Sosyal medyada, sanal
alemde ve köşe yazılarında din üzerine yazıp çizmeyen yok gibi. Yazan yazana,
paylaşan paylaşana… Buralarda dini bir konu enine boyuna ele alınıyor.
Kah fetva veriliyor kah ahkam kesiliyor.
Dini konularda görüş
belirten bazılarına yazdıkları yakışıyor. Çünkü ayakları yere basarak yazıyor,
meseleyi derinlemesine analiz ediyorlar. Umum bakış açısına aykırı da olsa
yazılanlar okunuyor, tasvip görüyor, ufuk açıyor. Bazıları vardır ki dini bilgi
diye yazdıkları, dinden ziyade toplumda oluşan dini gelenektir. Görüşünü
desteklemek için malzeme sıkıntısı da çekmiyorlar. Mevzu(uydurma) olduğu
erbabınca belirtildiği halde yazılarında uydurma hadisleri mesnet olarak
kullanmaktan da çekinmiyorlar. Yeter ki tezlerini ispatlamada işlerine yarasın.
Dine sonradan sokuşturulmuş bidat ve hurafeyi dinin kendisi diye öyle emin
yazıyorlar ki şaşırıp kalıyorsun. Bu tiplere göre din budur. Yersen... İtiraz
ve eleştiriye de gelmezler. Çünkü imanını sorgulamaktan da geri kalmazlar. Seni
hemen İslam dairesinden çıkarırlar. Ne de olsa ellerinde iman terazisi var.
Dini bir konu üzerine
yazıp çizmenin, üzerinde ahkam kesmenin, köşesinde dini bir konuyu işlemenin
önünde bir engel yok. Herkes dağarcığını boşaltabilir. Zira İslam'da ruhbanlık
ve din adamı sınıfı yok. Din kimsenin tekelinde değil. Kendisine, ufkuna, bilgi
birikimine güvenen, olay ve konulara bütüncül bir pencereden bakabilen herkes
yazıp çizebilir. Düşüncesi sığ olan, bilgi birikimi kulaktan dolma bilgiden
ibaret olan, hayata tek pencereden bakan insanların kendi alanlarında
yazmasında fayda vardır. Dine ve dini değerlere en büyük zararı da bunlar
veriyorlar. Ama farkında değiller. Kazara bu tiplere işin doğrusunu söylemeye
kalksan seni sapık, bilmem ne düşmanı ya da din dışına çıkmış, müsteşriklerin
yolunda giden bir kişi olarak lanse eder.
İnsan din, tıp,
mühendislik vb her alanla ilgili az veya çok bilgisi olabilir. Ama kimse bir
din bilgininden daha bilgin, bir doktordan daha doktor, bir mühendisten daha
mühendis kesilmemeli. Alanı dışında ne kadar bilgili olursa olsun yazıp
çizerken haddini, yerini ve sınırını bilmeli. Bu konuda Shakespeare ile ilgili
anlatılan bir anekdotu bu tiplere sıkça hatırlatmakta fayda var: “Bir şemsiye
tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Shakespeare'e gönderir. Ünlü
yazarın cevabı: “Dostum siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye
yapın...” olur.
Yanlış anlaşılmasın,
kimse alanı dışında konuşmasın, yazıp çizmesin, başka konularda görüş, tasvip
ve tenkitlerini dile getirmesin demiyorum. Elbette alanı dışında yazılıp
çizilenlerle ilgili görüş bildirecek, yazılıp çizilenlere eleştirilerini dile
getirecek. Ama tüm bunları yaparken kendi alanını bir tarafa bırakmadan
yapacak. Hele dini alanla ilgili yazarken yalan-yanlış ve uydurma hadisleri
emellerine alet etmemeli. Zira bu, peygambere yapılan en büyük kötülüktür.
Sahi çok mu zor
bazılarının sadece şemsiye yapım ve tamir işi ile uğraşmaları? Bence günümüzde
şemsiye tamir işini yapacak kişilere ne çok ihtiyacımız var…
***27/02/2020 tarihinde Pusula haber gazetesinde Barbaros ULU adıyla
yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder