Ana içeriğe atla

Gelecek Vadeden İş *

 —Hayata yeniden başlama imkanınız olsaydı yine bugünkü yaptığınız işi mi yapmak isterdiniz?

—Hayır!

—İşinizden memnun değil misiniz?

—Memnunum memnun olmaya.

—Eee o zaman! Daha ne istersin?

—Başka meslek ve işkolları da var.

—Mesela?

—Aslında tek mesleği gözüme kestirmiş değilim. Zira zaman zaman keşke şu mesleği yapsaydım dediğim oluyor. Sonra vazgeçiyorum. Ama bir iş buldum ki bu, son kararım.

—Nedir o?

—Kaldırım ve tretuvar işleri.

—Hoppala! Bula bula bunu mu buldun?

—Beğenemedin mi? Bu işi küçümsüyor musun yoksa?

—Ne münasebet! Her meslek ve iş kutsaldır ve önemlidir. Sizden böyle bir cevap beklemiyordum. Bu işi seçmenizin sebebi nedir?

—Bazı meslek ve işkolları vardır ki bir zaman parlar, kısa bir süre sonra söner. Kaldırım ve tretuvar işleri ise geçmişten günümüze hız kesmeden devam ediyor. Ne kriz dinliyor ne de devri geçiyor. Belediyeler olduğu müddetçe bu kaldırım işleri devam edecek. Üstelik bu iş, sezonluk bir iş de değil. Neredeyse yıl boyunca devam ediyor.

—Şunun şurasında yayalar yürüsün diye yol kenarına, yola paralel yapılan yerler değil mi? Bir yaparsın, arkası gelmez. Çünkü bir şehirdeki caddeler belli, sokaklar belli. Sürekli yol, cadde ve sokak açılmıyor ki...

—Sen öyle san. Bu iş için yeni cadde ve sokağa gerek yok. Mevcutlar seni ihya eder. Çünkü aynı yere/yola bir defa kaldırım yapılmıyor ki! Kaldırım, mevcut yeniliğe alışmadan bir bakmış ki mevcut kaldırım sökülmüş, yerine yenisi yapılmış.

—Nasıl?

—Bir yoldaki kaldırım, yapıldığı gibi eskiyinceye kadar durmuyor. Bir yerde yol varsa o yoldan kanalizasyon başta olmak üzere elektrik, su, doğalgaz, telefon gibi alt yapı geçmek zorunda. Bu altyapılar zamanla ihtiyacı gideremez hale gelince yenilenir. Bunlar yenilenince her yeri yama olan asfaltın da yenilenmesi gerekiyor. Her asfalt yenilemede önce kaldırım düzenlemesi yapılır. Sadece bu değil. Bir yolda alt yapı çalışması olmasa bile kaldırımlar yenilenir.

—Mesela?

—Önceki kaldırım yüksek yapılmıştır. Engelliye uygun bir şekilde indirilmesi gerekebilir. Kaldırım geniş yapılmıştır, yolu genişletmek için kaldırım daraltılır. Kaldırımın kenarına bisiklet yolu yapılmak istenebilir. Hasılı kaldırım düzenlemesi deyince belediyeler, belediyeler deyince kaldırım düzenlemesi akla gelir. Anlayacağın kaldırım işlerinde gelecek var. Altın yumurtlayan tavuk gibidir kaldırımlar. 

—İyi de eskimeden yenilenen kaldırımlara döşenen kilitli taşlar ne yapılıyor? Alıp atılıyor mu?

—Atılmıyor efendim. Kepçeyle arabalara doldurulur. Sağ kalanlar kıyı-kenar yolların kaldırım işlerinde değerlendirilir. Bunu da sen veya bir başka rakibin yapar. Hasılı bu kaldırımlardan sürekli ekmek yediğin gibi kısa zamanda köşeyi de dönersin. Zaten ben de köşeyi dönmek istiyorum. Aklın varsa düş peşime…

*28/10/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde