Zira her yaptığın ve yapamadığın; üzüntü, tasa, dert garantili. 

*04/06/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

27 Mayıs 2022 Cuma

Umum Tuvaletleri Kullanma Adabı *

Yesek, içsek de hiç WC. ihtiyacımız olmasa ne iyi olurdu ama vücut sistemimiz buna izin vermiyor, fazlasını atmamız gerekiyor. Bu yüzden tuvalet bizim için olmazsa olmazdır. Sabah-akşam ve ihtiyaç duydukça sair zamanlarda kullanmak zorunda olduğumuz tuvalet adabını ne kadar uyguluyoruz? Bir kısmımız uygulasa da büyük çoğunluğun tuvaletler konusunda sınıfta kaldığını söyleyebilirim. Yanlış anlaşılmasın, kimseye edep dersi verme gibi bir niyetim yok. Burada tuvaletlerde yapmamız gerekenleri hatırlatmak istiyorum. Tuvalet derken de çarşı-pazarda, cami müştemilatlarında ve işyerlerinde olan umum tuvaletleri kastediyorum. Ev tuvaletlerini söylemeye gerek yok. Zira oralar tertemiz zaten. Çünkü evin hanımı tarafından günde üç-beş defa derlenir, toparlanır ve dezenfekte edilir.

Gelelim umum tuvaletlere. Başında görevlisi varsa buralar temiz olur, buralara sözümüz olmaz. İstisnalar hariç cami tuvaletlerine zaten girilmez. Çünkü kokudan ve pislikten içeri girilecek gibi değil. Diyanet İşleri Başkanlığı bu cami tuvaletlerine bir önlem alsa veya bir proje geliştirse çok iyi olacak. Çünkü cami tuvaletlerinin görüntüsü yakışmıyor. Hoş, Diyanetin böyle bir derdi yok. Olsa şu ana kadar herhalde bir şeyler yapardı. (Cami tuvaletlerini daha önce konu edindim. Kendim yazdım, kendim okudum.)

Tuvaletlerin kirliliğine ve temizliğine değinmeyecektim ama kısa da olsa bahsetmiş oldum. Gönül ister ki umum tuvaletlere hiç gereksinim duymasak.

Yazımın bundan sonraki kısmında, bu umum tuvaletleri kullanan bireylerin dikkat etmesi gereken hususlara dikkat çekmek istiyorum. Diyelim ki bir umum tuvaleti kullanmak zorunda kaldınız. Ne yapmamız gerekiyor?

Tuvalet ihtiyacımızı gidermek için son raddeye kadar beklemeyin. Olur ya üzerinize bırakacak şekilde tuvalette sıra beklemeniz gerekebilir.

Tuvalet kabini boş diye hemen kapıyı açıp içeriye dalmayalım. Belki içeride biri olabilir. Bu yüzden içeride kimse olmasa bile kapıyı çalmayı alışkanlık haline getirelim.

Kabine bak. Girilecek gibi ise ihtiyacını gidermek için gir.

Tuvalete girdiniz. Lütfen kapıyı iyice kapatalım ve arkasında sürgüsü varsa kilitleyelim. Kim gelecek veya kim açacak diye yarı açık bırakmayalım. Bakarsınız biri, bu kabin boş diyerek içeriye dalabilir. Ondan sonra öksürmeye, boğaz temizlemeye veya dolu demeye kalkarsınız ya da iş başında iken ayağa kalkmaya davranırsınız. Ne gerek var tüm bunlara. Kapat kapıyı, rahatına bak. Ben tuvalet kapısına dokunamam, buralar mikrop yuvası. Dur bakalım, kim ne şekil kullandı diye bir vehme kapılma. Çünkü içinden çıkamazsın. Şayet böyle bir vehmin varsa bu tür yerleri kullanmayacaksın. Üzerime bırakamam, mecburum kullanmaya diyorsan, gerekirse cebinde kağıt peçede bulundur, kapı kollarını o kağıt mendille aç ve kapa.

Tuvalette rahatladım diye kendini kaybetme. Dışarıda bekleyen olabileceğini hesaba kat ve fazla oyalanmadan hemen çık. Kabız isen, geçmiş olsun ama Allah seni bildiği gibi yapsın.

Çıkarken geriye dön bak. Ortamı bulmak istediğin şekilde bırak. Sifonu da çek. Zaten ben girdiğimde pis idi deyip o şekil bırakma. Çünkü senden sonra gelen, o ortamı senin bıraktığın şeklinde değerlendirir, amma da pis adammış der.

Mümkünse kabinleri kullan. Pisuarları pek kullanma.

Tuvaletten çıktıktan sonra lavaboya yönel. Elini bir güzel yıka. Sıvı sabun varsa sabunla. Yoksa kalıp sabun kullanma. Elimde bir şey yok. Ben sadece bir ihtiyacım için girdim deme. Çünkü senin lavaboya uğramadan çıkıp gittiğini gören, içeride ne yaptığını bilmez ve ardından bu adam elini bile yıkamadı der. Ben kendimi bilirim deme. Çünkü senin ne olduğun değil, kişilerin seni ne şekil gördüğüdür. Bir de hem tuvalet çıkışı ve sair zamanlarda elimizi temiz tutalım. Çünkü az sonra bir tanıdığın karşına gelir, tokalaşmak için elini uzatabilir… (Şaka maka, tuvalet adabıyla ilgili dikkat edeceğimiz baya malzeme çıktı bu arada.)

*26/10/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Milletin Azrail’i Olmaya Ne Dersin? *

—Üstat, şöyle kafamı ağrıtmayacak, fazla sorumluluğu olmayan bir iş söyle de onu yapayım. Para, makam ve şöhrete doyayım, gül gibi geçinip gideyim. Kırıp döksem de bunda benim hiç vebalim olmasın. İnsanlar sebebi hep başka yerlerde arasın. Onlar beni hep el üstünde tutsunlar. Yediğim önümde, yemediğim arkamda olsun. Kendim köşe olduğum gibi çevremi de ihya edeyim ve bunlardan dolayı da hiç bedel ödemeyeyim.

—Bu istediğine uyan benim bildiğim bir siyaset var. Bence siyasete atıl.

—Ama orada bu imkanlardan faydalanmam için başarılı olmam gerek. Bu da kolay değil. İktidar olmayı kolay mı sanırsın sen?

—Elbette kolay değil. Yalnız dediğin bu imkanlardan tam faydalanman için iktidar olmak ve iktidarda tutunmak önemli ise de suyunun suyu da yeter sana. Bunun için ana muhalefet, muhalefet olman da yeterli. Hatta kurduğun parti tabela partisi bile olsa gül gibi geçinip gidersin.

—Diyelim ki iktidar oldum. Ama iktidar demek sorumluluk demek. Koca ülkeyi yöneteceksin. İşler tıkırında giderse, tamam. Ya gitmez ise ya da ağzıma yüzüme bulaştırırsam…

—Düşündüğün şeye bak. Hiç böyle şeyleri aklına getirme.

—Bu durumda ne yapmalıyım?

—Sana önce halk arasında Allah ile Azrail arasında geçtiği söylenen bir diyalogdan bahsedeyim. Bir çıkarımda bulunamazsan daha da konuşuruz.

—Sizi dinliyorum.

—İnsanoğlunun canını alma görevini Allah, Azrail’e verince Azrail, “Ya Rabbi, ben insanların canını aldıkça onlar bana düşman olurlar” şeklinde bir endişesini dile getirir. Allah da “Canlarını sen aldığın halde ölümler oldukça onlar “kazadan öldü, kanserdi, kalp yetmezliği vardı, kalp krizinden gitti gibi sebeplerin arkasına sığınacaklar ve hiç sen akıllarına gelmeyeceksin” der. Konu anlaşıldı sanırım.

—Siyasetle bir ilgisini kuramadım.

—Hala ilgisini kuramadıysan, senden siyasetçi olmaz ama burası Türkiye olunca, kimler siyasetçi olmuş kimler…

—Biraz daha açık konuşur musun?

—Sözün fazlası ahmağa söylenir ama yine de anlatayım. Bak kardeşim, şimdi sen iktidara geldin, ülkeyi yönetiyorsun ya. Baktın ki işler sarpa sardı. Hayat pahalılığı aldı başını gitti. Her şey bundan nasibini aldı.

—Hah, tam bu. Bu durumda ne yapacağım. İnsanlar beni suçlamayacak mı?

—Önce şurada anlaşalım. Ülkede iyiye dair ne varsa senden, kötü olan ne varsa başkasından. İyi şeyleri ben yaptım ben diye dilinden hiç düşürmeyeceksin. Kötü şeyleri başkasına yıkacaksın. Temel felsefen bu olsun.

—Yani?

—“Dış güçler bize operasyon çekiyor” diyeceksin, “Brent Petrol yükselişe geçti” diyeceksin, Dünyada ham madde sıkıntısı var” diyeceksin. “Emtia fiyatları şöyle” diyeceksin, “Dünyada her ülkede enflasyon var, biz yine iyiyiz, başkası mal da bulamıyor” diyeceksin, “Salgın var salgın” diyeceksin. “Biz enerjide dışa bağımlıyız” diyeceksin… diyeceksin oğlu diyeceksin.

—Sonuç?

—Sonuç şu: Nasıl ki ölümlerde Azrail hatırlanmıyor, kimse onu düşman bellemiyorsa -ki zaten o onun görevi- ülkeyi yönetirken de kimse sana toz kondurmayacak. Şayet kondurmaya kalkan olursa da onlara, “beğenmiyorsan daha kapı orada. İstediğin ülkeye git, nankör herif…”gibi şeyler söyleyeceksin. Bir de bunları sen söylemeyeceksin. Etrafındaki sempatizanların ve beslediklerin yeter. Bunu onlar sen demeden yapar zaten.

—Yani şimdi ben temizim değil mi?

—Hem de anandan doğduğun gibi…

—Şimdi anladım.

—Hele şükür… Unutma ki bu ülke ağustos böcekleri için vazgeçilmezdir.

—Ağustos böceğini anlamadım.

—Bunu da anlama artık. Çünkü yeniden başa dönmüş oluruz. Zira sana bunları anlatıncaya kadar deveye hendek atlatsam çok daha iyiydi.

*03/06/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.