28 Ekim 2020 Çarşamba

Yeni Eğitim Düzenimiz *

Adı: Evim okul (Siz bunu “Okulum ev”, “Dijital eğitim”, “Uzaktan eğitim”, “Evde eğitim” vs diye de isimlendirebilirsiniz.

Kapsamı: İlk, orta, lise ve üniversite öğrencileri.

Dersin işlendiği yerler: Ev, ofis, çarşı-pazar, piknik alanı, köşe-bucak her yer. Yeter ki bulunduğumuz yerde İnternet çeksin. Okul, dört duvardan ibaret değil denilen böyle bir şey olsa gerek.

Ders materyalleri: Bilgisayar, laptop, tablet, cep telefonu, İnternet, webcam, e-kitap vs.

Zorunluluğu: İlk, orta ve lise zorunlu olmasına rağmen öğrencinin canlı derse katılması, haftada iki gün okula gitmesi veli isteğine bağlı. Derse katılmayan yok yazılmaz, mağdur olmaz.

Dersin yapıldığı platformlar: EBA ve diğer platformlar.

Ders süresi: 30 dakika.

Ders sürecinin işleyişi: EBA'da işlenecek derslerin belirlenmesi,  Bakanlığın izin verdiği saatlerde olacak şekilde okul yönetimleri tarafından belirlenmektedir. Öğretmen derse bağlandığı zaman öğrenciler de bağlanmaktadır. Diğer platformlarda ders işlemek için ders öğretmeni sınıf öğrencilerine davet göndermektedir. Daveti alan öğrenci, derse giriş yapmaktadır.

Öğrenci ve öğretmen arasındaki iletişim aracı: Çoğunlukla whatsapp.

EBA ile diğer platformlar arasındaki farklar:

a-Dersin süresi dolduğu zaman EBA gözünün yaşına bakmaz, cümleni tamamlamadan seni yayından alırken diğer platformlarda 40 dakikaya kadar ders işleyebiliyorsun. Hatta 40 dakika bitince kapatıp sisteme tekrar giriş yaparak birden çok 40 dakika daha işleyebilirsin.

b-EBA’da derse girmek, bağlanmak ve başlamak için belli resmi prosedürler ve ders saatinin gelmesi gerekirken diğer platformları bilgisayarına yükleyince istediğin zaman kullanabiliyorsun. İşleyemediğin dersi bir başka vakitte işleyebiliyorsun.

c-EBA’da işlenen ders kaydedilirken diğer platformların kaydettiğine dair bir bilgiye şimdilik sahip değiliz.

d-EBA’da öğrencinin sesinin ve görüntüsünün açılması, öğretmenin iznine tabi iken diğer platformlarda öğrenci, ses ve görüntüsünü kendisi yönetebiliyor.

Uzaktan eğitimin verimliliği: Verimli olup olmadığı halen test aşamasındadır.

Uzaktan eğitim ile yüz yüze ders arasındaki farklar:

a- Yüz yüze eğitimde giriş ve çıkış zilleri hatta öğrenci ve öğretmen giriş zilleri çalarken yeni sistemde zil sesi yoktur.

b-Yüz yüze de bahçe ve koridorlarda nöbetçi öğretmen nöbet tutarken yeni sistemde nöbetçi öğretmene ihtiyaç yoktur.

b-Yüz yüzede ilk, orta ve lisede okul kıyafeti zorunluluğu varken yeni sistemde kıyafet serbestliği vardır.

c-Yeni sistemde öğrencinin sıraya girmesi, tören yapılması, İstiklal Marşı söylenmesi, tören alanında okul yöneticisinin eline mikrofonu alıp konuşması yoktur.

d-Yüz yüze eğitimde derse ilk önce öğrenci gelirken yeni sistemde derse ilk önce öğretmen gelmektedir. Yani yüz yüzede öğrenci öğretmeni beklerken bu sistemde öğretmen öğrenciyi beklemektedir. (2012’de Konya’da bir konferans veren Sayın Aytaç Açıkalın, “Okullarda önce öğretmen zilini, sonra öğrenci zilini çalmalı” demişti. Dediği oldu. Kulakları çınlasın.

e-Yeni sitemde öğrenci ders esnasında alabildiğine özgür iken öğretmen, sandalyesine mahkumdur. Öğrenci derse istediği zaman gelir, istediği zaman çıkar, ister görüntüsünü açar, ister kapatır, değişik isim ve görüntülerle karşına çıkabiliyor.

f-Yüz yüze eğitimde sınıfta sınıf mevcudunun dışında kimse bulunamaz ve derse giremez iken EBA’nın dışındaki platformlarda bir derse okulun tüm öğrencileri girebiliyor ve dersini dinleyebiliyorlar. Öğrencinin annesi, babası, hane halkı -kim varsa bahtına artık- dersini dinleyebiliyor. Anlayacağınız, yeni sistemde eğitim alabildiğine şeffaf. (Bir anekdot: Bu sene ilk defa derslerine girdiğim bir sınıfın dersini diğer platformlar aracılığıyla başlattım. Giriş yapan öğrenciler bekleme yapmasın diye iznime bağlı olan çeltiği kaldırdım. Bağlanan öğrenciler dersime girmeye başladı. Giren öğrenciye de hoş geldin dedikten sonra isteyen görüntüsünü açabilir diyorum. Derse yeni bağlanan bir öğrenci ismi göründü. Hoş geldin, ismin doğru mu, doğru sınıfa mı geldin dedim, cevap alamadım. Sorularımı birkaç defa tekrarladım. Sadece ismi görünen öğrenciden tık yok. Sonunda ikiz olduklarını öğrendiğim ve ikiziyle aynı bilgisayarı kullanan öğrencilerden biri, “Öğretmenim, soru sorduğunuz öğrenci değil dedi. O zaman kim, burada ne işi var dedim. “O, bizim annemiz. Dersinize bizim derse girip girmediğimizi kontrol için bağlandı” dedi. Bu söz üzerine öğrenci anne, dersten ayrıldı. Gördüğünüz gibi yeni sistemde dersin kapısı başta veli olmak üzere herkese açık. Whatsapp aracılığıyla gönderdiğimiz davete yediden yetmişe herkes katılabiliyor. Yeter ki davet ellerine geçmiş olsun. Bunlar ne yapıyorlar, nasıl ders işliyorlar, bir bakayım ya da davete icabet şart deyip dersimize giriş yapıyorlar.

g-Yüz yüzede adı üzerinde öğrenci ve öğretmen yüz yüze ders işlerken yeni sistemde öğrencilerin çoğu görüntüsünü açmıyor, sadece isimleri görünüyor. İsmin gerisinde öğrenci mi var, bir başkası mı var, öğrenci gidip yatıyor mu? Bu kısımlar muamma.

h-Yüz yüzede derse geç gelen öğrencinin, “Müdür yardımcısının yanındaydım, lavabodaydım” gibi mazeretleri olurken bu sistemde “Bağlanamadım, zor bağlandım, sistem beni attı, telefonum bozuldu” gibi gerekçeler öne sürülüyor.

ı-Yüz yüze eğitimde öğrenci sadece sınıf öğretmeninin cep numarasına erişebiliyorken yeni sitemde öğrenci ve veli, tüm öğretmenlerin cep numarasına whatsapp aracılığıyla ulaşabiliyor. “Derse giremedim, derse bağlanamıyoruz” şeklinde öğrencilerden ara ara mesajlar gelirken zaman zaman “Çocuğum ödevini anlayamamış, izah eder misiniz” şeklinde veli aramaları ve mesajları da eksik olmuyor.

i-Yüz yüzede öğretmenin derse girip girmediği okul ortamında okul idaresinin gözetim ve kontrolünde iken yeni sitemde öğretmenin derse girip girmediği öğretmenin beyanına bağlıdır.

Okul binaları: Ana sınıflar ve ilkokulların tamamı, 8.ve 12.sınıflar seyreltilmiş bir şekilde haftada iki gün yüz yüze eğitime gelirlerken(5.ve 9.sınıflar da 2 Kasımdan itibaren başlayacaklar) diğer kademeler için bir tarih verilmemiştir. Okullar uzun süre öğrencisiz kaldı. Bu süre zarfında okullar durmadan dezenfekte edildi. Öğrenci olmadığı için okullar o kadar temiz tutuldu ki neredeyse “Temiz Okul Belgesi” ni almayan okul kalmadı.

Sonuç: Salgın kaynaklı “Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler” misali hiç yoktan iyi deyip ‘B’ planı olarak devreye sokulan dijital eğitim sistemi verimli olursa, bu gidişle uygulama okulu olmayan mevcut okul binalarına ihtiyaç kalmayacak gibi. Yeni dünya düzeni bize dijital bir sistem dayattığına ve biz bu sisteme yavaş yavaş uyum sağladığımıza göre mevcut binaları elden çıkarsak nasıl olur? Belki bu vesileyle devletin maliyesi biraz nefes alır. Düşünmeye değer.

*31/10/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

27 Ekim 2020 Salı

Gelecek Vadeden İş *

 —Hayata yeniden başlama imkanınız olsaydı yine bugünkü yaptığınız işi mi yapmak isterdiniz?

—Hayır!

—İşinizden memnun değil misiniz?

—Memnunum memnun olmaya.

—Eee o zaman! Daha ne istersin?

—Başka meslek ve işkolları da var.

—Mesela?

—Aslında tek mesleği gözüme kestirmiş değilim. Zira zaman zaman keşke şu mesleği yapsaydım dediğim oluyor. Sonra vazgeçiyorum. Ama bir iş buldum ki bu, son kararım.

—Nedir o?

—Kaldırım ve tretuvar işleri.

—Hoppala! Bula bula bunu mu buldun?

—Beğenemedin mi? Bu işi küçümsüyor musun yoksa?

—Ne münasebet! Her meslek ve iş kutsaldır ve önemlidir. Sizden böyle bir cevap beklemiyordum. Bu işi seçmenizin sebebi nedir?

—Bazı meslek ve işkolları vardır ki bir zaman parlar, kısa bir süre sonra söner. Kaldırım ve tretuvar işleri ise geçmişten günümüze hız kesmeden devam ediyor. Ne kriz dinliyor ne de devri geçiyor. Belediyeler olduğu müddetçe bu kaldırım işleri devam edecek. Üstelik bu iş, sezonluk bir iş de değil. Neredeyse yıl boyunca devam ediyor.

—Şunun şurasında yayalar yürüsün diye yol kenarına, yola paralel yapılan yerler değil mi? Bir yaparsın, arkası gelmez. Çünkü bir şehirdeki caddeler belli, sokaklar belli. Sürekli yol, cadde ve sokak açılmıyor ki...

—Sen öyle san. Bu iş için yeni cadde ve sokağa gerek yok. Mevcutlar seni ihya eder. Çünkü aynı yere/yola bir defa kaldırım yapılmıyor ki! Kaldırım, mevcut yeniliğe alışmadan bir bakmış ki mevcut kaldırım sökülmüş, yerine yenisi yapılmış.

—Nasıl?

—Bir yoldaki kaldırım, yapıldığı gibi eskiyinceye kadar durmuyor. Bir yerde yol varsa o yoldan kanalizasyon başta olmak üzere elektrik, su, doğalgaz, telefon gibi alt yapı geçmek zorunda. Bu altyapılar zamanla ihtiyacı gideremez hale gelince yenilenir. Bunlar yenilenince her yeri yama olan asfaltın da yenilenmesi gerekiyor. Her asfalt yenilemede önce kaldırım düzenlemesi yapılır. Sadece bu değil. Bir yolda alt yapı çalışması olmasa bile kaldırımlar yenilenir.

—Mesela?

—Önceki kaldırım yüksek yapılmıştır. Engelliye uygun bir şekilde indirilmesi gerekebilir. Kaldırım geniş yapılmıştır, yolu genişletmek için kaldırım daraltılır. Kaldırımın kenarına bisiklet yolu yapılmak istenebilir. Hasılı kaldırım düzenlemesi deyince belediyeler, belediyeler deyince kaldırım düzenlemesi akla gelir. Anlayacağın kaldırım işlerinde gelecek var. Altın yumurtlayan tavuk gibidir kaldırımlar. 

—İyi de eskimeden yenilenen kaldırımlara döşenen kilitli taşlar ne yapılıyor? Alıp atılıyor mu?

—Atılmıyor efendim. Kepçeyle arabalara doldurulur. Sağ kalanlar kıyı-kenar yolların kaldırım işlerinde değerlendirilir. Bunu da sen veya bir başka rakibin yapar. Hasılı bu kaldırımlardan sürekli ekmek yediğin gibi kısa zamanda köşeyi de dönersin. Zaten ben de köşeyi dönmek istiyorum. Aklın varsa düş peşime…

*28/10/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


23 Ekim 2020 Cuma

Cahit Sıtkı Kendisini Değil, Beni Anlatmış...

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

(Ne olacaktı ya! Daha ne bekliyordun?)

Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

(Ya kimin olacaktı? Kendinden şüphen mi var? Sonra ne varmış o çizgilerde? Bu yaşta da mı olmasın. Desen bil onları. Utanıyorsan gerdir bari!)

Ya gözler altındaki mor halkalar?

(Daha dur! İyi günlerin bunlar. Yaşarsan daha neler göreceksin)

Neden böyle düşman görünürsünüz;

(Ne sanıyordun ya! Bu yaşta anladıysan buna da şükür! Daha bunlar, öbür dünyada yaptıklarını bir bir anlatacaklar ve seni satacaklar. Fazla sır vermeye gelmez.)

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

(Sen esas yüzüne gülenlerden ve olduğundan farklı görünenlerden kork.)

Zamanla nasıl değişiyor insan!

(Bu yaştan sonra göverip bostan mı olacaktın ya da dünyaya kazık mı çakacaktın)

Hangi resmime baksam ben değilim:

(Sen öyle san ve kendini öyle kandır. Dost acı söyler. Bu, sensin.)

Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

(Uzatma! Ben senin o günlerini de bilirim. Ne şevk vardı ne de heyecan! Bu yaştan sonra hiç olmaz zaten.)