19 Şubat 2020 Çarşamba

Gezi Davasının Düşündürdükleri ***

2013 yılının 28 Mayısında İstanbul'da başlayan, kısa zamanda birçok ile sıçrayan, yakın tarihimize Gezi Olayları diye geçen protesto eylemleri 30 Ağustosa kadar sürmüştü. Bu eylemlerde biri polis olmak üzere 10 kişi vefat etmiş, 10 bine yakın insan da yaralanmıştı. Bu eylemler sonucunda;
*Dönemin Maliye Bakanı Sayın Şimşek'e göre olayların faturası 1,4 milyar dolar oldu.
*Borsa İstanbul'da işlem gören şirketlerin piyasa değeri 164 milyar geriledi.
*Gezi olayları akabinde 8 milyarlık yabancı sermaye ülkeden çıkış yaptı.
*Borsa düştü, faiz ve döviz fırladı.
*Yüzde 6,13 olan yıllık enflasyon 8,88'e çıktı. Haliyle hayat pahalılığı arttı.

Devleti aylarca uğraştıran ve ülkeye ağır bir ekonomik fatura bırakan bu eylemin faillerine ilk mahkeme, sanıkları mahkum edecek yeterli delil bulamadığından, yargılanan sanıkların beratına karar vermiş. İlk aşaması beraatla biten bu yargılama, Yargıtay tarafından onanır mı yoksa karar bozulur mu? Bunu zaman gösterecek.

Burada yargılama adildi veya değildi demeyeceğim. Zira bu ülkenin adalet anlayışına ve yargılamasına inanmıyor ve güvenmiyorum. Mahkeme kararı mahkumiyetle sonuçlansaydı da yargıya güvensizliğim değişmeyecekti. 2013'de meydana gelen bir vukuatın yargılaması yedi yıl sürüyorsa zaten geciken adalet, adalet değildir. Canlı yayında Türkiye ve dünyanın izlediği bu kalkışmada ölen insanlarımızın olduğu, eylemlerin ülkeye ağır ekonomik maliyet getirdiği,  araçların ve kamu binalarının yakılıp yıkıldığı ayan beyan belli iken mahkemenin yeterli delil bulamaması manidar. Hakimlerimiz, bir kişiyi mahkum etmek için başka ne delil arıyorlar? Bunu da düşünmek lazım.

Hangi dönemde olursa olsun bu ülke hiç adalet dağıtmadı. Adaleti sorun olan, adaleti yerlerde sürünen bir ülke, kolay kolay iflah olmaz. Belki de dert ve sorunlarımızın bitmemesinin, her geçen günün bir önceki günü aratmasının sebeplerini adalet dağıtmayan yargılama mantalitemizde aramak lazım. 

Geriye dönüp bir bakalım. Birileri 28 Şubat süreci ile bir kesimi mağdur etti, lise çağındaki çocuklarımızın, kat sayı ucubesiyle geleceklerini kararttılar. Açılan 28 Şubat davasında ceza alan kimse yok. Ergenekon Terör Örgütü diye aylarca, yıllarca yayınlar yapıldı, çok kişi yargılandı. Yüce mahkememiz "Ergenekon diye bir terör örgütünün varlığına ulaşılamamıştır" diyerek bu davada yargılanan herkesin beraatına karar verdi. Mahkemelerin tek iş çıkardığı ve hızlı karar verdiği, çoğunluğu mahkumiyetle sonuçlanan FETÖ davalarıdır. Üç yıl içerisinde neredeyse kararı verilmeyen FETÖ dosyası kalmadı. 28 Şubat, Gezi ve Ergenekon davalarında beraat veren mahkemelerimiz, FETÖ davalarında ceza yağdırdı. FETÖ darbesine katılmasalar bile FETÖ üyeliğinden veya iltisaklığından birçok sanık ve zanlıya 8'er yıl ceza verdi. Birkaç yıl sonra bu FETÖ yargılamalarının seyri değişir, ceza alanlar yeniden yargılanır ve beraat ederlerse şaşırmayacağım. Türk yargısı ne de olsa. Çünkü biz böylesi filmleri geçmişte çok gördük.

Sahi siz, bugüne kadar özellikle kolektif, organize ve örgütlü suçlarda yargılanıp da adalet yerini buldu, dediğiniz bir dava oldu mu? Maalesef her yargılamanın sonucu ya mağduriyet üretti ya kahraman icat etti ya da uzun bir yargılamanın ardından pardon dendi. Neden böyle oluyor derseniz? Bizde yargılamalar intikam alma üzerine yapılır, had bildirmek için yapılır. Yargılamalarımızda duygusallık ve hissiyat vardır, kızgınlık vardır. Bir müddet sonra hevesimiz geçer…

Adaletinizi sevsinler sizin!

***20/02/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.

18 Şubat 2020 Salı

Pazar Alışverişi İçin Tüyolar

Evdeki hesap çarşıya, pazara uysun istiyorsanız, Diyanet Aile dergisine kulak verin:

Tasarruflu pazar alışverişi için,

1.Pazara akşam saatlerinde gidin. Çünkü akşama doğru fiyatlar düşer.

2.Alışverişe çıkmadan önce mutlaka bir liste yapın. Alışveriş esnasında listenize sadık kalın. (Şu, hesaplıymış, buna canım çekti, şunu da alayım demeyin.)

3.Pazara gidince tüm fiyatlara göz atın. (Pazarı baştan sona gezeceksiniz. Gözün kapalı alışveriş yapmayacaksınız.)

4.Aynı pazarcı tezgahından düzenli alışveriş yaptığınız takdirde pazarcı, taze ve kaliteli ürünleri seçip verecektir. (Merak ettiğim, madem aynı tezgahtan alacağım. Niçin tüm pazarı gezip fiyatlara göz atacağım? Burası bana çelişki gibi geldi.)

5.Yaptığınız alışverişi taşımada kolaylık olsun, zorluk olmasın, daha konforlu bir alışveriş yapayım diyorsanız, mutlaka bir pazar arabası edinmelisiniz.

Gördüğünüz gibi Diyanet sadece din işleriyle ilgilenmiyor. Sizin kesenizi de düşünüyor. Diyanet'in bu kıyağını unutmayın. Diyanet'in bu önerisini bugüne kadar uygulamadıysanız öneriler dikkate değer.

Diyanet'in bu kıyağına ilave olarak bir kıyak da benden olsun: Pazar alışverişi için TÜİK yetkililerinin gezdiği pazarları tercih edin.

Dünden Bugüne Pek Bir Şey Değişmemiş

Payitaht Abdülhamit dizisine bakıyorum: Padişahın birlikte çalıştığı, iş verdiği, burnunun dibindeki bir hain, Abdülhamit'in paşalarından ve akrabalarından aldığı destekle Abdülhamit, tren yolunu yapamasın ve memurlarına maaş veremesin diye darphaneyi basıyor. 

Etrafı kuşatılan hainler, darphenedeki nakitleri ateşe veriyor, altınları eritecekleri sırada Abdülhamit operasyon emri veriyor. 

Darhanedeki hainlerin dışarıdaki uzantıları, devlete karşı terör eylemine kalkışan hainleri kurtarmak ve onların deşifre olmasını önlemek amacıyla "Paralarınız yanıyor, maaş alamayacaksınız" propagandası yaparak halkı ve devlet memurlarını darphaneyi yağmalamaya çağırıyorlar. 

Darphaneyi işgal eden hainlerin etrafı çembere alındığı halde kalabalıklar arasından hainler yakalanmadan kurtulur, yani kurtarılır. Elebaşları soluğu Abdülhamit'in yanında alır ve kendisine padişah tarafından yeni bir görev verilir. 

Darphane işgalinde 107 kişi tutuklanır. Tutuklananlar arasında devlet memurları da var. Fakat bunların darphane işgalinde rol oynayıp oynamadığı, suçlu olup olmadığı bilinemez. 

Nümayişçiler, yargılanmadan haklarında karar Abdülhamit tarafından verilir: Devlet memuru olanların devletle ilişiği kesilsin. 

Hasılı suçlular kaçtı, padişahla iş yapmaya devam ediyor ve pek masumlar. Devlet memurlarının ise memurluğuna son veriliyor. 

Diziden  aktardığım bu anekdot, günümüzde olup bitenlere ne kadar benziyor değil mi? Yakalanan 107 kişiden kaçı masum, kaçı suçlu? Hani kopya çekmek günahtı? Hani taklitçilik iyi bir şey değildi?