17 Şubat 2020 Pazartesi

Hubris Sendromu (4)

(İletişimin Önemi ve Hubrisi Önleme Etkisi)
Güç zehirlenmesi yaşayan, aşırı kibre kendini kaptıran kişiler, genelde diktatör eğilimli liderlerdir. Ama hubris sendromuna yakalanma ihtimali yüksek kişiler, sadece diktatör eğilimli liderler değildir; demokratik seçimlerde sürekli başarı yakalamış parti başkanları da hubrise yakalanma eğilimi taşır. Hubrise götüren etkenlere maruz kalma konusunda, liderin çevresindeki insanlar büyük önem taşır. Bu süreçte lideri eleştirebilen, doğruları söyleyebilen kişiler var ise, başka bir deyişle lider böylesi yapıcı iletişimi çevresine kapatmamış ise, liderin hatalarını görebilme ve kendini dizginleme; dolayısıyla hubrise yakalanmama fırsatı var demektir.

O halde hubris sendromunda iletişimin önemi büyüktür ve bu iki açıdan incelenebilir: Kişilik oluşumunda ve ilerleyen yıllarda gelişiminde etkili olan aile içi iletişim ve güç artışıyla birlikte hubrise götüren süreçteki iletişim.

İletişim becerilerindeki yetersizlikler; psikolojik yıldırma atmosferinin doğup gelişmesine zemin hazırlamaktadır. Sosyal hayatı devam ettirmek için gerekli olan iletişim becerilerinden yoksunluk, kişileri saldırganlığa eğilimli hale getirmektedir.

Bu kişilerin öncelikle önyargılı, kötü niyetli ve sürekli güçlü olmanın peşinde oldukları gözlenmektedir. Bu ruh hali nedeni ile başkalarını baskı altına alma, itaat ve disiplin isteme, korkutma, sürekli kuralları hatırlatma, yeni kurallar getirerek koşulları zorlaştırma davranışlarını göstermeleri söz konusu olmaktadır (Kok,2006: 437).

Hubrise giden sureci kontrol altına alabilmenin en önemli yolu, yöneticiler ve çalışanlar arasında ve çalışanların kendi aralarındaki çift yönlü iletişim sürecini işler hale getirmektir. Bu sürecin en önemli nedeni iletişim kanallarındaki aksaklık olduğu göz önüne alındığında, iletişim akışını iyileştirmek, psikolojik yıldırma surecinin önüne geçmede atılması gereken bir adım olarak değerlendirilmektedir.

Psikolojik yıldırmayı azaltmak için, hiyerarşik yapıdaki katılığın ve iletişim kanallarındaki zayıflığın önüne geçilmelidir (Eğinli, Bitirim, 2010:45).

Yönetim sürecinde lider, iletişime kapalı ise, hatalarını söyleyebilecek kişilerin eleştirilerinden kendini mahkum bırakacak yalnızlığa, kendi eliyle kendisini itmiş ise, hubrisin kıskacından kendini kurtarması ve sağlıklı bir kişiliğe dönüş yapabilmesi oldukça zor olacaktır.

Hubris Sendromu (3)

(Narsizm, Güç ve Hubrise Neden Olan Etkenler)

İnsanların davranışlarındaki bazı değişmeler, hayatlarındaki değişmeler ekseninde değişiklik gösterir. Özellikle güç ve iktidar, bazı davranışların keskin şekilde değişimine neden olur. Bu değişim, güç ekseninde kişiliğin gelişmemesi olabileceği gibi yönetim alanındaki diğer unsurlar da olabilir.

Davidson, Connor ve Swartz tarafından, 1776 yılından itibaren görev yapmış 37 ABD Başkanı üzerinde yapılan araştırmada, başkanların ruhsal hastalık biyografileri incelenmiştir. Depresyon (% 24), anksiyete (% 8), bipolar bozukluk (% 8), alkol bağımlılığı (% 18) gibi bulgular elde edilmiş ve başkanların az ya da çok, psikiyatrik rahatsızlık oranlarının % 49 olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bu rahatsızlıkların birçoğu, belki tamamına yakını da görev süresinde kazanılmış rahatsızlıklardır (Davidson, Connor, Swartz, 2006:147). Acaba kişide mevcut bulunan bazı rahatsızlıklar, yönetimde ortaya mı çıkar; yönetim süreci bireye rahatsızlık mı kazandırır?

Hubris sendromunda şu 3 kişisel bozukluk mevcuttur; narsistik, anti-sosyal ve histriyonik (davranışsal, aşırı duygusal vs) bozukluklar (Russell, 2011, 144). Narsistik, anti sosyal ve histriyonik kişilik bozuklukları içermekle birlikte, 14 belirleyici davranışından 7’si, narsistik kişilik bozukluğu kriteridir. İnsan egosu, güç artışı yaşanılan her anda, narsizme doğru kayma eğilimi gösterir ve bünyede yer almaya başlayan narsizm; rütbe, güç, hakimiyet, politikalar, kriz ve savaşların lidere ekstra etkileri sonucunda kibre karşı savunma mekanizmasını etkisiz hale getirebilir (Danubina, 2011: 136).

Narsizm, kişinin kendisini beğenmişliği, kendisini sevmesi, hatta aşık olması durumudur. Narsizm karizma ve kişisel güç kullanımı ile ilişkili olup egemenlik, büyüklük, kibir, kendini haklı görme ve zevklerinin peşinde koşmayı içerir (Padilla, Hogan ve Kaiser, 2007:181). Fakat sağlıklı narsizm iyidir; narsist yöneticiler, örgütsel politika konusunda iyidir, üstlerini etkileyebilir, güçlü ilişkiler kurabilir, otoriter kararlar alabilirler (Rijsenbilt & Commandeur, 2013; 413). Sorun “doz”dur; narsistik eğilimler arttıkça, suda kendini görüp aşık olan Narkissos gibi, kendinden başkasını önemsememeye başlayınca, problemler ortaya çıkmaya başlar; “benliğe duyulan ilgi ve verilen önemin, psikiyatrik tedavi gerektirecek şekilde yoğunlaşması, bir kişilik bozukluğu olarak patolojik narsisizmi ortaya çıkarır” (Timuroğlu, İşcan, 2008:240). Narsistler kendi özgüvenlerini yükseltmek ve egolarını tatmin etmek için, diğer insanlara karşı acımasız ve umursamaz davranışlarda bulunmayı kendilerine hak görür (Tutar, 2004: 46). Korkuyu esas alan liderlikte, liderin bir numaralı kişi oluşu, konsensüs arayışının giderek azalması, diğer kişilerin kendi doğrularını söyleme konusundaki çekingenlikleri, cesur olamamaları söz konusudur. (http://www.msnbc.msn.com/id/38206989/ns/business-us_business/t/tensigns-
you-work-fear-based-workplace/).

Narsistler saldırgandır, eleştiriye tahammül edemezler. Başkalarından sadece kendi mükemmeliyetlerini duymak isterler. Narsistlerin empati kurmak gibi bir düşünceleri yoktur, bu yüzden sürekli başarı elde edemezler. Günümüzün ihtiyacı olan yönetim sistemi; katılımcı, özgür, esnek, baskıcı olmayan, yenilikçi ve sürekli gelişmeyi organizasyondaki tüm bireylere aşılayabilecek olandır. Bu da narsist liderlerle mümkün değildir.

Hubris Sendromu (2) *

(Göstergeleri)
Hubris, sözcük anlamı itibariyle aşırı gurur, kibir demektir. Yunan mitolojisinde kahramanın kendini beğenmişlik haliyle başlayıp küstahlığa dönüşen hırs ve kibrinin, kendi yok oluşuna sebep oluş sürecini anlatan ifadedir. Yıllarca, belki uzun yıllarca iyi işler yapmış, başarılı ve “faydalı” liderlerin, hubrise yakalanılan an sonrasında yıkıcı, zarar verici ve hatta yok edici liderlik surecine dönüşmesi; kişinin kendi ve kurumu için oldukça kötü bir durumdur. Gücün, ölçülemeyen, önceden tahmin edilemeyen ve kişiye göre değişen o noktası, bütün yöneticiler için hubris riskinin var olduğunun göstergesidir; yani her güçlü lider hubrise yakalanmaya adaydır. Öyleyse, yılların kazanımlarının bir anda yok olması talihsizliğinin yaşanmaması için, hubrise götüren sürecin dikkatle ele alınması gerekmektedir.

Hubris, aşırı derecede kendini beğenme, aşırı gurur ve güç zehirlenmesi kavramlarını içerir. İlk kez 2010 yılında “Brain” adlı psikoloji dergisinde Jonathan-Davidson ve LordDavinOwen tarafından incelenmiştir. Kavram, Yunan mitolojisindeki “Nemesis”e dayandırılır; “liderin başarı ya da başarısızlığı kötü sonuçlara bağlı değildir”. Yunan Edebiyatında lider-kibir ilişkilerinin farklı bakış açıları da mevcuttur; liderler bazen kendi kibirlerini oluşturur: Agamemnon gibi. Bazen de Xerxes gibi, gecmiş nesilin zaferlerinin kibirlerini alır (çalar); Ikarus efsanesi gibi (Beinart, 2010:3). Her ne şekilde olursa olsun kibir; liderin efsaneye giden başarı öyküsünün trajediye dönüşümüdür.

Hubrise yakalanmış olmanın 14 adet göstergesi vardır. Bu göstergeler;
1.Dünyayı, gücünü sergileyebileceği bir alan olarak görme,
2.Kişisel imajını sürekli artırma eğilimi,
3.Hareket ve söylemlerinin aşırı derecede endişe içeren görünüm içermesi,
4.Konuşmalarında, kendisinin “Mesih, seçilmiş kişi” olduğunu ima etmesi,
5.Kendisini, millet ve devletle özdeşleştirmesi, toplumun kaderini kendi kaderine bağlaması.
6.Söylemlerinde, kutsal bir kaynağa bağlı “biz” kelimesini kullanması,
7.Aşırı özgüven göstermesi,
8.Kendinden olmayanları “öteki”leştirme ve onları açıkça aşağılama,
9.Kendini sadece ustun bir güce hesap verecek biri olarak gösterme (kendine kutsallık atfetme),
10.Ve bu alanda yargılandığında mutlaka haklı çıkacağına inanma,
11.Gerçeklerden uzaklaşma, sanal dünyasına inanma ve inandırmaya çalışma,
12.Pervasızlaşma, her şeye karışma, huzursuzluk, istikrarsızlık, bilinç çatışması yaşama,
13.Yanlışlarını doğru göstermek için din, kutsallıklar ve dürüstlüğe dayandırma,
14.Aşırı özgüvenin vermiş olduğu “asla yanlış yapmama” düşüncesinin sonucu sergilediği kişilik bozukluğu davranışları (Russell, 2011, 143-144).

Bu maddelerden en az 3 veya daha fazlasına sahip kişilerde hubris sendromunun belirtileri gözükür. Owen ve Davidson’a göre, bu maddelerden 5,6,10,12, ve 13.maddeler tamamlayıcı maddelerdir ve bunlardan en az birinin, 3 madde içerisinde yer alması gerekir (Russell, 2011, 144).

Liderin, sahip olduğu gücü, başkalarının hayatlarını tehlikeye atacak derecede nasıl kullanabileceği, insan olmanın doğasına ters gibi gözükebilir. İrlandalı Noropsikolog Ian Robertson, “The Winner Effect: The Science of Success and How to Use It” isimli kitabında, “Gücün beyin üzerindeki etkilerinin kokain benzeri uyuşturucularla benzerlikler taşıdığını belirtir; beynin ödül ağında dopamin faaliyetlerini artırarak beynin işlevini belirgin şekilde değiştirir, bu değişiklik korteksi etkileyerek düşünce yapısında büyük farklılıklara yol açabilir” demektedir. (https://professorianrobertson.wordpress.com/books-by-ian/).

O halde güç, uyuşturucu madde gibi dozu aştığında zararlı bir maddeye dönüşebilecektir. İster politikacı, işletme yöneticisi, isterse askeri ya da akademik; liderlerin, özellikle yönettiği insanlara zarar verebilecek ama risk alma acısından değerlendirildiğinde anlaşılabilir davranışlarında ölçüyü aşan boyut, “narsisizm”le açıklanabilir.

*20/06/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.