2 Mayıs 2022 Pazartesi

Son Vuruşa, Öldürücü Vuruşum

Kelli felli, ciddi mi ciddi görünümlü, hayata hep ciddiyetle yaklaşan, espri nedir bilmeyen, mesai konusunda hassas mı hassas olan, hiç inisiyatif kullanmadan mevzuat neyi gerektiriyorsa onu yerine getiren, kılık kıyafetine özen gösteren, demirbaş bir müdürün birimindeki ve diğer dairelerdeki tanıdıklarına günlük ve her karşılaştığında bıkmadan usanmadan uyguladığı taktikten bahsetmek istiyorum size. Taktiğinde samimi olup olmadığını bilemiyorum ama bezdirir cinsten. 

Yıllara ve yollara meydan okuyan müdürün rutin uygulaması hal hatır sorma eylemidir.  Seni eline bir alır. Savaştan çıkmış, bitmiş ve tükenmiş, anandan doğduğuna pişman eder. Yeter ki yanına gelsin, yeter ki koridorda veya herhangi bir mahfilde seninle karşılaşsın. İsterseniz fazla eveleyip gevelemeden müdürün uygulamasına geçelim. 

Uzun koridorda karşılaştınız. Ellerini açar, sağa sola oynatır ve aranızda şu diyalog geçer. 

Ne yapıyon ya? 

Hiç, uğraşıyorum işte. 

İyisin değil mi? 

İyiyim. 

Yaramazlık yok değil mi? 

Yok, şükür. 

Fasıl buraya kadar gelir. İnşallah bu hal hatır sorma faslı biter diyorsunuz ama müdür bitti demeden bitmez. Çünkü daha son vuruşu yapmadı:

Son durumun nasıl? 

Şükür, iyi. 

İyi değil mi? 

İyi müdürüm. 

Aman iyi olsun. 

Sağ olasın müdürüm. 

Bu şekil hal hatır faslına müdür bey bıkmadan usanmadan ve hiç sektirmeden günlerce, aylarca devam ettirdi. Bir gün yine yakaladı. Yine halimi hatırımı soruyor. O ne sorduysa cevap vermedim. Ben cevap vermedikçe, niye konuşman dedi durdu. Sonunda dedim ki: Müdürüm, nasıl olduğumu sorman konusunda ciddi misin? 

Ciddiyim tabi. Ne sandın? 

O zaman bana yardımcı olmaya çalışıyorsun. 

Öyle tabi. 

Benim zaman zaman sıkıntılarım olur. Bu sıkıntıları gidermeye var mısın? 

Niye olmasın. 

O zaman ben borçla yaşayan biriyim. Ne zaman sıkıntıya girsem, dostlarımdan borç alır. Borcumu da ödemem. Sizden para istesem verir misiniz? 

Sessiz kaldı. Devam ettim:

Zaman zaman uyku tutmaz. Dertleşecek birini ararım. Ararken gece 12.00, 1.00 demem. Ararım. Telefonuma cevap verir misin? Bazen cevap da yeterli gelmez, haydi falan yere gel, oturalım derim. Böyle günlerimde yanımda olur musun? 

Her zaman olmaz. Uyurum ben. 

O zaman gördüğüm kadarıyla borç vermede ve benimle dertleşmede yoksun, dedim. Pek eme yarar cevap vermedi. 

Sonuç olarak bu tecrübeli müdürle her gün yine defalarca görüşürüm. Belki dönüşü olmayan borç para vermeye yanaşmadı. Gece zırt pırt aramama da sıcak bakmadı ama bu konuşmanın bir iyiliği oldu. Müdürüm artık uzun uzadıya hal hatırımı ve öldürücü vuruşu olan son durumumu sormuyor. İyi ki sormuyor. Çünkü bu ateşkes durumu benim için borç para vermesinden ve derdimi dinlemesinden daha iyi. Oh be, dünya varmış diyorum. 

Hasılı, müdürün son vuruşuna benim öldürücü vuruşumu nasıl buldunuz? Böyle biriyle karşılaşırsanız, benim yolumu izleyebilirsiniz. Çünkü kesin sonuç veriyor.

1 Mayıs 2022 Pazar

Zamlar Frenlenebilir mi?

Özal zamanında bir ara Tekel ürünlerinin üzerine malın satış fiyatı yazılmaya başlanmıştı. Şimdiki gibi günbegün zam gelmese de ürünlere belirli aralıklarla fiyat ayarlaması yapılırdı. 

Yine bir zam beklentisi arifesinde esnaf, zam gelecek diye Tekel ürünlerinden sigaraya yatırım yaptı. Bazıları fırsat bu fırsat deyip neyi varsa tüm sermayesini sigaraya yatırdı. Kimi sermaye olsun diye arabasını satarak sigara aldı. Gelecek kar için araba feda olsundu. Zira kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez. Bir koyup üç alacaklardı.

Beklendiği gibi başta sigara olmak üzere Tekel ürünlerine zam, pardon fiyat ayarlaması geldi. Ama bu zam tüm servetini sigaraya yatıranları bitirdi. Çünkü hükümetin açıklaması, ürünün üzerindeki fiyat geçerli olacak şeklindeydi. Tekel'den yeni ürün alanlar ürünü yeni fiyattan, eskiden alanlar ise eski fiyatından satacaklar. Bu ise tüm yatırımını sigaraya gelecek zamma bağlayanları ve bunun için arabasını satanları bitirdi. Çünkü daha fazla kazanacağım, vurgun vurgundur diyen esnafı can evinden vurdu. Otura kaldılar. Pirince giderken eldeki bulgurdan oldular. Zira evdeki hesapları tutmadı. Özal bu oyunu bozdu.

İşe yarar mı bilmiyorum ama günaşırı ürünlere gelen katmerli zamların önüne geçebilmek için bu yöntem uygulanabilir. Her üründe olmasa da fabrikasyon ürünlerin üzerine satış fiyatı yazılabilir. Esnafın tereğinde aynı ürünün iki farklı fiyatı yer alır. Böylece bir markanın ürünü tüm marketlerde aynı olur. Tüketici, bulursa önceki fiyattan, bulamazsa zamlı fiyatından ürünü alır. Böylece piyasaya kendiliğinden denetim gelmiş olur. Zammın ateşi bir nebze söner. Vatandaş rahat bir nefes alır. Kimse kimseyi kandırmamış olur. Kimse esnafa ve  sektörlere kızmamış olur. Hükümet tüm piyasayı kontrol yerine ürünün çıkış yerini yani fiyatlandırıldığı yeri denetlemiş olur. Bu yol, stokçuluğun önüne de geçer. Bence denemeye değer.

Bu uygulama serbest piyasaya aykırı, rekabet ortamını ortadan kaldırır denirse, esnafın üzeri fiyatın altında satış yapmasında bir engel yoktur. Kim tutar onları.

Rus Taktiği

Üstat, sevdiğin biri savunamayacağın bir yanlış yaptığı zaman ne yaparsın?

Bu en kolayı. Sevmediğin kişilerin fi tarihinde yaptığı yanlışı gündeme getirerek sevdiğinin yanlışını perdelemeye çalışırsın. 

Bu ne demektir şimdi?

Biz yanlış yapmışsak, bunu daha önce siz de yaptınız demektir.

Yani?

Bir bir beraberlik var burada. Aslında bu bir savunma refleksidir.

İyi bir şey mi?

Değil aslında. Böyle bir kıyas, bu konuda siz bizim hocamızsınız. Ayıplasak da hocamızın yolunu takip ediyoruz demektir.

Burada bir çelişki yok mu? Daha önce ayıpladığını yapıyorsun.

Öyle de. Savunma refleksi böyle bir şey.

Sonuç?

Sen de ayıplanacaksın ki ölümlü bir fani olduğun ortaya çıksın.

*

                    Rus Taktiği

Sevdiklerim bir yanlışa imza attıkları zaman ne yapmalıyım?

Ne gibi?

Mesela bir şeyi düşük göstermek gerektiğinde?

Bundan kolayı ne var. Hemen Çavuşesku Termometresini devreye sokarsın.

Ya dün ayıpladığını bugün yaparsa?

O zaman da Sovyet taktiğini uygulayacaksın.

Çavuşesku Termometresini biliyorum. Zira çok uygulanıyor. Sovyet taktiği ne?

Aslında bu da çok meşhur ama anlatayım.

Lütfen!

ABD'li üst düzey görevliler bir dizi görüşme için SSCB zamanında Moskova'ya gelirler. Rus yetkililer gelişmişlik düzeylerini göstermek için bazı yerleri gezdirirler. Gösterecekleri bir yer de yeni yaptıkları metrodur. Efendim, bir metro yaptık. Belirlenen saatte gelir. Gecikse gecikse üç saniye gecikir derler ve metronun gelmesini ABD'li yetkililerle birlikte beklemeye koyulurlar. 

Aksilik bu ya. Beş saniye geçtiği halde metro hala gelmez. 

ABD'liler, efendim, 5 saniye oldu. Metro hala gelmedi deyince, Rus yetkililer lafın altında kalır mı? 

Ama efendim, siz de Kızılderilileri öldürdünüz diyerek lafı yapıştırır.

Metrodan Kızıldereli'ye. Ne alaka?

Ne alaka olur mu?

Yanlışını, başkasının yanlışını hatırlatarak rakibini yumuşak karnından vuracaksın. Bundan sonrasını ABD'liler düşünsün.