24 Kasım 2020 Salı

Bir 24 Kasım Günü Evimde Beklerken-e- Ben

Midem bayram ederdi her 24 Kasımda,

Çünkü hep bir yemek daveti alırdım o gün.

Önce ne gerek vardı? Zahmet ettiniz derdim.

Ardından tıka basa yer, bir güzel stoklardım.



Öyle yerdim ki “midem yeter artık” dedikçe,

Karnım, “daha stoklanacak yer var” derdi.

Ben ise bir yediğime, bir de kalana bakar,

Rabbim, “Ne olur, midemi büyüt” derdim.



Yediğim, beni biraz rahatsız etse de

Gözüm yiyemediklerimde kalırdı.

Çünkü diğer günleri de düşünmeliydim.

Zira kolay mı bir 364 gün daha beklemek.



Böyle günlerde karnım davul gibi şişerdi.

Neredeyse ayaklarımı göremez olurdum.

Ama olsun. Zira ayaklara düşman bakardı.

Ben ayağa değil, mideme bakmalıydım.



Zaman zaman bu öğretmenler gününü niçin Miladiye göre kutlarız?

Hicri takvime göre kutlasak olmaz mı derim.

Hiç olmazsa bir sonraki öğretmenler gününü bir 11 gün önce kutlar,

Midem böylece erkenden bayram eder derdim.



Dengesiz beslenmeden dolayı göbek iyice çıkınca,

Ayaklarıma bakanlar göbeğime bakar olunca,

Dedim ki şu göbeği eriteyim,

Bir sonraki günümde daha fazla stoklayayım.



İşin ucunca daha fazla yemek yemek olunca,

Yürümeye sarıldım dört elle.

Nasılsa ayaklarım çekecekti ceremesini,

Dağ, bayır demedim, uzun –ince yürüdüm.



Ayaklarıma kara sular indikçe,

Nefes nefese kaldıkça,

Kendi kendime yeter dedikçe,

İçimden bir ses 24 Kasımı hatırlatırım dedi.



Yürüdükçe yürüdüm, abarttıkça abarttım.

Sonunda göbeği erittim ve bir deri, bir kemik kaldım.

Zira midem boş, göbeğim stoklarını eritti.

Gördüğünüz gibi bir 24 Kasıma hazırım.



Dersim 16.30’da başlayacak olmasına rağmen

Olur ya bir telefon, bir davet alırım dedim.

Sabah erkenden kalktım.

Urbalarımı giydim.



Ama şu saat oldu,

Ne arayan var ne de soran,

Beklediğim yemek daveti gelmedi bir türlü.

Neymiş de salgın varmış.



Salgın var diye aç mı duruyorsunuz?

Yemeden-içmeden ne yapıyorsunuz?

Bilin ki salgın beni götürmezse,

Açlık alıp götürecek beni.



Diyelim ki salgın var,

Beni korumak istiyorsunuz.

İyi de! Bugün ben daş kökü mü yiyeceğim.

Sonra bu kadar hazırlığı niye yaptım ben?



Tamam, salgın var,

Lokantalarda servis yok.

Bunu bahane etmeyin.

Evlere servis yapıyorlar.



Bu alternatifi düşünün,

Öncesinde benden adresimi isteyin.

Ardından lokantacınıza bir alo deyin.

Ne olur! Bu garibi bugün, gününde sevindirin.



Şayet bunu yapmaz iseniz,

Umduğum dağlara karlar yağar ise,

Bağrıma taş bastırır,

Yemen fukarası gibi beklerim umutla.



Daha olmadı. Ne umdum ne buldum derim.

Kendi ikramımı kendime yaparım.

Giyerim eşofmanlarımı ve spor ayakkabımı,

Veririm kendimi yeniden yollara.



Zaten tok karna yürünmez,

Yürürken aç be aç olunmalı.

Zaten kim ölmüş acından?

Bu da benim kendime bir ödülüm olur.


Kaldı 800 km'yi bitirmeye 8 km,

Gider yürür gelirim onu da

Bugünkü ödülüm de bu olur.

Dönüşte tuz, ekmek yerim.



İnanmam, şaka yapıyorsun derseniz,

Derim ki hiç şaka yapar tarafım var mı?

Bilin ki hiç olmadığım kadar ciddiyim.

Zira aç ayı oynamaz ve aç köpek fırın deler.



Derseniz ki bu yazdığın nesir mi yoksa nazım mı?

Yüce der ki ne nesre benzer ne de nazma.

O zaman niye yazdın denirse,

Derim ki aç karna ne yazdığımı biliyor muyum ben?

 


22 Kasım 2020 Pazar

Sorunun Kaynağını Sonunda Tespit Edebildim *

Online ders için okul yönetiminin atadığı az sayıdaki derslere girdikten sonra MEB, EBA harici platformlarda ders işlemeye izin verdi ve EBA üzerinden ders atama işleri, öğretmene bırakıldı. 

Okul, pazar akşamı haftalık ders programını yaptıktan sonra programımızı e posta adresimize gönderdi.

EBA harici ders atama nasıl yapılır bilmem ama iş başa düştü. Oturdum bilgisayarın başına. Önce ders atamanın nasıl yapılacağını gösteren videoyu birkaç defa izledim. Videoyu izledikçe teknoloji özürlü benim cahilliğim gitti ve bu işi yapabileceğime güvenim geldi.

Verilen ders programına göre ilk atamayı yaptım. Kayıt yapmadı. Tekrar tekrar kaydettim yine olmadı. Bu durumu whatsapp grubu üzerinden öğretmenlere sordum. "Sistem öyle diyor bazen ama az sonra ders atamasını yapıyor" cevabını aldım. Atadığım dersi, bildirimlerde görmek için gözüm ekranın üzerine gitti gitti geldi. Nedense görmek istediğim bildirimi göremedim. Sisteme kızdım. Zira sistemin bana bir garezi olmalıydı. Sistem derken MEB'e kızıyorum. Daha doğru dürüst alt yapıyı hazırlamamış diyorum.

Bu sınıfın dersini bırakıp bir başka sınıfın ders atamasını yapmaya kalktım. "Ders atadığınız sınıfın o saatte atanmış bir başka dersi olduğundan dersiniz atanmamıştır" uyarısını aldım. Sil baştan yeniden denedim. Aynı uyarıyı aldım. Gruptan öğretmenlere "Arkadaşlar! Falan sınıfa şu saatte kim ders atadı ise düzeltebilir mi" şeklinde yazı yazdım. Kimse oralı olmadı. Bu öğretmen milleti de bir alemdi. Benim saatime ders ataması yapıyor ve üzerine almıyor. Vah ki vah!

Bu sınıfı da bırakıp bir başka sınıfın ders atamasını yapmayı denedim. "Canlı dersi ata butonu aktif olmadı. Bu da bir başkasının bu saate ders atadığı anlamına geliyormuş. Nasıl kızmam ilgili müdür yardımcısına. Kendisinin yapacağı işi bize bıraktı, üstelik bu işi nasıl yapacağımızı bir güzel izah bile etmedi diyorum.

Bir başka sınıfı denedim. Ekranın üstünde kırmızı bildirim göründü. Hele şükür ki oldu. Bir sevindim bir sevindim. Ne de olsa kedi olalı bir fare tutmuştum. Hemen diğer bir dersi atadım. O da oldu. 

Az sonra atadığım dersleri görmek için bildirimlere girdim. Ne de olsa uzun bir uğraştan sonra emeğimin karşılığını görmüş, bazı sınıflara ders atayamamışsam da ilk mahsulümü almıştım. O da ne! Bir anormallik vardı. 10.30'a atadığım ders, 11.30'a atanmış görünüyordu. Sanırım saati yanlış yazdım diyerek atadığım dersi sildim. Seçtiğim saati tekrar tekrar kontrol ettim ve dersi atadım. Zoom'da dersin başlangıcı 10.30 görünürken EBA'da yine 11.30 gösteriyordu. Atadığım dersi yeniden sildim ve tekrar atama işlemi yaptım. Saati seçeceğimde saati yine yanlış yazmayayım diye kol saatime, cep telefonunun saatine, bilgisayarın saatine ve seçtiğim saate baktım. Hepsini teyit ettikten sonra ders atamayı yaptım. 10.30'a atadığım ders yine 11.30 görünüyordu. Öğretmenler grubundan biri "Arkadaşlar, şu saate kim ders atadı? Silebilir mi" dediyse de bu sefer ben üzerime almadım.

Gecenin 11 sularında cepten bir öğretmeni aradım. 10.30'a atadığım ders, 11.30’a dönüşüyor. Sizde de böyle oluyor mu dedim. “Hayır” dedi. “Ben atama yaptım ve saat de doğru” dedi. Bilgisayarın saatini kontrol eder misin dedi. Hem de kaç defa kontrol ettim ve bilgisayarımın saati de doğru dedim. Teşekkür edip telefonu kapattım.

Gecenin bir vaktine kadar ders atayamamamın nedenini öğrenmeye çalıştım. Çoğunluk atama yapabildiğine göre acaba hata bende olabilir miydi? Bunu, daha içimden geçirir geçirmez egom ve nefsim "Ne münasebet! Senin ne suçun olabilir ki! Zira sen elinden geleni yaptın. Ki sen, sütten çıkmış ak kaşıksın" dedi. O zaman mesele ne idi? Alt yapısından dolayı MEB'e, okul idaresine, öğretmenlere kızdım. Ne kadar kızdımsa da kızgınlığım beni kesmedi. O zaman başka kime kızayım derken imdadıma dış güçler geldi. Tabi ya! Nasıl da aklıma gelmedi. Dersimi bir saat sonrasına atama işi, dersimi sabote etmek amacıyla ancak dış güçlerin işi olabilirdi. Zaten her taşın altından onlar çıkmıyor mu? Zira büyüklerimizden dış güçler sözünü çok duyduk. Onlara yapan dış güçler bana da hayli hayli yapabilirdi. Bu gerçeği, aklımın bir köşesine yazarak yatağa girdim ve sabahki derslerimi EBA yerine Zoom üzerinden yapma kararı aldım. Okul idaresi "Sayın hocam, ders atamanızı niçin yapmadınız" derse dış güçler bana engel çıkardı diyeceğim.

Okuldan kimse niçin EBA üzerinden dersini yapmadın demedi. Öğrencilerime mesaj göndererek onları Zoom'a yönlendirdim. 

Tüm öğretmenler, EBA üzerinden derslerine giriş yaparlarken ben, derslerimi üç gün boyunca Zoom'dan işledim. Aynı zamanda zaman zaman EBA üzerinden ders atamayı denedim, olmadı.

Sonunda burnumdan kıl aldırmayı göze alıp büyük bir tevazu örneği göstererek bilgisayarın sağ alt köşesindeki saate sağ tıkladım. “Tarih ve saati ayarla” kısmını seçtim. “Saat dilimini değiştir” seçeneğine girince, bir de ne göreyim! Benim bilgisayarımın saati İstanbul yerine Avrupa saatine ayarlı. Kimseye bir şey demeden ve belli etmeden, bir el çabukluğuyla Avrupa'yı, İstanbul'a çevirdim. Ardından perşembe ve cumanın derslerini tereyağından kıl çeker gibi bir çırpıda atadım. Gördüğüm şu ki ne sistemde bir sıkıntı vardı ne bir öğretmen benim dersimin yerine yanlış ders atamıştı ne de okuldan kaynaklanan bir hata vardı. Tüm suç, Avrupa ayarlı bilgisayarımın saatinde. Hasılı suç unsuru benim evimden çıktı. Dış güçler, bilgisayarım vasıtasıyla evime kadar girmiş, beni yönlendiriyor. "Ah şu dış güçler!" dedim. Ardından iyi ki varsınız dış güçler dedim ve içimin yağları eridi.

Konuyu yazı konusu edinmemin sebebi, bu işin arkasında dış güçlerin olduğuna sizi ikna etmektir. Sizi ikna edebilirsem ben de mecburen ikna olacağım.  


*25/11/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

 

Saygı Duyduğum ve Saygı Duymadığım Tipler *

Bir kişi, önceki fikir ve görüşlerini değiştirdiği zaman onun için "Hızlı bir 'U dönüşü' yaptı", zaten onun için " Dün dündür, bugün de bugün" ve nihayet "Tükürdüğünü yaladı" denir. Özellikle siyasilerimizde görünür bu özellikler. Hatta "Dün dündür..." deyimi bir siyasimizle özdeşleşmiştir. 

Fikrini değiştirenler, bu zikzakları yüzünden topluma pek güven vermezler. Bu güvensizliği ifade etmek için de "Onun son dediğine bakmak lazım" denir. 

Bir insan daha önce savunduğu bir fikir ve görüşünü değiştiremez mi? Elbette değiştirebilir. Yaş, ortam, şartlar, zaruretler, kişinin kendini geliştirmesi, olayın perde gerisini ve iç yüzünü öğrenmesi gibi nedenlerle kişi, önceki görüşlerini değiştirebilir. Çünkü yeni bir bakış açısı geliştirmiştir. Bu da doğaldır. Zaten görüşler değişmezse herkes ve her şey yerinde sayar. Bu da gelişmenin önündeki en büyük engeldir. Bundandır ki "Değişmeyen tek şey değişimdir".

Kendini geliştirerek veya gerçeği görerek fikrini değiştirenlere saygım vardır. Aynı zamanda önceki fikrini değiştirdikten sonra kamuoyuna yeni fikrini açıklamadan önce "Ben bu konuda daha önce şöyle düşünüyordum. Bunun yanlış olduğunu öğrenmiş ve tespit etmiş durumdayım. Kitleleri bu konuda yanılttığım için üzgünüm. Bundan sonra bu konuda şu görüşü savunuyorum" diyerek özeleştiri yapanlara da saygım vardır.

Yerinde sabit kalan sabit fikirlilere saygım olmaz. Zira bunlar gelişimin önündeki en büyük engeldir.

Şu tiplere ve fikir ve görüşünü şu şekil değiştirenlere hiç saygım olmaz:

1.Nabza göre şerbet verenlere,

2.Hem nalına hem mıhına vuranlara,

3."Bu benim kırmızıçizgimdir", " Nefes aldığım müddetçe bu böyle olacaktır... " şeklinde görüş belirtip sonra hiçbir şey olmamış gibi görüşünü değiştirenlere ve bu değiştirdiği fikrinden dolayı kamuoyunu bilgilendirmeyenlere,

4.“Efendim! Siz bu konuda daha önce şöyle demiştiniz” diyenleri azarlayanlara ve onları düşman belleyenlere, yok böyle bir şey diyenlere, (Böyle bir soruya karşılık, kızmadan “Evet efendim! Ben daha önce bu konuda dediğin gibi düşünüyordum. Maalesef yanlış olduğunu fark ettim. Şimdi o görüşümü terk ettim”, diyenlere de saygı duyarım. En azından görüş değiştirdiğini kabul etmiş demektir.)

5.Sevip saydığı kişilerin düştükleri çelişkisini görmeyenlere, görmek istemeyenlere, sessiz kalanlara, hatta bu durumu savunmaya kalkanlara,

6.Sevip saydığı kişinin çelişkisini dile getirenlere “Ama efendim, bunu yapmayan mı var. Siz de yaptınız ve yapıyorsunuz. Ayrıca bu konuda kimse sizin elinize su dökemez” savunması geliştirenlere,

7.Rakip gördüğü ve nefret ettiği kişilerin gözündeki çöpü görürken sevdiklerinin gözündeki merteği görmeyenlere vs.

Bu tip ve görüşte olanlar, itibarlı koltuklarda oturabilirler, şan ve şöhret sahibi olabilirler, kamuoyunda saygı da görebilirler. Benim nazarımda saygıya layık değildirler. Bunlar, yazımın girişinde yazdığım “Dün düncüler”, “U dönüşçüler” ve “Tükürdüklerini yalayanlardır”. Zira zamanında boyundan büyük laflar etmişler, büyük lokma yemeyip büyük konuşmuşlardır. Konuşurlarken de mangalda kül bırakmayanlardır. Bu tiplerin değiştirdiği fikir ve görüşlerin de kimseye bir faydası olmaz. Ancak zararı olur.


* 06/09/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.