5 Mayıs 2021 Çarşamba
Bir 20'lik Fotom Bile Yok
4 Mayıs 2021 Salı
Bir Ülke ki...
*Kimsenin kimseye
güveni kalmamış, herkes birbirinden şüpheleniyorsa,
*Herkes birbirinden
ülkeyi kurtarmaya çalışıyorsa,
*Ülkenin adalet
sistemi adalet dağıtmıyor ve mahkeme kararları uygulanmazsa,
*Ülke siyasetine
yön verenler, yönetime talip olanlar kayıkçı kavgası yapmaya başlamış ve bundan
ekmek yemeye devam ediyor, halkı da bu emellerine alet etmeye devam
ediyorlarsa,
*"Şeriatın
kestiği parmak acımaz" misali yargının acıtmadığını komisyonlar
marifetiyle acıtmaya başlanmışsa, komisyonlar hakim ve savcı görevi
üstlenmişse,
*Kamuya her türlü alımlarda
referans tek geçer akçe olmuş, bunu sağır sultan dahi duymuş, kimse sesini
çıkarmıyor ve gemisini yüzdürmeye devam ediyorsa,
*Yapıcı eleştiriye
dahi tahammül edilmezse,
*Mutlu azınlığın
dışında çoğunluk, yarınından endişe etmeye başlamış, geleceğe umutla
bakamıyorsa,
*Kamu
harcamalarında şeffaflık ve hesap verebilirlik olmazsa,
*Hamaset alır
başını gider ve bu hamaset prim yapmaya devam ediyorsa,
*Belli değerler
kişisel emellere alet ediliyorsa,
*Kişilerin verdiği
sevgi ve kredi hoyratça kullanılıyorsa,
*İnsanlar işlerini
kaybetme endişesi taşıyorsa,
*Güç ve koltuk sopa
olarak kullanılır, herkese had bildiriliyorsa,
*Eşler evlerinden
uzaklaştırılıyor, buna yargı eliyle çanak tutuluyorsa,
*Hapishaneler dolup
taşmışsa,
*Her eleştiren
düşman görülür ve bir şeyle yaftalanır olmuşsa,
*Sevgi ve nefret
gözleri kör ederse,
*Ülkenin güvenliği,
ekonomisi, yönetimi gibi hususlarda devlet aklı hakim olmaz; yasama-yürütme ve
yargı tek elde toplanmış görünümü vermeye başlamış ve gemi su aldığı halde
kimse sesini çıkaramıyorsa,
*Anne babalar çocuklarının
kölesi olmuşsa,
*Kimse burnundan
kıl aldırmıyor, yoğurdum ekşi demiyor, kendisini bir özeleştiriye tabi tutmuyor
ve suç bastırırcasına saldırgan bir tavır alıyorsa,
*Yöneticiler güç
zehirlenmesi yaşıyor ve ne yönetici ne de yönetilenler bu zehrin farkında değil
veya farkında ama kimse sesini çıkarmıyor ve herkes zehir içmeye devam
ediyorsa,
*Halkın alım gücü
her geçen güç güçleşiyor ve buna dair tedbirler alınmıyor ve her şey normalmiş
gibi davranılıyor, eskiden durum bundan daha kötüydü denerek geçmişle kıyas
yapılmaya devam ediliyorsa,
*Üniversiteler
bilim yerine diploma vermeye başlamışsa,
*Ülkede genç nüfus
işsizlik oranı artmaya devam ediyorsa,
*Bir ülke üretim
değil, tüketim yapıyor, bir başkasının ürettiğini alıp kullanıyor, bunu niçin
biz üretmiyoruz denmiyorsa,
*Sabahımız
akşamımız hamaset ve slogan olmuşsa,
*Ülkenin gündemi
hep kısır tartışmalarla geçiyorsa,
*Siyasetçilerin
dışında bir ülke hepten siyaset yapıyorsa, tüm siyaset birini övme ve birini
yerme üzerine kurulu ise,
*Ülke algılarla
yönetiliyorsa,
*Ülkenin mali gücü
borçlanarak dönüyorsa,
*İsraf almış başını
gidiyorsa,
*Konan kurallara
devlet yetkililerinin kendisi uymuyorsa,
*Din ve değerler
siyasete alet ediliyor ve din, dolgu malzemesi olarak kullanılıyorsa,
*Birleştirici
olması gereken din, inananlarını ayrıştırmaya başlamışsa,
*Özgürlükçü siyaset
yerine hepten güvenlikçi politika ülkeye hakim olmuşsa,
*Her olup biteni
kendimize kastediyor diye bir alınganlık hakim olmuş, bunun karşılığında
saldırgan bir tutum içerisine giriliyor, buna da kitleler inandırılmaya
çalışılırsa,
*Kendi fikrimizi ve
yapacaklarımızı anlatma yerine ömür, rakibimizi kötülemeye adanmışsa…
Kimse kusura bakmasın, bu ülkenin bir daha rayına giremeyecek şekilde çivisi çıkmış ve ağlayanı yok demektir.
Namaz, Oruç, Dua... *
İçinizde, gözünü
açtığında ailesinde, okuduğu okullarda ve bulunduğu çevresinde namazla tanışan
çoktur. Zaman zaman uykuda iken veya tembelliğinden dolayı bazı vakitleri
kaçırsanız da küçüklüğünüzden beri namaz kılmaya devam ediyorsunuzdur.
Aynı şekilde uzun yaz
günlerinde açlık, susuzluk dinlemeden başladığınız orucunuzu da
tutuyorsunuzdur. Belki de içinizde farz olan ramazan orucunun dışında
küçüklüğünde ve gençliğinde zaman zaman Savm-ı Davut denilen gün aşırı oruç
tutanınız da vardır. Mübarek gün ve geceler öncesi tutulan oruçları, pazartesi-perşembe
oruçlarını da tutmuşsunuzdur. Aynı şekilde söz verdiğiniz adak oruçlarını da
yerine getirmişsinizdir. Rüyet-i hilal tartışmalarının olduğu yıllarda
Diyanet'in her yıl başlattığı oruç gününe güvenmediğinizden dolayı her ihtimale
karşın ramazan orucuna üç gün öncesinde başladığınız yıllar da
olmuştur.
Namaz sonrasında, oruç
açarken, kendiniz, aileniz ve Müslümanların başına gelen bir sıkıntıdan dolayı
dertlerin giderilmesi için ellerinizi açmış bol bol dualar da
etmişsinizdir.
Son yıllarda iletişim
araçları ve teknolojinin ilerlemesiyle cep telefonları veya sosyal medya
aracılığıyla, perşembe akşamından cuma akşamına kadar cuma kutlamaları ve
tebrikleşmeler bolca yapılıyor. Resimli görselleri mesaj olarak cep
telefonlarımıza yağmur gibi gönderiyoruz.
Hac çıkarsa hacca,
fırsat bulmuşsak umreye gidiyoruz.
Yılın on iki ayı
yardımlaşma devam etse de Ramazan ayı gelince fakiri görüp gözetme, yardım
toplama ve ihtiyaç sahiplerine dağıtma daha bir hız kazanıyor.
Yukarıda namaz, oruç,
dua, cuma mesajı, hac ve zekatı da içine alacak şekilde yardımlaşmaya örnek
verdim. Bunların dışında Müslümanların hemhal olduğu başka bir ritüel ve ibadet
var mı diye düşünüyorum. Özelde ilave ibadet yapan varsa da çoğunluk, bu birkaç
ibadete indirgenmiş Müslümanlığı yaşıyoruz.
Burada örnek verdiğim
bu ibadetleri önemsiz gördüğüm anlaşılmasın. Namaz da oruç da dua da zekat da
İslam'ın temel umdelerindendir ve yerine getirilmesi gerekir. Yalnız İslam
denince sadece bu ibadetlerin akla gelmesi bana garip geliyor. Zira İslam bu
kadar dar alana hapsedilecek bir din olmasa gerek. Ki dar alana sıkıştırdığımız
bu ibadetlerle, ulaşmamız istenen maksada ulaşabildiğimiz de söylenemez. Çünkü
bu ibadetler bizi daha ahlaklı yapması gerekirken istisnaları hariç tutarsak,
çoğumuzun ahlakla mücehhez olduğu söylenemez. Sanki özden ziyade bu ibadetleri
şeklen yerine getirdiğimiz ve bundan dolayıdır ki ahlakımıza yansımadığı
görülmektedir. Çünkü bu ibadetler bizi maksada götüren birer araç iken bu
ibadetleri amaç haline getirdiğimiz ortaya çıkmaktadır. Bugün Allah Teala
"Namazı, orucu, hac, zekat ve duayı özellikle cuma mesajlarını kaldırdım.
Bundan sonra bu ibadetlerden muafsınız" dese öyle zannediyorum, hepimiz
sudan çıkmış balığa döner ve ne yapacağımızı şaşırırız. Gerçekten bu ibadetler
de olmasa Müslümanlar olarak ne yaparız? Öyle zannediyorum, namaz
olmayacağı için hız kesmeden yapımı devam etmekte olan cami inşaatları da büyük
sekteye uğrar.
Sözümü fazla uzatmadan
yukarıda saydığım ibadetleri yerine getirmeye devam edelim ama bu ibadetleri,
hayatın merkezine alıp salt amaç haline getirmeyelim. Bunların, ahlaklı birer
birey ve toplum olmamız için birer araç olduğunu bilelim ve ona göre hareket
edelim. Bunların dışında dünyaya geliş amacımız üzerine kafa yoralım. Bu
dünyaya katma değer olarak ne katkı verdiğimizi düşünelim. Birbirimizi ve
başkasının ürettiğini yemeyi bırakıp bir taraftan ahirete hazırlık yaparken bu
dünyada üreten olmaya çalışalım. Ürettiğimiz her bir ürünün patenti bize ait
olsun. Bir taraftan para kazanırken insanlığa da hizmet etmiş olalım. İş
ahlakımız tüm dünyaya örnek olsun. Dar anlamıyla yaşamaya çalıştığımız İslam’ı
geniş anlamıyla yaşamayı prensip edinelim. Ya değilse tek başına namaz, oruç,
zekat, hac ve dua bizi cennete götürmeyebilir.
*12/05/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.