(Göstergeleri)
Hubris,
sözcük anlamı itibariyle aşırı gurur, kibir demektir. Yunan mitolojisinde
kahramanın kendini beğenmişlik haliyle başlayıp küstahlığa dönüşen hırs ve
kibrinin, kendi yok oluşuna sebep oluş sürecini anlatan ifadedir. Yıllarca,
belki uzun yıllarca iyi işler yapmış, başarılı ve “faydalı” liderlerin, hubrise
yakalanılan an sonrasında yıkıcı, zarar verici ve hatta yok edici liderlik
surecine dönüşmesi; kişinin kendi ve kurumu için oldukça kötü bir durumdur.
Gücün, ölçülemeyen, önceden tahmin edilemeyen ve kişiye göre değişen o noktası,
bütün yöneticiler için hubris riskinin var olduğunun göstergesidir; yani her
güçlü lider hubrise yakalanmaya adaydır. Öyleyse, yılların kazanımlarının bir
anda yok olması talihsizliğinin yaşanmaması için, hubrise götüren sürecin
dikkatle ele alınması gerekmektedir.
Hubris,
aşırı derecede kendini beğenme, aşırı gurur ve güç zehirlenmesi kavramlarını içerir.
İlk kez 2010 yılında “Brain” adlı psikoloji dergisinde Jonathan-Davidson ve
LordDavinOwen tarafından incelenmiştir. Kavram, Yunan mitolojisindeki “Nemesis”e
dayandırılır; “liderin başarı ya da başarısızlığı kötü sonuçlara bağlı
değildir”. Yunan Edebiyatında lider-kibir ilişkilerinin farklı bakış açıları da
mevcuttur; liderler bazen kendi kibirlerini oluşturur: Agamemnon gibi. Bazen de
Xerxes gibi, gecmiş nesilin zaferlerinin kibirlerini alır (çalar); Ikarus
efsanesi gibi (Beinart, 2010:3). Her ne şekilde olursa olsun kibir; liderin
efsaneye giden başarı öyküsünün trajediye dönüşümüdür.
Hubrise
yakalanmış olmanın 14 adet göstergesi vardır. Bu göstergeler;
1.Dünyayı,
gücünü sergileyebileceği bir alan olarak görme,
2.Kişisel
imajını sürekli artırma eğilimi,
3.Hareket
ve söylemlerinin aşırı derecede endişe içeren görünüm içermesi,
4.Konuşmalarında,
kendisinin “Mesih, seçilmiş kişi” olduğunu ima etmesi,
5.Kendisini,
millet ve devletle özdeşleştirmesi, toplumun kaderini kendi kaderine bağlaması.
6.Söylemlerinde,
kutsal bir kaynağa bağlı “biz” kelimesini kullanması,
7.Aşırı
özgüven göstermesi,
8.Kendinden
olmayanları “öteki”leştirme ve onları açıkça aşağılama,
9.Kendini
sadece ustun bir güce hesap verecek biri olarak gösterme (kendine kutsallık atfetme),
10.Ve
bu alanda yargılandığında mutlaka haklı çıkacağına inanma,
11.Gerçeklerden
uzaklaşma, sanal dünyasına inanma ve inandırmaya çalışma,
12.Pervasızlaşma,
her şeye karışma, huzursuzluk, istikrarsızlık, bilinç çatışması yaşama,
13.Yanlışlarını
doğru göstermek için din, kutsallıklar ve dürüstlüğe dayandırma,
14.Aşırı
özgüvenin vermiş olduğu “asla yanlış yapmama” düşüncesinin sonucu sergilediği
kişilik bozukluğu davranışları (Russell, 2011, 143-144).
Bu
maddelerden en az 3 veya daha fazlasına sahip kişilerde hubris sendromunun belirtileri
gözükür. Owen ve Davidson’a göre, bu maddelerden 5,6,10,12, ve 13.maddeler
tamamlayıcı maddelerdir ve bunlardan en az birinin, 3 madde içerisinde yer
alması gerekir (Russell, 2011, 144).
Liderin,
sahip olduğu gücü, başkalarının hayatlarını tehlikeye atacak derecede nasıl
kullanabileceği, insan olmanın doğasına ters gibi gözükebilir. İrlandalı Noropsikolog
Ian Robertson, “The Winner Effect: The Science of Success and How to Use It”
isimli kitabında, “Gücün beyin üzerindeki etkilerinin kokain benzeri uyuşturucularla
benzerlikler taşıdığını belirtir; beynin ödül ağında dopamin faaliyetlerini artırarak
beynin işlevini belirgin şekilde değiştirir, bu değişiklik korteksi etkileyerek
düşünce yapısında büyük farklılıklara yol açabilir” demektedir. (https://professorianrobertson.wordpress.com/books-by-ian/).
O
halde güç, uyuşturucu madde gibi dozu aştığında zararlı bir maddeye
dönüşebilecektir. İster politikacı, işletme yöneticisi, isterse askeri ya da
akademik; liderlerin, özellikle yönettiği insanlara zarar verebilecek ama risk
alma acısından değerlendirildiğinde anlaşılabilir davranışlarında ölçüyü aşan
boyut, “narsisizm”le açıklanabilir.
*20/06/2022 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder