17 Mart 2021 Çarşamba

Silecek Kaldırma Fiili *

Konyalı ya da Konya’da yaşıyorsanız, bilirsiniz. Fetih ile Ahmet Özcan Caddelerinin kesiştiği yerde bir üst geçit var. Bu üst geçidin olduğu yerde daha önce 6 yol vardı. Bu yüzden halk burayı Altı Yol diye bilir. Karatay ile Meram ilçelerinin sınırında olan bu yol, trafik yönünden işlek bir cadde. Karatay’dan Meram’a, Meram’dan Karatay’a gidenlerin önemli bir kısmı bu yolu kullanır. Burayı takip eden sürücüler 60 hız sınırıyla gittikleri takdirde kolay kolay kırmızı ışığa yakalanmazlar. Çünkü yeşil dalga uygulaması var hem Ahmet Özcan hem de Fetih Caddelerinde. Üst geçit ise Karatay (Eski Garaj) Terminali tarafından gelip çevre yolu izlemeyenlerin çoğu, bu üst geçidi kullanır. Bu yol da işlek ama yeşil dalga uygulaması yok. Pek alternatifi olmayan bu yolu izleyenler, Karaman Yoluna çıkıncaya kadar her kırmızı ışıkta durmayı göze almalılar. İşlek, bir o kadar da dar olan bu yol nedense bir türlü genişletilemedi. Yolun sağına park edilen araçlar yüzünden yol, çoğu zaman tek şeride düşüyor. Burada sabır devreye giriyor. Bu sabır, öyle zannediyorum, solun sağı ve soluna yüksek katlı binalar yapıldıkça binalar içe çekileceği için o zamana kadar sürecek. Bunu da sanırım yeni nesil görür. Çünkü yıkım ve yapılaşma kaplumbağa hızıyla sürüyor.

Neyse konum bu değil. Önce yol ve mevkii tanıtayım ki sonra sadede geleyim istedim. Uluırmak ve Karaman Yolunu günübirlik kullanan önemli bir kesim daha var. Bunlar; Çumra, Akören, Güneysınır, Bozkır, Karaman gibi yerlere günlük mesaiye gidip gelenlerdir. Üç-beş kişinin bir araya gelerek tek araçla mesaiye gidenlerin çoğunun toplanma merkezi, Üst Geçidin olduğu bölgedir. Buraya kadar bireysel aracıyla gelenler, araçlarını buralarda uygun bir yere park ederler, ekibine dahil olup yola çıkıyorlar. Bu şekil mobil çalışanların sayısı az değil. Bu kişiler, araçlarını köprünün Meram tarafındaki eteğine koyarlar. Çünkü belediye buraya uygun park yerleri yapmış.

Aracını sabah köprünün eteğine koyan sürücü, akşamında aracının başına geldiği zaman sileceklerinin kaldırıldığını görüyor. Bu durum yani silecek kaldırma eylemi, gün be gün yapıldığına göre belli ki bunu yapan trafik polisi, zabıta görevlisi ve fahri müfettiş değil. Çünkü araçlara ne ceza yazılıyor ne de aracın çekilme gibi bir durumu söz konusu. Umuma açık, kimseyi engellemeyen, trafiği aksatmayan bu park yerine konan araçlar nedense birilerini rahatsız ediyor. Üstelik park yapılan bu yerde;

*“Buraya park etmek yasak” levhası yok.

*“Burası özel mülktür, park yapılmaz” levhası yok.

*”Garaj kapısı önüdür. Lütfen park etmeyiniz” levhası yok.

*“Yabancı araç park edemez” uyarısı yok.

*“Bu park x site sakinlerine aittir” levhası yok. Çünkü buraya site sakinleri de park yapmıyor. Çünkü bina sakinleri, sitelerinin bahçesine araçlarını park ediyorlar.

*Bu araçlar, 8-10 metre ötesindeki binanın zemin katında kahvehane (kapalı), boş dükkan, kırtasiye, sağlık kabini vs işyerlerinin görüntüsünü de bozmuyor. Onların dükkanlarının önünü de kapatmıyor. Çünkü esnaf kendi dükkanının, diğerleri de yola bakar şekilde araçlarını park ettikten sonra karşılıklı iki araç geçebilecek şekilde bir mesafe kalıyor.

Bu silecek kaldırma eylemini bıkıp usanmadan her gün kim yapıyor olabilir? Kimin yaptığını bilemem ama aklıma, yapsa yapsa yüksek katlı binanın altında küçük dükkanlarda ticaret yapan bazı esnaf geliyor. Eğer bunu esnaf yapıyorsa yaptığı işgüzarlıktan başka bir şey değil. Zira orası babasının mülkü değil, orası ücretli park da değil. Araçlar oranın güvenliğini de tehdit etmiyor. Çoğu esnafı tenzih ediyorum ama bazı esnaf, dükkanı kiralayınca sanıyor ki dükkanın önü de kaldırım da yol da kendisinin. Hiçbir esnafın böyle düşünmeye ve böyle davranmaya hakkı yoktur ve yapılan ayıptır. Şayet bu park edilen araçlar, esnafın ekmek kapısına mani oluyor, trafiği tehlikeye atıyor ve trafikte bir keşmekeşlik meydana gelmesine sebebiyet veriyorsa, bu durumda bu işgüzar esnafa düşen, trafiği arayıp gereğinin yapılmasını istemektir. Zaten park yeri usulsüz ise görevliler gelip gereğini yapar ve gerekirse silecekleri kaldırır. Belediye “Buraya park yasak” levhası koyar ama bu silecek kaldırma işi esnafın işi değil, haddi hiç değil.

Burada bir silecek kaldırma işine niye bu kadar kafa yoruyorsun, diyebilirsiniz. Basit gibi gelebilir ama silecek kaldırma hem mide bulandırır hem de tehdit içerir: “Bu aracını bir daha burada görürsem, bu silecekleri bir daha yerinde bulamazsın”, “Arabanın lastiklerini patlatırım”, “Arabanı çizer ve zarar veririm, şakam yoktur” anlamına gelir. 

Buradan belediye ve trafik yetkililerini göreve davet ediyorum.

*20.03.2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

16 Mart 2021 Salı

Yanık Ekmeği Yedim, Parayı Kaptım

                       -İşte azmin zaferi!-


Resimde gördüğünüz 50 papeli dün kaldırımın üzerinde buldum. Ben buradayım, gel al der gibiydi.

Bir sevindim bir sevindim. Sağıma soluma baktım, kimsecikler yoktu. Salgın riskine rağmen alıp para koymadığım cebime emaneten koydum. Bu parayı cebime koyarken tek üzüntüm, düşürülen paranın yanında bir dezenfektan makinesinin olmamasıydı. Halbuki oraya bir de el temizleme makinesi koyabilirdi. Neyse düşürenin düşüncesizliği... Yine de çok kızamıyorum. Ne de olsa ne yaptığını bilmiyor. 

Her ne kadar bu lukatayı düşüreni bulamayacaksam da bu para bir ihtiyaç sahibine gidecekti. 

Bu parayla birlikte zamanında "Yanık ekmek yersen, para bulursun" diyenlere kulak vermemin semeresini görmeye başladığımı düşünüyorum. Buna hep inandım ve başardım nihayet. Benim için azmin zaferidir bu.

Azmimin zafere dönüşmesinde, zorunlu olmadıkça arabaya  binmememin, fırsat buldukça yürümemin, yürürken karşıya değil, önüme bakmamın payı büyük burada. Oradan arabayla geçmiş olsaydım, bu paraya konamayacaktım. Bir de "Çok dolaşırsan, ayağına tavuk pisliği bulaşır" derler. Gördüğünüz gibi tavuk pisliği bulaşmadığı gibi para buluyorum.

Aslında ilk para buluşum değil bu. Bir ara 25 kuruş bulmuştum. Zaman zaman 5-10 kuruş da görüyorum. Sermayeyi kurtarmaz diyerek eğilip almıyorum. Sonra her bir parayı alınca elime nereden dezenfektan sıkacaktım? Bir vakit iki beşlik buldum.

Hasılı bugüne kadar bulduğum en büyük rakam bu elli kayme. Hedefte önce 100, ardından en büyük paramız 200 TL banknot bulmak. Üzmeyin bu garibi. Atın cebinizdeki fazlalıkları. Unutmayın ki ne atarsanız yere, o gider sizinle. Haydi göreyim sizi. Bu arada bu iyiliği yaparken diğer iyiliği unutmayın. Bir iyilik yaparken diğer iyiliği es geçmeyin. Lütfen para düşürdüğünüz yere bir dezenfektan koyun.

Not: Paranın sahibi kardeşim, yardımın yerine ulaşmıştır. Allah hayrını kabul etsin.

15 Mart 2021 Pazartesi

Harç mı Haraç mı? *

Dört çocuktan üçünü baş göz edip evden çıkardım. Yanımda kalan son numara da 18'ini doldurur doldurmaz, ehliyet al evlat dedim. Birlikte bir sürücü kursuna giderek 900 lira karşılığında anlaştım.

Salgın sebebiyle teori derslerini uzaktan aldı. Yazılı sınava da yine salgın kaynaklı ertelemeli girdi. Sınavın ardından direksiyon eğitimleri bir müddet askıya alındı. Bugün, yarın derken direksiyon eğitimini de aldı ve ehliyet sınavına ilk girişte B sınıfı ehliyet almaya hak kazandı.

Sıra geldi hak ettiği ehliyetini çıkarmaya. Sürücü kursuna giderek hazırlanan dosyayı aldı. Yatırılması gereken 1.090,10 TL "kurum tahsilatı" ücretini, mobil üzerinden Ziraat Bankasına yatırdı. Aynı gün nüfus müdürlüğüne giderek geçici nüfus belgesini aldı. Düzenlenen belge de iki gün sonrasında eve teslim edildi. 

Oğlan, aldığı ehliyete sevince dursun. Bende de ilk girişte ehliyet işi bitti, iş uzatmaya kalmadı diye bir sevinç oluştu. Kısa bir sevinçten sonra kursa yatan 900 liranın ardından devlete ödenen para beni yakmaya başladı. İçime oturdu dense yeridir. 

Kısa bir süre dut yemiş bülbüle döndükten sonra kendime geldim ve kurum tahsilatının ayrıntısına, özellikle küsurata bir bakayım dedim. Baktıkça devlet maliyesindeki ciddiyete hayran kaldım. Var mısınız ayrıntıya birlikte bakalım:

Değerli Kağıt Bedeli: 225 TL

Sürücü Belgesi Harcı: 820,10 TL

Polis Vakfı Tutarı: 45 TL

Toplam Tahsilat Tutarı: 1.090,10 TL

Gördüğünüz gibi devlette her şey şeffaf. Ne kadar parayı niçin aldığını, paranın nereye gittiğini kuruşu kuruşuna hesaplamış ve toplamı bulmuş. Dikkatinizi çektiyse toplamı bulduktan sonra da yuvarlama yoluna gitmemiş, 10 kuruşluk alacağından bile vazgeçmemiş. Belki de o 10 kuruş, maliyetlerin ardından devlete kalan olmalı. Maşallah, ne alacağı küsurattan vazgeçiyor ne de vereceğinden. Hak geçmesin dedikleri bu olsa gerek. 

Neyse, 900+1.090,10 =1.990,10 TL karşılığında oğlan B sınıfı ehliyetin sahibi oldu. Beni teselli eden, oğlanın yazılı ve uygulamada bir kazaya kurban gitmemesiydi. Bir de kalsaydı, ödediğimiz para katlanacaktı. Stres de işin cabası olacaktı.

Şimdi izninizle devlete ödenen kurum tahsilatındaki kalemler üzerine birkaç kelam edeceğim: 

225 lira olarak tahsil edilen "Değerli Kağıt Tutarı" evrakını görmediğimiz için bu kağıt nasıl değerli, acaba altın kaplamalı, değerine paha biçilmez bir kağıt mı, bilmiyoruz. Sanırım bu kağıt, noterlerin, adına değerli kağıt dedikleri normal kağıt olsa gerek. 

820,10 TL olarak ödenen "Sürücü Belgesi Harcı" ise adı üzerinde harç* imiş.  Bana bu harç, haraç** gibi geldi. Zira tuzlu mu tuzlu. 

45 liralık "Polis Vakfı Tutarı" ise içinde vakıf geçtiğine göre  bu ödeme bağış olmalı. Benim bildiğim bağış, gönüllülük esasına dayalı olur. "Polis Vakfına bağışta bulunmak ister misin" gibi sorulur. Bu bize sorulmadığına göre burada  zorunlu bir bağış söz konusu. Polis Vakfına giden bu bağışı, diploma almak, diploma kayıp belgesi almak için okula gelen bir öğrenciden veya veliden, bir okul istese, okul yöneticisinin başına ne gelir, bir düşünün derim. Ki vatandaş, sayısız diplomasını kaybetme hakkına sahip. Okul da meccanen kayıp belgesi çıkarmak zorunda. Ne de olsa diploma dediğin değerli kağıt değil. Bence değer ve kıymet bilinsin diye kayıplarda bağıştan ziyade bir bedel alınmalı. Bir bedel ödenmeyince kadir kıymet de bilinmiyor. Haydi, bir vatandaş aldığı ehliyeti kaybetsin de yenisini bedava alsın da göreyim. Maalesef okullar ile diğer kurumlar arasında bağış konusunda bir çifte standart uygulanıyor. Bunda MEB yetkililerinin payı büyük. Sonra da okul, bir konuda ödenek talebinde bulunduğunda, yazıya "Yerel imkanlarla yapın" cevabı veriliyor. Maalesef bu ülkede diğer kamu kurum ve kuruluşlarından alınan her bir belgeye, içinde bağış da olan zorunlu ödeme yapılırken, iş MEB okullarına gelince her şey beleş oluyor. Bunu da vatandaş bildiği için bir okul, vatandaştan bir kuruş istese,  bu parayı niye alıyorsun diye sorar. Aynı vatandaş nüfus, tapu, emniyet vs. hangi kurum olursa olsun, yekûnu epey tutan para istendi mi, niye demeden vatandaş paşa paşa ödüyor. Eğitim ve öğretim ücretsiz dedikleri bu olsa gerek. Neyse bu konuda ayrı bir konu.

Yeniden devlete giden kurum tahsilatına gelirsek; adı, değerli kağıt, sürücü belgesi harcı ve polis vakfına yapılan bu ödeme, bir ehliyet için yüksek mi yüksek. Hasılı devlet bildiğiniz gibi. Kaşıkla verdiğini kepçeyle almaya devam ediyor. İnşallah, ödenen bu vergiler yerli yerinde kullanılır. İşin garibi ehliyet alımında, bildiğim kadarıyla devletin yaptığı bir masraf yok. Devlete giden bu paradan daha fazlasını sürücü kursları alsa gam yemem. Çünkü teori dersi, direksiyon eğitimi, yapılan sınavlarda görev alanlara ödenen ücret sürücü kursunun sırtından çıkıyor…

* Harç: 1.harcanan para, masraf.

 2. Resmi işlerde devlet veznesine ödenen para, vergi.

**Haraç:1.Bir kimseden ya da bir yerden zorbalıkla alınan para.

 *17.03.2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.