2013
yılının 28 Mayısında İstanbul'da başlayan, kısa zamanda birçok ile sıçrayan,
yakın tarihimize Gezi Olayları diye geçen protesto eylemleri 30 Ağustosa kadar
sürmüştü. Bu eylemlerde biri polis olmak üzere 10 kişi vefat etmiş, 10 bine
yakın insan da yaralanmıştı. Bu eylemler sonucunda;
*Dönemin
Maliye Bakanı Sayın Şimşek'e göre olayların faturası 1,4 milyar dolar oldu.
*Borsa
İstanbul'da işlem gören şirketlerin piyasa değeri 164 milyar geriledi.
*Gezi
olayları akabinde 8 milyarlık yabancı sermaye ülkeden çıkış yaptı.
*Borsa
düştü, faiz ve döviz fırladı.
*Yüzde
6,13 olan yıllık enflasyon 8,88'e çıktı. Haliyle hayat pahalılığı arttı.
Devleti
aylarca uğraştıran ve ülkeye ağır bir ekonomik fatura bırakan bu eylemin
faillerine ilk mahkeme, sanıkları mahkum edecek yeterli delil bulamadığından,
yargılanan sanıkların beratına karar vermiş. İlk aşaması beraatla biten bu
yargılama, Yargıtay tarafından onanır mı yoksa karar bozulur mu? Bunu zaman
gösterecek.
Burada
yargılama adildi veya değildi demeyeceğim. Zira bu ülkenin adalet anlayışına ve
yargılamasına inanmıyor ve güvenmiyorum. Mahkeme kararı mahkumiyetle
sonuçlansaydı da yargıya güvensizliğim değişmeyecekti. 2013'de meydana gelen
bir vukuatın yargılaması yedi yıl sürüyorsa zaten geciken adalet, adalet
değildir. Canlı yayında Türkiye ve dünyanın izlediği bu kalkışmada ölen
insanlarımızın olduğu, eylemlerin ülkeye ağır ekonomik maliyet getirdiği,
araçların ve kamu binalarının yakılıp yıkıldığı ayan beyan belli iken
mahkemenin yeterli delil bulamaması manidar. Hakimlerimiz, bir kişiyi mahkum
etmek için başka ne delil arıyorlar? Bunu da düşünmek lazım.
Hangi
dönemde olursa olsun bu ülke hiç adalet dağıtmadı. Adaleti sorun olan, adaleti
yerlerde sürünen bir ülke, kolay kolay iflah olmaz. Belki de dert ve
sorunlarımızın bitmemesinin, her geçen günün bir önceki günü aratmasının
sebeplerini adalet dağıtmayan yargılama mantalitemizde aramak lazım.
Geriye
dönüp bir bakalım. Birileri 28 Şubat süreci ile bir kesimi mağdur etti, lise
çağındaki çocuklarımızın, kat sayı ucubesiyle geleceklerini kararttılar. Açılan
28 Şubat davasında ceza alan kimse yok. Ergenekon Terör Örgütü diye aylarca,
yıllarca yayınlar yapıldı, çok kişi yargılandı. Yüce mahkememiz "Ergenekon
diye bir terör örgütünün varlığına ulaşılamamıştır" diyerek bu davada
yargılanan herkesin beraatına karar verdi. Mahkemelerin tek iş çıkardığı ve
hızlı karar verdiği, çoğunluğu mahkumiyetle sonuçlanan FETÖ davalarıdır. Üç yıl
içerisinde neredeyse kararı verilmeyen FETÖ dosyası kalmadı. 28 Şubat, Gezi ve
Ergenekon davalarında beraat veren mahkemelerimiz, FETÖ davalarında ceza
yağdırdı. FETÖ darbesine katılmasalar bile FETÖ üyeliğinden veya
iltisaklığından birçok sanık ve zanlıya 8'er yıl ceza verdi. Birkaç yıl sonra
bu FETÖ yargılamalarının seyri değişir, ceza alanlar yeniden yargılanır ve
beraat ederlerse şaşırmayacağım. Türk yargısı ne de olsa. Çünkü biz böylesi
filmleri geçmişte çok gördük.
Sahi
siz, bugüne kadar özellikle kolektif, organize ve örgütlü suçlarda yargılanıp
da adalet yerini buldu, dediğiniz bir dava oldu mu? Maalesef her yargılamanın
sonucu ya mağduriyet üretti ya kahraman icat etti ya da uzun bir yargılamanın
ardından pardon dendi. Neden böyle oluyor derseniz? Bizde yargılamalar intikam
alma üzerine yapılır, had bildirmek için yapılır. Yargılamalarımızda
duygusallık ve hissiyat vardır, kızgınlık vardır. Bir müddet sonra hevesimiz
geçer…
Adaletinizi
sevsinler sizin!
***20/02/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.
***20/02/2020 tarihinde Pusula Haber gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder