27 Nisan 2022 Çarşamba

Bilginin Kaynağı

Bazı ünlüler veya bir konunun uzmanları adına açılan sahte hesaplar sanal alemin bir cilvesi. Birileri, ünlü üzerinden algılar oluşturmaya çalışıyor. Bu ayan beyan ortada iken görüşümü destekliyor diyerek asparagas haberi ve görüşü paylaşanların yani algıya teslim olanların sayısı da az değil bu alemde. Paylaşan paylaşana. En masumu da "Eğer doğruysa" diye kendince bir ekleme yapıyor. Paylaşan varsa beğenip yorum yazanlar da eksik değil.

Merak ettiğim, bizim insanımız niçin seçici değil? Acaba bu paylaşım bu kimseye ait olabilir mi diye niçin düşünmez? Niçin görüşümü destekliyor diye balıklama atlıyor? Kapasitemiz bu kadar mı gerçekten? Bence zeki, akıllı ve birazcık birikimi olan biri adına hesap açılıp paylaşım yapılan ünlüyü fikir yönünden birazcık tanıyorsa, onun böyle bir paylaşım yapmayacağını bilir. Bilmiyorsa zekasına ve algılamasında bir problem var demektir. Zeki insan bir şeyi iyi bilen değildir, olaylar arasında bağlantı kurabilendir, olayın perde gerisini düşünebilendir.

Yine bu tür paylaşımlar bu şekilde dolaşımda oldukça bu görüşler o kişinin görüşüymüş gibi aktarılacak. Bir kişiye mal edilen yalan haberler de böyle oluşur. Çünkü dilden dile dolaşıyor, yazılarak kayda geçiriliyor.

Merak ettiğim, bir insan, doğruluğundan emin olmadığı ve yalan olduğu aşikar iken niçin her gördüğünü paylaşır? Unutmayalım ki bir insana her duyduğunu aktarması günah olarak yeter. Aynı zamanda her gördüğü paylaşımı acaba demeden ve test etmeden paylaşması da kendisine günah olarak yeter de artar bile. Özellikle troller, aman dikkat!

Ne olur, başkalarının yalanlarını servis ederek algılara hizmet etmeyelim. Hiçbir şey yapamıyorsanız, kendinize ait özgün bir cümle yazın. Varsın, yalan, yanlış ve eksik olsun. Bunda en azından bir emek vardır. Herhalde bu, o kadar da zor olmasa gerek.

Unutmayalım ki doğrular sağlam temeller üzerine bina edilir. Binanın temeli çürük ise üst katların sağlamlığı bir işe yaramaz. Bilgi ve havadis de böyledir. Menşei doğru olmalı ki üste doğru bilgiler eklenebilsin. 

26 Nisan 2022 Salı

Hayata Kim, Hangi Açıdan Bakıyor?

"Bir gün New York'ta bir grup iş arkadaşı, yemek molasında dışarıya çıkar. Gruptan biri, Kızılderili’dir. Yolda yürürken insan kalabalığı, siren sesleri, yoldaki iş makinelerinin çıkardığı gürültü ve korna sesleri arasında ilerlerken, Kızılderili, kulağına cırcır böceği sesinin geldiğini söyleyerek cırcır böceğini aramaya koyulur. Arkadaşları, bu kadar gürültünün arasında bu sesi duyamayacağını, kendisinin öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam eder. Aralarından bir tanesi inanmasa da onunla aramaya devam eder. Kızılderili, yolun karşı tarafına doğru yürür, arkadaşı da onu takip eder. Binaların arasındaki bir tutam yeşilliğin arasında gerçekten bir cırcır böceği bulurlar. Arkadaşı, Kızılderili’ye "Senin insanüstü güçlerin var. Bu sesi nasıl duydun?" diye sorar. Kızılderili ise; bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek olmadığını söyleyerek, arkadaşına kendisini takip etmesini söyler. Kaldırıma geçerler ve Kızılderili cebinden çıkardığı bozuk parayı kaldırımda yuvarlar. Birçok insan, bozuk para sesini duyunca sesin geldiği tarafa bakarak, onun ceplerinden düşüp düşmediğini kontrol eder. Kızılderili, arkadaşına dönerek: 'Önemli olan, nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğindir. Her şeyi ona göre duyar, görür ve hissedersin' der ve yollarına devam ederler".

Bu kıssadan alacağımız hisse, sanırım son cümlede bir güzel ifade edilmiş. Hayata hangi açıdan baktığımıza ve neyi önemsediğimize bu hikayeden hareketle bazı örnekler vermek istiyorum:

Öyle insanlar var ki tüm dünyası tuttuğu, oy verdiği parti lideridir. Onunla yatar, onunla kalkar. Biri liderini eleştirdi mi, ağzını bozar, önce savunmaya, ardından saldırıya geçer. Olup biten ne kadar olumsuzluk varsa liderinin hayatına, siyasi geleceğine saldırı amacı güdüldüğü zehabına kapılır ve buna da kendini inandırmıştır. Kendine ait bir görüşü yoktur. Lideri ne derse görüşü odur. Lideri görüşünü değiştirirse o da değiştirir. Tüm paylaşımları liderine övgü, rakiplerine zem üzerinedir.  Anne ve babasını o kadar övmez. Kendisine o kadar güvenmez. Annen, baban mı yoksa liderin mi dense, annem babam ona feda olsun diyecektir. Çünkü tüm penceresi lideridir. Hayata bakışı ve dünyası lideridir. Ötesi yalan. Kendisini ve ülkesini düzeltecekse yani bir kurtarıcı olacaksa bu ancak lideri olur. Bu tiplerin en masumu hani alternatifi mi var demesidir. Beni düşündüren, toz kondurmadığı lideri öldüğü zaman hayata nasıl tutunacağıdır. Çünkü lideri ölünce kolu, kanadı kırık bir kuş veya sudan çıkmış balığa benzeyecektir.

Bazılarının dünyası dini lideri, şeyhi veya cemaatidir. Tüm paylaşımları şeyhi üzerinedir. Çünkü tek ve tüm doğru şeyhinde tebarüz etmiştir. O bir Allah vergisidir. Söylediği bazı şeyler aklına yatmasa da onun bir bildiği vardır.

Bazılarının dünyası dindir ve dini söylemdir. İşlerin ters gitmesi dinden uzaklaşmadan dolayıdır. Dinin kuralları uygulansa hiçbir derdimiz kalmaz.

Bazılarının din deyince aklına sadece fıkıh ve ilmihal bilgisi geliyor. Bu tiplerin dinden anladığı geçmişte verilmiş fetvaları paylaşmak ve yaşamaktır. Yeni fetvaya da karşıdır. Çünkü bu konuda söylenmesi gereken geçmişte söylenmiştir.

Din deyince bazılarının anladığı dinin belli ritüelidir. Özellikle namaz. Varsa yoksa namaz paylaşımı yapar. Çünkü din onlar için namazdan ibarettir. Allah namazı kaldırdım dese, merak ediyorum, dine dair söyleyecekleri ve yapacakları ne vardır?

Bazılarının hayatı cuma, kandil vb. belirli gün ve haftalarda mesaj göndermek ve ceplere davetsiz misafir olmaktan ibarettir. 

Hayata makam, mevki, kadın, para gözüyle bakanları burada söylemeye gerek yok. 

Verdiğim örnekler önemsizdir anlamı çıkarılmasın. Elbette her biri önemlidir. Yalnız din bundan ibaret değildir. Din, kuralların bazısına önem verip bazısına önem vermemek değildir. Burada ölçü dozajı iyi ayarlamak, birini yaparken diğerini ihmal etmemektir. Dini bir çorbaya benzetirsek, çorbanın içine, olması gerekenleri kararınca koymaktır. Birinden fazla koymak, ötekinden koymamak, çorbanın tadını bozar.

Tüm bu örnekler hayata nasıl ve hangi pencereden baktığımıza bir örnektir. Buna dervişin fikri ne ise zikri odur, diyebiliriz. Bu ise hayata tek pencereden bakmak demektir, tekdüze hayat istemektir, hayatı tek çiçeğe indirgemek demektir. Bu ise hayatı çekilmez ve yaşanmaz kılar. Halbuki hayat tüm çiçeklerden faydalanmak demektir. 

24 Nisan 2022 Pazar

Fakirlerin Ne Kadarı Görüp Gözetilebiliyor? *

“Bugün bir aileye iftara gittik. Evde eski üç sünger minder, bir soba ve bir televizyon var. Baba hurdacılık yapıyor. Bir balyozu, bir demir makası ve bir üçtekerli arabası var. Araba itelemeli, hurda toplama arabası.

Sokaklardan, inşaat artıklarından demir toplayıp satıyor. Anne ev hanımı. 5, 9, 11 yaşlarında üç çocukları var.

Etli ekmek yaptırdık. Yanında ayran, kola, tulumba tatlısı alıp götürdük. Beraber iftar yaptık. Çocuklara 50’şer lira, anneye 200 lira harçlık verdik.

Adam bana ‘Yaşım 41, ilk defa evime misafir geldi’ dedi. Utandım bir şey diyemedim. Benim sigaraya verdiğim paraya onlar geçinmeye çalışıyor herhalde.

Bana en çok dokunan da ‘şimdiye kadar evime herhalde fakiriz diye hiç misafir gelmedi, ilk siz geldiniz’ demesi… Allah bizler affetsin. Hesabı çok zor veririz veya verebilir miyiz acaba?”

Yukarıdaki alıntı yaptığım yazı Meram Milli Eğitim Müdürlüğünde görev yapan bir şube müdürüne ait. Bir özel grupta paylaştığı bu duygularının ardından kendisini aradım. Bu aileyi nasıl bulduklarını sordum. Aklımda kaldığı kadarıyla şunları söyledi: Meram Kaymakamlığı, Vakıftan yardım alan aileleri, ilçesindeki kurumlara paylaştırarak bu fakir ailelerin evlerinde bir iftar yapılmasını planlar. Meram MEM’e de altı aile ve bir şehit yakını düşer. Bir tanesine de bu şube müdürü gider. Kaymakamlığın hazırlattığı ramazan paketi ve akşam yemeğinin yanında yukarıda bahsettiği gibi kendileri de etli ekmek ve yanında içecek götürürler. Verdiğiniz harçlıkları da kaymakamlık mı verdi dedim. Hayır, biz kendimiz takdir ettik, dedi.

Bu iftar programının ardından günler geçmiş olmasına rağmen ailenin durumu hala gözünün önünden gitmemiş ve merhamet duygusu tavan yapmış. Ailenin telefonunu almış. Bundan sonra bu aileyi bırakmam. Eşten, dosttan ne bulursam, bu aileyi gözeteceğim, dedi. Konuşmanın arasında aile reisinin yani itelemeli üçtekerli ile hurdacılık yaparak evinin geçimini sağlamaya çalışan baba ile geldikten birkaç gün sonra telefonla konuştuğunu, adamın en büyük hayalinin motorlu bir üçtekerli araç sahibi olmak istediğini, çünkü bu yol ile topladığı hurdaları sanayiye giderek gerçek değerine satabileceğini, bunu yapamadığı için hurdasını daha ucuza verdiğini eğer böyle bir aracı olduğu takdirde her ay kazandığından 900-1000 lira civarında bir ödeme yapabileceğini ifade ettiğini söyledi. Yani babanın istediği bana peşin para ile bir üçtekerli bulursanız, ben size her ay taksitle ödeme yaparım diyor.

Müdürlüklerine düşen diğer ailelerin durumunu dairesinden soruyor. Onların durumu da kendi gördüğü aileden farklı değil. Hepsinin acınacak hikayesi var. Şube müdürü bu aileye sahip çıkmaya çıkacak da onu düşündüren, daha bu durumda kaç ailenin olduğu, bu ailelerin kaçına ulaşılabildiği. Allah bu şube müdürü gibilerinin sayısını artırsın. Böyle bir hayra sebebiyet verdiği için Meram Kaymakamlığı da bir takdiri hak ediyor. Teşekkürler Meram Kaymakamlığı.

Konu fakire el uzatmak ve gerçek ihtiyaç sahiplerini bulmak ise bu vesileyle yardım konusunda birkaç kelam etmek isterim. Bu ülkenin il, ilçe ve mahallelerinde ne kadar fakir var? Bunların bir listesi çıkarılmış mıdır? Bu fakirlerin ne kadarı evveliyatla gözetilmesi gerekiyor? Acil yardıma muhtaç olanların hepsi aynı oranda görüp gözetiliyor mu yoksa sadece isteyen, derdini anlatanlara mı el uzatılıyor? Devlet ve diğer yardım kuruluşları bunların ne kadarına ulaşabiliyor? Ulaştı diyelim, taşıma su ile değirmen dönmeyeceğine göre ramazan vb günler dolayısıyla elden gelenle ne kadar öğün olacağı da bizi düşündürmelidir.

Gördüğüm kadarıyla özellikle ramazan dolayısıyla devlet ve halkımız şu ya da bu şekilde fakir ve fukaraya elini uzatıyor. Yalnız bu yardımların aynı oranda tüm fakirlere ulaştığı konusunda tereddüdüm var. Çünkü fakir ve fukarayı gözetmek için yardım toplayan envaiçeşit vakıf, dernek, cemaat, STK’lar mevcut. Belediyeler, kaymakamlıklar, valilikler yardım dağıtıyor. İnsanımız tespit ettiği fakirlere sosyal medya aracılığıyla yardım topluyor. Kimi de tanıdığı eş dosttan yardım almak suretiyle belirlediği fakirlere yardım istiyor. Anlatmak istediğim, tespit edilen fakirlere bu yardımlar niçin tek elden yapılmaz da herkes ayrı ayrı yardım toplar ve yardım dağıtır? Bence bu kadar çeşitli yardım toplayan kuruluşların olması, toplanan yardımların tam yerine ulaşamama sıkıntısını beraberinde getirebilir. Çünkü belki de aynı fakir her yardım kuruluşundan yardım alabiliyorken bazıları görüp gözetilmeyebilir. Fakir fakirdir. Dinine ve inancına bakılmaz ve herkese el uzatılması lazım. Keşke her ilin fakir listesi hazırlansa, özel vakıf ve derneklerin topladıkları yardımlar da kendilerinden birer temsilci olacak şekilde valilik veya kaymakamlıklar gözetiminde tek elden dağıtılabilse, bence çok daha güzel olur.

*27/04/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.